31 Ağustos 2018 Cuma

ATATÜRK' TEN ANILAR (5/5)











Merhaba Gönül Dostlarım,

Ulu önder Atatürk' ün hayatını, çocukluğunu, savaşlarını  hakkındaki hemen hemen her şeyi biliyoruz, tek bilmediğimiz, özel hayatı ve aşkları hakkında çok az bilgiye sahibiz.
Bugünkü "Atatürk' ten Anılar" bölümünde değerli yazarımız Yılmaz ÖZDİL' in bir yazısını sizlerle paylaşmak istiyorum
Bir Sevgililer Gününde...Günün anlam ve önemine uygun bir yazı kaleme alan yazar , Mustafa Kemal'ın Sofya' da sevdiği kızla ilgili hikayesini yazdı.
Özdil, Mustafa Kemal'in Sofya' daki aşkına ilişkin yıllar sonra söylediği sözü de satırlarına not düştü:
"Hepimizin gençliği bir yerde kaldı "
"Bir kız sevdim ama, bana vermediler...Gençliğimi bıraktım Sofya’ da...''  Mustafa Kemal Atatürk
...
atatürk'ün aÅŸkları ile ilgili sözleri ile ilgili görsel sonucuZımba gibi delikanlı.
Sofya’ da o sırada.
Görev icabı.
Henüz yeni taşınmış, pek arkadaşı yok, Bulgaria pastanesinde tek başına oturuyor, etrafı tanımaya çalışıyor, akşamları operaya filan gidiyordu.
Gene böyle bir şubat günü...
Şehir Kulübü’ne davet edildi. İşte orada tanıştılar. Adı, Dimitrina’ ydı. Kısaca, Miti diyorlardı. Çok güzeldi. İsviçre’de müzik eğitimi görmüştü, üç lisan biliyordu. Sosyetenin en gözde bekârıydı. E fonda da Mavi Tuna valsi çalıyordu.
Bizimki hiç tereddüt etmedi, salonu ortadan kılıçla ikiye böler gibi yürüdü, yanına gitti, 'bu dansı bana lütfeder misiniz?' dedi. Şimşekler çakan kıskanç bakışlar eşliğinde, piste çıktılar. Herkes mırıl mırıl onlar hakkında konuşuyor, onlar ise hiç konuşmuyor, birbirlerine gülümseyen gözlerle bakarak, dans ediyorlardı. İlk görüşte aşk derler ya, öyle olmuştu.
Ertesi gün... Bizzat Miti’ nin annesi tarafından, evlerine, çaya davet edildi bizimki...
Bu davet, gençlerin görüşmesine resmi izin manasına geliyordu. Buluşmaya başladılar. Borisova parkında dolaşıyorlar, buz pateni yapıyorlar, tiyatroya gidiyorlardı.
Önce dedikodular başladı, sonra tatsızlıklar... Çünkü, Miti’ nin babası Bulgar Çarı’ nın has adamlarındandı, savaş kahramanı generaldi, savunma bakanlığı da yapmıştı. Böyle bir adamın kızıyla, bir Türk, olacak iş değildi. Bizimkinin ise, umurunda bile değildi. Askeri Kulüp’ te tertiplenen baloda denk getirdi, inadına, Çar’ ın önünde dans etti Miti’ yle...
Ele güne meydan okudu.
Hemen ardından da, evlenelim dedi. Miti düşünmedi bile, evet dedi. Gel gör ki, iki gönül bir olmuştu ama, general seyran olmamıştı. Mahalle baskısı, dayanılacak gibi değildi.
Aldı bizimkini karşısına, 'bu evlilik mümkün değil, bundan sonra kızımla görüşmezseniz iyi olur' dedi. Dünya, bizimkinin başına yıkıldı. Haftası geçmeden, Miti’ yi apar topar bir başkasıyla, bir mühendisle nişanladılar. Bizimki nişanı duydu, daha fena yıkıldı. Zaten görev süresi de bitmişti, o öfkeyle topladı bavulları, İstanbul’ a döndü. Halbuki, nişan mişan yoktu. Miti bir başkasıyla evlenmeyi reddetmiş, parmağına zorla takılan yüzüğü fırlatıp atmıştı.
Maalesef, bizimkinin bundan haberi yoktu.
Ömrü boyunca yaptığı...
Tek hataydı.
Kızı alıp, gitmeliydi.
Yapamadı.
Miti’den sonra, hayatına 19 kadın daha girdi. Nafile.
Asla mutlu olamadı. Asla.
Unutamadı. Hatta, seneler sonra, Ankara’da Bulgar Kooperatif Tiyatronun oyuncularıyla sohbet ederken, “gençliğimi bıraktım Sofya’ da” dedi...
“Bir kız sevdim ama, bana vermediler...”
MUSTAFA KEMAL' E KAVUŞUYORUM
Miti desen...
18 yaşındaydı, 30 yaşına kadar bekledi. Ha bugün bir mektup gelir, ha yarın kendisi çıkagelir, bekledi, evlenmedi. Maalesef gelmedi. Ailesinin artık yeter baskısıyla, bir avukatla evlenmeyi kabul etti. Saygılı ama, sevgisiz bir evlilikti. İki kızı oldu. Kalbindeki boşluğu evlatlarıyla doldurmaya gayret etti. Taa ki, 1966’ nın 7 Ağustos gecesine kadar... Ağır hastaydı, zor konuşuyordu, başında bekleyen kız kardeşi Olga’ ya mırıldandı.
“Biliyor musun” dedi, “rüyamda onu gördüm, galiba nihayet Mustafa Kemal’ e kavuşuyorum...”
Alıntı :Yılmaz Özdil


