29 Ocak 2020 Çarşamba

MÜKEMMELİYETÇİLİK



stres



Kitap Tanıtımı


Merhaba Gönül Dostlarım,

Son zamanlarda yazılarımdaki kasvetli haberleri ardı ardına sizlerle paylaşmak zorunda kaldığım için çok üzgünüm, bloğumda herkesin her an başına gelebilecek bu  hüzün verici haberlere bir daha mümkün olduğu kadar yer vermemek ümidiyle, ama hayatın gerçeklerini de göz ardı edebilmemiz mümkün değil. Bir daha bu tür felaketlerin hiç bir insanın başına gelmemesi hiçbir zaman yaşanmaması en büyük dileğimiz ve dualarımız olsun.🙏🙏🙏

Dilerseniz hüzün verici buna benzer yazılarımızı bir kenara bırakmak adına  bu günkü yazımıza çok değerli yazarımız sayın Belgin ERYAVUZ' un bir yazısını sizlerle paylaşmak istedim.

****

MÜKEMMELİYETÇİLİK

MÜKEMMELİYETÇİLİK
Mükemmeliyetçilik iki ucu keskin bir kılıç gibidir. Kişi hem en yüksek standartlara ulaşması hem de asla hata yapmaması gerektiğine inanır. Bu ilk bakışta olumlu bir özellik gibi görünse de aslında erişilmesi mümkün olmayan bir konuma umutsuzca erişme çabası anlamına gelir.
Mükemmeliyetçi kişiler genellikle davranışlarıyla kendilerine zarar verdiklerini farkına varmazlar. Mükemmel olma istek ve azimlerinin kendilerine başarı, onay, sevgi ve takdir kazandıracağını sanırlar ama genellikle tam tersi olur; başarılı olsalar da, kullandıkları yöntemler onları çok istedikleri “sevgi” ve “kabul görme”den mahrum bırakır.
Mükemmeliyetçi öğrenciler sınav ve başarı kaygısı yaşamaya eğilimlidirler. Kaygıları akademik başarılarını olumsuz etkileyebilir. Mükemmeliyetçi kişiler aynı zamanda yüksek beklentileri nedeniyle kişilerarası ilişkilerde zorluklar yaşarlar. Ancak kişinin kendisine zarar veren özelliklerini farketmesi ve onlarla etkin bir şekilde baş etmeyi öğrenmesi mümkündür.
Mükemmeliyetçilik Nedir?
•  Kendine yönelik:
•  Başkasına yönelik:
•  Sosyal beklentiler:



****


Yoksa Sen De Aldığı Kararları Uygulayamayanlardan Mısın?

“Başlamakla ilgili bir sorunum yok, milyonlarca şeye başladım ama hiçbirini bitiremedim. Neden bitiremiyorum?” 

Siz de bir türlü başladığınız şeyleri aynı kararlalılık ve istikrarla bitiremiyor musunuz? Bitiremediğim şeyler neler mi?
Her Pazartesi başladığım diyetim, 1 yıllık ödemesini peşin yaptığım spor üyeliğim, son 3 aydır düzenlememi bekleyen  kitaplığım gibi gibi.. Bu örnekleri çoğaltıp daha fazla kendi moralimi bozmak istemiyorum :)



Bitir .pngNew York Times Bestseller, Amazon Puanı: 4.8/5 olan “BİTİR” ,  

son zamanlarda okuduğum en dikkat çekici ve aldığım kararları hayata geçirmemde yardımcı olan bir kitap oldu. Üstelik sadece 2 günde bitirdim.

Şimdi size okuduğum kitaptan kısa kısa bilgiler aktarmak isterim.  Araştırmalara göre, yeni yıla girerken alınan kararların yüzde 92'si başarısızlıkla sonuçlanıyor. Buna şaşırdık mı ?!
 Bunun ardındaki en büyük ve en sinsi neden, tembellik değil mükemmeliyetçilikmiş. Hepimiz kendimizin en acımasız eleştirmeniyiz ve mükemmel olmayacağını düşünüyorsak hiç yapmamayı tercih ediyoruz. Bu nedenle, iyi bir başlangıç yapmış bile olsak, sonuçların istediğimiz gibi olmayacağını düşünmeye başladığımız anda daha fazla ilerlemekten vazgeçiyoruz.

Bu kitaptaki stratejiler bugüne kadar okuduklarınızla örtüşmeyebilir ve sizi şaşırtabilir. Ancak kitapta önerilen uygulamalar bir üniversite araştırmacısının yüzlerce katılımcıyla yaptığı çalışmalara dayanıyorlar.

