31 Mart 2022 Perşembe

RAMAZAN COŞKUSU

 






Merhaba Gönül Dostlarım,


İslam alemi için oldukça önemli bir dönem olan üç aylar adını verdiğimiz Receb ve Şaban aylarını geride bıraktığımız  bu son günlerden sonra, Cenab-ı Hakka şükürler olsun ki, bizleri mübarek Ramazana, kulluk borcunu en iyi şekilde göstereceğimiz oruca ve şükrümüzü ifade eden teravih namazına bu yıl da kavuşturmuş bulunuyor. 
1 Nisan  günü kılacağımız teravih namazının ardından 2 Nisan Cumartesi günü tutacağımız ilk oruç ile bu mübarek aya girmiş olacağız.
 On bir ayın sultanı mübarek Ramazan ayı, herkese önce sağlık, iyilik ve güzellik, huzur ve mutluluk katmak üzere geliyor. 
Yüce Rabbe kulluk yapan insanların gerek yaratanına gerekse yaratılanlara karşı görev ve sorumluluklarını en iyi şekilde yerine getirmesi gereken ay olarak geliyor. Aynı zamanda yıl içerisinde kimi zaman unutulan vazife ve sorumlulukları bir kez daha hatırlatma ayı olarak geliyor.
Hiç şüphesiz nefsi eğitmenin ve terbiye etmenin yolu bu ayda açılır.  Sabır ve metaneti,  her türlü insani ve islami duyguları, azami derecede bize bu ay hissettirir.  Bütün insanlar eşitlik eğitimine bu ayda tabi tutulur. Yardımlaşma ve dayanışma bu ayda zirve noktasına ulaşır. Kulluk şuuru ve müslüman olmanın lezzeti daha derinden hissedilir. Yani insan, insani vasıflarla tam olarak bezenir, mükemmelleşir, olgunlaşır.
Hiç şüphesiz ramazan ayı, Kur’an-ı Kerim’in inmeye başladığı, oruç ibadetinin yerine getirildiği, içinde bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’nin bulunduğu sabır ve rahmet ayı olduğu gibi aynı zamanda açların doyurulduğu, çıplakların giydirildiği, düşenlerin kaldırıldığı, yoksulların himaye edildiği, dul ve yetimlere kol kanat gerildiği, bireysel ve toplumsal bazda nice güzelliklerin yaşandığı, bir sosyal yardımlaşma ve dayanışma ayıdır.

****

"Ramazan Sohbetleri" olarak başlattığım yazı dizisinin bugünkü konusu  Ezgi İBİLİ hanımefendinin " Ramazanda İstanbul' da Gezilmesi gereken 15 Yer"  başlıklı yazısını sayfamıza taşıdım.

Gezi yerlerinin anlatımlarının fazla olması nedeniyle, aşağıda mavi olarak belirtilen linkler üzerine tıklandığında,  ilginizi çeken gezi yerlerinin görüntülü ve açıklamalı anlatımlarını izleyebilirsiniz. İyi seyirler.

RAMAZANDA İSTANBUL' DA GEZİLMESİ GEREKEN 15 YER

“Oruç; dünyanın albenisinde yitirdiğimiz benliğimizi kimsesizleri hatırlamakta bulduğumuz vuslat zamanı.” demiş Bülent Acun. Daha iyi başka nasıl anlatılabilir ki Ramazan’ ın varlığı ve kutsallığı? Böylesine ulvi bir görevi icra ederken de kendini biraz olsun arındırmayı hedefleyen kimselerin kalabalık içine karışmayı ve kutsal mekanlarda bulunmayı istemesi hayli doğal. Ramazan kalabalık sofralar arzu ettiği kadar hoşgörülü ve birbiriyle sevgi, saygı çerçevesinde görüşen insanlara da ihtiyaç duyuyor. Dolayısıyla en kötü duygulardan arındıran, saf duyguları harekete geçiren kutsal yerleri ziyaret etmek Ramazan ayının gerekliliklerinden biri haline geliyor. Bu sebeple kendini İstanbul sokaklarının akışına bırakan nice insan, sayısız kutsal mekânın içinde “nereye gitsem” havuzunda debeleniyor. Dolayısıyla bu durumlarda ihtiyacınız olan tek şey, iyi bir rehber olacaktır. Ramazan ayının en hareketli ve en bereketli noktalarını işaret etmek adına derlediğimiz bu yazıda 15 kutsal mekânın izini bulacaksınız.
  Ezgi İbili, Blogger, içerik yazarı, editör, besteci, söz yazarı, gitarist, turizmci, seyahat tutkunu, müzik ve kedilere hasta

