31 Mayıs 2022 Salı

Z - KUŞAĞINDAN DÜŞÜNCELER

 


Merhaba Gönül Dostlarım,

Kim yazdı bilmiyorum ama tek kelime ile bravo
Hangi genç yazdıysa alnından öpeyim. 🤔

Z KUŞAĞININ CEVABI...
MUHTEŞEM BİR YAZI...
Ben 21 yaşında bir üniversite öğrencisiyim.
Yazılarınızı fırsat buldukça okuyorum.
Yazılarınızda sık sık
“Gençlik nereye gidiyor?”
türünden yakınmalarınız oluyor?
Gençlik derken herhâlde lise ve üniversite öğrencilerini kastediyorsunuz.
Bu durumda ben de nereye gittiğini çok merak ettiğiniz o grubun bir üyesiyim.
Madem bu ülkede yaşayan insanları gençler ve yetişkinler olarak ikiye ayırdınız, ben de siz yetişkinlere bazı sorular sormak istiyorum.
Bir köşe yazarı olarak gençlerin nereye gittiğinden çok, yetişkinlerin nerede durduğuyla ilgilenmeniz gerekmiyor mu?
- Ülkenin başını belaya sokan olayların başaktörleri genelde gençler mi, yoksa yetişkinler mi?
Bu ülkede yüz binlerce öğrenci tek bir soru fazla yapabilmek için dirsek çürütürken, birileri sınav sorularını ve sorularla birlikte gençlerin hayallerini çaldı ve geleceğimizi çürüttü.
- Bu soruları çalanlar lise öğrencileri miydi?
- Milletin yüzüne baka baka yalan söyleyen siyasetçiler hangi üniversitede okuyor?
- Sanatçı kimliğiyle her türlü ahlaksızlığı yapanlar ergen mi?
- Din adamı sıfatıyla ekranlara çıkıp inancıma ve değerlerime küfredenler kaç yaşında?
- Sinemada 7 yaş üstüne uygun olarak işaretlenmiş filmde bel üstüne çıkamayan yapımcılar kaç doğumlu?
Lütfen artık gençliğe laf söylemeyi bırakın da yetişkinlere bakın ve
“Sizler bu ülkenin geleceğisiniz!” gibi klişe sloganlardan vazgeçin.
Çünkü sizler bu ülkenin bugünüsünüz.
- Siz uyanıp yaşadığınız günü bile kurtaramazken, yarınları kurtarma işini niçin bize ihale ediyorsunuz?
*Kimin elinin kimin cebinde belli olmadığı, çarpık ilişkilerle dolu dizilere reyting rekoru kırdıran sizlersiniz.
*Kan damlayan, şiddet kusan rezil senaryoları siz yazdırıyorsunuz.
* Evlilik gibi kutsal bir müesseseyi, evlilik programlarında virane bir gecekonduya dönüştüren yine sizsiniz.
*Youtube fenomenlerini seyrediyoruz diye ağlaşıyorsunuz. Ama o fenomenlere film çektirip parayı götüren sizlersiniz.
*Siz gece kulüplerinde kavga eden futbolcuları el üstünde tutarken, okul koridorlarında kavga eden öğrencileri disipline gönderemezsiniz.
*Bir yandan her türlü rezilliği özgürlük olarak sunan, cinsiyetsiz bir toplum özlemiyle yanıp tutuşan yazarların kitaplarını okurken, bir yandan ailenin öneminden bahsedemezsiniz.
*Yetişkinler para hırsıyla sürekli inşaat yaparak şehri betona boğarken, gençlerden geleceği inşa etmelerini bekleyemezsiniz.
*Alttan bir sürü dersiniz var, bize üst perdeden ahlak dersi veriyorsunuz!
Size bir şey söyleyeyim mi?
Yeni nesil pırıl pırıl.
Hiçbir sıkıntı yok.
Asıl sıkıntı, yeni nesle eski kaliteli nesilleri unutturan yetişkinlerde.
- Son iki yılda kaç tane gerçek Türk filmi çekilmiş ve geçmişimizi anlatıyor?
- Kitapçıların çok satanlar rafındaki kitaplardan kaç tanesi gençlere ecdadını sevdirmek için yazılmış acaba?
Siz dedelerinizin emanetine sahip çıksaydınız, biz de yarınları emanet olarak kabul ederdik belki.
Ama şu durumda hiç emanet alacak durumumuz yok!
Kusura bakmayın!
Geçmişini unutturduğunuz bir nesle, gelecekten ödev veremezsiniz!
Bu yüzden aranızda,
“Yeni nesil şöyle, yeni nesil böyle!” diye konuşup durmayı bırakın!
“Senin yaşında Fatih İstanbul’u fethetmişti!” diyerek demagoji de yapmayın!
Evet, 21 yaşındayım.
Ama Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaşta değilim.
Çünkü benim babam II. Murad değil,
Hocalarım da Akşemseddin değil.
Zaten İstanbul da artık sayenizde, Fatih’in fethettiği İstanbul değil.
Kalın sağlıcakla...
Alıntıdır

