30 Eylül 2019 Pazartesi

SEÇİM HAKKI





Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi ve oturan insanlar


Yaşam


Merhaba Gönül Dostlarım,
Kadınlar, nasıl kendileri için en doğru erkeği arıyorsa erkeklerin de kadınlarda aradığı bir takım özellikler mevcut… Bu özellikler bir araya geldiğinde, erkeklerin hayalindeki kadın ortaya çıkıyor. Peki erkekler, nasıl kadınları beğeniyor? Erkeklerin, tercih ettiği kadın tipi var mı? İşte bu soruların cevabı…
Erkekler, kendi dünyalarını paylaşabilecekleri, yanında rahat hissedebildikleri, çocuklarına anne olabilecek, enerjileri düştüğünde onlara güç katabilecek ve daha iyi bir adam olmalarını sağlayabilecek kadınlara ilgi duyuyor.                                  
 O zaman, erkeklerin gözünde ‘doğru kadın’ nasıl olunur ve rüyalarındaki kadının özellikleri neler, bir bakalım…

Alıntı


****


ERKEKLERİN gidip kendilerine bir EŞ bulabilecekleri bir mağaza açılmıştır.
Mağaza 5 katlıdır ve her kat çıkıldıkça, KADINLARIN özellikleri de yükselmektedir.Mağazada sadece tek bir kural geçerlidir:
Herhangi bir katın kapısından içeri giren erkek, o kattan alış-veriş etmek zorundadır ve eğer bir üst kata çıkmak isterse, tekrar aşağı katlara inemez.
Bir gün bir grup erkek arkadaş, kendilerine kız seçmek için mağazaya gider, Ve......

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, oturuyor ve masa1.KAT:kapıda şunlar yazılıdır:
"Bu kattaki kadınların çalışacak bir işleri var ve çocukları da severler."
Erkekler yazıları okur ve şöyle derler:
"Eh,hiç yoktan iyidir ama bir de üst kata bakalım."

2.KAT:kapıda yazılanlar:
"Buradaki kadınların iyi bir işleri var, çocukları severler ve son derece güzellerdir."
"Erkekler :
"Hımmmm hiç fena değil ama acaba bi üst katta ne var?"
3.KAT:
"Buradaki kadınların çok iyi birer işleri var, çocukları severler, son derece güzeldirler ve ev işlerine de yardım istemezler."
Erkekler :
"Aman Allah'ım, çok etkileyici ama yukarıda başka katlar da var."


4.KAT:
"Buradaki kadınların işleri çok iyi, çocukları çok severler, gayet güzel olup, ev işlerine yardım edilmesini istemezler ve ayrıca son derece cazibelidirler.
Erkekler şaşkınlıktan yutkunmaya başlarlar:"
"İnanılmaz, bir üst katta bizi neyin beklediğini bi düşünün!"
Ve bir kat daha çıkarlar...


5.KAT: şunlar yazmaktadır:
"Bu kat boştur ve sadece erkekleri memnun etmenin mümkün olmadığını kanıtlamak için konmuştur. Çıkış soldadır; umarız inerken merdivenlerden yuvarlanırsınız...


ALINTI  Feritt YılmazAforizmalar Felsefe Sanat Mitleri



Günün Sözü :

 "Akıllı bir adam kadınlar hakkında ne düşündüğünü söylemez.." Oscar Wilde*


 
30 Eylül 2019, Antalya-Turkey


28 Eylül 2019 Cumartesi

MİLLET OLABİLMEK ZOR MU?









Merhaba Gönül Dostlarım,

 26 EYLÜL 2019  Perşembe günü  Silivri açıklarında meydana gelen ve İstanbul'un her iki yakasında da hissedilen 5.8 lik depremin yankıları sürüyor.
Milyonlarca vatandaş depremin şiddetiyle sokaklara döküldü. İstanbul Valiliği; yaşanan deprem sonrası 14:20 itibariyle İstanbul'da AFAD, AKOM, 112, 155 ve 156 hatlarından herhangi bir hasar ihbarı yapılamadığını açıkladı. 

