31 Mayıs 2021 Pazartesi

BERKANT VE "SAMANYOLU"

 

.YIL

                           

Merhaba Gönül Dostlarım,

Hiç merak ettiniz mi, şehirde değil, kerpiç evli bir köyde 1938'de dünyaya gelen ve 2012 yılında aramızdan ayrılan, unutulmaz "Samanyolu" şarkısını söyleyen Berkant, ortaokuldayken piyano çalmayı nereden biliyordu?..
Yetmiş sene evvel, ilkokuldayken, memleketin yüzde doksanında radyo bile yokken, mızıka ve akordeon çalmayı kimden öğrenmişti?
Henüz 14 yaşındayken, Frank Sinatra, Dean Martin, Nat King Cole şarkılarından oluşan repertuvara nasıl sahip olabilmişti? Dedim ya, 1938'de köyde dünyaya gelen çocuk.. On sekiz yaşındayken orkestra kurmayı, Saksafon çalmayı, hangi vizyonla akıl etmişti?..
Çünkü..
Babası Hasan Akgürgen' in Köy Enstitüleri'ndeki görevi nedeniyle Ankara'nın Hasanoğlan Köyü'nde dünyaya gelmiş, ilkokula Hasanoğlan Köy Enstitüsü'nde başlamış, babasının tayini gereği, Bilecik'e, Denizli'ye gitmiş ama, ailesi tarafından hep "köy enstitüsü ruhu" yla büyütülmüştü..
Berkant'ın temel eğitimini aldığı Hasanoğlan Köy Enstitüsü'nde; tarih derslerini Ordinaryüs Profesör Enver Ziya Karal, zooteknik derslerini Profesör Selahattin Batu, ekonomi derslerini Profesör Muhlis Ete, kültür-edebiyat derslerini Sabahattin Eyüboğlu, ziraat derslerini Profesör Kazım Köylü, coğrafya derslerini Profesör Ferruh Sanır veriyordu.
Peki, ya müzik derslerini?.. Âşık Veysel ve Ruhi Su!..
Ankara Konservatuvarı' nın saygın ustaları klasik müzik öğretiyordu. 1945 senesinde, Hasanoğlan Köy Enstitüsü'nün enstrüman demirbaşı şöyleydi: 259 mandolin, 55 keman, 37 bağlama, 8 akordeon, 3 piyano, 3 davul, 1 metronom ve 1 pikap..
"Harika çocuk" lar Suna Kan ve İdil Biret, enstitüye misafir getiriliyor, köy çocuklarını teşvik için yaşıtlarından keman ve piyano dinletiliyordu.
Âşık Veysel ve Ruhi Su ise saz çalmasını öğretiyordu. Âşık Veysel, enstitü bahçesine kiraz fidanı dikmiş, seneler sonra ziyaret edip kollarını açarak kiraz ağacına sarılmış, nasıl boy verdiğini hissetmişti..
Resim yapıyorlar, voleybol oynuyorlardı.. Sinema salonu vardı, tiyatro salonu vardı..
Bedri Rahmi Eyüboğlu bir hatırasını şöyle anlatmıştı :
"Hasanoğlan Köy Enstitüsü'ne gitmiştik. Okulun hayvanlarını barındıran ahırda bir çocuk gördüm. Gece nöbeti ona düşmüş, elinde kitap vardı, dalmıştı. Shakespeare okuyordu. Okuduğunu nasıl kavradığını, ertesi gün oynadıkları piyeste gördük.."
Mozart, Vivaldi, Beethoven dinliyorlar; Gorki, Tolstoy, Zola okuyorlardı. Molieré' in "Kibarlık Budalası" nı, Sofokles' in "Kral Oedipus" unu, Gogol'un "Müfettiş" ini sahneliyorlardı.
Mesela, bir mezuniyet töreni programı sırasıyla şöyleydi: İstiklal Marşı, bağlama konseri, türküler, mandolin konseri, şiirler, keman konseri, piyano konseri, koro, Anton Çehov'un "Bir Evlenme Teklifi", diploma takdimi ve topluca oynanan zeybek...
Tüm zamanların gelmiş geçmiş en şöhretli şarkısı "Samanyolu" nu ölümsüzleştiren, dededen toruna nesiller boyu adeta marş gibi ezberleten Berkant, işte bu "ruh" un Türkiye'ye armağanıydı..
İşin ilginç tarafı, romantizm tarihimizin en önemli şarkısının adı "Samanyolu" ama, şarkının içinde tek kelime "Samanyolu" geçmiyor..
Tıpkı, eğitim-öğretim tarihimizin en önemli parçası KÖY ENSTİTÜLERİ' nin, günümüzün eğitim sisteminde adının geçmemesi gibi.

Yılmaz Özdil..Adam Kitabı.

Günün Sözü : “Köy Enstitülerinde kız ve erkek öğrencilerin oluşturduğu bir müzik topluluğu, bize verdikleri batı müziği konserinde Beethoven ve Mozart’ın parçalarını hatasız çaldılar.”

Prof. Schwarz Kessler

https://youtu.be/6D1l_8qI4ks


Gerçek Dostlar  ⚠️                                                                                                     İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/ - Google'da Ara                                                 31  Mayıs 2021 Antalya-Türkiye





29 Mayıs 2021 Cumartesi

HER ŞEYİN BAŞI SAĞLIK



. YIL

Sağlık


Merhaba Gönül Dostlarım,

İnsanın yapacağı her şey vücut sağlığına bağlıdır. Sağlıklı olmayan kimse hiçbir iş yapamaz. Bir iş yapamayan, başarılı olamayan kimse de yaşadığı hayattan bir tat almaz; mutlu olamaz.
"Her şeyin başı sağlık"
TDK' ya göre bu atasözünde, sağlık olmadan hiçbir başarının insanı tam olarak mutlu edemeyeceği anlatılır. Aynı şekilde maddi kazançlar da sadece insan sağlığı yerindeyken bir anlam ifade eder. Eğer hasta isek, maddi birikimlerin, başarıların ve diğer hiçbir şeyin bir önemi yoktur. Bunun için ön planda tutmamız gereken ilk şey sağlığımız olmalıdır.

Herkese sağlık dolu günler dileklerimle,

İbrahim Birol

****
İnme (Felç) geldiğinde yapılacak ufak bir hareket felç olmaktan kurtarabilir: (On parmak ucunu ve çekilerek kan doldurulmuş kulak memelerini iğneleyip kan damlatmak)...
Çinli bir profesörden tavsiye...
Evde bir şırınga veya iğne bulundurun.
Bu, kendinizi felçten kurtarmanın şaşırtıcı ve alışılmadık bir yoludur.
Sonuna kadar okuyun ve sonra iletin, asla bilemezsiniz, bir gün birine yardımcı olabilir.
Şaşırtıcı.
Lütfen bu mükemmel ipuçlarını aklınızda bulundurun.
Birinin hayatının size bağlı olabileceğini asla önceden bilemezsiniz.
Babam felç oldu ve daha sonra felçten öldü.
Keşke bu ilk yardımı daha önce bilseydim.
Bir felç meydana geldiğinde, beyindeki kılcal damarlar yavaş yavaş yırtılır.
İnme meydana geldiğinde sakin olun.
Hasta nerede olursa olsun hareket ettirmeyin.
Çünkü onu hareket ettirirseniz, kılcal damarlar patlayacak!
Hastanın tekrar düşmesinin önlenebileceği bir yere oturmasına yardım edin
ve ardından kanama başlayabilir.
Evinizde bir enjeksiyon şırıngası varsa bu en iyisidir, aksi takdirde dikiş iğneleri veya iğneler de işe yarayacaktır...
1). İğneyi / iğneyi sterilize etmek için ateşin üzerinde tutun ve ardından 10 parmağın tümünün ucunu delmek için kullanın.
2). Belirli bir akupunktur noktası yoktur, sadece tırnağa mm olarak yaklaştırın..
3). Kanın dışarı akmasını sağlayın.
4). Kan damlamaya başlamazsa, delinmiş parmağı parmaklarınızla sıkın.
5). 10 parmağın tamamı kanadığında, birkaç dakika bekleyin, ardından hasta uyanacaktır.
6). Hastanın ağzı kıvrıksa, kulakları kırmızı olana kadar çekin ve sıkın.
7). Sonra her kulağın lobunu iki kez delin, böylece her lobdan iki damla kan çıksın.
Birkaç dakika sonra hasta iyileşmelidir.
Hastanın herhangi bir anormal semptom göstermeden normal durumuna dönmesini bekleyin, ardından onu hastaneye gönderin.
Aksi takdirde aceleyle ambulansla hastaneye kaldırılırsa, yolculuk sırasındaki titreme kurbanın beynindeki kılcal damarların patlamasına neden olur.
Yürüyebiliyorsa, o zaman Tanrı'ya şükür, kurtulurlar.
Hayat kurtaran flebotomi hakkında San Juke' de yaşayan Çin Geleneksel Tıbbı Dr. Ha Bu Ting' den öğrendim.
Ayrıca bu yöntemle ilgili pratik deneyimlerim oldu bu yüzden yöntemin% 100 etkili olduğunu söyleyebilirim.
1979'da Tai Chung' daki Fung Gaap Koleji'nde öğretmenlik yaptım.
Bir gün sınıftaydım, başka bir öğretmen koşarak sınıfıma geldi ve heyecanla, "Bayan Liu, çabuk gidin, liderimiz felç geçirdi!" Dedi.
Hemen 3. kata çıktım.
Liderimiz Bay Chen Fu Tian' ı gördüğümde, solgundu, konuşması geveliyordu, ağzı bükülmüştü - felcin tüm belirtileri.
Hemen öğrenci stajyerlerden birinden, Bay Chen' in 10 parmağına batıracağım şırıngayı alması için okul dışındaki eczaneye gitmesini istedim.
10 parmağının tamamı kanla kaplı (her biri bezelye büyüklüğünde bir damla kan) birkaç dakika sonra, Bay Chen' in yüzü rengine kavuştu ve gözlerinde anlamlılık belirdi.
Ama ağzı hâlâ bükülmüştü.
Bu yüzden kulaklarını kanla doldurmak için kulaklarını çektim. Kulakları kırmızıya dönünce, sağ kulak memesine iki kez batırdım ve iki damla kan aktı.
Her iki kulak memesinde de iki damla kan varken bir mucize oldu.
3-5 dakika içinde ağzının şekli normale döndü ve konuşması netleşti.
Biraz dinlenmesine izin verdik ve bir fincan sıcak çay içtik, sonra merdivenlerden inmesine yardım ettik ve Wei Wah Hastanesine götürdük.
Bir gece orada yattı ve ertesi gün ders vermek üzere okula dönmek üzere serbest bırakıldı!
Her şey yolunda gitti.
Genelde inme kurbanları hastaneye giderken beyin kılcal damarlarının onarılamaz bir şekilde yırtılmasından muzdarip olmasına rağmen, hiçbir sonuç yoktu.
Sonuç olarak, bu hastalar asla iyileşmiyor.
Bu nedenle inme, ikinci en yaygın ölüm nedenidir.
Şanslı olanlar hayatta kalsa bile ömür boyu felç olabilir.
Hiç kimsenin hayatında böyle korkunç bir şey olmamalı.
Bu kan alma yöntemini hepimiz hatırlarsak ve kurtarma sürecine hemen başlarsak, kısa bir süre içinde hasta % 100 normale dönecektir.
Gelecekte birinin hayatını felçten kurtarmaya yardımcı olabilir...
Netten İstiklal Sağlık Gazetesi.......* RENA *

Günün Sözü:
"Halk için de muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi" diyen Muhteşem Süleyman, Yani Kanuni Sultan Süleyman bu müthiş sözünü, hayatımıza ve her anımıza tabiri caizse ruhumuza işletmiştir.

Gerçek Dostlar  ⚠️                                                                                                     İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/ - Google'da Ara                                                 29  Mayıs 2021 Antalya-Türkiye




26 Mayıs 2021 Çarşamba

GÖNÜL ZENGİNLİĞİ













.YIL

                       

Merhaba Gönül Dostlarım,

Gözü ve gönlü aç olan insanlar, dünyada en çok mal ve servet sahibi olsalar yine zengin sayılmaz, fakirlerden sayılırlar… Çünkü onlar, ihtiyaçları bitmeyen, hep yeni servet kazanma ihtiyacı hisseden, hep muhtaç olduğu görülen kimselerdir… Bir türlü duymayan ve ihtiyaçları giderilmeyen fakirlerdir… Çünkü onlar, ellerindeki bulunanlara kanaat etmeyen ihtiyaç sahipleridirler…

“Zenginlik, mal çokluğundan meydana gelir değildir. Lâkin asıl zenginlik, insanın gönül zenginliğidir.” Peygamber Efendimiz ( S.a.v.)

Gözü aç olanın karnı doymaz teni doymaz cebi doymaz yedi sülalesi bile doymaz, oysa gönlü tok olanın ‘doymak’ ne kelime, açlık dahi umurunda olmaz.
İşbu son hale bir zamanlar ‘kanaat’ derlerdi ki millet olarak unutalı çok oldu.

Alıntıdır

****
Peki, tok gözlü ya da tok gönüllü insan nasıl olacak? Yukarıda açıkladığımızın tam tersi: yaşadığı andan haz duyacak, sahip oldukları ona mutluluk verecek, kendi mutlu olunca bu pozitif enerji çevresine yansıyacak. Elindeki ile yetinmesini bilecek. İhtiyacı olandan daha fazlasına tenezzül etmediği için çevresindeki insanlarla paylaşabilecek. Yani doyumsuzluk içerisinde bulunmayacak. Bu durumdan en çok kendi huzur bulacak. Tabii ki bu huzur çevresine de yansıyacak.

...İnsan elindekinin kıymetini bildiğinden gereksiz davranışlar sergilemez. Tok gözlü olmak her zaman insana bir şeyler kazandırır. Doğru bir hayat sürülmesini sağlar. Tabi ki burada tokgözlü olmaktan kasıt çalışmak ve kazanmak için çaba göstermemek değildir. İnsan arzu ettiği şeyler ve daha iyi bir hayat için çalışmalı ve kazanmalıdır. Ancak bir şey haddinden fazla istenmemeli, insanın kendine zarar verecek kadar çalışmasının önüne geçilmelidir. Tok gözlü olmak açgözlü olmaktan daha yerinde bir davranıştır. Daha iyi bir yere ulaşmak için uğraşan açgözlü insanlar bir noktada tıkanabilirler ve her türlü yanlışı yapabilir. Tok gözlü insan bu yanlışlara düşmez.

İnsan elindekilere şükretmelidir. Elindekilerle yetinmeyi bilen bir insan gereğinden fazla para da harcamaz, kendini hırpalayacak kadar da çalışmaz.                


"Aza kanaat etmeyen çoğu bulamaz " diye bir atasözümüz de vardır.


...Alıntı: Cafer Aksay
****

YOKSUL KİMMİŞ
Fakir bir adam Buda' ya sordu:
′′ Neden bu kadar fakirim?"
Buda dedi ki:
′′ Vermeyi öğrenmiyorsun."
Fakir adam dedi ki:
′′ Ya verecek bir şeyim yoksa?"
Buda cevap verdi:
′′ Birkaç şeyiniz var,
- Yüzün: gülümseyebilirsiniz;
- Ağzın: başkalarını övebilir veya teselli edebilirsiniz;
- Kalbin: başkalarına açılabilirsiniz;
- Gözlerin: Başkalarına iyilik gözleriyle bakabilirsiniz;
- Vücudun: Başkalarına yardım etmek için kullanabilirsiniz."

Yani, aslında tamamen fakir değiliz, ruhun yoksulluğu gerçek yoksulluktur...
Netten Alıntıdır...

https://youtu.be/foLF-l0z3bQ

Günün Sözü:








Gerçek Dostlar  ⚠️                                                                                                     İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/ - Google'da Ara                                                 24  Mayıs 2021 Antalya-Türkiye






25 Mayıs 2021 Salı

UNUTULMAYANLAR (4)








.YIL

                                                             

Merhaba Gönül Dostlarım,

Bana dediler ki; Zeki Alasya'nın cenazesine gittik, siz yoktunuz. neden gelmediniz ?
Bilmiyorlar ki, ben aynı gün annemi uğurladım sonsuzluğa. Hem de aynı mezarlıkta. Zeki Alasya, benim bir kardeşim bir parçam gibiydi. Nasıl böyle bir şey düşünürler... Ben oraya gelsem bile Kemal'in cenazesindeki gibi kameralardan uzak kalmayı tercih ederdim. Yani beni yine göremezdiniz...
Zeki'yi defnettikden sonra Metin Akpınar ve Orhan Gencebay'ın neden ortadan kaybolduğunu hiç merak ettiniz mi ? Etmediniz. Ben söyleyeyim, bizim aile kabristanlığına geldiler hem de koşa koşa. Ben annemi toprağa verirken oradaydılar, definden sonra Zeki'nin mezarına gittik, kimsecikler yoktu...
Peki siz oraya Zeki Alasya için mi gittiniz, yoksa gelen ünlüleri görmek için mi ? Gözleriniz beni aramışsa belli ki gelen ünlüleri görmek için gelmişsiniz.
Nejat Uygur'un son şiirindeki ilk dizeler geldi birden aklıma :
''Biliyorum cami avlusundaki bu kalabalık bana değil,
Gelen ünlüleri görmek için.
Aa o da burada şu da burada deyip, keyif çatmak için.
Beni musalla taşında unutanları görüyorum,
Hayatımda ilk defa katıla katıla gülüyorum... Çünkü kırkım dolmadan unutulacağımı biliyorum...'' .

****
Bugünlerde  Koronavirüsü atlatan Şener Şen, soluğu Datça'da aldı. Mutfak alışverişi için bisikletine binerek çarşıya inen 80 yaşındaki aktörün bisikletinin park ayaklığı bozulunca, esnaf seferber oldu.

Esnafın uğraşları sonucu bisikletinin ayaklığının sorunu giderilen Şener Şen, bisikletine atlayıp pedal çevirdi. Gazetecilerle karşılaşan ünlü oyuncu, "Sizin burada ne işiniz var?" diye konuşup şaşkınlığını dile getirdi.

"BENDE SİZLİK MALZEME YOK" 

Şen, "Bu nasıl meslek, sizleri merak ediyorum” şeklinde konuştu. Muhabirlerin "Uzun zamandır buralardayız sizinle karşılaşmadık" sözleri üzerine usta sanatçı, "İyi olmuş" karşılığını verip tebessüm ettirdi.

Görüntülenmekten hoşlanmadığını söyleyen Şener Şen, "Medyada görünmek isteyen görünüyor zaten. Bende sizlik malzeme yok" dedi.


Usta oyuncu, "Şener Şen’i kim merak eder? Filmleri görüyorlar yeter. 80’e gelmiş adamız. Bizim artık paparazzilik halimiz mi var?" ifadelerini kullandı. 

"BURASI KESAT, BODRUM'A GİDİN" 

"Siz buranın en boş zamanında neden geldiniz?" diyen Şen, "Burası en kesat yer. Bodrum’a gidin" diyerek, gazetecilere takıldı.  Film yapmak istiyor musunuz?" sorusuna Şener Şen, "Bir şey yok. Gelirse neden yapmayayım? Beni ilgilendiren konu iyi proje" yanıtını verdi. Sağlık durumu hakkında yöneltilen soruya sanatçı, "Görünüm şu an itibarıyla fena değil. Beş dakika sonra tırın altında kalabilirim" şeklinde konuştu.

    • "HERKESİN HER KONUDA FİKRİ VAR" 

    Konuşacak çok bir çok ünlü ismin olduğunu söyleyen sanatçı, "Şimdi benim gibi olan pek yok. Herkes konuşmaya can atıyor. Herkesin her konuda fikri var” dedikten sonra bisikletine binerek uzaklaştı.

  • UMUT ÜNVER / MİLLİYET