Siz de artık benim gibi kronik olarak bir şeyleri erteliyor ve sürekli olarak başladığınız diyeti 2 günde bırakıyor, hedeflerinize bir türlü ulaşamıyorsanız bu kitabı okuduktan sonra kitaptaki prensipleri uygulayarak hedeflerini tamamlayabilen kişiler arasına girebilirsiniz.

Hedeflerini "BİTİR" kitabı sayesinde tamamlamayı başaran hatta bu kitabı okuyan olursa yorumlarını yazsın. Güçlerimizi birleştirelim.

Hedefine ulaşamayan arkadaşınız, tanıdıklarınız varsa bence onlara alabileceğiniz en güzel hediye de sanırım bu kitap olacaktır . Merak edenler için buraya kitabın linkini bırakıyorum.


« Jon Acuff bitiş çizgisine gidebilmeniz için işe yarar, ilham verici ve kusursuz bir yol haritası sunuyor. Bitir şimdiden bir klasik!”
-Brad Lomenick, H3 Leadership kitabının yazarı

Belgin ERYAVUZ

Günün Sözü :

mükemmeliyetçilik ile ilgili sözler ile ilgili görsel sonucu

29 Ocak 2020, Antalya-Türkiye


28 Ocak 2020 Salı

EFSANELER ASLA ÖLMEZ


























Merhaba Gönül Dostlarım,


ABD'li ünlü basketbolcu Kobe Bryant, California' da geçirdiği helikopter kazasında hayatını kaybetti.

' O bir efsaneydi, efsaneler ASLA ÖLMEZ '

Geçirdiği helikopter kazası sonucu hayatını kaybeden Kobe Byrant' ın daha önce 17 yaşındaki haline yazdığı ibret alınması gereken mektup...
“Sevgili 17 yaşındaki ben,
Yarın Lakers hayalin gerçek olduğunda, aile ve arkadaşlarına bir şekilde yatırım yapmanın yolunu bulman gerekecek. Bu kulağa çok basit geliyor ve hatta düşünmeden yapılması gereken bir şey olarak düşünüyor da olabilirsin, ama azıcık daha zaman ayırıp biraz daha düşün.
YATIRIM YAP dedim.
VER demedim.
Açıklayayım.
Kardeşlerine ve arkadaşlarına maddi şeyler vermek doğru karar gibi gözükebilir. Onları seviyorsun ve çocukken her zaman yanındaydılar, o yüzden başarın sayesinde eline ne geçiyorsa onlarla paylaşman en doğru şey gibi geliyor. Onlara ev, araba alıyorsun, tüm faturalarını ödüyorsun. Güzel ve rahat bir hayat yaşamalarını istiyorsun, değil mi?
Ama gün gelecek ve her ne kadar doğru şeyi yaptığını düşünsen de, aslında onları geride tutuyordun.


Onlara ilgilenme sebebinin aslında SENİ daha iyi hissettirdiğini, onları dünyayı umursamaz bir şekilde gülerken görmenin SENİ daha mutlu ettiğini anlayacağın zamanlar gelecek – ve bunun sebebi, senin aşırı derecede bencil olman. Kendini memnun ettiğini hissederken, yavaş yavaş onların hayal ve azimlerini tüketiyordun. Hayatlarına maddi şeyler ekleyip duruyordun ama en değerli hediyelerden mahrum bırakıyordun: bağımsızlık ve gelişim.
Ailenin lideri olmak üzere olduğunu anlaman gerekiyor, ve bu kardeşlerin ve arkadaşların o zaman anlamasa da zor kararlar vermeyi de beraberinde getiriyor.
Kobe Bryant Soma faciasının acısını paylaşmıştı!
Helikopter kazasında hayatını kaybeden ABD`li ünlü efsane basketbolcu Kobe Bryant`ın 2014 yılında Soma`da yaşanan maden faciasından sonra yaptığı sosyal medya paylaşımı ölümünün ardından Türkiye`de en çok paylaşılan twitlerden biri oldu.
İlgili Haberi Oku,


 "Dualarım ve aklım, Soma'da yaşanan maden faciasından etkilenenlerle birlikte..." ifadelerini kullanmıştı.