Günün Sözü : " Z- Kuşağı sizi anlamaz, Z- Kuşağını sizin anlamanız gerekiyor."

the Year 
  Gerçek Dostlar  ⚠️                                                     

                        31 Mayıs 2022 Antalya-Türkiye



29 Mayıs 2022 Pazar

DUYGULARIN DANSI

                                                                                                      


Merhaba Gönül Dostlarım,

Korku, kaygı, öfke gibi olumsuz duygular nasıl bulaşıcıysa sevgi ve barışın ışığı ve bize getirdiği huzur da bulaşıcıdır. Şu sıralar insanlarımız öfkelerini yansıtabilmek için adeta bahane arar oldu. Korkunun, belirsizliğin, kaygının kol gezdiği toplumlar barışı, sevgiyi, huzuru özledi.


     SEVGİLİ okuyucularım...
Duygularımız da virüsler kadar bulaşıcıdır. Bunu uzun yıllardır psikiyatrist olarak çalıştığımdan en iyi bilenlerdenim. Mesleğim nedeniyle klinikteki odamda birbirinden çok farklı insanlarla karşılıklı saatlerim geçti. İki ayrı insan, iki farklı enerji demektir. Bu iki farklı enerji birbirini mutlaka etkiler ve birbirinden etkilenir.     
 Biz insanlar toplu halde yaşamaya programlanmış varlıklarız ve son iki yıldır bütün dünyayı etkisi altına alan büyük bir pandemi yaşadık. Zihinlerimizde önceliği COVID-19 aldı. Her an bize de bulaşma riski olan bir hastalığın korkusu yüreklerimize çöktü. Özellikle ilk yıl bu konuda çok zorlandık. Hastalığı doktorlar dahil, hiçbirimiz tam olarak tanımıyoruz, ne kadar öldürücü olduğunu, sonradan ne gibi sekeller bırakacağını bilmiyoruz. Aşı olmaktan bile korktuğumuz zamanlar oldu.    

TEDBİR ÜSTÜNE TEDBİR  
İlk günlerde televizyonlar hastalığın ortaya çıktığı ülke olan Çin’de yolda giden insanların pat diye yere düşüp öldüğünü, kazılan toplu mezarları gösteriyordu. Korku, dalga dalga yayıldı dünyaya. Başta anneler ve babalar olmak üzere evlerimizde tedbir üstüne tedbir almaya başladık. Dışarı çıkamadığımız gibi, dışarıdan gelen yiyecek içecek torbalarını bile evlerimize almaya korktuk. İnsanların pek çoğu işe gitmek yerine evden çalışmaya başladılar. Çocuklar okula gidemedi. Ve dünyada o güne kadar devam eden düzen bir anda tepe taklak oluverdi. Sevenler birbirinden uzak kaldı, işler ihmal edildi, ilişkiler bozuldu ve şehir efsaneleri tüm dünyada kol gezer hale geldi.

RUHUMUZ DOYAMADI
Sevgiden, şefkatten, güzel bakan gözlerden, bize dokunan merhametli ellerden, söylenen sıcacık sözlerden, içten gülümsemelerden mahrum kaldık. Sevdiklerimizle bir araya gelemedik, birbirimizle yan yana ilişkiler kuramadık, duygularımızı paylaşamadık. Telefonla yapılan görüşmeler ruhumuzu doyurmadı.
Pandemiden ülkelerin ekonomileri de etkilendi. Enflasyon yükseldi, işsizlik arttı derken dünyayı saran korku, kaygı, gelecek endişesi gibi duygular insanlardaki öfkeyi körükledi. İncir çekirdeğini doldurmayan sebeplerle insanların canına kıyıldı, pek çok kadınımız vahşice öldürüldü ve bir salgın da olumsuz duygulardan geldi.

KORKU ÇABUK YAYILIR
Korku, tüm canlıların en iyi tanıdığı, en keskin duygudur ve pozitif duygulara göre bulaşıcılığı her zaman daha fazladır. Biz insanlar çoğu zaman hayatın içinde çeşitli konularda karar verirken duygularımızdan çok etkileniriz. Nasıl hissedersek öyle düşünür, nasıl düşünürsek de öyle hissederiz. Yani duygularımız ve düşüncelerimiz birbirini çok etkiler. Korktukça en kötüyü düşünür, en kötüyü düşündükçe daha çok korkarız.
Her birimiz çevreye kendimize has bir enerji yayarız. Karşı taraf bu enerjinin ne olduğunu, nasıl olduğunu dillendiremese de bunu bir şekilde mutlaka hisseder. Kiminin etrafa yaydığı enerji güzel bir koku gibi çekicidir. Herkes arı gibi o kokuya doğru adeta çekilir. Bazılarının enerjisi ise tam tersine iticidir, korkutucudur, insanlar ondan “Sakın bana yaklaşma” mesajını bir şekilde alır ve uzak dururlar. Bizler çoğu zaman etrafa nasıl bir enerji yaydığımızı bilmeyiz. Bunu bizden çok başkaları bilir ve hisseder. İşte o enerjiye kokusunu zihnimiz verir, gözlerimiz dünyaya nasıl bakıyorsa, o bakış verir. Vefa görüyorsunuz onlarda, insanlarda artık pek göremediğiniz vefayı.

CAN YOLDAŞI ARADIK
Hep birlikte yaşadığımız bu zorlu süreçler, etrafa yaydığımız enerjileri de olumsuz etkiledi, bizi adeta birbirimizden kopardı. Toplu halde bir araya gelemedik, duygularımızı paylaşarak kabartamadık. Ne yaşadıksa çoğu zaman yapayalnız yaşadık. Yalnızlık, olumsuz duyguların beşiği gibidir. Sanırım biraz da bu yüzden bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de evlere pek çok evcil hayvan alındı. Bir can yoldaşına olan ihtiyaç giderek arttı.
Siz ona bakıp besliyorsunuz, o da size hep sevgiyle bakıyor. Vefa görüyorsunuz onlarda, insanlarda artık pek göremediğiniz vefayı. Avrupa ülkelerine her gittiğimde sokaklarda köpekleriyle gezen insanları gördükçe içimden hep böyle dedim; yalnızlar, yanlarına bir can yoldaşı almışlar. Gerçekten de kedi, köpek ve kuşların insanlara bu anlamda ne kadar iyi geldiğini pandemide daha iyi anlıyor insan. Her birimizin, hangi yaşta olursak olalım sevgiye ne kadar ihtiyaç duyduğumuzun kanıtı bunlar.

SEVGİYİ, HUZURU ÖZLEDİK
Hastalıklar ve ölümlerde de insanlar yalnız bırakılmaz, ölü evi insanlarla ve gönderilen yemeklerle dolar taşarmış. Yıldönümlerinde okutulan mevlitler ölen kişiyi hep birlikte hatırlamaya vesile olur, hep birlikte gülünür, yine birlikte ağlanırmış. Böylece daha olumlu duygular pekiştirilir, olumsuzlardan uzak durmaya çalışılırmış.
Bu âdetleri halen olabildiğince devam ettirmeye ve evlatlarımıza da öğretmeye çalışıyoruz çünkü bu bahanelerle insanlarla bir araya gelebilmek, yalnız olmadığımızı hissetmek, duygularımızı birlikte yaşayabilmek her birimiz için önemlidir, değerlidir. Ancak COVID-19 salgını bunlara bile izin vermedi. Düğün dernek kurulamadı, ölülerimizi birlikte uğurlayamadık. Dünya adeta bir kör karanlığın içine girdi. Moraller bozuldu, ilişkiler gerildi, korkuyla birlikte öfkeler de arttı. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de pandemiden sonra ekonomik zorluklar başladı. Bir yanda halen pandemiyle ilgili belirsizlik sürerken, bir yandan da savaşın vahşetiyle kahrolduk. Korkunun, belirsizliğin, kaygının kol gezdiği toplumlar barışı, sevgiyi, huzuru özledi.

HAKLI DEĞİL MEDENİ OL
Korku, kaygı, öfke gibi olumsuz duygular nasıl bulaşıcıysa sevgi ve barışın ışığı ve bize getirdiği huzur da bulaşıcıdır. Şu sıralar insanlarımız öfkelerini yansıtabilmek için adeta bahane arar oldu. Trafikte bile yol verdin, vermedin diyerek insanlar öldürülüyor. Toplum olarak hep birlikte “öfke kontrol bozukluğu” yaşıyoruz.
Bir an önce kendimize teşhis koyup bu öfkelerden kurtulmanın yollarını arayalım. Öfkeye ve saldırganlığa yine öfkeyle karşılık vermeyelim. Haklı olmak yerine daha medeni ve hoşgörülü insan olmayı tercih edelim.
Bu yazıyı, insanlarımızın bu konuda bilinçlenmesinin önemini vurgulamak için yazıyorum. Barışa, huzura, bir küçük gülümsemeye ve hoşgörüye hepimizin öyle ihtiyacı var ki...
Saygılarımla...

  Dr. Gülseren Budayıcıoğlu
 
28 Mayıs 2022  Cumartesi  tarihli Hürriyet Gazetesi köşe yazısından alıntıdır.

Günün Sözü : Ancak bildiğim bir gerçek var ki... Şu iflas etmiş dünyada, en geçerli para birimi; kendin gibi bir insanla paylaştığın duygulardır."

the Year 
  Gerçek Dostlar  ⚠️                                                     

                                                 29 Mayıs 2022 Antalya-Türkiye



26 Mayıs 2022 Perşembe

ZEKANIN BÖYLESİ...

 
















Merhaba Gönül Dostlarım,

Zeki olduğunuzu düşünüyor musunuz? Cevabınız “Evet!” ise tam olarak hangi niteliğinizden ötürü böyle düşünüyorsunuz? 

Bir öğrenci matematik sınavlarından yüksek not aldığında kendisini zeki olarak tanımlarken, bir iş insanı verimli ürünler üretip kârlı satışlar yaptığında kendisinin zeki olduğunu düşünebilir. Yani bireylerin kendilerini zeki olarak tanımlarken göz önüne aldığı nitelikler kişiden kişiye ve duruma göre değişebilir. 

Zekâ denince aklımıza hemen IQ (intelligence quotient) testi gelir. IQ testleriyle kişinin sadece sözel ve matematiksel zekâsı ölçülebilir. Fakat zekâ çok daha soyut, karmaşık ve dinamik bir yapıda olduğu için aslında insanların zekâ seviyesi tek bir test ile ölçülemez. 

Peki, zekânın birden fazla türü olduğunu biliyor muydunuz? 

Alıntı : https://bilimgenc.tubitak.gov.tr/

****

ZEKA DEYİNCE...!
New York'ta bir bankanın önünde duran son model Rolls Royce otomobilden inen adam, hızlı adımlarla bankaya girdi ve önüne çıkan ilk görevliye, bireysel kredi için başvuruda bulunmak istediğini söyledi. Görevli onu, müşteri temsilcisine götürdü. Adam, çok acele bir iş için Avrupa'ya gitmek zorunda olduğunu ve bu nedenle bir hafta vadeli beş bin dolar krediye gereksinim duyduğunu söyledi.

Müşteri temsilcisi kısa bir araştırma yaptıktan sonra. "Ticari ve mali sicilinizi inceledik. Bu krediyi almanız için bir engeliniz yok" dedi ve ekledi: Fakat bir konuyu belirtmeliyiz. Bizim bankamızla daha önce hiç çalışmamışsınız. Banka olarak sizi resmen tanımıyoruz. Bu nedenle, söz konusu krediyi verebilmemiz için karşılığında sizden bir teminat almak zorundayız".

Adam cebinden Rolls Royce' un anahtarını çıkardı, bankanın müşteri temsilcisine uzattı: "Çok acelem var, uçağa yetişeceğim." dedi. "kapıdaki Rolls Royce' umu teminat olarak alabilirsiniz". Kredi işlemleri çok hızlı bir bicimde tamamlandı. Banka Rolls Royce otomobili bankanın garajına çektiler, adama da beş bin dolar krediyi verdiler. Müşteri temsilcisi, kişisel merakını gidermek için bir hafta boyunca özel bir araştırma yaptı ve bankalarının bu yeni müşterisinin çok büyük bir iş adamı ve çok büyük bir servet sahibi olduğunu öğrendi.

Bir hafta sonra adam yeniden gelip, borcunun anaparası beş bin dolarla, bir haftalık faizi dokuz buçuk doları ödedikten sonra, müşteri temsilcisi bir turlu yenemediği merakının dürtüsüyle sordu:

"Sizin, çok büyük bir iş adamı ve çok büyük bir servetin sahibi olduğunuzu öğrendim" dedi. "Yalnızca kişisel merakımdan soruyorum. Lütfen söyler misiniz, sizin için çok küçük bir miktar olan beş bin dolarlık krediye neden gereksinim duydunuz?

Adam hafifçe gülümsedi: "Siz de bana lütfen söyler misiniz?" dedi. "Böyle lüks bir otomobili, New York'ta hangi kapalı garaja, bir hafta boyunca dokuz buçuk dolara bırakabilirsiniz? "


Alıntıdır

"  Para kazanmak sadece çalışma ve hırsla olmaz, zeka da gerekir..."

the Year 
  Gerçek Dostlar  ⚠️                                                     

                                               26 Mayıs 2022 Antalya-Türkiye

24 Mayıs 2022 Salı

HAYAT DENİZE BENZER

 











Merhaba Gönül Dostlarım,

Deniz gibidir hayat;
Bazen dalgalanır bazen durulur.
Kimi durmadan yüzer kimi yorulur.
Kimilerini uzaklara götürür.
Kimini bir yerde kıyıya vurur.
Bazıları sakin yerlerinde yüzer.
Bazıları dalgalarında kaybolur.
Kimi akıntısına istemeden kapılır.
Kimi de kendini akıntısına bırakır.
Hayatta deniz gibi kirliliği kaldırmaz.
Bir kere kirlettin mi bir daha yaşanmaz.
Bazen fırtınalıdır bazen sakinleşir.
Her esen rüzgâr ayrı bir şekil verir.
Rüzgâr kuvvetliyse çıkar fırtına.
Yinede bir şey yapamaz.
Gemisini yüzdürmeyi bilen kaptana..
****
Dalgalı Bir Deniz Gibidir HAYAT
Bazen Hırpalar" Bazen Savurur Bazen de
Boğar İnsanı "Hayatta Bir Gemi Olacaksın
Batmamak İçin Her Zorluğa Göğüs Gereceksin.....

Günün Sözü: "Hayat dalgalı bir deniz. Tutunmaya çalışıyoruz. Dalgalar arasında küçük bir tekneyiz. Gel gitler içindeyiz. Sahile yakın duran güven içinde. Her yer deniz".

the Year 
  Gerçek Dostlar  ⚠️                                                     

                                              24 Mayıs 2022 Antalya-Türkiye



19 Mayıs 2022 Perşembe

TOPLUMSAL OLGU












Merhaba Gönül Dostlarım,

UMUTSUZLUK ÖLÜMLERİ


Doç. Dr. Şafak Nakajima


Açlık sınırında yaşayan, işsiz, eğitimsiz, vahşi kentleşme sonucu hızla çölleştiği için çok yakında bir damla suya muhtaç olacağımız, tarım yapılamayacağı için bir dilim ekmeğe servet ödeyeceğimiz topraklarda, gelecek beklentisi, aidiyet duygusu olmadan yaşamaya çalışan insanların mutsuzluklarını, kaygılarını, yaşama küskünlüklerini hastalık diye etiketlemek ne kadar bilimsel, ne kadar etik?

Yaşamın zorlukları karşısında yenik düşen kişinin hafızasının, odaklanmasının, duygu durumunun, mantık yürütme becerisinin, öfke yönetiminin bozulduğunu, suça ve intihara eğiliminin arttığını bilmiyor muyuz yoksa?

Acı toplumsal gerçeklerin üzerinin örtülmesinde psikiyatrik “tanı” ve “antidepresan” ilaçların üstlendiği rolü tartışmamız gerekmiyor mu?

Bu insanların sorunlarının gerçek çözümlerini dile getirmek yerine ellerine birer reçete tutuşturup gönderirken, vicdanen kendimizi hiç sorumlu hissetmiyor muyuz?

Yoksulluk ve eğitimsizliğin beden sağlığını da olumsuz etkilediğini, yüksek tansiyondan kalp krizine, diyabetten vücut savunma sistemini zayıf düşürerek kansere kadar sayısız hastalığa, çocukların kalıcı gelişimsel gerilikler yaşamasına yol açtığını neden tartışmıyoruz?

Ya da yetersiz beslenme, sağlıksız konut, ulaşılamayan kaliteli sağlık hizmetleri nedeniyle bedenen hastalanan bir insanın, ruhen kendini iyi hissetmesi mümkün mü?

Bilimin, sanatın, felsefenin zenginliğinden beslenmeyen toplumlarda, hali vakti yerinde olanın da durumunun iyi olmadığını görmüyor muyuz?

Büyük çoğunluğu yaşama katkıda bulunma becerisinden yoksun, sürekli kendiyle uğraşarak, doktor doktor gezerek amaçsız ve anlamsızca yaşayan böyleleri de kaygılı ve mutsuz değil mi?

Konuyla ilintili olarak bu sabah “Science” adlı saygın bilim dergisinde okuduğum önemli bir araştırmayı sizlerle paylaşmak istiyorum:

“Hem sanayileşmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde ekonomik olarak üretken bir yaşam için zihinsel denge şarttır.

20. yüzyıldaki yaygın önyargıların aksine, depresyon ve anksiyete “refah hastalığı” değildir.

Bazı ölçütlere göre, yoksulların, zenginlere göre akıl hastalığına yakalanma olasılığı büyük ölçüde daha yüksektir.

Örneğin, Hindistan'da, en düşük gelire sahip olanların, zenginlere göre depresyon veya anksiyete yaşama olasılığı 1,5 ila 3 kat daha fazladır.

Aşırı yağıştan dolayı azalan tarımsal üretim ve gelir nedeniyle, Endonezya'nın kırsal kesimlerinde depresyon ve intihar oranları yükselmiştir.

Avusturya'da fabrikaların kapanmasından kaynaklanan iş kayıpları, daha yüksek antidepresan kullanımına yol açmış ve akıl sağlığı sorunları nedeniyle hastaneye yatışları artırmıştır.

Amerika Birleşik Devletleri'nde Çin'le ticaretin serbestleştirilmesinden etkilenen işçi gruplarında, gelir ve istihdamın azaldığı ve bu insanlarda aşırı dozda uyuşturucu nedeniyle ölüm oranlarının arttığı görülmüştür.

Tüm bu durumların, “umutsuzluğun ölümleri” olgusunda rol oynadığı düşünülmektedir.”

Sayın araştırıcılar, söz ettiğiniz “umutsuzluk ölümü” şöyle bir şey olabilir mi?

“Samsun'un Canik ilçesinde eline "iş-aş" yazan bir kişi İMKB Anadolu Lisesi önünde kendini boynundan iple asarak intihar etti.”

Kaynaklar:
https://science.sciencemag.org/content/370/6522/eaay0214
http://www.samsunkenthaber.com.tr/.../samsunda.../11240.html 




the Year 
  Gerçek Dostlar  ⚠️                                                     

 -                                              
20 Mayıs 2022 Antalya-Türkiye