31 Ağustos 2016 Çarşamba



ÇOK GEÇ DİYE BİR ZAMAN YOKTUR







Merhaba Değerli Dostlar,

Heyecanlı bir Zafer Haftamızı geride bıraktık,  fakat her ne kadar 30 Ağustos sona ermiş olsa da o Milli  duygularımız ve o müthiş coşku tazeliğini sonsuza dek koruyacaktır...
Bugüne güzel bir yazı ile devam edelim. 
Bana aşağıdaki hikayeyi karşımızdaki  binada oturan komşum,  Face Book tan paylaşmış. Kendisi benim okuyucum ve yazılarımın  yakın takipçilerinden biridir. Hülya Hanıma duyarlılığından dolayı,  buradan çok teşekkürlerimi yolluyorum.

"Hangi yaşta olursak olalım geçen ömrümüzün nasıl gelip geçtiğini düşündüğümüzde sanki bir veya birkaç gün gibi bir zaman dilimi kadar geliyor insana…
“Dünyadaki ömrümüz, atlı bir yolcunun uzun bir yolda bir ağacın gölgesinde istirahat ettiği ve yoluna devam ettiğinde, ağaç altında geçirdiği zaman gibi kısadır.”

"Halbuki hayat okadar güzel ki yaşamaya değer ve  saçlarımıza aklarda düşse, yüzümüz kırışsa da, unutmayalım ki hangi yaşta olursak olalım, o yaş güzel yaştır kim istemez ki yıllar öncesine dönmek o halde ben şöyle diyorum hayatı yaşarken, yaşayalım telaşı stresi, koşturmayı bırakalım ve hayatın yaşarken değerini ve anlamını vermeye çalışalım.

Çünkü bizler dünyaya bir kere geliyoruz ve ne bir fazla veya ne bir  eksik, bir şekilde hayattan pay alalım ve telaş etmeyelim . Evet bu yazıyı yazmak kolayda nasıl uygulayacağız? yani dile kolay ama neden olmasın insan isterse hayatını kolaylaştırır nasıl mı?  hayatını düzene koymak ve sonrası
arkadan  kendiliğinden gelecektir mutlaka..."
Kaynak : Dengecamele.com


Uzun yaşamanın en son keşfedilen sırrı: Kendini genç hissetmek
   
,
En iyi dileklerimle. Esen kalın.



