31 Ocak 2017 Salı

ŞUBAT AYI










Merhaba Değerli Dostlar,

Bildiğiniz üzere her yeni bir aya girerken o ayın tanıtımını yapmayı, ayın özelliklerini, burçlarından bahsetmeyi bir  gelenek haline getirmiştik. Şubat ayını tanıtımını yapmamız gerektiğinden, konulu yazılarımıza affınıza sığınarak ara vermek durumunda kalıyorum...

Şubat ayı kış mevsiminin son ayıdır. Şubat Ayı aynı zamanda bahar mevsiminin habercisi olarak bilinir. Şubat ayı sonunda yavaş yavaş baharların açtığı görülür, yeter ki bu bahar dalları çok şiddetli rüzgarlara ve hava ısısının  aniden eksi derecelerin altına  düşmesin, yoksa esas baharı görmeden yalancı baharı yaşarlar.

Şubat ayı neden 28 gün çeker hakkında bilgi kısaca, Şubat ayı neden 28 gündür?
Şubat Gregoryan Takviminde senenin ikinci ayı, normal yıllarda 28 günden oluşur. Artık Yıllarda Şubat ayı 29 günden oluşur. Şubat ayı en kısa aydır.

Takvim tarih boyunca birçok aşamadan geçerek bugünkü haline ulaşmıştır. Günümüzde kullanılan takvim ise Roma imparatoru Julius Caesar’ın dönemin astronom bilgini Sosigenes’e düzenlettiği takvimden kaynaklanır. Takvime imparatorun adından yola çıkılarak Jülyen takvim adı verilmiştir. Bugün bildiğimiz veriler bu takvimde de aynen geçerlidir, her yıl 365 gündür ve 1 yıldan 6 saat artar. Bu rakam 4 yılda bir 366 güne ulaşır ve Şubat ayına 1 gün eklenir. Bir yılda 12 ay olduğu düşünülürse 366 günün 12 aya eşit olarak dağıtılması mümkün değildir. Bu nedenle de bazı aylar 31, bazı aylar da 30 gündür. Yine bu takvime göre yılbaşı, şu an kullanılan takvimden farklıdır. Jülyen takviminde yılbaşı mart ayına denk gelir ve şubat ayı da bir yılın son ayıdır.
Jülyen takviminde imparatorlar bazı aylara kendi isimlerini vermişlerdir. Julius Caesar kendi adını İngilizce karşılığı July olan temmuz ayına vermiştir. Daha sonraki dönemlerde imparatorluk yapan Augustus ise ağustos ayına kendi adını verir. Ancak bir problem vardır. Caesar'ın ad verdiği temmuz ayı 31 gündür ve Augustus kendi ayının 30 gün olmasını istemez. Bu nedenle de ağustos ayının 31 gün olmasını emreder. Bundan sonra da günümüzde olduğu gibi hem temmuz hem ağustos ayı 31 gün olacak şekilde takvim düzenlenir. Ağustosa sonradan eklenen 1 gün, yılın son ayı olan şubat ayından eksiltilir. Bu nedenle de Şubat ayı 4 yılda bir 29 gün, diğer yıllar da 28 gün sürer.

Şubat ayı eskiden 30-29 çekerken Ağustos ayına bir gün eklenmesi sebebi ile 29-28 çekmeye başlamıştır. Şubat kelimesinin kökeni Süryanice Şubat kelimesinden gelmektedir.
Batı dillerindeki Şubat ayının ismi ise Roma’nın Arınma Tanrısı Februus’dan gelmektedir. M.Ö. 700’ lü yıllardan bu yana takvimdeki yerini korumaktadır.


ŞUBAT: Karların alçak kesimlerde azaldığı bir mevsimdir.
Doğu Anadolu ve daha yükseklerde ise kayak keyfi son hızıyla devam eder.
Palandöken (Erzurum)
Uludağ (Bursa)
Sarıkamış (Kars)
Güzel ülkemizin eşsiz tarihi ve doğasını en güzel mevsiminde görmeniz için aylara göre size sunuyoruz. Tatil yapmayı düşündüğünüz ayı inceleyerek keyifli zaman geçirebileceğiniz tatil yöresi seçebilirsiniz.