Günün Sözü : “Oruç; dünyanın albenisinde yitirdiğimiz benliğimizi kimsesizleri hatırlamakta bulduğumuz vuslat zamanı.” Bülent Acun.

the Year 
  Gerçek Dostlar  ⚠️                                                                                             İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/ - Google'da Ara  
31 Mart 2022 Antalya-Türkiye


30 Mart 2022 Çarşamba

HAYATI GÜZEL YAŞAYABİLMEK


 





Merhaba Gönül Dostlarım,

Sevgili okurlarım, yaşamak ne güzeldir değil mi? Severek, sevilerek, düşünerek, sevinerek…Ve hayatın acılarını, sancılarını duyarak… Zaman çok çabuk geçiyor. Kıymetini bilmiyoruz.

Hayatı güzel yaşamak için; hayatı hissetmek gerekir. Hayatı hissedin, yaşayın ve hayattan hoşnut olun ki,  hayatta yaşamınız güzel olsun.

Hayat nedir biliyor musunuz?  Hayat, kimi sevdiğin ve kimi incittiğindir. Güvendir, mutluluktur ve şefkattir. Yüreğine, nefretin yerine sevgiyi koymaktır.

Kıskançlığı yenmek, önemsemeyi, paylaşmayı öğrenmek ve güven duygusunu geliştirmektir.

İnsanların hayatında sahip oldukları iki ağaçları vardır. Bunlardan birisi “Mutluluk ağacı”, diğeri de “Hüzün ağacı” dır.  Bu ağaçlardan hangisini sularsan, onun meyvesini yersin..

Hayatta mutlu olmak için bir şey yap, güzel olsun.

Yapamıyor musun? Çok mu zor?  O zaman güzel bir şey söylemeyi dene.

Güzel bir şey de söyleyemiyor musun, hayata gönül gözüyle bakmayı dene, güzel bir şey gör. Güzel bir şey yaz. Eğer onu da beceremiyorsan, güzel bir şeye başla. Başlayacağın her yeni şey güzel şeyler olsun ki, hayatı güzel yaşayabil.

Hayatımız gizemli bir deneyimdir aslında. Hayata ve içindekilere nasıl ve nerden baktığımız bizler için çok önemlidir.

Çünkü bunun neticesinde mutlu olabildiğimiz gibi; endişeli ve karamsar da olabiliriz.

Aynı pencereden dışarı bakan iki adamdan biri, sokaktaki çamuru, diğeri ise gökteki yıldızları görür.

Gerçek huzurun ne olduğunu tam olarak anlayabilmek de yine bakışımız ve baktıklarımızla doğru orantılı olacaktır.

Huzur hiçbir gürültünün sıkıntının ya da zorluğun bulunmadığı yer demek değildir. Huzur bütün bunların içinde bile yüreğimizin sükûn bulabilmesidir

Hayatı güzel yaşamak için, kibirliliği bir tarafa bırakıp engin gönüllü olmak gerekir. Kibrine teslim olanla, hayatlarını kendi elleriyle zehir ederler.

İnsan olduğundan fazla görünmemelidir. Her işin üstesinden gelemeyeceğini bilmeli ve çaresiz yaşamamalıdır.

Her derdin bir dermanı olduğunu unutmamak gerekir. Her zaman bir ümit ışığının yolumuzu aydınlatacağını aklımızdan çıkarmamalıyız.

Bir iyilik yapacaksak hiç karşılık beklemeden yapmalıyız. Yaptığımız iyiliği unutmamız gerekir. İyiliklerimizi anlatarak onları kıymetten düşürmemeliyiz..

Hiçbir insan tek başına mutlu olamaz. Çevrenin de mutluluğu önemlidir. Hayatın güzelleşmesi için çevremizdekilerin de mutluluğu için gayret etmeliyiz. .

İnsanlara adaletli olmalıyız. Kendi çıkarlarımız için adaletten şaşmamalıyız. Çünkü bir günlük adalet kırk yıllık ibadetten üstündür.

İhtiraslarımızı törpülersek. Huzursuz olacağımız işlerden uzak durursak, yaşamak güzel değil mi? 

M.Yahya Efe

Günün Sözü : "Yalnızca kendimiz için yaşamamız olanaksızdır, binlerce doku bizi tüm insanlara bağlar. ".

  Gerçek Dostlar  ⚠️                                                                                             İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/ - Google'da Ara  
 30 Mart 2022 Antalya-Türkiye


27 Mart 2022 Pazar

GERÇEK BİLGİLER ( 3 )

 




Merhaba Gönül Dostlarım,

Kıssadan hisse....YÜREK DEDE.

..Yürek dede namıyla salih bir zat vardı. Bir gün hanımı ayaklarından felç oldu.
Ne kadar doktor doktor dolaştıysa bir çare bulamadılar.
Bir doktor şöyle dedi: ALLAH'TAN ümit kesilmez hanımını bindir bir deveye diyar diyar dolaşın. Bulduğun şifalı otlardan yedir çayını içir İnşaAllah birisi şifa olur. Yürek dede diyar diyar dolaştı.

..Bir gün çadırını bir tepeye kurmuştu biraz ilerisinden dönemin hükümdarı yanındakilerle tedbili kıyafet geçiyordu. Birisi şöyle dedi: Efendim şu ilerde Yürek dede diye salih birisi var. Hükümdarda gelin bakalım anlarız şimdi salih mi değil mi? Dedi ve Yürek dedenin çadırına geldiler.

..Selamlaştıktan sonra hükümdar Yürek dedeye;
--Dede biz uzun yoldan geliyoruz bize et pişirde yiyelim" dedi. Misafir et isteyince yürek dede şaşırdı ama misafiri de mahzun etmek olmazdı.

..Çadıra hanımın yanına girdi durumu anlattı. Bir develeri bir de keçiyle oğlakları vardı. oğlağı kessek etinden ne çıkar. keçiyi kessek olmaz oğlak hala annesini emiyor. O zaman deveyi keselim Dediler iyi de deveyi keserlerse yolculuklarını nasıl yapacaklardı..?

..Hem yürek dede hem hanımı misafiri aç mı bırakacağız ALLAH bir kapıyı kaparsa başka bir kapıyı mutlaka açar, dediler. Yürek dede çadırın arkasına geçti deveyi kesti hemen alabileceği yerden biraz et aldı ve eti pişirdiler.

..Yürek dede misafirlere çadırda hanımım var biraz etten ona alayım dedi ve biraz et alarak hanımına getirdi. Sonra çıkarak misafirlerle ilgilendi akşama doğru misafirleri uğurladı.

..Hükümdar: Gerçekten salih adammış elindeki deveyi bizim için kesti dedi ve yanındakilere talimat verdi yarın bu adama 10 deve gönderin.

..Bu arada yürek dede onlar gittikten sonra yavaş yavaş çadıra gitmiş çadırın kapısını bir açmış ki hanımı karşısında sapasağlam ayakta duruyor. Yürek dedenin fedakarlığından dolayı şifayı ALLAH-U Teala devenin etine koydu.

Acaba bizim şifamız hangi fedakârlığımızda saklı.!!

ALLAH veren el eylesin bizleri..
Bizlere ve bütün insanlığa afetsiz, hastalıksız günler nasib eyleyip, imtihanlarımızı kolay eylesin. Tüm hastalarımıza Allah Teâlâ acil ve daimi şifalar versin

Alıntıdır



  Gerçek Dostlar  ⚠️                                                                                             İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/ - Google'da Ara  
 27 Mart 2022 Antalya-Türkiye

GERÇEK BİLGİLER ( 2 )

 



Merhaba Gönül Dostlarım,

BİR KİŞİNİN EN ÜRETKEN YAŞI

Değerli okurlarım, yaşımı bilen iki değerli arkadaşım bana aşağıdaki bilgiyi gönderdi.

***
ABD'de yapılan büyük bir araştırma şunu buldu:
• Bir kişinin en üretken yaşı 60 ile 70 arasındadır...
• En üretken 2. insan aşaması 70-80 yaşları arasıdır...
• En verimli 3. aşama - 50 ve 60 yaş...
• Bundan önce, kişi henüz zirveye ulaşmamıştır...
• Nobel Ödülü kazananların yaş ortalaması 62'dir...
• Dünyanın en büyük 100 şirketinin başkanlarının yaş ortalaması 63...

***
Ve devam ediyor. Bu çalışma, NEW ENGLAND JOURNAL OF MEDICINE'da doktor ve psikologlardan oluşan bir ekip tarafından yayınlanmış. Şöyle bir cümle ile bitiyor: “Bu nedenle 60, 70 veya 80 yaşında iseniz hayatınızın en iyi seviyesindesiniz... Aileniz ve arkadaşlarınızın yaşlarıyla gurur duyabilmeleri için bu bilgileri gönderin...” Dediğim gibi yaşımı bilen iki dost bu araştırmayı benimle paylaşmış. Kendilerine teşekkür ediyorum. Gerçekten de üretici bir dönemimde olduğumu hissediyorum.

Ama ben bu yazıyı size şu soruyu sormak için yazıyorum: İnsanla ilgili bu tür araştırmalar neden hep dış kaynaklı? Acaba Türkiye’de bu gibi konularda araştırmalar yapılıyor da yayın ve haber verme konusunda aksayan bazı yönlerden dolayı bizim mi haberimiz olmuyor?
2020 yılı itibariyle Türkiye’de 130 devlet 73 özel üniversite olmak üzere toplam 203 üniversite var. Bu üniversitelerde toplam 174 bin 494 akademisyen var. Akademisyenlerin 28 bin 514'ü profesör, 16 bin 664'ü doçent, 40 bin 998'i doktor öğretim üyesi, 37 bin 651'i öğretim görevlisi, 50 bin 667'si araştırma görevlisi olarak çalışıyor. Bu gurur duyulacak güçlü bir bilim kadrosu. İnsanımızın sosyal ve psikolojik durumu ile ilgili araştırmaların yoğun olarak ülkemizde de yer almasını istiyorum. Örneğin,

- Meslek seçiminde gençlerin yüzde kaçı rehberlik alabiliyor? Kimler ne gibi rehberlik yapıyor?

- Öğretmenler emekli olduktan sonra zamanlarını nasıl değerlendiriyorlar? Kadın ve erkek öğretmenler arasında bir fark var mı?

- Türkiye’de iş kurmuş ve işini son 30 yıldır sürdürebilmiş kişilerin ne gibi sosyal ve psikolojik özellikleri var? Mesela, içine doğup büyüdükleri ailenin sosyal -ekonomik-psikolojik-kültürel özellikleri; eğitim düzeyleri ve eğitim türleri; kendisine rehberlik yapmış insanlar var mı, var ise onların özellikleri; karakter yapıları ve yaşam felsefeleri ne, gibi.