foto model yaşlı bayanlar ile ilgili görsel sonucuOkulun ilk günü, ilk derste profesörümüz, önce kendini tanıttı, sonra "Bu yıl, yepyeni bir öğrencimiz var. Çok ilginç biri bakalım bulabilecek misiniz" dedi... ...Ayağa kalkıp etrafa bakmaya başlamıştım ki, yumuşak bir el omzuma dokundu... Döndüm... Yüzü iyice kırışmış bir yaşlı hanımefendi, bana gülümseyerek bakıyordu... "Ben Rose" dedi.. "Benim adım Rose, yakışıklı... 87 yaşındayım. Madem tanıştık seni kucaklayabilir miyim?.." Güldüm... "Tabii" dedim... "Hadi sarıl bana..." Öyle sımsıkı sarıldı ki... "Bu kadar genç ve masum yaşta üniversiteye niye geldin" diye şaka yaptım.. Minik bir kahkaha ile yanıtladı:
"Buraya zengin bir koca bulmaya geldim. Evlenip birkaç çocuk doğuracağım. Sonra emekli olup dünya turuna çıkacağım..."
Dersten sonra kantine gidip, birer sütlü çikolata içtik. Hemen arkadaş olmuştuk. Ertesi gün ve ertesi üç ay, sınıftan hep birlikte çıktık ve hep kantinde lafladık... Öyle akıllı ve öyle deneyimliydi ki, onu dinlemekle, derslerden daha çok şey öğrendiğimi hissediyordum.
Sömestr boyunca Rose kampüsün ilahesi oldu. Nereye gitse etrafı çevriliyor, çok çabuk arkadaş ediniyordu. İyi giyinmeyi seviyor, diğer öğrencilerin ilgisini çekmeye bayılıyordu. Rose hayatını yaşıyordu. Hepimizden daha canlı, daha dolu yaşıyordu...
Sömestr sonunda, Futbol Balosuna davet ettik Rose'u... Konuşma yapması için... Orada bize verdiği dersi unutmama imkan yok...
Konuşmasını önceden hazırlamış ve bir yığın karta kocaman kocaman yazmıştı. Elinde bu deste ile kürsüye yürürken, kartları elinden düşürdü. Konuşma darmadağın olmuştu. Şaşkın, biraz da utanmış mikrofona doğru eğildi...
"Ne kadar beceriksizim, değil mi?... Özür dilerim... Buraya gelmeden önce heyecanım yatışsın diye bir duble viski attırdım. Sonucu görüyorsunuz... Şimdi bu kartları toplasam bile onları yeniden sıraya koymam mümkün değil... Onun için en iyisi ben size aklımda kalanları söyleyeyim, olur mu?..."
foto model yaşlı bayanlar ile ilgili görsel sonucuBiz kahkahalarla gülerken, o bardaktan bir yudum su aldı ve konuşmasına başladı:
"Yaşlandığımız için eğlenmekten, oynamaktan, yaşamaktan vazgeçmeyiz... Eğlenmek, oynamak ve yaşamaktan vazgeçtiğimiz için yaşlanırız. Genç kalmanın, mutlu olmanın ve başarıya ulaşmanın sadece dört sırrı vardır... Her gün gülmek ve yaşama katacak mizah bulmak... Bir rüyanız olmalı mutlak... Rüyalarınızı kaybettiniz mi, ölürsünüz. Etrafımızda dolaşan pek çok kişi aslında ölü ve bundan kendilerinin bile haberi yok...
Yaşlanmakla, büyümek arasında çok büyük bir fark vardır... Eğer 19 yaşındaysanız ve bir yıl hiçbir şey yapmadan, hiçbir şey üretmeden bir yıl sırtüstü yatarsanız, sadece bir yaş yaşlanır, 20 olursunuz... Ben 87 yaşındayım ve ben de bir yıl hiçbir şey yapmadan, hiç bir şey üretmeden sırtüstü yatarsam, 88 yaşımda olurum. Herkes bir yılda bir yaş yaşlanır. Bunun için özel bir yetenek ya da bilgiye ihtiyaç yoktur. Oysa bir yaş daha büyümek için, mutlak bir şeyler yapmak, üretmek, kendini geliştirecek fırsatları bulmak ve kullanmak gerekir.
Asla pişman olmayın... Biz yaşlılar, genelde yaptıklarımızdan değil, yapmadıklarımızdan pişman oluruz çünkü... Ölümden korkan insanlar, pişman olanlardır... Pişman olmaktan korktukları için hiç bir şey yapmayanlardır..."
Ders yılı sonunda Rose, yıllarca önce başlayıp, yaşam mücadelesi içinde ara vermek zorunda kaldığı üniversiteyi derece ile bitirdi...
Mezuniyet töreninden bir hafta sonra, uykusunda, huzur içinde öldü. Cenaze törenine 2 binden fazla üniversite öğrencisi katıldı.
"Yapabileceğimiz her şeyi yapmak için asla geç olmayacağını" hepimize hem de nasıl öğreten bu muhteşem kadının anısına layık bir törendi bu...
Rose'un öğretisi aslında dünyanın bütün üniversitelerinde zorunlu ders olmalıydı:
"Çok Geç Diye Bir Zaman Yoktur"

Kaynak : Felsefe Kulübü10 Ağustos 2015


https://youtu.be/ieIjqkSQmU8

hiç bir zaman geç değildir resim ile ilgili görsel sonucu
sokakta dans eden yaşlı kadın  video ile ilgili video






İbrahim Birol,  http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
Ağustos 30, 2016,  Antalya













 

29 Ağustos 2016 Pazartesi

KAYBOLAN İNGİLİZ TABURU Norfolk Olayı




kaybolan ingiliz taburu RESİM ile ilgili görsel sonucu
















Merhaba Dostlarım,

' İsimsiz Kahramanlar' adı altında yayınladığım yazı dizimizin sizler tarafından büyük ilgiyle ve beğeniyle izlenmiş olması beni çok mutlu  etti ve aynı zamanda çok şaşırttı. Okuyucularımın bu tür bilgilerini yeniden tazelemesine ve de yenilemesine ihtiyaç duydukları gerçeğini ortaya koymuş oldu. Belkide Ulusumuzun zor bir dönemeçten geçtiği şu günlerde Milli Duygularımızın  hat safhaya gelmiş olması ayrıca 30 Ağustos Zafer Bayramımız nedeniyle, bizleri bu ve buna benzer yazıları okumaya gereksinim duymamızı sağlamış olabilir kanaatindeyim