Alıntı : derszamanı.net

Şubat ayında Doğum Günü olan tüm Gönül Dostlarımın, Doğum Günlerini en iyi dileklerimle kutlarım...

Önce Kendinizi Sevin ve sonra da Sevdiklerinizin değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun...En iyi dileklerimle. Esen kalın.

İbrahim Birol
 https://youtu.be/8okje13fkC4






mevsimlerle ilgili sözler ile ilgili görsel sonucu


Günün Sözü :






 






İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
31 Ocak 2017, Antalya






30 Ocak 2017 Pazartesi



ÇETMİLİ  KARA ALİ

çetmili kara ali çavuş RESİMLERİ ile ilgili görsel sonucu


















Merhaba Değerli Dostlar,

Kurtuluş Savaşımız mücadelesindeki  Kahramanlarımızın tanıtımlarıyla ilgili yazılarımıza ısrarla devam etmek istememizdeki amacımız, bu ülkenin düşmanlarına karşı verilen mücadelelerde Sayın Hocam  Prof. Dr. Ramazan Demir' in aşağıdaki yazısında belirttiği gibi "Bu duyguyu canlı olarak yaşamak, vatan sevgisinin sonsuzluğunu hissetmek..." amacı ile, ben de siz değerli Dostlarımla paylaşmak istedim. Başlık yazımızı kısa tutmak zorundayım, çünkü hikayemiz  biraz uzun.


Önce Kendinizi Sevin ve sonra da Sevdiklerinizin değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun...En iyi dileklerimle. Esen kalın.  



Bir Kahramanın Hikâyesi...

Yıl 1912, Balkan Harbi başlar...
Bir yiğit çağrılır askere, adı: Çetmili Kara Ali...
Bir oğlu vardır, adı Mehmet, henüz 8 yaşındadır...
Oğlunu, yavuklusunu tereddütsüz bırakır, katılır Balkan Harbine, savaşır...
Türk tarihinin en büyük mağlubiyetlerinden olan Balkan Harbi biter...
Balkanlarda sadece yenilen ordu değil, Osmanlının kaybolan, yok olan itibarıdır aynı zamanda...
17 günde tüm Balkanlar kaybedilir; silahlar, cephaneler geride bırakılarak...
Savaş bitmez ama Çetmili Kara Ali için...
Artık o bir; Çavuş' tur da...
Balkan'dan sonra Galiçya'da başlar savaş, evine uğramadan oraya katılır, savaşır... Yeni bir cephe açılır Hicaz ve Yemende, sevkiyat alır Yemen için, yine evine uğramadan varır Yemen'e...
Savaşır, korur kutsal toprakları' Hicaz'ın "küffara" karşı...
Savaşır, kahramanlıklar gösterir de gösterir; cepheden cepheye koşar...
Derken Kafkaslarda cephe açılır Türk'e karşı, bu kez Kafkas cephesinde savaşmak üzere Yemenden Kafkasya'ya yollanır, yine evinin, çocuğunun yüzünü görmeden... Kafkaslardan Doğu Cephesine iner, bu kez orada savaşır düşmanla...
Tam 11 yıl olur cepheden cepheye giderek, savaşarak...
Vatan için... Bayrak için... İffet için... Din-i Muin' için...
Çarpışır düşmanla sarsılmaz bir inanç ve imanla...
**
Sıra son sefere gelir...
Adı Kurtuluş Savaşıdır (İstiklal=Hürriyet Savaşı)...
Girer Mustafa Kemal Paşa'nın emrine, devam eder savaşmaya, işgalci emperyalist güçlere karşı... Vatan için, bayrak için, iffet için, Türklük için ve hürriyet için...
Türk milletini Anadolu'da boğmak isteyenlere karşı...
Kocatepe'den başlatılan büyük taarruz, Dumlupınar Başkomutan Meydan Muharebesiyle devam ederken bir "mucize" gerçekleşir...
Sekiz yaşında iken evde bıraktığı oğlu Mehmet, 19 yaşında Alay Sancaktarı olarak karşına çıkar cephede...
Sarılırlar...
Duygu selini tarife kelimelerin-satırların gücü yetmez...
Kucaklaşırlarken cephede, mevzilerde, mitralyöz atışı devam eder...
Ve 31 Ağustos günü şehit olur Çetmili Kara Ali Çavuş...
Tekrar edelim ismini; Çetmili Kara Ali Çavuş...
Oğlu Onbaşı Alay Sancaktarı Mehmet'in kollarında son nefesini verirken;
"Vatan kurtulsun yeter...
Mustafa Kemal sağ olsun yeter...
Hakkım helal olsun evlat..." diye fısıldar, ruhunu teslim ederken...
Kahraman babayı kucağında taşır oğul onbaşı Mehmet...
Ve kutsal vatan toprağına emanet eder...
**
Oğul Onbaşı Alay Sancaktarı Mehmet mi ne mi yapar?
Kahraman babası gibi devam eder çarpışmaya vatanın kurtuluşu için...
Emperyalistlerin kuklası işgalci Palikaryayı Ege'nin serin sularına gömmek için kovalar düşmanı, en ön saflarda...
Ve 9 Eylül günü İzmir'e ilk giren birliğin başında şehit olur Sancaktar Onbaşı Mehmet...
**
Bu muhteşem kahramanlık hikâyesinin çok küçük özetini anlattım size...
Bu duyguyu canlı olarak yaşamak, vatan sevgisinin sonsuzluğunu hissetmek...
har vurup harman savurduğumuz' Anadolu toprağının nasıl ve nelerin feda edilerek yapıldığını düşünmek... Hür insan' olarak nefes almanın ne demek olduğunu hissetmek...
Dumlupınar Şehitliğinin manevi atmosferini solumak...
Kocatepe'deki Mustafa Kemal'in volkanik taşlarla olan "hücum" siperini düşünmek...
Düşmanın işgal edip mevzilendiği teker-teker "tepeleri" görmek ve düşünmek...
Zafer yolunu yürümek...
Tüm bunları görmek, olayları yeniden yaşamak...
Ve düşünmek... Yeniden düşünmek...
**
BAZI SORULAR;
*Bu vatanın nasıl ve ne fedakârlıklarla kurtarıldığını düşündünüz mü?
*Kanla-canla bedeli ödenmiş, sınırları kanla çizilmiş vatanın şimdilerde pazarlık konusu yapıldığını, tarım arazilerinin nasıl "pazarlandığını" da biliyor musunuz?
*Hainlerin emperyalist işgalcilerden daha tehlikeli ve "düşman" olduğunu...
... ... ... ... ...
Evet, yaşanmış gerçek bir kahramanlık hikâyesinin çok kısa özeti...
SİZE BAZI SORULARI HATIRLATSIN DİYE YAZDIM VE PAYLAŞTIM...

kurtuluş savaşı hikayeleri ile ilgili videoAlıntı : Prof. Dr. Ramazan Demir


https://youtu.be/mHmV1wlx9vI                                               


:Güzel Sözler :Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla sulanmadıkça terk edilemez.”
Sakarya Meydan Muharebesi

İbrahim Birol,  http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
30 Ocak ,2017, Antalya





29 Ocak 2017 Pazar



ATATÜRK' ÜN  VALİ ATAMASI


Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, yazı


Merhaba  Değerli Dostlar,

 Atatürk' le ilgili bir  başka anıyla tekrar birlikteyiz.
Yazımıza geçmeden önce dünkü " Biz Çamlıca' nın Üç Gülüyüz " adı altında yayınladığımız yazımıza siz değerli dostlarımın göstermiş olduğu ilgiden  bahsetmeden geçmek sizlere karşı bir haksızlık olurdu. Yazımız yayınlanır yayınlanmaz bir anda izlenme sayfa görüntüleme, beğenme, sayılarımız müthiş bir artış ile , bu zamana kadar görülmemiş bir hızla yükselmeğe başladı, istatistiki bilgiler hiç bir zaman yanılmaz ama acaba dedim.
Bilhassa Bulgaristan dan gelen sayılarımız tavan yaptı. Bu arada Bulgaristan' nın Sofya şehrinde okuyan Türk talebe kardeşlerime ve Dostlarıma sonsuz başarılar diliyorum.
Evet, tüm ziyaretçilerimiz, aynı zamanda bizim dostlarımızdır. Bundan dolayı siz okuyucularımızı ve  Bloğumuza ilgi gösteren  tüm " Gerçek Dostlara" buradan saygı ve selamlarımı iletmek istiyorum, sağ olun var olun. Sizlere, sitemizi bugünlere getirmemizi sağladığınız için çok  teşekkür ediyorum.
İyi ki varsınız... Bu güne kadar yayınladığımız Blog sayılarımız on aylık bir sürede  291 sayısına ulaşmış oldu. 300'  üncü bloğumuzda  sizlere istatistiki bilgilerimiz hakkında daha detaylı bir açıklama yapacağım.

Önce Kendinizi Sevin ve sonra da Sevdiklerinizin değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun...En iyi dileklerimle. Esen kalın. 
    
 
Mustafa Kemal Atatürk Amasya'dayken
şıh resimleri ile ilgili görsel sonucuYanındaki valinin kulağına eğilip sorar; “Kimdir bu ?”
Vali yanıt verir: “Efendim kendisi Şıh' tır. Yörede çok hatırlısı vardır.”
Atatürk, Şıh'ı yanına çağırır ve; “Bak baba, imanın ölçüsü sakalın boyunda değildir. Şunu rica etsem de en azından Peygamber efendimizinki gibi kısaltsan” der ve eliyle de boyun altı hizasını gösterir.
şıh resimleri ile ilgili görsel sonucuŞıh ; "Emrin olur Paşam" diyerek yerine çekilir. ...
Aradan zaman geçer, bir akşam Atatürk Amasya'daki Şıh'ı hatırlar.
Hemen Valiyi telefonla arayıp durumu sorar. Vali nasıl söyleyeceğini bilememekle birlikte, Şıh'ın sakal boyunda en küçük bir kısalma bile olmadığını aksine kimselere el sürdürmediğini anlatır...
Atatürk telefonu kapatarak. Kağıdı kalemi eline alır ve az sonra nazırını çağırıp, yazdığı yazıyı Amasya Valiliği'ne tebliğ etmesini ister.
Ertesi gün Amasya'dan bir haber gelir ki; Şıh Efendi, Ata'yı görmek üzere Ankara'ya yola çıkmış... Şıh gelir, Ata'nın karşısına çıkar. Sakal tamamen kesilmiş, sinekkaydı tıraş olunmuş, saçlar kısaltılmış, kılık kıyafet baştan sona değiştirilmiş, bambaşka görünüme bürünülmüştür.
Atatürk'ün mesai arkadaşları bu değişimi anlayamazlar ve Ata'ya sorarlar; "Aman Paşam, o Şıh ki sakalına el dahi sürdürmezdi, siz ne ettiniz de kökünden kesmesini sağladınız? "
Ata gülümser, sonra da yanındakilere dönüp; "Dün akşam Amasya Valiliği'ne bir yazı gönderdim ve Şıh'ı Afyon'a vali atadığımı bildirdim." der.
Ardından da yeni bir yazı hazırlayıp nazırına bu yazıyı da Şıh'a vermesini söyler.
Yazıda söyle yazmaktadır; "İnancın ölçüsünün sakalda olmadığını anladığınıza sevindim. Valilik meselene gelince, bugün koltuk uğruna kırk yıllık sakalından vazgeçebilen yarın başka şeyler için milletinden bile vazgeçebilir. Seni böyle bir ikileme mahkum bırakmayalım. Kal sağlıcakla...''


Alıntı : Arte Nes, Persephone' un Çiçekleri


https://youtu.be/Xx4uKkxy8BI

atatürk ve şıh hikayesi ile ilgili video


Günün Sözü :

atatürk-sözleri-resimli-2


İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
29  Ocak,2017, Antalya






 

28 Ocak 2017 Cumartesi

ÇAMLICA'NIN ÜÇ GÜLÜ







Merhaba Değerli Dostlar,



Biz Çamlıca'nın üç gülüyüz, Aşk bahçesinin bülbülüyüz, 

Dillerde gezer söyleniriz, Gamsız yaşarız eğleniriz...

Yesari Asım Arsoy'un bu ünlü şarkısına konu olan Çamlıcalı üç kız kardeş, Milli Mücadele yıllarında İstanbul'daki gizli direniş örgütleriyle işbirliği yapmışlar; İngilizlerden ve Fransızlardan önemli bilgiler sızdırarak, düşman kontrolünde bulunan silah depolarının boşaltılıp Anadolu'ya silah sevk edilmesinde görev alarak, direnişe büyük katkıda bulunmuşlardı. Hıfzı Topuz, romanında bu üç genç kızın gizli kalmış heyecan dolu yaşamlarını ve aşklarını gün ışığına çıkarıyor. Anılarına ve belgelere dayanarak kaleme aldığı romanda yazar, Çamlıcalı kızların yaşadıklarından yola çıkarak, Kurtuluş Savaşı'nın çok az değinilen yer altı örgütlerini ve ajanlarını, gerçek bir halk hareketinin unutulmuş kahramanlarını anlatıyor."  

"Kısaca özetlediğim roman yıllar önce okuduğumda beni çok etkilemiş olmasına rağmen bugün okuduğumda daha farklı şeyler hissetirdi. Bunun nedeni ise, ülkemizin yavaş yavaş milli mücadele öncesi yaşanan kaos ortamına sürüklendiğini fark etmemdi. Kitapta anlatılan İstanbul mitinglerinin günümüzde de benzer hislerle, benzer coşkularla düzenlendiğini, yine kitabın sonunda yabancıların elinden devletin idaresine alınan bazı kurum ve kuruluşların bugün tıpkı milli mücadele öncesinde olduğu gibi yine yabancı devletlerin  eline bırakıldığını, yaklaşık bir asır önce Atatürk’ün savaştığı ve bertaraf ettiği düşünce yapısının küllerinden doğarak yine karşımıza çıktığını düşündükçe siz de benim gibi gazete manşetlerini farklı bir gözle okumaya, ekonomik ve siyasal gelişmeleri daha fazla sorgulamaya başlayabilirsiniz. 

Milli Mücadele yıllarındaki gerçek olay ve kişileri, belgelere dayandırarak anlatan bu eser, Kurtuluş Savaşı’nı yalnızca cephedeki askerlerimizle değil, arka planda kalmış, gizli kahramanlarla ve cesur, fedakar Türk kadınının inancıyla kazandığımızı vurgulaması açısından Türk yazınında çok önemli bir yere sahip. Eserin, milli mücadele döneminin atmosferini yaşatmasının yanısıra, bizi esaretten kurtaran Mustafa Kemal ve onu destekleyen Türk halkına minnet duygularımızı perçinleyerek neredeyse "Şu Çılgın Türkler" kadar yoğun bir duygu seline kaptırdığını söyleyebilirim. Epik roman seven ve tarihe ilgi duyan herkesin okumasını öneririm. 




Önce Kendinizi Sevin ve sonra da Sevdiklerinizin değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun...En iyi dileklerimle. Esen kalın.       
 İbrahim Birol

 ****
çamlıcanın üç gülü ile ilgili görsel sonucu Çamlıca'nın üç gülü: Neriman, Perihan ve Ümran… Çamlıcalı kızların babası Hulusi Bey Damat Ferit Paşa'yla çalışır ve İngiliz hayranıdır. Eşinin akrabası Nedim Bey'se milli mücadeleye çalışan bir subaydır. Sık sık Hulusi Beylerin köşküne gelerek kızlarla sohbet etmekte, milli mücadelenin gerekliliği ve önemi konusunda kızları etkilemektedir. Hulusi Bey Büyük kızı Neriman ile ortanca kızı Perihan'ı İngiliz okuluna, küçük kızı Ümran'ı da Fransızların okuluna gönderip eğitimlerini orada aldırmıştır. Hulusi Bey bir gün İngiliz Generallerin onuruna köşkünde bir davet düzenler, bu davetle İngilizlere olan hayranlığını açıkça göstermek ister.
Davetteki İngiliz ve Fransız subaylardan iki genç, bu kızlara hayran olur, Neriman'la İngiliz subayı, Ümran'la da Fransız subay ilgilenir ve sık sık görüşmeyi teklif ederler. Kızlar da bu subaylarla ilgilenir ve Nedim ağabeylerinin de rızası ile görüşmeye başlarlar. Neriman ve Ümran bu subaylarla büyük bir aşk yaşarken aynı zamanda bunlardan çok önemli bilgiler sızdırırlar. Nedim ağabeyleri aracılığında bu önemli bilgiler Milli Mücadelecilere iletilir. Perihan ise Nedim Ağabeyleri ile birliktedir. Savaş esnasında Anadolu’ya silah ve cephane yardımı sağlanmasında çok katkıları olan bu kızlar gerçekten aşıktırlar ve savaş sonrasında da Neriman İngiltere'ye, Ümran ise Fransa'ya aşklarının peşinden gider. Perihan ise Nedim ile evlenmiştir. Perihan ve Ümran çok mutlu olmuşlardır. Ancak Neriman'dan bir daha haber alınamamıştır. Çok aranmasına karşın izine rastlanmaz.
Yesari Asım Arsoy'un, "Biz Çamlıca'nın üç gülüyüz" şarkısı bu kızlar için bestelenmiştir.
Hıfzı Topuz da yıllar sonra bu üç kızın romanını yazacaktır.

Alıntı . Ersin Hatipoğlu, Persephone' nin Çiçekleri



https://youtu.be/_-jvVBwk6Kw


youtub biz çamlıcanın üç gülüyüz ile ilgili video


Günün Sözü :

“Kadınlar içtimai hayatta erkeklerle birlikte yürüyerek birbirinin yardımcısı ve destekçisi olacaklardır.”   Mustafa Kemal Atatürk

İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/

28 Ocak 2017, Antalya





27 Ocak 2017 Cuma

SAHİPSİZ AYAKKABILAR






Merhaba Değerli Dostlar,

Bir lider düşünün ki , amaçları ,emelleri veya tutkuları uğruna  kendisini ülkesini ve milletini ve ulusunu bir anda yok etme noktasına getirebiliyor.
Aşağıda sizlerle paylaştığım yazıyı bir kaç kez içinize sindirerek okumanızı öneriyorum. Bu yazıdan çıkarılacak dersi uzun bir süre unutamayacağız ve hatta belkide etkisini üzerimizden atmak biraz zaman alabilir.
Yolu Budapeşte' den geçen herhangi bir dostumun Budapeşte Parlamento Binasının hemen önündeki bu ayakkabıları görmesini tavsiye ederim.

2. Dünya Savaşı 1945 yılında bitmiştir. Bundan sadece 3 yıl sonra da İsrail Devleti 1948′ de kurulmuştur. Çok konuşulan bu konu hakkında fikir yürütüp kanaat sahibi olmak, bu bilgiler ışığında size kalıyor."

Önce Kendinizi Sevin ve sonra da Sevdiklerinizin değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun...En iyi dileklerimle. Esen kalın.



" 2. Dünya Savaşı mimarlarından Hitler günümüzde hala konuşuluyor. Özellikle de gündeme gelişinin sebebi, ” Yahudi Soykırımı ”, diğer adıyla ” Holokost ” . 2. Dünya Savaşı esnasında 6 milyona yakın Yahudi’ nin öldürüldüğü. Bunun sorumlusunun da, Almanların Führer olarak adlandırdıkları Hitler olduğu belirtiliyor. Peki bu soykırımı Hitler neden yaptı? Çeşitli söylemlerin dışında, bu konu hakkında Hitler’ in kendi yazdığı kitapta da kendi ağzından bazı söylemleri bulunuyor. Main Kampf ( Kavgam ) adlı eserinde Hitler, Yahudilerin özellikle Alman ekonomik yapısına darbe vurduğunu savunuyor. Hatta savaşı da Yahudilerin yüzünden kaybettiğini söylüyor. Savaş döneminde silah fabrikalarının çoğu Yahudilerin elindeydi ve işçileri de Yahudi’ ydi. Bu fabrikalar en gerekli oldukları zamanda greve gitmeleriyle, Almanların savaş alanlarında mühimmat sıkıntısı yaşamasına sebep oldular. Hitler işte bu ihaneti asla affedemediğini kitabında belirtiyor. Bugüne kadar bu konu hakkında araştırma yapanların yaygın görüşüne göre ise Hitler, annesinin yaşadığı hastalıktan kurtarılamaması sonucu doktorları suçlu görüyordu. Bu doktorlar da Yahudi’ydi. Ancak araştırmacılar bu konuda sınırlı verilere ulaşmadılar. Çok daha geniş alanlarda araştırma yaptılar ve ortaya koydukları sonuçlar akıllara farklı soruların gelmesine sebep oldu. Mesela akıllara, Hitler’ in ” Yahudi Soykırımı ” nı gerçekleştirmesinde gizli güçlerin olduğu veya bizzat Siyonizm temsilcileriyle anlaştığı vb. düşüncelere ilişkin sorular geliyor. Bu sorulara cevap verebilmek için o dönemi iyi bilmek gerekir."

Alıntı : Bilgiustam.com

SAHİPSİZ AYAKKABILAR

Budapeşte Parlamento Binasının hemen önünde, Tuna nehrine hüzünlü bakan ayakkabı heykelleri…Belkide Nazi Almanya'sı dönemindeki birçok şehirde yapılan soykırımlardan bir tanesiydi Budapeşte de olanlar.
Tuna Nehrinin şu anki sakinliğinin ve görkemli duruşunun etrafına kurulmuş olan Budapeşte’ de bir zamanlar cehennem gibi yaşanan bir dönemin ayak izleri bunlar. 2.Dünya savaşında öldürülen Yahudilerin ayakkabıları, Tuna nehri altında yatan yüzlerce sırdan bir tanesi.
Yaratıcılıkta sınır olmaz!Budapeşte Parlamento Binası’ nın önünde…Tuna Nehri’ nin kıyısı boyunca dizilmiş…60 adet demir ayakkabı bulunur… İkinci Dünya Savaşı’ nda yaşanmış katliamların anısına…Adeta bir utanç anıtı gibi duruyorlar...
O zamanki öldürülen Yahudilerin 7 sinden 77 sine gerçek boyuttaki ayakkabılar demir kalıplardan yapılarak, Tuna Nehrinin hemen yanına ve Parlamento Binasının önüne konulmuş, Yahudi Ayakkabıları (Tuna Ayakkabıları) olarak anıtı oluşturulmuş. Binlerce Yahudi 1944 sonu ve 1945 yılı başlarında dondurucu soğuğun yaşandığı kış gecelerinde ayakkabıları çıkartılarak Tuna Nehrine karşı kurşuna dizilmiş. Bu heykellerin tasarımcısı bir Türk olan Can Togay, bu utanç tablosunun anıtını yapmak istemiş ve Macar heykeltıraş olan Gyula Pauer tarafından orjinaline sadık kalarak yapılmıştır..
Kaynak: Ayşegül Civil, Persephone' un  Çiçekleri


https://youtu.be/2IwLe6VWaGk

youtub hitler neden türkiyeye saldırmadı ile ilgili video

Günün Sözü:
" Kendinizi dünya üzerinde hiç kimseyle karşılaştırmayın. Karşılaştırıyorsanız, kendinize hakaret ediyorsunuzdur" Adolf Hitler

İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
27 Ocak, 2017, Antalya