Bilmem bu tür sorular sizin de ilginizi çekiyor mu? Türkiye’yi Türk bilim insanları tarafından yapılan bilimsel araştırmalarla tanımak bana önemli görünüyor. Planlama ve projeler yapılırken bilimsel araştırmalardan elde edilen bilgiler yol gösterici olur. Aklıma gelen diğer araştırma konularını sizinle paylaşmamı ister misiniz? Okuduğunuz için teşekkür ederim. Selamlar, sağlıklı günler.

(Doğan Cüceloğlu / 27 Aralık 2020)


  Gerçek Dostlar  ⚠️                                                                                             İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/ - Google'da Ara  
 27 Mart 2022 Antalya-Türkiye


24 Mart 2022 Perşembe

GERÇEK BİLGİLER ( 1 )

 




Merhaba Gönül Dostlarım,

“George Washington Üniversitesi Tıp Fakültesi müdürü, yaşlı bir kişinin beyninin yaygın olarak inanıldığından çok daha pratik olduğunu savunuyor. Bu yaşta, beynin sağ ve sol yarım kürelerinin etkileşimi uyumlu hale gelir ve bu da yaratıcı olanaklarımızı genişletir. Bu nedenle 60 yaş üstü insanlar arasında yaratıcı faaliyetlerine yeni başlayan birçok kişilik bulabilirsiniz.

Elbette beyin artık gençlikteki kadar hızlı değil. Ancak esneklik kazanır. Bu nedenle, yaşla birlikte doğru kararları verme olasılığımız artar ve olumsuz duygulara daha az maruz kalırız. İnsan entelektüel aktivitesinin zirvesi, beynin tüm gücüyle çalışmaya başladığı 70 yaş civarında gerçekleşir.

Zamanla, nöronlar arasında sinyallerin hızlı geçişini kolaylaştıran bir madde olan beyindeki miyelin miktarı artar. Bu nedenle, entelektüel yetenekler ortalama % 300 artar.

Ayrıca ilginç olan, 60 yıl sonra bir kişinin aynı anda 2 yarım küreyi de kullanabilmesidir. Bu, çok daha karmaşık sorunları çözmenizi sağlar.

Montreal Üniversitesi'nden Profesör Monchi Uri, yaşlı beynin en az enerji tüketen yolu seçtiğine, gereksizleri ortadan kaldırdığına ve sorunu çözmek için yalnızca uygun seçenekleri bıraktığına inanıyor. Farklı yaş gruplarının katıldığı bir çalışma yapılmış; 60 yaş üstü olanlar doğru kararlar verirken, gençlerin kafası çok karışmış testleri geçerken.

Şimdi 60 ile 80 yaş arasındaki beynin özelliklerine bakalım.

* YAŞLI BİR İNSANIN BEYNİNİN ÖZELLİKLERİ *

1. Çevrenizdeki herkesin dediği gibi beynin nöronları ölmez. Kişi zihinsel çalışma yapmazsa, aralarındaki bağlantılar basitçe ortadan kalkar.

2. Bilginin fazlalığından dolayı dikkat dağınıklığı ve unutkanlık ortaya çıkar. Bu nedenle, tüm hayatınızı gereksiz önemsemelere odaklamanıza gerek yoktur.

3. 60 yaşından itibaren, bir kişi karar verirken, gençler gibi aynı anda bir yarım küreyi değil, ikisini birden kullanır.