https://youtu.be/5APZz98PrTg


youtub mavi tuna valsi ile ilgili video


Günün Sözü:
 "Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti; demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olma özelliğini hiçbir zaman yitirmeyecektir."

27 Ağustos 2018 Pazartesi

MİNNETTARIZ...








büyük taarruzun kaçıncı yıl dönümü ile ilgili görsel sonucu


Merhaba Gönül Dostlarım,

Unutmadık ve unutturmayacağız...


MİNNETTARIZ...🇹🇷🇹🇷🇹🇷
İşte Büyük Taarruz ve ötesinin; şanlı bayrağımızla taçlandırdığım O EŞSİZ KAHRAMANLARI...
(Okumanız ve paylaşmanız dileğimle... c.alp)
***
🇹🇷 26 Ağustos, 30 Ağustos Zaferimizle taçlanacak Büyük Taarruzumuzun başladığı gündür...
🇹🇷 27 Ağustos 1922 günü sabahı Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa'ya telefon ederek, kuşattıkları tepeyi en geç yarım saat içinde alacaklarını ifade eden, fakat bunu başaramayınca intihar etmek suretiyle hayatına son veren Albay Reşat Çiğiltepe'ye,
🇹🇷 Cephenin biraz gerisindeki yüksekçe bir yerde durarak, "Geri çekilen olursa vururum!" diyen ve cepheden kaçmaya çalışan birkaç askeri de vuran, Deli Halit lakaplı Tümgeneral Halit Karsıalan'a,
🇹🇷 Emet Halkı'yla ve emrindeki süvari birlikleriyle birlikte Yunan Ordusu'nu kovalayan ve İzmir'e ilk giren suvari birliklerinin de komutanı olan Orgeneral Fahrettin Altay'a,
🇹🇷 Demiryollarının en önemli kesişme noktası olan Eskişehir'de üs kurarak, derme çatma trenlerle cepheye asker, silah, cephane, malzeme ve erzak nakleden, ray döşeten, atıl durumdaki raylardan ve vagonlardan çelik söktürüp, bunlardan kılıç yaptıran Albay Behiç Bey'e,
🇹🇷 İstanbul Hükümeti tarafından çekilen bir telgrafla, Mustafa Kemal Paşa'yı derhal tutuklaması emredildiği halde, bu emre uymayıp, "Ben ve Kolordum emrinizdedir Paşam!" diyerek, Mustafa Kemal Paşa'nın emrine giren Orgeneral Musa Kazım Karabekir'e,
🇹🇷 İzmit ve Adapazarı'nı düşmandan geri alıp, Sakarya Meydan Muharebesi'ne katılan ve burada da çok büyük başarılar elde eden Orgeneral Kazım Fikri Özalp'e,
🇹🇷 Emrindeki birliklerle birlikte İzmit - Adapazarı üzerinden Bilecik - Eskişehir istikametine ilerlerken, bu ilerleyişe engel olmak isteyen Gevye yakınlarındaki İngiliz Birlikleri'yle çatışmaya girip, İngilizleri geri püskürten ve böylece Kurtuluş Savaşı'nı fiilen başlatan Korgeneral Ali Fuat Cebesoy'a,
🇹🇷 Bahriye Nazırlığı'ndan (Donanma Komutanlığı'ndan) ayrılarak, Anadolu'daki Milli Mücadele'ye katılan Orgeneral Hüseyin Rauf Orbay'a,
