18 Ağustos 2018 Cumartesi

DOKTORUM BENİ ANLAMIYOR ! (2/2)







Merhaba Gönül Dostlarım,

 " Doktorum Beni Anlamıyor" adı altında başlattığım Belgin ERYAVUZ yazısının bugünkü 2. bölümünde Doktor ve Hasta arasındaki ilişkilerini  anlatmaya kaldığı yerden devam edeceğim.

Yazımızın bu bölümünde Hasta ve hasta yakınlarının sağlık merkezlerinde herhangi bir nedenle doktorlar ve sağlık görevlilerine olan  şiddet uygulamalarına  ve onlara gösterdikleri olumsuz tepki ve  davranışların son günlerde aşırı derecede çoğalması  olaylarına  farkındalık yaratmak adına bu yazıyı sizlerle paylaşıyorum ve bununla  topluma anlamlı farkındalık yaratacak bir mesaj vermemiz  gerektiğini düşünüyorum.

Türkiye'de sağlık çalışanlarına şiddet konusu her geçen gün yeni vakalarla artıyor

Resmi verilere bakıldığında şunları görmek mümkün:
SAĞLIKÇI RESİMLERİ ile ilgili görsel sonucu
Son 5 yılda 46 bin 361 sağlık çalışanı şiddete uğrarken bu konuya farkındalık amacıyla birçok çevreden tepki yağıyor.
Sosyal paylaşım ağı twitter' da açılan # Sağlıkçılara Şiddete Hayır"  etiketi, kısa sürede Türkiye ve Dünya gündemi kısmında hızla üst sıralara yükseldi. Daha önce sosyal mecralarda sağlık kurumlarına ve çalışanlarına yönelik ortaya atılan ve gerçeği yansıtmayan haberler saldırı haline dönüşmüş ve sağlık birlikleri ve kuruluşları tepkilerini yaptıkları açıklamalarla dile getirmişti.
ETİKET DÜNYA GÜNDEMİNDE
Twitter’ da açılan #Sağlıkçılara  Şiddete Hayır" etiketi altında yapılan paylaşımlarda ise ortak amaç son zamanlarda artan şiddet olaylarına dikkat çekmek oldu. Yapılan paylaşımlarda hayatını kaybeden, tehdit edilen veya şiddete maruz kalmış sağlık çalışanlarının fotoğrafları sunularak "Artık Yeter" deniliyor.
Ankara Tabip Odası' nın açıklamasına göre ise, bugün Türkiye'de Sağlık Bakanlığı Beyaz Kod verilerine göre ortalama 30 sağlık çalışanı görevi başında şiddete maruz kalmakta, sağlıkta şiddet sağlık emekçilerinin/hekimlerin canını almaya kadar gitmektedir. Ankara Tabip Odası üyeleri hekimler ise bu konuda Hekim Meslek Örgütü olarak medya organları ve sosyal paylaşım sitelerinin ve kamuoyunun duyarlı ve dikkatli olmasını beklemekte ve talep etmekte olduklarını belirtiyor.
 Veriler Alıntıdır.
Doktor ve hemşireler başta olmak üzere sağlık çalışanlarına şiddet uygulayan magandalara tutuklu yargılama ve yüksek cezalar geliyor.

Belki ettiğiniz kavgalara bile pişman olacaksınız. Keşke yanımda olsa da sarılsam diyeceksiniz. Sevdiklerinizin değerini kaybettikten sonra değil, şu an bilin. Toprak aldığında geri vermez, çünkü ölümün saati yok.



SAĞLIKÇI RESİMLERİ ile ilgili görsel sonucu

Belgin Eryavuz yazısı 2. Bölüm:
Elbetteki tüm bu olumsuz ve iç karartıcı tablonun dışında çok güzel örneklerle de karşılaşıyoruz zaman zaman. Mesleğini severek yapan, sizinle ve hastalığınızla ilgilenen, endişelerinize olan yaklaşımı ile dört dörtlük doktorlarımızda var ve olmalı! Öyle ki onlar bir süre sonra sizin en güvendiğiniz dostlarınız arasındaki yerlerini kendiliklerinden alıyorlar. Böylesi doktorlara denk geldiğinizde onları ömrünüzün sonuna kadar sahipleniyor, asla değiştirmeyi düşünmüyorsunuz.

Hep söylediğimiz gibi insanlar arası iletişim; el sıkmakla göz teması ile başlayan ve konuşmayla devam eden o süreç öylesine önemli ki bazı şeylerin oluşmasında. Bunu yakaladığınız anda, yani güvenebileceğinizi hissettiğiniz anda aradaki tüm engeller kalkıyor. Biliyorsunuz ki endişe dolu sıkıntılarınızla doktorunuza gitseniz bile o sizi bir şekilde rahatlatacak; ufkunuzu açacak, daha pozitif düşünmenize yardımcı olacak, size yol gösterecek, bilgilerini sizinle bıkmadan usanmadan paylaşacak, tüm sorularınızı yanıtlayacak. Gözlerinizin önünü perdeleyen gri bulutları sıcacık gülümsemesine eşlik eden anlayışı ile aralayacak.