4. Sonuç: Bir kişi sağlıklı bir yaşam tarzı sürüyorsa, hareket ediyorsa, uygulanabilir fiziksel aktiviteye sahipse ve tam zihinsel aktiviteye sahipse, entelektüel yetenekler yaşla birlikte AZALMAYIP sadece BÜYÜYOR, 80-90 yaşlarında zirveye ulaşıyor…

Bu yüzden yaşlılıktan korkmayın. Entelektüel olarak gelişmeye çalışın. Yeni el sanatları öğrenin, müzikle uğraşın, müzik aletleri çalmayı öğrenin, resim yapın! Dans! Hayata ilgi gösterin, ARKADAŞLARINIZLA İLETİŞİM KURUN, gelecek için plan yapın, elinizden geldiğince seyahat edin. Mağazalara, kafelere, gösterilere gitmeyi unutmayın. Tek başına suskun kalmak, bu kimseler için yıkıcıdır. Şu düşünceyle yaşa:
“tüm güzel şeyler hala önümde!”

KAYNAK: New England Tıp Dergisi.

Bu bilgiyi 60'lı, 70'li ve 80'li yaşlardaki ailenize ve arkadaşlarınıza iletin, böylece yaşlarıyla gurur duysunlar “

Fisun Kanat'tan alıntı. 



  Gerçek Dostlar  ⚠️                                                                                             İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/ - Google'da Ara  
 23 Mart 2022 Antalya-Türkiye

23 Mart 2022 Çarşamba

HAKKIN ALIR KARINCA...

 




Merhaba Gönül Dostlarım,

Kanunî Sultan Süleyman Devlet işlerinden vakit buldukça
soluklanmak için arka bahçeye çıkar, ağaçları, kuşları, denizi
seyrederdi.
O gün deniz, ağaçlar bir başka güzeldi, yalnız ağaçlardan
birkaç tanesinin yapraklarının buruştuğunu fark etti. Hemen yanlarına yaklaştı
ve eliyle tutup incelemeye başladı. Biraz sonra ağaçların neden buruştuklarını
anlamıştı. Karıncalar sarmıştı o güzelim dallarını. Aklına bir çözüm yolu geldi.
Ağaçları ilaçlatacaktı. Böylece ağaçlar karıncalardan kurtulacak ve rahat bir
nefes alacaklardı. Fakat birkaç dakika daha düşününce bu fikrin o kadar da iyi
olmadığını anladı. Karıncalar da can taşıyordu, ağaçları ilaçlatırsa onlar
ölebilirdi. İşin içinden çıkamayacağını anlayan Kanunî, bu konuyu danışmak için
hocası Ebussuud Efendi’yi aramaya koyuldu. Hocasının odasına gitti. Ama hocası
odada yoktu. Hemen oracıkta bulduğu kâğıt parçasına kafasına takılan soruyu
edebî bir üslupla yazdı ve hocasının rahlesi üzerine bıraktı.
Birkaç saat
sonra hocası odasına gelmiş ve rahlenin üzerinde el yazısı ile yazılmış kâğıdı
görmüştü. Eline hat kalemini alan Ebussuud Efendi, talebesinin soruyu yazdığı
kâğıdın altına bir şeyler yazdı ve kâğıdı rahleye bıraktı.
Kanunî bir ara
tekrar hocasının odasına uğradı. Hocası yine yerinde yoktu; ama rahlenin üzerine
bırakmış olduğu kâğıdın üzerine kendi yazısı dışında bir şeylerin daha yazılmış
olduğunu gördü. Merakla kâğıdı eline aldı ve okumaya başladı. Yazıyı okuyunca
yüzünde bir tebessüm belirdi. Kâğıdın üst kısmında Kanunî’ nin hocasına yazdığı
sual vardı. Kanunî şöyle diyordu hocasına:
Meyve
ağaçlarını sarınca karınca
Günah var mı karıncayı kırınca?
Hocası
Ebussuud soruyu şöyle cevaplıyordu:
Yarın Hakk’ın divanına
varınca
Süleyman’dan hakkın alır karınca...

İncinme… İncitme… 

Alıntıdır


  Gerçek Dostlar  ⚠️                                                                                             
 23 Mart 2022 Antalya-Türkiye