Yaklaşık 15 milyon insanın yaşadığı İstanbul’un yanı sıra Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bursa, Yalova, Bilecik gibi illerden de hissedilmiş olup herhangi bir can kaybına yol açmamıştır. İlk belirlemelere göre bazı binalarda çatlaklar oluşmuş, Avcılar Hacı Ahmet Tükenmez Camii minaresi yıkılmış,  İstanbul'daki depremin ardından daha sonra AFAD' a bildirilen hasarlı bina sayısının 473 olduğunu açıkladı.zarar tespit çalışmaları halen devam etmektedir. 

Kandilli Rasathanesi, Silivri açıklarında 3.8 büyüklüğünde yeni bir deprem daha meydana geldiğini duyurdu.
AFAD ise Perşembe günkü deprem sonrası artçı sarsıntıların sayısının 314’e ulaştığını açıkladı.

****
İstanbul Fatih Kocamustafapaşa’ da yurttaşların deprem nedeniyle geceyi parkta toplanarak geçirmesi üzerine Fatih Dayanışması tarafından Hacivat ve Karagöz oyunu sergilendi. Etkinlikte çocukların eğlenerek izlediği geleneksel oyun birçok yetişkin tarafından ilgi ile karşılandı.
RANTA, TALANA DEĞİL DAYANIŞMAYA Fatih dayanışması gönüllüleri, ‘komşularımızı tanımaya geldik diyerek çıktığımız yolda hep birlikte çok mesafe katettik. Fatih Dayanışması olarak depreme karşı sırtımızı ranta, talana değil dayanışmaya komşularımıza yaslayarak depremin olası yakıcı sonuçlarını en alt düzeye indirmek istiyoruz. Herkesi sensiz olmaz sen de katıl diyerek dayanışmaya çağırıyoruz’ şeklinde konuştu.

Yurt Gazetesi https://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/ozel-deprem-dayanismayla-unutuldu-2-h139668.html
Yurt Gazetesi

****
Yaşadığımız coğrafyanın farkına vararak gidecek başka yerimizin olmadığının, gidecek başka tarihimizin olmadığının bilinciyle yarınımızı birlikte tesis edebilecek bir iradeyi ortaya koyabilecek millet anlayışı. Ayrıştırmayan, ötekileştirmeyen, çatıştırmayan, kimlikleri yok saymayan, asimile etmeyen sahih bir millet anlayışına ne kadar da çok ihtiyacımız var Millet olabilmek  için illede zor  zamanları mı? yoksa afet ve felaketleri mi ? beklememiz gerekir.

Değerli yazarımız Bige Güven Kızılay' ın yazısını aşağıdaki satırlarda sizlerle paylaşıyorum.


****
İşte bu kadar her şey...
Bir deprem... Bir sarsıntı... O kafayı taktığınız abuk subuk ne varsa silip götürüyor değil mi?
Selam vermeyen o komşunun boynuna sarılıp, iş yerindeki en büyük rakibinizle kol kola merdivenleri üçer üçer atlayarak inip binayı boşaltabiliyorsunuz...
, Damlayan musluk, alamadığınız o model cep telefonu, çocuğunuzun çözemediği o test, dibi tutan yemek, üstüne çay dökülen süper önemli rapor, trafikte yol vermeyen bencil adam... hepsi ne kadar da önemsiz kalıyor.
deprem paniğiYüzünüze çaaat diye çarpıyor değil mi?