Bugünkü yazımızda, Çanakkale Savaşımızda gerçekten yaşanmış bir olaydan bahsetmek istiyorum. Bu olaydan 50 yıl  sonra 3 Anzak askeri tarafından görgü tanığı olarak verdikleri ifadelerinden de anlaşıldığı üzere, İngiliz Taburunun bir bulut kitlesi içinde bir daha görülmemek üzere ortadan kaybolmuş olmasıdır.
Bir diğer belge ise İngiliz Savaş Tarihi Arşivi olan "Official History"nin Çanakkale bölümünden; Belgede Norfolk Tabur'unun adı geçiyor ve sonra devam ediliyor; " ..mevsimsiz ortaya çıkan bir sis tarafından birliğin hepsi yutuldu, bu sis, güneş ışınlarını güçlü bir biçimde yansıtıyordu hatta topçulara hedef gösteren gözcülerin gözleri kamaştı ve top ateşi kesildi. Bu 250 askeri bir daha ne gören, ne de duyan oldu.."

En iyi dileklerimle. Esen kalın.


kaybolan ingiliz taburu RESİM ile ilgili görsel sonucuÇanakkale Boğazı'nı geçip, İstanbul'a ulaşmak isteyen Küresel Eşkıya İtilaf Devletleri, binlerce askerle Gelibolu Yarımadası'na ayak atmış, vatan topraklarımızı işgal etmişti. Her karış toprağında kanlı savaşların yaşandığı, anaların oğullarının başına kına yakarak savaşa gönderdiği bölgede, İngiltere'den gelen 4. Norfolk Taburu' nun Anzak Koyu'nda, bir bulut kütlesinin içinde kaybolduğu iddiası, 100 yıldır konuşuluyor. Gelibolu Yarımadası'ndaki savaşa katılan İngiliz Kraliyet Ordusu'na ait 4. Norfolk Tabur'unun, 12 Ağustos 1915 tarihinde Anzak Koyu mevkiindeki 60. Tepede büyük bir bulut kütlesinin içinde kaybolduğu iddia edilmiş, bu olay savaştan sonra çeşitli tarih kitaplarında yerini almıştı.


çanakkale savaşında ingiliz taburunu yutan bulut resim ile ilgili görsel sonucu
Yeni Zelanda Kıtası'nın 1. Sahra Birliği'ne bağlı 3. Bölükte savaşa katılan F. Reichardt, R.Nevnes ve J.L. Newman adlı üç asker, bu olaydan 50 yıl sonra olayın görgü tanığı olduklarını iddia etmiş, güneyden esen 6-7 kilometre hızındaki rüzgara rağmen, yaklaşık 250 metre uzunluğunda, 65 metre yüksekliğinde ve 60 metre genişliğindeki bulut kültesinin yer değiştirmeden 60. Tepe üzerinde durduğunu ve İngiliz askerlerinin bu kütlenin içinde kaybolduğunu anlatmışlardı. Bu olay, kimilerine göre gerçek, kimilerine göre rivayetten başka bir şey değildi. Ancak, bu tür olaylar, tek bir gerçeği değiştirememişti; o da, ''Müslüman Mücahitlerin vatan ve millet sevgisi uğruna verdiği binlerce candır...''

https://youtu.be/Sa6oKpDPudc


kaybolan ingiliz taburu ile ilgili video
Günün Sözü: Savaşırken ölenleri kahraman yapan, ölümleri değil, ölümlerinin sebepleridir.
Napoleon Bonaparte

İbrahim Birol, http://ibrahimbirol,blogspot.com.tr/
Ağustos 28, 2016, Antalya













28 Ağustos 2016 Pazar

İSİMSİZ KAHRAMANLAR ( 6 )



  

atatürk ve silah arkadaşları resim ile ilgili görsel sonucu
  



















Değerli Dostlarım,
94. Zafer Bayramımızı kutlamağa çok az bir süre kaldı. Bundan evvelki yazılarımda tüm Kahraman kadınlarımızı sizlere tanıtmağa çalıştım. Kurtuluş Savaşının Erkek Kahramanlardan bahsetmeden, kısada olsa hayatlarını anlatmadan ,  yazı dizimi sonlandırmaya, gönlüm razı olmadı. Aşağıda isimlerini ve hayatlarını Merak edenler için Kurtuluş Savaşı’nda kahramanca savaşan yiğitlerimizin bu yazımızda sizlerle bir arada  paylaşmak beni ayrıca çok mutlu etti.. Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Kurtuluş Savaşı ve Demokrasi savaşımızda  ülkemiz ve ulusumuz adına mücadele veren ve ebedi aleme intikal eden Şehitlerimize Allah tan rahmet diliyorum, Ruhlarınız Şad olsun.Ayrıca kederli ailelerine başsağlığı ve sabırlar, yaralı olan Gazilerimize acil şifalar diliyorum. Bu ulus sizleri her zaman minnetle anacak, hiç bir zaman unutmayacaktır...

En iyi dileklerimle. Esen kalın
 
 

Mareşal Mustafa Kemal ATATÜRK (1881-1938) – Başkomutan
atatürkSelanik’te dünyaya gelen Mustafa, 1902 yılında Harp Okulunu bitirerek 1915 yılında Harp Akademisinden mezun oldu. Trablusgarp, Balkan ve 1. Dünya Savaşları’nda bulunan Atatürk, Çanakkale cephesinde silah arkadaşları ile birlikte büyük zaferlere imza atmıştır.  Mustafa Kemal Atatürk 1915 senesinde Albay, 1916 senesinde de Tümgeneralliğe terfi etmiştir. Mondros antlaşmasından sonra ülke işgal edildiği için ulusal direnişi başlatmak isteyen Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a ayak basmıştır. 23 Nisan 1920’de ise ilk meclisi Ankara’da kurmuştur.  I. ve II. İNÖNÜ savaşlarını yenmemizde çok büyük katkısı olmuştur ve 5 Ağustos 1921 tarihinde Başkomutanlığa gelmiştir. Sakarya ve Başkomutanlık Meydan savaşlarını da galibiyetle sonuçlandırdıktan sonra 19 Eylül 1921 tarihinde Mareşalliğe gelmiş ve Gazi unvanını almıştır. 29 Ekim 1923 tarihinde meclisimizde cumhuriyet ilan edildikten sonra ilk cumhurbaşkanı olmuş ve getirdiği çağdaş yenilikler sayesinde Türkiye Cumhuriyeti laik, çağdaş,  demokratik bir ülke olmuştur.  Mustafa Kemal Atatürk 10 Kasım 1938 tarihine kadar cumhurbaşkanlığına devam etmiştir.

Mareşal Fevzi ÇAKMAK (1876-1950)
fevziİstanbul’da dünyaya gelen Fevzi Çakmak, 1896 yılında Harp Okulunu 1898 yılında ise Harp Akademisini bitirerek Trablusgarp, Balkan ve 1. Dünya Savaşlarında katılmıştır. 1918 tarihinde Genelkurmay Başkanı olmuş, 1920 yılında ise Harbiye Nazırı görevine tayin edilmiştir. 1920 senesinde ulusal direnişe katılma amacıyla Ankara’ya gitmiştir. Milli Savunma Bakanı görevinde bulunmuş, 1921’de ise Genelkurmay Başkanı olmuştur. Yine 1921 yılında Orgeneralliğe, 1922’de ise Mareşallik mertebesine erişmiştir. 1924-1944 yılları boyunca Genelkurmay Başkanlığı görevinde kalmış ve emekli olmuştur. Mecliste ise 14 Ağustos 1923 tarihine kadar Kozan Milletvekili görevinde kalmıştır. Daha sonra İstanbul milletvekili olan Fevzi Çakmak,31 Ekim 1924 tarihinde milletvekilliği görevini terk ederek 1946-1947 yılları boyunca İstanbul Bağımsız Milletvekili olmuş ve mecliste yer almıştır. Çakmak, doğduğu şehirde yani İstanbul’da vefat etmiştir.

Orgeneral Cevat ÇOBANLI (1871-1938)
cevatCevat Çobanlı İstanbul’da doğmuş, 1891 yılında Harp Okulunu 1894’te ise Harp Akademisini bitirmiş, Trablusgarp, Balkan ve 1. Dünya Savaşlarına katılmıştır. Adını Çanakkale Deniz Savaşlarında duyuran Çobanlı, Harbiye Nazarlığı (1918) ve Genelkurmay Başkanlığı (1919) görevlerinde bulunmuştur. İstanbul’un işgalinden sonra 16 Mart 1920 tarihinde göz altına alınmış ve Malta’ya sürülmüştür. 1921 senesinde vatanına geri dönen Çobanlı Elce zire Cephesi Generali görevi ile İstiklal Harbinde savaşmıştır. Büyük zafer neticesinde 3. Ordu Komutanlığı görevini üstlenmiş daha sonrasında ise Elazığ Milletvekili olarak meclise girmiştir.  1926 yılında Orgenerallik mertebesine çıkmış, Askeri Şura üyeliği ve Generaller Asker Mahkemesi Başkanlığı yapmasının ardından 1935 senesinde emekli olmuş ve 1938 yılında İstanbul’da hayat gözlerini yummuştur.


Orgeneral Yakup Şevki SÜBAŞI (1976-1939)
yakupHarput şehrinde dünyaya gelen Sübaşı 1896 yılında Harp okulunu 1900 yılında ise Harp Akademisini tamamlayarak Balkan ve 1. Dünya savaşına katılmıştır. 1916 yılında Tümgeneralliğe yükselmiş 16 Mart 1920 tarihinde ise İstanbul işgal altındayken göz altına alınıp Malta’ya sürülmüştür. 1921 yılının son baharında yurduna dönmüş ve İnebolu’ya geçmiştir. İstiklal Harbinde 2. Ordu Komutanı olarak görev yapmıştır. 1922 yılında Korgeneral 1926’da ise Orgeneralliğe terfi eden Sübaşı, 1924 senesinde Yüksek Askeri Şura azalığı görevine getirilmiş, 20 Aralık 1939 yılında da bu görevi sırasında İstanbul’da hayatını kaybetmiştir.


Orgeneral Fahrettin ALTAY (1880-1974)
fahrettinİşkodra şehrinde doğan Altay, 1900 yılında Harp Okulunu, 1922 senesinde ise Harp Akademisini tamamlaraysak Balkan ve 1.Dünya savaşlarına katılmıştır. Süvari Grup Komutanı ve Süvari Kolordu Komutanı görevleriyle İstiklal Harbinde savaşmıştır. Cumhuriyet ilan edildikten sonra ise 2. Ordu, 1933 yılında da 1. Ordu Komutanlığı görevlerinde yer almıştır. 1921 yılında Tümgeneral, 1922 yılında Korgeneral ve 1926’da ise Orgenerallik rütbesinde yükselmiştir. Yüksek Askeri Şura üyeliği yaparken 14 Ekim 1945 yılında emekli olan Altay mecliste 1.dönem Mersin, 2.dönem İzmir ve 8.dönem Burdur milletvekili görevlerinde bulunmuştur ve bununla birlikte kanun düzenleme işlerinde yarım da etmiştir. İstanbul’da 1974 yılında hayata gözlerini yummuştur.

Orgeneral Kazım Fikri ÖZALP (1882-1968)
kazımMakedonya’nın Köpürülü şehrinde dünyaya gelen Özalp, 1902 yılında Harp Okulunu, 1905 senesinde ise Harp Akademisini tamamlayıp mezun olmuş, Balkan ve 1. Dünya savaşına katılmıştır. İstiklal Harbinde savaşırken 61. Tümen komutanlığında görev yapmaktaydı. Topluma Kocaeli Bölge Komutanı, Mürettep Kolordu Komutanı ve 3. Kolordu Komutanı görevleri ile birçok hizmette bulunmakla birlikte 1921 yılında Tümgeneral 1922 yılında ise Korgeneral rütbelerini kazanmıştır. 1922 yılının başlarında Milli Savunma Bakanlığı rütbesine erişen Özalp 1926 yılında Orgeneralliğe yükselmiş ve bir sene sonra askerlik görevini bırakarak emekli olmuştur. Mecliste ise 1. ve 8. dönem Balıkesir, 9. dönem Van milletvekilliği yapmıştır. 1924-1935 yılları arasında meclis başkanlığı görevinden sonra 1935 yılında yeniden milli savunma bakanlığına geçen Özalp 1968 yılında Ankara’da hayatını kaybetmiştir.
atatürk sözleri ile ilgili görsel sonucuKaynak : bilgidostum.com


https://youtu.be/QQKyvwf0YFg

atatürk ve silah arkadaşları video ile ilgili video

İbrahim Birol,  http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
Ağustos 27, 2016, Antalya