30 Nisan 2022 Cumartesi

GERÇEK HİKAYELER (1)

 








Merhaba Gönül Dostlarım,

Sevgili okuyucularım... Hepimiz hayatı kendi geçmişimizin pencerelerinden gördüklerimizle değerlendirir, o görüntüler bize ne anlatıyorsa hayatın kendisini de ondan ibaret sanırız.

Kendi yaşamadığımız, sadece başkalarından dinlediğimiz hayat tecrübeleri çoğu zaman etkilemez bizi çünkü duyduklarımızın bir karşılığı olmaz ruhumuzda. O yaşanılanların tadı tuzu yoktur dilimizde. Çekmediğimiz acıyı, tatmadığımız sevinci tanımaz kalbimiz. Acı da olsa tatlı da olsa illa ki kendi adımlarımızla yürümek isteriz o bilinmez yolları... Ama bazen de öyle şeyler yaşarız ki bu yollarda, “Keşke bana söylenenleri dinleseydim” deriz.

Kendi yaşamadığımız, sadece başkalarından dinlediğimiz hayat tecrübeleri çoğu zaman etkilemez bizi çünkü duyduklarımızın bir karşılığı olmaz ruhumuzda. O yaşanılanların tadı tuzu yoktur dilimizde.

Çekmediğimiz acıyı, tatmadığımız sevinci tanımaz kalbimiz. Acı da olsa tatlı da olsa illa ki kendi adımlarımızla yürümek isteriz o bilinmez yolları... Ama bazen de öyle şeyler yaşarız ki bu yollarda, “Keşke bana söylenenleri dinleseydim” deriz.

‘BAŞKALARI YAŞAMASIN’

Dilara da hayatın çok farklı bir yüzüyle, ilk kez okulu bitirip işe başladığı zaman karşılaşmış. Karşısına çıkan adamı, kendi zihninde yarattığı hayallerin gerçeğe bürünmüş hali olarak algılamış ve söylediği her şeye, hiç aksini düşünmeden hemen inanmış. Bunlar doğru mu acaba diye kuşkulanmak aklına bile gelmemiş. Ve sonunda yalanlar söyleyerek kendini olduğundan farklı gösteren, geçmişini çok farklı anlatan birine kapılıp gitmiş. Şimdi de “Ben yaşadım ama başkaları bilsin de yaşamasın” diyerek başına gelenleri büyük bir cesaret ve içtenlikle bize yazmış. Bakın Dilara bize neler anlatıyor...

KANDIRILDIM
Saygıdeğer hocam...

Öncelikle size saygılarımı ve sevgimi iletiyorum. Yazılarınızı, kitaplarınızı zevkle takip ediyorum.

Benim hayatım bir yere kadar hiç tökezlemeden, olabildiğince mutlu ve başarılı gitti. İyi bir ailenin kızıyım ve yine çok iyi bir üniversiteden mezun oldum ve hemen işe başladım. Uzun süredir devam eden, çok da iyi giden bir ilişkim vardı. Artık sıra evliliğe gelmişti ancak yeni girdiğim iş çevresinde erkeklerin bana gösterdiği ve benim daha önce hiç görmediğim ilgi karşısında biraz şaşırdım ve bu çok da hoşuma gitti. Sanki içimde nedenini bilmediğim bir boşluğu dolduruyordu ve kaybetmek istemiyordum.

İçten içe benim bir başkasıyla ilişkim olduğunu kimse bilmesin, bana gösterilen bu ilgi devam etsin istedim. Tabii ki erkek arkadaşım da bunu hissetti ve çok üzüldü. Sonunda ayrıldık.

EVLENME TEKLİF ETTİ

Tam da o arada bizim işyerine sıkça gelip giden birine ilgi duymaya başladım. Manevi değerleri olan biriydi, zaten ben de böyle bir ailede yetişmiştim. Aramızdaki ilişki öyle hızlı gelişti ki ben daha ne olduğunu, nasıl olduğunu anlamadan bana evlenme teklif etti. Bana öyle güzel yaklaşıyor, gelecekle ilgili öyle güzel şeyler söylüyordu ki ben de onun her söylediğine sonuna kadar inanıyordum.

Biz hızlı ve biraz da sancılı bir süreçle evlendik. Hemen hamile kaldım, işten ayrıldım ve tesettüre girdim. Oysa bunlar bir insan için ne kadar önemli kararlar değil mi? Ben ise üzerinde hiç düşünemeden, bu hıza ayak uydurdum.

İlk çocuğumuz doğduktan sonra bir gün eşimin maillerine bakarken, daha önceden birçok kadınla dini nikâhla evlenmiş olduğunu gördüm. Neye uğradığımı şaşırdım çünkü geçmişini çok farklı anlatmıştı bana, bunlardan hiç söz etmemişti. Eşim bunları ciddiye almamam gerektiğini, hepsinin çocuklukta yapılan şeyler olduğunu, önemli olan, evliliklerin törenle yapılarak topluma duyurulması, ailelerin onayının alınması olduğunu söyleyip konuyu kapattı ama ben yıkıldım. Ben ona evlenmeden önce yaşadığım her şeyi tek tek anlatmıştım. Demek bana yalan söylemişti. Ona olan bütün güvenim kırıldı.

HERKES BİLİYORMUŞ

Birkaç yıl sonra ikinci çocuğum dünyaya geldi. Ben yavaş yavaş o hayal kırıklıklarından kurtulmaya çalışıyordum ki bir gün konuşma sırasında aniden daha önceden evlendiğini söyledi, ben biliyorum zaten, konuşmuştuk ya o zaman dedim. “Yok, bunu bilmiyorsun. Ben herkes gibi çalgılı çengili, düğünlü dernekli evlendim” dedi. Yaşadığım şoku, hayal kırıklığını, kalbimin nasıl paramparça olduğunu size anlatamam. En kötüsü de bunları benden başka herkes biliyormuş zaten. Bütün aile ve geniş çevrelerinin hepsi düğündeymiş. Hepsi bir olmuş ve gerçeği benden saklamışlar. Ne kadar büyük bir hayal kırıklığı yaşadım, kendimi ne kadar aldatılmış hissettim bir bilseniz.

Oysa biz evlenirken düğüne gerek olmadığını, sade bir nikâhla bu işi bitirmenin çok daha doğru olduğunu söyleyip duruyordu. Ben de saf saf buna bile inanmışım o zaman. Meğer adam daha önce bunların hepsini en iyi şekilde yaşamış ve aynı şeyleri tekrar yaşamak istemiyormuş. Bense bunların hepsini tatmak istiyordum ama onu üzmemek için her şeye razı olmuştum. Ne safmışım değil mi?

Şimdi kafam öyle karıştı ki bazen ondan nefret ediyorum, bazen de kendimden. Ufacık heyecanlar uğruna çok güzel giden hayatımı mahvetmişim. Kandırılmak başlı başına çok kötü bir şeymiş. Beni baştan beri salak, aptal bir kadın yerine koymuş. Kendimi ne kadar da akıllı ve becerikli sanıyordum. Zor hocam, inanın çok zor. Kendimi kandırılmış ve hiç sevilmemiş hissediyorum...

AİLEM BİLSE KAHROLUR

Acaba eski erkek arkadaşımı bırakmasaydım onunla nasıl bir hayatım olurdu diye düşünmeden edemiyorum. Kimseye de anlatamıyorum bunları. Her gün kendi kendime konuşup düşünüp duruyorum. Ailemin bu olanlardan hiç haberi yok. Onlara her şeyi çok iyi göstermeye çalışıyorum. Bilseler gerçekten kahrolurlar. Yani şimdi de ben onlardan gerçekleri saklıyorum.

Eşim eskiye göre bana çok daha iyi davranıyor ama ben artık eski ben değilim. Olamam da ama eski beni, eski zamanlarımı çok özlüyorum. Ne tuhaf değil mi hocam, gerçeklerden haberdar olmadığım, kandırıldığım o eski günleri özlüyor, sonra da kızıyorum kendime. Şimdi ise içinde yaşadığım bu hayatı görmeye, anlamaya çalışıyorum. Artık ben bir anneyim, iki tane gül gibi çocuğum var. Sizin yazılarınızı okudukça anneliğin ne kadar önemli olduğunu görüyor ve onlara mutlu bir anne tablosu çizmeye çalışıyorum. Yani bunu da sineye çektim, bakalım başıma daha neler gelecek, duymadığım, bilmediğim kim bilir daha neler var. Bu şüphe bir türlü bırakmıyor peşimi. Gün geçtikçe kendime daha çok kızıyorum. Ben özgür, işinde başarılı, sevilen, sayılan biriydim. Nasıl bu hale geldim, bunu bile bilmiyorum.