Normalde hiç tanımadığınız insanlarla kırk yıllık ahbap gibi sohbet edebiliyorsunuz örneğin. Fenalaşan biri varsa, hiç düşünmeden çantanızdaki suyu uzatıyorsunuz değil mi? Ürkmüş görünen bir çocuğa “Annen nerede yavrum senin? “ diye soruyorsunuz hemen. Korkudan arabanın tekerleğine saklanmış bir yavru kedi için koca koca adamlar trafiği durdurup arabanın altına yatabiliyorsunuz. Kimse de korna çalmadan o kedicik oradan sağ salim çıksın diye beklenebiliyor üstelik. Çarşıda pazarda yabancı yok artık. Herkes sanki en son dün muhabbet etmiş gibi sohbete girebiliyor, “Ne biçim salladı di mi ?”
E salladı birader. Salladı güzel kardeşim.
Birbirimize dönüp bakmamız, göz göze gelmemiz için ille sallaması mı gerekiyor?
Sen asıl bunu sor kendine.
Bir de lütfen “Bu millet adam olmaz” deme emi?
Diyorken kendine de hakaret ediyorsun çünkü.
Bu milletin özünün güzelliği ne yazık ki en çok böyle kriz zamanlarında çıkar.
Dilerim anlamak için sallanmayı beklemeyiz.
26.09.2019
Günün Sözü : " Millet; dil, kültür ve ülke ile birbirine bağlı vatandaşların teşkil ettiği bir toplumdur. Eğer bir millet yıkılacaksa, dışardan değil içerden yıkılacaktır."  Mustafa Kemal Atatürk.


28 Eylül 2019, Antalya-Turkey



25 Eylül 2019 Çarşamba

BİLDİKLERİMİZ VE BİLMEDİKLERİMİZ...




Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi, açık hava ve su


Felsefe


Merhaba Gönül Dostlarım,

Hiçbir şey bilmediğimizde, seçim yapmak da, karar vermek de olanaksızdır; bu durumda, bizim yerimize karar veren ya kader ya da başkalarıdır. O zaman nehirde kendini akıntıya bırakmış bir ceviz kabuğuna ya da havada rüzgârın kendisini götürmesine izin veren bir balona benzeriz. Özgürlüğün tam karşıtıdır bu.
Hayatta, vazgeçemeyeceğimiz bilgiler vardır. Konuşmayı, saymayı, okumayı, yazmayı bilmeden normal bir şekilde yaşamak, başkalarıyla iletişim kurmak olanaksızdır. Üstelik, hiçbir şey bilmeden, ilgimizi çeken mesleği ya da sporu nasıl seçebiliriz? Müziğin, resmin, tarihin ilgimizi çekip çekmediğini, yabancı dilleri konuşabilmenin iyi olup olmadığını nasıl bilebiliriz? Ne kadar çok şey bilirsek, o kadar çok seçeneğimiz olur ve çok daha özgür oluruz…
Alıntı : Brigitte Labbé
Brigitte Labbé ( Ocak 2019’da Fransa’ nın en önemli devlet nişanı olan Légion d’Honneur’e layık görüldü. Bu prestijli nişan, yazara, kitaplarının çocukların eğitim öğretim yaşamına sağladığı katkılar nedeniyle Fransa Eğitim Bakanlığı tarafından verildi. Türkiye’de de okullarda çocuklarla bir araya gelen yazar, müzisyen eşi Wassim Soubra’ yla Barselona’ da yaşıyor; )
****
“Geçmiş vakitlerin birinde alimin biri, boğazın öbür yakasına geçmek için bir sandalcının yanına gelerek ona
sorar:
– Karşıya geçirmek için ne kadar
para alıyorsun?
– Garşuya bir liraya geçürüm efendü.
Alim, sandalcının bu bozuk Türkçe ile verdiği cevabı beğenmez.
– Bu ne biçim konuşma böyle? Yoksa sen dilbilgisi bilmiyor musun?
– Yok ağam, güççükken haytalık ettük, okuyamaduk!
– Tüh, yazık sana! Desene gitti
hayatın dörtte biri!
Bir müddet gittikten sonra dil alimi tekrar sorar:
– Allah bilir şimdi sen, matematik de bilmezsin!

– Yok beğüm! Onu da bilmem! Dedik ya, güççükken haylazluktan okula gidemedük!

– Tüh yazık, yazık! Hayatının dörtte biri daha boşa gitti!
Bir müddet daha yol aldıktan sonra alim, tekrar sorar:
– Sakın fizik ve kimya okumadum deme!
– Belki hayatımın dörtte birü daha boşa getti; ama o dediklerini de bilmem efendü, vaktinde öğrenemedük işte!
– İyi de sandalcı!
Dilbilgisi bilmezsin; matematik, fizik ve kimya da bilmezsin; sen ne diye yaşarsın?.
Bu arada hava bozulmaktadır.
Sandalcı büyük bir fırtınanın geleceğini anlar.
Alime sorar:
– Efendü, yüzme bilüsünüz deel mi?
Dil alimi,
sandalcının bu sorusundan endişeye düşer, bir korkudur başlar.
Sandalcıya yalvaran gözlerle cevap verir:
– Sandalcı ağa! Ben yüzme bilmiyorum! Çocukluktan beri o ilmi öğren,
bu ilmi öğren derken
yüzme öğrenmeye fırsat bulamadım.
– Aha! N’ apcan şimdi!
Şimdiden başla dua etmeye!
Çünkü gittü hayatunun dörtte dördü!..
Bildikleriyle övünen insan,
bilmediklerinden dolayı dövünmeyi de hak eder...”
Alıntıdır

Günün Sözü : " Bildikleriyle övünen insan, bilmediklerinden dolayı dövünmeyi de hak eder...”



25 Eylül 2019, Antalya-Turkey



23 Eylül 2019 Pazartesi

SANAT YAPMAK VE SANATÇI OLMAK ZOR MU?




Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi, ayakta duran insanlar ve açık hava


Sanat


Merhaba Gönül Dostlarım,

Türkiye' de Sanat yapmak ve sanatçı olmak üzerine hatırladığım kadar sizlerle çok az  yazı paylaştığımı sanıyorum. 
Türkiye' de sanata ve sanatçılara verilen değer ile ilgili olarak yapılan küçük bir araştırma sonucu Sayın Candan Çiftçi' nin vermiş olduğu cevaplara, sanatı ve sanatçıyı seven insanların hayır demesi imkansızBu süreç hemen hemen dünyanın her yerinde zordur ancak kabul etmek gerekir ki ülkemizde çok daha zor...
İşte, peki ya 'neden' zor sorusuna verebileceğimiz 15 anlam yüklü cevapları aşağıdaki yazımda sizlere aktarmak istedim.

Ama öncesinde sanat ve sanatçıya verilen değeri çok güzel anlatan' Keramet Sende Olsaydı' başlıklı kısa hikayemizi okumanızı tavsiye ederim.

 Keramet Sende Olsaydı

Bir adam çok sevdiği kadına şiirler yazıyordu.
Sonra o kadın ansızın onu terk etti.

Adam kadının ardından şiirler yazmaya devam etti.
Daha çok yazdı. Ve günün birinde çok ünlü bir şair oldu.

Yıllar sonra kadının yaşadığı kente gitti ve büyük bir şiir dinletisi sundu.
Dinleti bittiğinde uğruna şiirler yazılan kadın kolunda kocası ile çıkışa geldi ve adama “merhaba” dedi.

Adam ona sıradan bir insana bakar gibi baktı.
Kadın, “beni tanımadın mı” dedi.
Adam, “hayır tanımadım” dedi.
Nasıl tanımazsın!
Uğruna şiirler yazdığın kadınım ben;
Seni şair yapan kadın...

Adam kadının gözlerine baktı ve şöyle dedi.
“Kerâmet sende olsaydı, o koluna taktığın adam da şair olurdu..."

Pablo Nerud  …ALINTIDIR…


****
Türkiye'de Sanat Yapmak ve Sanatçı Olmak Neden Zor?' Sorularına Verilebilecek 15 Cevap

" Sanat; bir yakarma, bir dua biçimidir ve insan yalnızca duasıyla yaşar."  Andrei Tarkovsky

Sanat eserleri, bir ülkenin düşünce hayatının sonucu olarak ortaya çıkar ve o ülkede yaşayan insanların vücuda getirdiği kültürel birikimin en dolaysız örneklerini teşkil eder. Bu örnekleri ortaya çıkaran sanatçıların eserleri ise bir dizi mücadele, çaba, acı, mutluluk, kabul ve reddedişten geçer. Bu süreç hemen hemen dünyanın her yerinde zordur ancak kabul etmek gerekir ki ülkemizde çok daha zor...

İşte, peki ya 'neden' zor sorusuna verebileceğimiz 15 anlam yüklü cevap;





1. Öncelikle ne yazık ki sanat ile entegre edilmiş bir toplum değiliz.

Bu yüzden algılama ve yorumlama biçimlerimiz çok farklı. Sanata, at gözlükleri ile bakmaktan bir türlü kurtulamıyoruz.
2. Bunun sonucu olarak kültür ile ilişkisi de düşük ve sanatı gereksiz bulan bir toplum yapısına sahibiz.
Özellikle son dönemlere baktığımızda; heykellere ve genel olarak sanata karşı süregelen bir vandalizm söz konusu, aslında bu durum sadece bize özgü değil. Bütün coğrafyada yükselip duran bir durum.

3. Eğitim sistemimizde birçok konuda olduğu gibi, sanatsal anlamda herhangi bir şeye de yeterince yer verilmiyor.

Temel derslerde bile deneye ve uygulamaya yönelik eğitim alamayan çocuklar ne yazık ki bu konuda da kendilerini geliştirebilecek çalışmalardan mahrum kalıyor.





4. Ve sadece belirli derslere ilgisi olan öğrenciler başarılı görüldüğünden, sanat ile alakalı herhangi bir derse gereğinden fazla ilgi duyan çocuklar hoş karşılanmıyor.
Karnede bile ailenin ilk baktığı yer; Matematik, Fen, Edebiyat gibi dersler olurken, Resim, Müzik gibi dersler önemsiz olarak görülüyor. "Ne olacak canım alt tarafı bir Resim dersi, 5 verse ne olurmuş?" denilerek öğretmenler de baskı altında bırakılıyor.

5. Sanat adı altında yapılan işler boş, sanatçılar ise boş işler yapan insanlar olarak görüldüğünden, çocuğu çok istese bile hemen hemen her aile bu duruma karşı çıkıyor.

Sinema ya da oyunculuk okumak isteyen bir çocuğa kolayca "Çocuğum para kazanabileceğin garanti bir işin olsun. Memur ol, devlete sırtını daya." denilebiliyor. Hayaller umursanmıyor!

6. Zaten ezberci ve tek tipleştirici bir zihniyetle işleyen eğitim sistemi, daha küçük yaşlardan itibaren yaratıcı yönlerimizi köreltiyor.

Farklı fikirler ortaya atan, hayal gücü geniş olan çocukların düşünceleri; aile, okul toplum ve televizyon iş birliğiyle köreltiliyor.

7. Ne yazık ki sanatçı olmak ülkemizde hala çeşitli riskler taşıyor.

e yazık ki kendi birikim ve duyarlıklarımızla sahici bir yüzleşme yapmaya izin vermeyen mitlerle doluyuz. İşte; ancak şöyle yazarsan, böyle çizersen sanat olur diye bir çok kıstas önümüzü kesmiş durumda. Ve bunlara uymayan, özgürce işini yapmak isteyen sanatçılarımız ise; sansüre uğramak, tehdit edilmek, eleştiri adı altında linçe uğramak gibi tehlikeler ile karşılaşıyor.

8. Toplumda genel olarak sanatçı algımız çok yanlış.

Televizyona çıkan ya da şarkı söyleyen herkes sanatçı olarak algılanıyor.

9. Sanatsal değeri yüksek olan gerçek işlere yeterince ilgi gösterilmiyor. Bunun yerine insanlara absürt bir şekilde komik gelen yapımlar tercih ediliyor.

Sanat konusunda yeterince ilgili olmadığımız gibi bir de moda akımların baskınına uğratılmış bir toplum olarak, düşünmeye ve sorgulamaya teşvik eden, gerçekten yüksek sanat değeri taşıyan işler yerine daha popüler, tabiri caizse beynimizi uyuşturan işleri tercih etmeye meyilliyiz.

10. Gelir düzeyinin adaletsizliği yüzünden yeterince destek alamayan sanatsal aktivitelerin ücretleri, insanların çoğuna genellikle pahalı geliyor.

Örneğin çoğu özel tiyatronun bilet fiyatları gerçekten de çok yüksek. Bir öğrencinin ya da ortalama gelir ile geçinen bir ailenin, hep beraber bir oyuna gitme şansı oldukça düşük. Aslında bu noktada sanata erişmeyi daha da güç hale getiren sanatsal kurumların da payı olduğunu kabul etmek, ve halkın "sanata uzak" olduğunu iddia etmeden önce bu kurumların, kendilerine de iğneyi batırmaları gerekiyor.

11. Bunun yanı sıra çoğu sanatsal malzemeler de sanatını icra etmek isteyen birine fazlasıyla pahalı gelebiliyor.

Diğer bölümlere göre çok daha büyük bir gelecek kaygısı taşıyan, bu alanda öğrenim gören öğrenciler, bir de çalışmalarında ve derslerinde kullanmak zorunda kaldıkları malzemeler için ciddi paralar harcamak zorunda kalıyorlar. Ve bu konuda okullarından bile yeterince destek göremiyorlar.

12. Birçok yerde karşımıza çıkan 'torpil' olayı, ne yazık ki bu alanda eğitim veren kurumların sözde 'yetenek' sınavlarında da karşımıza çıkıyor.

Hayatın her tarafında var olan, tanıdık/adam kayırma olayı sanatın içerisinde de var. Bazı kişilerin yeğenleri yüzünden gerçekten yetenekli bireyler hak ettikleri eğitimi göremiyor ya da teşvik edilmiyor.

13. Devlet tarafından tıpkı bilim ve eğitime olduğu gibi sanata da yeterince destek verilmiyor.

Tiyatrolara, opera binalarına, sinemaya, baleye kısacası sanata ve sanatçıya yapılan yatırım yok denecek kadar az. Kültür ve sanat alanında yapılan yatırımlar genellikle turizm bölgeleri ile sınırlı kalıyor.
 Kimileri tarafından sanat 'ucube' olarak nitelendirilirken destek verilmesi de tabii ki ütopik bir senaryo halini alıyor...

14. Toplumun dayattığı beklentileri karşılayamam korkusu ile gerçekten yetenekli insanlar bile sanatsal bir iş yapmaktan vazgeçiyor.

Anlaşılmayan sanatçılar, değer görmeyen müzisyenler ve daha birçoğu... Kimisi örneğin Yavuz Çetin gibi intihar ederek yaşamını sonlandırıyor, kimisi de sanatı bir kenara bırakıp kendisine dayatılan işi yapıyor.

15. Ve hal böyle olunca yetenekli insanlar da kalabalıklar arasında sıkışıp kalıyor.

Belki de büyük bir sanatçı olacak onlarca insan yalnızca geçim derdi yüzünden çok farklı işlerde çalışıyor. Ortaya da mutsuz, sanattan zevk almayan bir toplum çıkıyor...
 Alıntı : 




Günün Sözü :Gerçek sanatçının görevi; dünyanın maddi güzelliklerini, ahlaksızlığını anlatmak değil, çirkinlikleri eleştirip gerçekleri aydınlatılmış bir biçimde aktarmaktır.
Lev Tolstoy




23 Eylül 2019, Antalya-Turkey