Geleceklerine yatırım yap sadece, verme.
Başarını, varlığını ve etkini, onları kendi hayalleri ve amaçlarını en iyi şekilde bulabilecekleri pozisyona sokmak için kullan. Onları okullara, iş görüşmelerine sok ve kendi yollarında lider olmalarına yardımcı ol. Onları, seni bu noktaya getiren ve ileri taşıyacak sıkı çalışma ve özveri seviyesine getir.
Sana şu anda bunları yazıyorum ki en kısa zamanda bu sürece başlayabilesin ve o kolaylığa alıştırdığın ve sütten keseceğin kişilere karşı mücadele vermeyesin. Bu alışkanlık ileride sen de dahil herkesten sadece öfke, kızgınlık ve kıskançlık olarak çıkar.


Zaman ilerledikçe, onların bağımsız olarak büyüdüğünü ve kendi hayatlarında, kendi tutkuları olduğunu göreceksin, ve bu da onlarla olan ilişkinin daha iyi olmasıyla sonuçlanacak.
Sana daha yazacağım çok şey olur, ama 17 yaşında sahip olduğun dikkat süresi 2,000 kelimeye yetmez.
Bir dahaki sefer sana yazdığımda, kan ve işin karıştığı mücadelelere de değinebilirim. Sana verebileceğim en önemli tavsiye ise ebeveynlerinin EBEVEYN olarak kalması ve menajerliğe soyunmamaları.
O ilk kontratı imzalamadan önce, ailen için doğru olan, onları güzel bir şekilde yaşatırken senin de işini yükseltebileceğin ve insanları uzun vadeli başarılara sürükleyebileceğin bütçeyi düşün. Bu şekilde, çocuklarının çocukları, ve onların çocukları da zamanı geldiğinde kendi geleceklerine yatırım yapabilir.
Hayatın değişmek üzere ve her şey önüne çok hızlı gelecek. Ama bunu bir başka 9 saatlik antrenman gününden sonra uzanıp anlamak için kendine zaman ver.
Güven bana, işleri başından ayarlamak bugün hala biraz kalan bir sürü gözyaşı ve kalp ağrısını engelleyecek.
Sevgilerimle, KOBE 😥
KOBE BRYANT
ve 13 yaşındaki kızı GİANNA MARİA öldü.





28 Ocak 2020, Antalya-Türkiye




27 Ocak 2020 Pazartesi

BU KOCA DÜNYADA...





Merhaba Gönül Dostlarım,


''Bu koca dünyada ne elde edebilirsin? Yanında ne götürebilirsin? Adını mı, itibarını mı, saygınlığını mı? Paranı, gücünü mü; neyi? Diplomanı mı? Hiçbir şey götüremezsin. Her şeyi burada bırakmak zorundasın. İşte o anda, sahip olduğun her şeyin aslında senin olmadığını anlarsın: Sahip olma fikri temelden yanlıştı. Ve sahip olduğun o şeyler yüzünden de çürümüş durumdasın.
O sahipliği arttırmak için; daha fazla para, daha fazla güç, kendinin dahi doğru olduğunu söyleyemeyeceğin şeyleri yaptın. Yalan söylüyordun, dürüst değildin. Yüzlerce farklı role büründün. Bir an için bile ne kendine, ne de başkalarına dürüst olmadın. Sahte, gerçek dışı ve rol yapan biri olmak zorunda kaldın; çünkü bu dünyada başarılı olmana yardımcı olacak şeyler bunlardı.''

Osho


*****

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, ayakta ve açık havaAdının Yüksel olduğunu çoğu insan öldükten sonra öğrendi.
Herkes ona “Amerikalı” derdi.
Cihangir’de Firuzağa Camii’ nin şadırvanının dibinde, rüzgârlı bir kavşakta bir iskemlenin üzerinde yaşardı.
Yıllardır.
Sabah erkenden gelip oturduğu o iskemleden hava karardıktan sonra kalkar, başka bir semtteki yoksul odasına uyumaya giderdi.
80’ lerde belirmişti mahallede.
O zamanlar 40’ larının başında güçlü kuvvetli dağ gibi bir adam...
Hamallık yapardı.
Cihangir sokaklarında onu sırtında bir buzdolabı, kanepe, soba... oradan oraya sağlam adımlarla giderken görüp dururdunuz.
Asansörsüz yüksek apartmanların en üst katlarına hiç söylenmeden tırmanır, işini hep güler yüzle yapar ve konuşmalarının arasında İngilizce cümleler kurar, İngilizce kelimeler sıkıştırırdı.
Uzun yıllar Amerika’da yaşamıştı. O yüzden Amerikalı denirdi ona.
Bir rivayete göre Amerika’da silahlı bir soygunda karısını ve çocuğunu kaybedince... Aklını da biraz kaybetmişti.
Her nasılsa Cihangir’ e gelmiş ve caminin şadırvanında kendisine bir düzen kurmuştu.
Orada, hayatın hem içinde hem de kıyısında, kendine ait bir dünyada yaşıyordu.
Etrafında mahallenin kedileri ve köpekleri...
Yemek parasını hamallık yaparak çıkarıyor, artakalan parayla hayvanların karnını doyuruyordu.
Konuşmayı pek severdi. Hoşsohbetti. Hem de şakacı ve güler yüzlü.
Müthiş bir hafızası vardı. Her şeyi ama her şeyi hatırlardı.
Ama geçmişiyle ilgili bir şey sorarsanız... Susardı.
Sırtında, anlatmadıklarından kocaman, ağır bir yük...
Konuşkanlığı ve suskunluğu arasındaki o derin uçurumda kim bilir neler saklardı.
Hep varmış ve hiç yok olmayacakmış gibi, semtin tam kalbinde, herkesin gözü önünde, kendine ait sırlarla dolu bir hayatı 40 yıla yakın bir süre usulca sürdürdü.
Son yıllarda yaşlanmış, yorulmuş, hastalanmış ve artık çalışamaz hale gelmişti.
Tüm mahalleli ona sahip çıkıyordu.
Tedavisini yaptıranlar, kalabileceği bir oda bulanlar, üstüne başına giyecek verenler, yemesini içmesini üstlenenler...
Hepsine minnettardı. Başına gelen hiçbir şeyden yakındığını duymazdınız.
Önce gözlerinde belirip sonra tüm çehresine yayılan derin bir gülümseme, “Dostlarım var benim, arkadaşlarım. Her ihtiyacımı karşılıyorlar. Hiçbir şeyim eksik değil” der, içten bir memnuniyetle bahsederdi hayatından.
Mahalle esnafından Esat Ayhan’ ın tanımladığı gibi bir “modern zaman evliyası”, gerçek bir “sufi” ydi ve aynı zamanda da “Cami avlusuna bırakılmış dev bir çocuk”tu sanki.
Hiçbir şeyden yakınmazdı. Hiç kimseye kötülük yapmamıştı. Çok azla yetinirdi. Sonsuz bir hoşgörüsü ve bonkör bir sevgisi vardı.
Cihangir’in bu sıra dışı ve büyülü sokak insanı...
Öldü.
Bu yazı yazıldığı sıralar... mahallede hüzünlü bir telaş.
İnsanlar onu, şadırvanını kendisine mesken bellediği camiden şimdi sonsuzluğa uğurlamaya hazırlanıyorlar.
Gün boyu üzerinde oturduğu tek kolu kırık iskemle musalla taşının önüne getirilmiş.
İskemlede, fotoğraf olarak basılmış güleç sureti ve belki de mahalleyi asla terk etmeyecek neşeli hayaleti.
Omuzlarda taşınan tabutun içindeyse artık terk ettiği çileli bedeni.
Esnafından halkına, büyük bir kalabalık onu hüzünle uğurlarken herkes böyle özel bir insanla paylaştığı onca yılın kendince muhasebesini yapıyor.
Ve muhtemelen herkes kendine aynı soruyu soruyor:
Evlerde yaşayanlar ve sokaklarda yaşayanlar aslen neyi paylaşırlar?
Ölüm tamam da, hayat bir tuhaf.
Mine SÖĞÜT.

Günün Sözü :

insan ömrü ile ilgili sözler ile ilgili görsel sonucu     

27 Ocak 2020, Antalya-Türkiye







26 Ocak 2020 Pazar

ELAZIĞ DEPREMİ








Merhaba Gönül Dostlarım

Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi ve yakın çekim, şunu diyen bir yazı 'Bugün hiçbir şey olmamış gibi mi yaşayacağız? Herşey yolundaymış gibi, kimse ölmemiş gibi mi davranacağız? Mutluymuşuz gibi mi güleceğiz? İnsan olan yerlerim çok ağrıyor...'


Son dakika... AFAD ve Kandilli Rasathanesi' nden yapılan açıklamada Elazığ Sivrice merkezli 6,8 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Kandilli Rasathanesi yaklaşık 22 saniye süren depremin büyüklüğünü 6.5 olarak revize etti. Yerin 6,75 kilometre derinliğinde gerçekleşen deprem; Malatya, Diyarbakır, Adıyaman, Osmaniye gibi çevre illerde de hissedildi. Elazığ'ın Sivrice ilçesinde saat 21.08'de 5.4 ve 5.1 büyüklüğünde iki deprem daha meydana geldi. Bölgede artçı sarsıntılar sürerken AFAD depremde hayatını kaybedenlerin sayısının 36' ya  yaralı sayısı 1607' ye yükseldiğini deprem sonrası  bölgede 5.4 şiddetinde 735 artçı deprem olduğunu açıkladı, halen enkaz altında olduğu sanılan kişileri  arama çalışmaları devam ediyor.  


Bir insanın Hayatına dokunmak bu olsa gerek,


'Ve sahibine bulan bir canın patisine sahibine uzatma anı. .

Canın can dostu olan kişi kurtulmuştur.. 🥰🥰'























Sayfa Dizayni İbrahim Birol

24 Ocak saat  20.55 de Elazığ ili Sivrice ilçesi merkezli yaşanan ve çevre illerin tamamında hissedilen 6.8 şiddetindeki deprem dolayısıyla başta Elazığ ilimiz olmak üzere göçük altında kalan ve hayatlarını kaybedenlere Allah' tan Rahmet, yaralılarımıza acil şifalar tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiriz.

https://youtu.be/0mZAkFCqwSw


27 Ocak 2020, Antalya-Turkey




23 Ocak 2020 Perşembe

HÜZÜNLÜ GÜZELLİK







                                     
Merhaba Gönül Dostlarım,


Gaziorhan Çetin'in fotoğrafı.AUDREY HEPBURN
«Hüzünlü Güzellik»

Belçika’da doğan, Hollanda’da büyüyen ve İngiltere’de eğitim gören Audrey Hepburn (1929–1993), Avrupa’nın zarif ve sofistike havasını 1950’ ler ve 1960’ ların Hollywood’ unda yansıtmıştır. Onun doğal kadınsılığı ve kozmopolit moda anlayışı günümüzde hâlâ hayranları üzerindeki etkisini sürdürmektedir. New York Times eleştirmeni Bosley Crowther’ ın dediği gibi o, “Narin, büyülü ve hüzünlü bir güzelliktir. Kimi zaman muhteşem kimi zamansa çocuksu görünür.”

II. Dünya Savaşı’ nda Alman İstilası sırasında çocuk olan Hepburn, yaşadığı Hollanda’da çeşitli zorluklarla yüzleşir (Hepburn günlük yazarı Anne Frank ile olan bağlantısından söz etmektedir. Aynı yaşlardadırlar ve Nazi İstilası sırasında Hollanda’da yaşamışlardır).

Gaziorhan Çetin'in fotoğrafı.Gaziorhan Çetin'in fotoğrafı.
Gaziorhan Çetin'in fotoğrafı.Savaştan sonra Hepburn, Londra’ da bir bale öğrencisidir. Oyunculuğa daha sonra geçiş yapacaktır. Bir dizi İngiltere yapımı filmde rol alan Hepburn, 1951 yılında Broadway’e gider ve Gigi isimli müzikalde rol alır. Bir yıl sonra kariyerinin dönüm noktasını gerçekleştirmek üzere Hollywood’ dadır.

Rol aldığı ilk Amerikan filmi Roman Holiday (1953) onu önemli bir yıldız haline getirir. Gregory Peck (1916–2003) ile birlikte rol aldığı filmde bir Amerikalı gazeteciye aşık olan kimliğini gizleyen bir prensesi canlandırır. Filmin Amerikan kamuoyunun üzerinde çok önemli bir etkisi olur. En iyi kadın oyuncu dalında Oscar kazanacaktır.

En çok sevilen rollerinden biri Breakfast at Tiffany’s (1961) filminde canlandırdığı Manhattan sosyetesinin renkli siması mütevazi Holly Golightly’ dir. En iyi film ödülü de dahil olmak üzere sekiz dalda Oscar alan My Fair Lady (1964) filmindeki Eliza Doolittle bir diğer sevilen rolü olmuştur.
Hepburn’ un My Fair Lady filmine dahil edilme süreci kendi döneminde tartışmalara neden olmuştur. Zira Broadway’ de Eliza Doolittle tiplemesini başarılı bir biçimde canlandıran Julie Andrews’in (1935–) yerine seçilmiştir. Bunda Andrews’in bu film için yeterince tanınmadığının düşünülmesi etkili olmuştur. Filmde Hepburn’ un söylediği şarkılar için Marni Nixon dublaj yapmıştır. Hepburn filmdeki rolüyle Oscar’a aday gösterilmemiştir. İronik bir biçimde en iyi kadın oyuncu dalında Oscar ödülünü Mary Poppins filmindeki rolüyle Andrews almıştır.
                                   
Hepburn 1967 yılında oyunculuğu bırakır. Bilhassa İsviçre’de yaşamakta ve kendisini hayır işlerine adamaktadır. 1988 yılından ölümüne dek UNICEF İyi Niyet Elçisi olarak dünyayı dolaşır. Altmış üç yaşında kolon kanserinden ölür.

Sinema kariyeri boyunca Hepburn, kendinden yaşlı erkeklerle oynamıştır. Bunların çoğu Hollywood’un büyük yıldızlarıdır: Humphrey Bogart ve William Holden (Sabrina, 1954), Fred Astaire (Funny Face, 1957), Maurice Chevalier ve Gary Cooper (Love in the Afternoon, 1957), Cary Grant (Charade, 1963) ve Rex Harrison (My Fair Lady).
 
Hepburn ABD ve Avrupa’da bir moda ikonu olarak kalmaya devam etmiştir. “Breakfast at Tiffany’s”de giydiği siyah kolsuz gömlek 2006 yılındaki açık arttırmada 920 bin dolara satılmıştır (Satıştan elde edilen kâr Hindistan’ daki yardıma muhtaç çocuklar için kullanılmıştır). 2006 yılında Gap firması tarafından yapılan bir reklam kampanyasında Hepburn’a ait görüntüler ana unsur olarak kullanılmıştır.


1954 yılında Hepburn bir Oscar (Roman Holiday) ve bir Tony Ödülü (Ondine) kazanmıştır. Aynı yıl içerisinde iki ödülü birden alan üç kadından birisidir. Shirley Booth ve Ellen Burstyn bu onura sahip olan diğer isimlerdir.


GÜZEL KADININ TARİFİ - AUDREY HEPBURN

Çekici dudaklara sahip olmak istiyorsanız, dudağınıza tatlı sözden başkasını dokundurmayın.
Güzel gözleriniz olsun istiyorsanız, güzel insanlarla göz göze gelin, gerçek dostlar edinip sık görüşün.

İdeal beden ölçülerine sahip olmak ve hep zayıf kalmak istiyorsanız, yemeğinizi yoksullarla ve açlarla paylaşın.

Alımlı saçlara sahip olmak istiyorsanız, çocuğunuzun günde en az bir kere onu okşamasına izin verin.

Dikkat çekici pozlar vermek istiyorsanız, yanınıza bilgelik ve tevazuyu alarak yürüyün, asla cahilce ve gururla yürümeyin.

İnsanların da tıpkı elimizin altındaki eşyalar gibi, hatta onlardan çok daha fazla onarılmaya, yenilenmeye, bakım gömeye, gözden geçirilmeye ihtiyaçları vardır. Hiçbir insanı eskidi, bozuldu işe yaramıyor diye elinizden çıkarma hakkınız yoktur.

Hatırlayın, bir yardım eline ihtiyaç duyarsınız, kendi omuzunuzdan kolunuza doğru göz gezdirin, dirseğinize ve bileğinize varın, işte orada bir yardım eli bulacaksınız.

 Yaşlandıkça, iki elinizin olduğunu, birinin kendinize, diğerinin de başkalarına yardım etmek üzere yanınızda hazır beklediğini fark edeceksiniz.

Bir kadının güzelliği giydiği elbisede, beden ölçülerinde ya da saçını tarayış biçiminde değildir.

Bir kadının güzelliği gözlerinden okunmalı, çünkü gözler kalbe, yani aşkın yaşadığı ülkeye giden kapıdır.

Bir kadının güzelliği yüzündeki benlerden değil, içinde sakladığı ruhundan okunur.

 AUDREY HEPBURN


https://youtu.be/xw7Bn3ZLBXA



Günün Sözü : " Yaşlandıkça, iki elinizin olduğunu, birinin kendinize, diğerinin de başkalarına yardım etmek üzere yanınızda hazır beklediğini fark edeceksiniz."  AUDREY HEPBURN


23 Ocak 2020, Antalya-Turkey