HİÇ İHTİMAL VERMEMİŞTİM

Bu mektubu umarım yayınlarsınız çünkü benim gibi saf, her söylenene inanan pek çok genç kız var. Bunu okusunlar ve bir anlık heyecan uğruna hayatlarını altüst etmesinler. Bu dünyada kötüler, benciller, yalancılar, sahtekârlar da varmış. Ben bunlara hiç ihtimal vermemiştim ama gerçek öyle değilmiş. Ben özgür, işinde başarılı, sevilen, sayılan biriydim. Nasıl bu hale geldim, anlamıyorum hocam.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. Size sevgimi saygımı sunuyorum tekrar.  Dilara.

ÇABALADIKÇA ÇOCUKLARINA ÖRNEK OLACAKSIN

Özellikle son yıllarda buna benzer pek çok hayat hikâyesi dinledim. Genç kızlarımız özellikle evlilik kararı alırken çok dikkatli olmalı ve Dilara’nın da dediği gibi anlık heyecanlara kapılmamalılar. Kişi herkesi kendi gibi sanır, derler ya, Dilara da öyle sanmış ama sonra büyük bir hayal kırıklığı yaşamış.

Sevgili Dilara...

Hani diyorsun ya “Ben özgür, işinde başarılı, sevilen, sayılan biriydim, nasıl bu hale geldim?” diye, yine olabilirsin Dilara. Senin gibi kendini güzel ifade eden, özverili bir kadın, eminim elini neye atarsa atsın yine başarılı olur. Evlilik hayatının sıkıntıları, eşinle yaşadığın sorunlar, üst üste doğan çocukların, kendini, hayallerini çok arka sıralara koymana neden olmuş. Ama sen kendin için çabaladıkça unutma ki çocukların için de en güçlü örnek olacaksın. Bu çaban hepinizin hayatını güzelleştirecek Dilara...

Bütün içtenliğiyle yazdığı bu mektup için Dilara’ya teşekkürler. Umarım pek çok genç kızımız bu mektubu okur ve Dilara o hayatlara dokunmuş olur.

SEVGİYLE KALIN 

Sizler de bana mektup ve mesajlarınızı drgbudayicioglu@madalyonklinik.com adresinden gönderebilirsiniz. Haftaya bir başka yaşanmış hikâyede görüşmek üzere hoşça kalın...

29 Nisan 2022 Cuma

BÜYÜKLERDEN NASİHATLER (1)

 




Merhaba Gönül Dostlarım,

Amannnn Annneee.....

🌿Evinden ayrılıp ayrı eve çıkmaya karar vermişti.
“Diş fırçalarken suyu açık bırakma”
“Salondan en son kim çıktı? Işıklar neden açık”
“Makası neden yerine bırakmıyorsun?” Gibi annesinin uyarı ve söylemlerine artık dayanamıyordu.
Sabah bir iş görüşmesine gidecekti ve eğer kabul edilirse aile evini bırakıp, kedisine bir ev kiralayacaktı.
Artık kendi hayatını yaşamak istiyordu.
Sabah, annesi onu kapıda uğurladı.
– Dikkatli ol ve bütün soruları cevaplamaya çalış oğlum, dedi.
Görüşme adresine gelince, kapıda bekçi yoktu. Bahçe kapısı açıktı ama sürgülü kilidin demiri dışarıdaydı, giren çıkan herkes bu demire değiyordu. Hemen kilit sürgüsünü geri çekti ve içeriye girdi. Bahçede bir hortum suyunu boşa akıtıyordu. Onu aldı ve sulasın diye bir ağacın dibine bıraktı. Bir avluya girdi, duvar dibinde boşa çalışan bir vantilatör gördü. Gayrı ihtiyarı bir hareketle, vantilatörü kapattığını fark etti. Artık huyu nefsine galip geliyordu. Kendisini tuhaf hissetti.
Oradan küçük bir odaya girdi. Üzerindeki okla görüşme salonuna gider, yazan bir kağıt ters bir şeklide asılı duruyordu. Kağıdı düzeltip, görüşme salonuna girdiğinde diğer adaylar oturmuş sıralarını bekliyorlardı. Salonun ışıkları açıktı ve günün ışığı yeterince her yeri aydınlatıyordu. Aldırmak istemedi fakat annesinin sesini duyar gibi oldu sanki “kapatın bu ışıkları hava aydınlık” diyordu. Bu ses dikkatini dağıtıyordu. Duramadı hemen gidip ışıkları kapattı ve sırasını beklemek için bir kenara oturdu.
Sırası gelince görüşme odasına çağrıldı.
Masanın öbür tarafında oturan kişi evraklarını istedi. Diplomalarını inceledikten sonra, işe ne zaman başlayabileceğini sordu. Bunu bir tuzak saydı ve imtihanın bir parçası olmalı dedi kendi kendine.
Ne cevap vereceğini bilemedi.
Tedirginliği yüzüne yansımaya başladı.
Karşısındaki adam; Neyi düşünüyorsunuz?
Diye sordu
Biz burada kimseye soru sormadık. Adayları cevaplarıyla değil davranışlarıyla değerlendirmek istedik. Adaylardan hiç birisi senin gibi davranmadı. Bahçe girişinden itibaren herkesi izledik. Açık sürgü kilit, boşa akan su, vantilatör, ışıklar ve ters kağıt hepsi imtihanın birer aşamasıydı. Bu sınavı başarılı bir şeklide bir tek sen geçtin. Yeni işin hayırlı olsun.
Annesinin disiplinine, titizliğine ve sürekli olarak uyarmalarına, kızması geldi aklına ondan pişmanlık ve utanç duydu. Bu işi sadece disiplinle kazandığını anladı. Eve çok mutlu döndü ve annesine sımsıkı sarıldı.      

Hayatta başarılı olmanın yolu, disiplin ve çevremize gösterdiğimiz sorumluluktan geçiyor...

Alıntı....


the Year 
  Gerçek Dostlar  ⚠️                                                     

                  29 Nisan 2022 Antalya-Türkiye

28 Nisan 2022 Perşembe

GERÇEK BİLGİLER (4)










Merhaba Gönül Dostlarım,

Karolinska Enstitüsü’nde bulunan Nobel Kurulu 2016 Psikoloji ve Tıp alanındaki Nobel ödülünü, moleküllerin hücre içine ve dışına hareketi anlamına gelen ‘otofaji’ alanında yaptığı çalışmalardan dolayı Profesör Dr. Yoshinori Ohsumi’ ye verme kararı aldı.

İnsan vücudu aç kaldığında kendi kendini yiyor, temizlik işlemi yapıyor, tüm hasta hücreleri, kanser, yaşlanan hücreleri ve Alzheimer'ı ortadan kaldırıyor.

Genç kalmak ve diyabet ile savaşmak. Sadece belirli koşullarda oluşan özel proteinler yaratmak. Ve bunlar bittiğinde organizma seçici olarak ölü kanserli hücrelerin etrafında toplanarak onları eritir ve vücudun faydalandığı durumu geri kazandırır.

Geri dönüşüm böyle bir şey. Bilim insanları, otofaji sürecinin organizmayı bu süreci yapmaya zorlayan alışılmadık koşullar gerektirdiğini uzun ve özel araştırmalarla başardılar.

Bu koşullar kişinin 16 saat boyunca yeme içmekten uzak durmasını gerektirir (Döngü 8/16). İnsan bu dönemde normal çalışmalıdır. Organizmaya maksimum kullanım için ulaşabilmek ve hasta hücrelerin tepki göstermesini önlemek için bu süreç bir süre tekrarlanmalıdır.
Açlık ve susuzluk sürecinin haftada iki üç gün tekrarlanması önerilir. 

Profesör Maria Masucci, Karolinska Enstitüsü Hücre ve Moleküler Biyoloji Departmanı: ‘‘Zarar gören proteinlerin ve hücre örgenlerinin ayrıştırılması yani otofaji, hücrelerin yenilenmesine katkı sağlıyor. Otofajinin yapılamaması durumunda hücreler yaşlanıyor ve ilerki yıllarda Alzaymır ya da ikinci tür şeker hastalığı gibi etkiler görülüyor. Ancak otofajinin çok olduğu durumlar kanser gibi hastalıklarda tümörlü hücrelerin artmasına ve kanser ilaçlarının etkisinin azalmasına yol açıyor ve bu istenmeyen bir durum.’‘

Yoshinori Ohsumi - fizyoloji ve tıp alanında Nobel ödülü sahibi.

Bu ödül bu sene verilen ilk Nobel ödülü olma özelliğini taşıyor. Profesör Doktor Yoshinori Ohsumi kendisine verilen diplomanın yanında yaklaşık 850 bin Euro para ödülünün de sahibi oldu.

https://youtu.be/ZrvbF-djkAQ

Günün Sözü : "Tıp, sonuçları toplu olarak alınan, insanlık için yararlı olmaktan daha ölümcül olan belirsiz reçetelerin bir koleksiyonudur."  - Napolyon Bonapart


the Year 
  Gerçek Dostlar  ⚠️                                                     

 İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/ - Google'da Ara                  28 Nisan 2022 Antalya-Türkiye