Çünkü doktorluk dünyanın en saygın mesleklerinden bir tanesidir ve yapılanlar insan sağlığı söz konusu olduğu için hiçbir şekilde rencide edilmemeli her şeyin üstünde tutulmalıdır. Mesleğe adım atarken edilen o kutsal yemin bir takım art niyetlerin, kötü emellerin, para hırsının gölgesinde kalmamalıdır. Gerçekten özveri isteyen, emek isteyen, sevgi isteyen bu mesleğin adına yaraşır şekilde yapılması içinde doktorların daha anlayışlı olmaları ve hasta psikolojisini çok iyi analiz etmeleri gerektiğini düşünüyorum.

Bilemiyorum belki de onlara çok yüklendiğimi, onların da bu ülkenin insanı olduklarını ve pek çok dertle mücadele etmek zorunda kaldıklarını unuttuğumu düşünebilirsiniz. Doğrudur ama mademki bu saygın mesleği yapıyorlar o halde; hastalarını karşılarına aldıklarında tüm dertlerini, sorunlarını, sıkıntılarını bir kenara bırakmış olmaları gerektiğine inanıyorum ben. O beyaz önlüğü giydiklerinde, o muayenehaneye adım attıklarında her şey pozitif hale gelmeli; tıpkı hepimizin işten eve dönerken evin kapısından bambaşka bir ruh hali ile içeriye adım atmamız gibi…

Doktorların hastalarını hep aynı gözle görmelerini, onları hastalıklarına göre değerlendirmelerini ve hayata olduğu kadar ölüme de alışkın olmalarını anlayabilirim ama tüm bunlar; hepimizin önce insan olduğumuzu unutturmaz.

Bizim daha duyduğumuzda içimizi acıtan hastalıklarla kaybedişlerle sürekli uğraşıyor olmak elbette doktorlara bir duruş bir vizyon kazandıracaktır ama bu onların hastalarına karşı acımasız olmalarını gerektirmez.

Doktorlar ne kadar ölüme yatkın olsalar da bizler değiliz, o nedenle bu tarz haberleri bizlerle paylaşırken acımasızlığı, o soğuk tavrı, o ruhsuz kişiliği bir yana bırakmalılar bence. Çünkü insan ne kadar hazırlıkla olursa olsun böyle bir haberi ilk duyduğunda alacağı şok, yaşayacağı ani travma gerçekten de önemli. Böylesi bir olayı birkaç defa çok yakından yaşamış birisi olarak biliyorum ki eğer yapınız güçlü değilse ruhunuzu korumanız gerçekten zorlaşıyor… hatta biliyorsunuz ki bu konuda bir ikilem var. Bir kısım doktor böylesi bir haberin hiç verilmemesinden; diğer kısım ise saklanmadan net bir şekilde hasta ile paylaşılmasından yana. Açık söylemek gerekirse bende saklanmasından yana değilim, her şeyin açık açık paylaşılmasının gerekli ve doğru olduğunu düşünüyorum çünkü bu hayat sadece bize ait, vereceğimiz kararlar da. Ama bu paylaşımın şekli, dozu ve sonrasındaki takip çok önemli. Çünkü hastalığınızın bedeniniz üzerinde yaratacağı olumsuz etkenlere birde ruhsal çöküntü travma eklenirse yaşama sıkı sıkıya sarılma şansınız kalmayacaktır. İşte doktorlar hastalarının elinden bu şansı almamalılar diye düşünüyorum ben. Haksız mıyım?

Yıllar önce bir bisiklet kazasında topuğuna ağır bir darbe alıp yaralanan kızımı kollarımda doktora götürdüğümde hissettiğim o duygusuz sert hareketleri dün gibi hatırlıyorum. Dönüşte kızımla beraber bende ağlamıştım, göz yaşlarımız her bir hıçkırığımızda birbirine karışmıştı. Yine bir başka tablo… Boğazları birbirine yapışık derecede şiş ve ateşli bir halde minik kızımla bir gece yarısı nöbetçi doktorun yanındayız. Mecburiyetten yapılan olumsuz davranışlara sesimi çıkaramıyorum ama bizlere sormadan kocaman bir iğneyi kızımın şiş bademciklerine batırıp iltihap akıtmaya çalışmasını, beceremeyince de bir şey yok diyerek bizleri paylamasını unutamıyorum. Oradan nasıl çıktığımı bilememiştim o beklenmedik kaba davranış sırasında. Bitmedi…daha altı ay önce en saygın hastanelerin birinde bir profesör tarafından hastalıkla ilgili sorduğum bir soru yüzünden azarlanmam ise işin bir başka boyutu. Tam tersine bir kısım doktor bizleri hastalıklarımız konusunda bilinçli olmaya davet edip, aklımıza gelebilecek her türlü soruyu sormamız gerektiği konusunda uyarıp, bu uğurda kitap yazmış olsalar dahi büyük bir kesim ne yazık ki bundan yoksun…

Ve maalesef bizler hastalığımızla yalnız ve çaresiz kalıyoruz böylesi doktorların karşısında. İşte benim sözümde onlara… Kim bilir bakarsınız bu satırları okuyup bir an için düşünen ve belki de bizlere hak veren doktorlar vardır aramızda. Sonuçta bizler insanız ve insanca yaşamı hak ediyoruz diye düşünüyorum ve ben yine de umutlu olmak istiyorum.

Sevgiyle kalın.

Belgin ERYAVUZ
02.12.2006

Günün Sözü :

Görüntünün olası içeriği: yazı

İbrahim Birol,  http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
18 Ağustos 2018, Antalya-Turkey

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder