23 Eylül 2019 Pazartesi

SANAT YAPMAK VE SANATÇI OLMAK ZOR MU?




Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi, ayakta duran insanlar ve açık hava


Sanat


Merhaba Gönül Dostlarım,

Türkiye' de Sanat yapmak ve sanatçı olmak üzerine hatırladığım kadar sizlerle çok az  yazı paylaştığımı sanıyorum. 
Türkiye' de sanata ve sanatçılara verilen değer ile ilgili olarak yapılan küçük bir araştırma sonucu Sayın Candan Çiftçi' nin vermiş olduğu cevaplara, sanatı ve sanatçıyı seven insanların hayır demesi imkansızBu süreç hemen hemen dünyanın her yerinde zordur ancak kabul etmek gerekir ki ülkemizde çok daha zor...
İşte, peki ya 'neden' zor sorusuna verebileceğimiz 15 anlam yüklü cevapları aşağıdaki yazımda sizlere aktarmak istedim.

Ama öncesinde sanat ve sanatçıya verilen değeri çok güzel anlatan' Keramet Sende Olsaydı' başlıklı kısa hikayemizi okumanızı tavsiye ederim.

 Keramet Sende Olsaydı

Bir adam çok sevdiği kadına şiirler yazıyordu.
Sonra o kadın ansızın onu terk etti.

Adam kadının ardından şiirler yazmaya devam etti.
Daha çok yazdı. Ve günün birinde çok ünlü bir şair oldu.

Yıllar sonra kadının yaşadığı kente gitti ve büyük bir şiir dinletisi sundu.
Dinleti bittiğinde uğruna şiirler yazılan kadın kolunda kocası ile çıkışa geldi ve adama “merhaba” dedi.

Adam ona sıradan bir insana bakar gibi baktı.
Kadın, “beni tanımadın mı” dedi.
Adam, “hayır tanımadım” dedi.
Nasıl tanımazsın!
Uğruna şiirler yazdığın kadınım ben;
Seni şair yapan kadın...

Adam kadının gözlerine baktı ve şöyle dedi.
“Kerâmet sende olsaydı, o koluna taktığın adam da şair olurdu..."

Pablo Nerud  …ALINTIDIR…


****
Türkiye'de Sanat Yapmak ve Sanatçı Olmak Neden Zor?' Sorularına Verilebilecek 15 Cevap

" Sanat; bir yakarma, bir dua biçimidir ve insan yalnızca duasıyla yaşar."  Andrei Tarkovsky

Sanat eserleri, bir ülkenin düşünce hayatının sonucu olarak ortaya çıkar ve o ülkede yaşayan insanların vücuda getirdiği kültürel birikimin en dolaysız örneklerini teşkil eder. Bu örnekleri ortaya çıkaran sanatçıların eserleri ise bir dizi mücadele, çaba, acı, mutluluk, kabul ve reddedişten geçer. Bu süreç hemen hemen dünyanın her yerinde zordur ancak kabul etmek gerekir ki ülkemizde çok daha zor...

İşte, peki ya 'neden' zor sorusuna verebileceğimiz 15 anlam yüklü cevap;





1. Öncelikle ne yazık ki sanat ile entegre edilmiş bir toplum değiliz.

Bu yüzden algılama ve yorumlama biçimlerimiz çok farklı. Sanata, at gözlükleri ile bakmaktan bir türlü kurtulamıyoruz.
2. Bunun sonucu olarak kültür ile ilişkisi de düşük ve sanatı gereksiz bulan bir toplum yapısına sahibiz.
Özellikle son dönemlere baktığımızda; heykellere ve genel olarak sanata karşı süregelen bir vandalizm söz konusu, aslında bu durum sadece bize özgü değil. Bütün coğrafyada yükselip duran bir durum.

3. Eğitim sistemimizde birçok konuda olduğu gibi, sanatsal anlamda herhangi bir şeye de yeterince yer verilmiyor.

Temel derslerde bile deneye ve uygulamaya yönelik eğitim alamayan çocuklar ne yazık ki bu konuda da kendilerini geliştirebilecek çalışmalardan mahrum kalıyor.





4. Ve sadece belirli derslere ilgisi olan öğrenciler başarılı görüldüğünden, sanat ile alakalı herhangi bir derse gereğinden fazla ilgi duyan çocuklar hoş karşılanmıyor.
Karnede bile ailenin ilk baktığı yer; Matematik, Fen, Edebiyat gibi dersler olurken, Resim, Müzik gibi dersler önemsiz olarak görülüyor. "Ne olacak canım alt tarafı bir Resim dersi, 5 verse ne olurmuş?" denilerek öğretmenler de baskı altında bırakılıyor.

5. Sanat adı altında yapılan işler boş, sanatçılar ise boş işler yapan insanlar olarak görüldüğünden, çocuğu çok istese bile hemen hemen her aile bu duruma karşı çıkıyor.

Sinema ya da oyunculuk okumak isteyen bir çocuğa kolayca "Çocuğum para kazanabileceğin garanti bir işin olsun. Memur ol, devlete sırtını daya." denilebiliyor. Hayaller umursanmıyor!