🇹🇷 Gerek İstanbul'dan Anadolu'ya silah, cephane ve malzeme kaçıran ve gerekse İtalyan işgali altındaki Antalya'da bulunan silah, cephane ve malzeme depolarından silah, cephane ve malzeme kaçırtan Tümgeneral İbrahim Refet Bele'ye,
🇹🇷 Harbiye Nazırlığı'nı (Savunma Bakanlığı'nı) bırakıp, Milli Kurtuluş Hareketi'ne katılması nedeniyle İstanbul Hükümeti tarafından rütbesi geri alınan ve ayrıca idama mahkûm edilen Mareşal Mustafa Fevzi Çakmak'a,
🇹🇷 Harbiye'de (Harp Okulu'nda) Askeri Taktik ve Strateji Dersi öğretmenliği yapması nedeniyle, başta Gazi Mustafa Kemal Paşa olmak üzere, Kurtuluş Savaşı'nı yürüten üst düzey komutanların çoğunun öğretmenliğini yapan ve bu yüzden de Hocam diye hitap edilen, Büyük Taarruz öncesinde, taarruz stratejisinin belirlenmesi amacıyla yapılan toplantıda, Taaruz Planı'nı riskli ve tehlikeli bularak şiddetle itiraz eden, fakat harekâtın başlamasıyla birlikte verilen emirlere harfiyen uyan Orgeneral Yakup Şevki Subaşı'ya,
🇹🇷 Soyadını, başarılı bir şekilde yönettiği İnönü Muharebeleri'nden alan Orgeneral Mustafa İsmet'e,
🇹🇷 Yaptığı ateşli konuşmalarla Halkın Milli Mücadele'ye katılımını teşvik eden ve sivil biri olmasına rağmen, cepheden cepheye koşarak büyük kahramanlıklar gösteren ve bu yüzden de Onbaşı rütbesiyle ödüllendirilen Halide Edip Adıvar'a,
🇹🇷 Onca yaşına rağmen, kağnısıyla cepheye silah ve cephane taşıyan Fatma Nine'ye,
🇹🇷 İnebolu'daki cephanelerin kağnılarla Ankara'ya taşınması sırasında, cephane ıslanmasın diye kucağındaki çocuğunun battaniyesini cephanenin üzerine örten ve üşüyen çocuğunu korumak için de, bedenini çocuğuna battaniye yaparken soğuktan donup ölen Şerife Bacı'ya,
🇹🇷 Neredeyse tamamı kadınlardan oluşan birliğiyle, düşmanın cephe gerisine saldırı düzenleyip, biri subay olmak üzere, yirmi beş Yunan Askeri'ni esir alan Erzurumlu Kara Fatma'ya, (Seher Erden'e)
🇹🇷 Kocayayla Baskını'ndan dönen silah arkadaşlarını cesaretlendirmek için hızla ileri atılınca, başından vurulup şehit düşen Gördesli Makbule'ye,
🇹🇷 Çanakkale'de şehit düşen kocasından kalma tek hatıra olan elmas küpelerini bozdurup, aldığı tüfekle dağa çıkan ve Yörük Ali Efe Kuvvetleri'ne katılan Emir Ayşe'ye,
🇹🇷 Düzenli ordu kurulana kadar geçen yirmi ay boyunca, düşman kuvvetlerinin Aydın üzerinden Anadolu'nun içlerine ilerlemesini engelleyen Yörük Ali Efe'ye,
🇹🇷 İstanbul'daki Bekirağa Bölüğü'ne baskın düzenleyerek, tutuklu bulunan vatanseverleri kurtarıp, Anadolu'ya geçmelerini sağlayan Yahya Kaptan'a,
🇹🇷 Bir Fransız Gemisini kaçırma başarsını gösterdiği için, kendisine verilen İstiklâl Madalyasını "Ben madalya için değil, Vatanım ve Milletim için savaştım" diyerek geri çeviren İpsiz Recep'e,
🇹🇷 Kumardan hileyle kazandığı kırk beş bin Fransız Frankıyla İzmir'deki vatan görevine başlayan İngiliz Kemal lakaplı ajanımız Ahmet Esat Tomruk'a,
🇹🇷 Ulusal Kurtuluş Mücadelemizin gizli örgütü olan Karakol'un yöneticisi Naciye Faham'a,
🇹🇷 Gördüğü onca işkenceye rağmen, Karakol'un İstanbul'daki adresini vermeyen Topkapılı Ebe Şahende'ye,
🇹🇷 Felâh Gurubu'na Saray'dan bilgi taşıyan, Sultan 5. Murad'ın kızı Fehime Sultan'a,
🇹🇷 İşgal protestolarında on binlere konuşan Şukufe Nihal'e, Sebahat'a, Zeliha'ya,
🇹🇷 Gerçek bir vatansever olan ve cepheden cepheye koşan Darülfünunlu Münevver Saime'ye,
🇹🇷 Henüz on iki yaşında iken İnönü Muharebeleri'nde kahramanca savaşan Nezahat'a,
🇹🇷 "Muharebe bana düğündür Paşam!" diyen Mustafa Kemal'in askeri Sivaslı Fatma Seher'e,
🇹🇷 Çerkez kadınlarını işgale karşı örgütleyen Hayriye Melek'e,
🇹🇷 Alaşehir'deki zulmü, çektikleri telgrafla dünyaya duyuran Makbule'ye ve Nebile'ye,
🇹🇷 İşgalci Yunan Askerlerine, elindeki eski bir tüfekle kahramanca karşı koyan Turgutlulu Çavuş Ayşe'ye,
🇹🇷 İstiklalimizin sembol isimlerinden (gazi Üsteğmen) Ödemişli Fatma'ya,
🇹🇷 Düşmanla savaşmak için Köpekli Nuri Çetesi'ne katılan Aydınlı (Binbaşı lâkaplı) Ayşe'ye,
🇹🇷 Yörük Ali Efe'nin 1. Bölüğü'nün 4. Mangası'nda nişancı olarak görev yapan Emire Aliye'ye,
🇹🇷 Elindeki balta ile Menderes Köprüsü'nde düşmanı bekleyen Arşın Teyze'ye,
🇹🇷 Sarayköy'e gelen İngilizci Nasihat Kurulu'nun üzerine silahla yürüyen Adöv Ayşe'ye,
🇹🇷 Başındaki yırtık örtüsünü erkeklerin üzerine atıp, "Alın bunu başınıza örtün! Elinizdeki silahı da bana verin, ben gider tek başıma düşmanla savaşırım!" diyen Kezban'a,
🇹🇷 Mavzeri hiç susmayan şehit eşi Senem Ayşe'ye,
🇹🇷 Düğününde takılan altınları Ankara Hükümeti'ne bağışlayan on yedi yaşındaki Kastamonulu Hatice'ye,
🇹🇷 Üç küçük kızını Mustafa Kemal Paşa'ya emanet edip, Sakarya Cephesi'ne koşan ve burada yaralanıp gazi olan Ayşe Çavuş'a,
🇹🇷 Düşmanla işbirliği yapan öz oğlunu vurup, savaşmak için dağa çıkan Domaniçli Habibe'ye,
🇹🇷 Erkek kılığında savaşan ve sonradan kadın olduğu anlaşılan Halime Çavuş'a,
🇹🇷🇹🇷🇹🇷 "Geldikleri gibi giderler!" deyip, geldiklerinden daha hızlı gitmelerini sağlayan, Cumhuriyetimizin banisi Başkomutan (Mareşal) Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e ve adını sayamadığımız daha nice isimsiz kahramanımıza, saygı, minnet ve şükranlarımızı sunuyor, ruhları şad, mekanları Cennet olsun diyoruz.

Alıntıdır,

https://youtu.be/uF9MQz15M1g



İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
27 Ağustos 2018, Antalya Turkey