6. Zaten ezberci ve tek tipleştirici bir zihniyetle işleyen eğitim sistemi, daha küçük yaşlardan itibaren yaratıcı yönlerimizi köreltiyor.

Farklı fikirler ortaya atan, hayal gücü geniş olan çocukların düşünceleri; aile, okul toplum ve televizyon iş birliğiyle köreltiliyor.

7. Ne yazık ki sanatçı olmak ülkemizde hala çeşitli riskler taşıyor.

e yazık ki kendi birikim ve duyarlıklarımızla sahici bir yüzleşme yapmaya izin vermeyen mitlerle doluyuz. İşte; ancak şöyle yazarsan, böyle çizersen sanat olur diye bir çok kıstas önümüzü kesmiş durumda. Ve bunlara uymayan, özgürce işini yapmak isteyen sanatçılarımız ise; sansüre uğramak, tehdit edilmek, eleştiri adı altında linçe uğramak gibi tehlikeler ile karşılaşıyor.

8. Toplumda genel olarak sanatçı algımız çok yanlış.

Televizyona çıkan ya da şarkı söyleyen herkes sanatçı olarak algılanıyor.

9. Sanatsal değeri yüksek olan gerçek işlere yeterince ilgi gösterilmiyor. Bunun yerine insanlara absürt bir şekilde komik gelen yapımlar tercih ediliyor.

Sanat konusunda yeterince ilgili olmadığımız gibi bir de moda akımların baskınına uğratılmış bir toplum olarak, düşünmeye ve sorgulamaya teşvik eden, gerçekten yüksek sanat değeri taşıyan işler yerine daha popüler, tabiri caizse beynimizi uyuşturan işleri tercih etmeye meyilliyiz.

10. Gelir düzeyinin adaletsizliği yüzünden yeterince destek alamayan sanatsal aktivitelerin ücretleri, insanların çoğuna genellikle pahalı geliyor.

Örneğin çoğu özel tiyatronun bilet fiyatları gerçekten de çok yüksek. Bir öğrencinin ya da ortalama gelir ile geçinen bir ailenin, hep beraber bir oyuna gitme şansı oldukça düşük. Aslında bu noktada sanata erişmeyi daha da güç hale getiren sanatsal kurumların da payı olduğunu kabul etmek, ve halkın "sanata uzak" olduğunu iddia etmeden önce bu kurumların, kendilerine de iğneyi batırmaları gerekiyor.

11. Bunun yanı sıra çoğu sanatsal malzemeler de sanatını icra etmek isteyen birine fazlasıyla pahalı gelebiliyor.

Diğer bölümlere göre çok daha büyük bir gelecek kaygısı taşıyan, bu alanda öğrenim gören öğrenciler, bir de çalışmalarında ve derslerinde kullanmak zorunda kaldıkları malzemeler için ciddi paralar harcamak zorunda kalıyorlar. Ve bu konuda okullarından bile yeterince destek göremiyorlar.

12. Birçok yerde karşımıza çıkan 'torpil' olayı, ne yazık ki bu alanda eğitim veren kurumların sözde 'yetenek' sınavlarında da karşımıza çıkıyor.

Hayatın her tarafında var olan, tanıdık/adam kayırma olayı sanatın içerisinde de var. Bazı kişilerin yeğenleri yüzünden gerçekten yetenekli bireyler hak ettikleri eğitimi göremiyor ya da teşvik edilmiyor.

13. Devlet tarafından tıpkı bilim ve eğitime olduğu gibi sanata da yeterince destek verilmiyor.

Tiyatrolara, opera binalarına, sinemaya, baleye kısacası sanata ve sanatçıya yapılan yatırım yok denecek kadar az. Kültür ve sanat alanında yapılan yatırımlar genellikle turizm bölgeleri ile sınırlı kalıyor.
 Kimileri tarafından sanat 'ucube' olarak nitelendirilirken destek verilmesi de tabii ki ütopik bir senaryo halini alıyor...

14. Toplumun dayattığı beklentileri karşılayamam korkusu ile gerçekten yetenekli insanlar bile sanatsal bir iş yapmaktan vazgeçiyor.

Anlaşılmayan sanatçılar, değer görmeyen müzisyenler ve daha birçoğu... Kimisi örneğin Yavuz Çetin gibi intihar ederek yaşamını sonlandırıyor, kimisi de sanatı bir kenara bırakıp kendisine dayatılan işi yapıyor.

15. Ve hal böyle olunca yetenekli insanlar da kalabalıklar arasında sıkışıp kalıyor.

Belki de büyük bir sanatçı olacak onlarca insan yalnızca geçim derdi yüzünden çok farklı işlerde çalışıyor. Ortaya da mutsuz, sanattan zevk almayan bir toplum çıkıyor...
 Alıntı : 




Günün Sözü :Gerçek sanatçının görevi; dünyanın maddi güzelliklerini, ahlaksızlığını anlatmak değil, çirkinlikleri eleştirip gerçekleri aydınlatılmış bir biçimde aktarmaktır.
Lev Tolstoy




23 Eylül 2019, Antalya-Turkey










































































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder