Merhaba Dostlar,
Yaklaşık 16 senedir yazılarını zevkle ve severek okuduğum, İnsan Kaynakları idareciliği yaptığım dönemlerde yazılarından faydalandığım, makalelerini zaman zaman sizlerle paylaştığım, çok değerli hocam Prof. İsmet Barutçugil' in 13 Aralık 2016 tarihinde yayınladığı aşağıdaki yeni yazısını mutlaka okumanızı tavsiye ederim.
İnsan yaşantısında zaman zaman iyi dönemler veya bazen de kötü günler yaşayabilir. Kötü günlerinde yaşamış olduğu olay veya olayların kendisinde yapmış olduğu psikolojik etkenlerden kurtula bilme yollarının neler olduğu, nasıl hareket etmemiz gerektiği hususunda bizlere bir takım önerilerde bulunuyor.
Aşağıda kısa Biyografisini verdiğimiz Prof. İsmet Barutçugil hocamızı umarım hatırlayanlarınız vardır.
Önce Kendinizi Sevin ve sonra da Sevdiklerinizin kıymetini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun...
En iyi dileklerimle. Esen kalın.
İbrahim Birol
İbrahim Birol
&&&&
Prof. İsmet Barutçugil ;
1950 yılında doğdu. İ.Ü. İktisat Fakültesinden mezun oldu. 1975 yılında doktorasını tamamladı. 1980’de doçent ve 1987 yılında Profesör oldu. 1971–1988 döneminde Uludağ Üniversitesinde ve 1988–1999 yılları arasında da İ.Ü. İktisat Fakültesinde öğretim üyesi olarak görev yaptı. Yönetim, pazarlama, üretim yönetimi ve insan kaynakları yönetimi alanlarında çalıştı. Yıldız, Marmara ve Yeditepe Üniversitelerinde de yüksek lisans dersleri verdi. British Council bursu ile İngiltere’de, Fulbright bursu ile A.B.D.’ de araştırma programlarına katıldı.
ZOR DÖNEMLERDE YAŞAMAK
Her insanın uzun ya da kısa yaşamında son derece acı veren zor durumlarla karşılaşma olasılığı vardır. Bazen bu durumlar oldukça sık yaşanır ve birbiri ardına gelir. Böyle dönemlerde insan bu acıların sonunun gelmeyeceğini ve asla iyileşemeyeceğini düşünür. Ancak, bir şekilde acılar sonlanır, yaşam devam eder. İnsanın en kötü günlerim dediği dönemler geride kalır, yaşanan olumsuz ve karamsar duygular unutulur. Sonuçta, insan istese de istemese de bir şekilde yaşama tutunur, yaşama arzusu ve sevinci geri döner.
Zor olan ve acı veren durum, genellikle beklenmeyen hatta akla bile getirilmek istenmeyen bir olayla karşı karşıya kalmaktır. Çoğu insan ilk anda bir şok etkisi altında donup kalır, duygusuz ve tepkisiz bir zaman geçirir. Bu dakikaları inkâr takip eder, olayı kabullenemez, olanları reddeder. Bu aşamalardaki davranışlar olağandır ve anlayışla karşılanması gerekir. Ancak, daha sonra bu ilk tepkilerin kaçmak ya da savaşmak şeklinde pasif ya da saldırgan bir davranışa dönüşmeden insanın sağlığını, özgüvenini ve mutluluğunu destekleyecek davranışlara dönüşmesini sağlamak gerekir.
Zor durumlarla ve dönemlerle baş etme sürecinde en büyük engel çoğu zaman insanın kendisidir. Sürekli olarak bu durumun korkunç olduğunu, bununla hiçbir şekilde baş edemeyeceğini tekrarlayıp durur. Kendisini yaptığı seçimler ve verdiği kararlar için suçlayabilir, çok ağır eleştirebilir. Benzer suçlama ve eleştirileri içinde bulunduğu duruma neden olduğunu düşündüğü kişiler için de yapabilir. Ancak, böyle bir tepkinin herhangi bir yararı olmayacağı gibi, eyleme geçmek için gerekli olan enerjisini tüketmesi ve zaman yitirmesi gibi zararları da olacaktır.
Önemli olan, insanın duygusal farkındalık içinde olması ve olumsuz duygularının kendisini aşağıya çekmesine izin vermemesidir. Bazen ailenin, yakın dostların ya da profesyonel bir danışmanın yardımcı olması işe yarayabilir. Ancak, insanın gerçek anlamda yardım alabileceği tek kişi kendisidir.
Zor ve acı bir durumla karşılaşan kişinin kendisini biraz toparladıktan sonra ilk yapması gereken, olayı kontrol etme ve etkileme olasılığının olmadığını görmesi yani kabullenmesidir. Kabullenme bir çözüm değildir, insanın kendini iyi hissetmesini sağlamaz. Ancak üzerindeki baskıyı azaltır, daha sakin ve soğukkanlı düşünmesini kolaylaştırır.
Zor duruma odaklanmak yerine olası çözümler üzerine düşünmeye yoğunlaşmak gerekir. Bazen düşünmenin çözüme bir faydası olmayabilir, ancak insanın elinden geleni yaptığından emin olmasını sağlayabilir. İçinde bulunulan duruma dışarıdan bir gözle bakabilmek amacıyla, kendisine şu soruyu da sorabilir “böyle bir durumda olan bir arkadaşıma ne söylerdim?” Cevap olarak büyük olasılıkla, özenle seçeceği teselli edici, sakinleştirici, umut verici sözcükleri kendisine de söyleyebilir.
Sonrasında, zor ve acı verici durumu yaşayan bir insanın kendisine soracağı başka bazı sorular da olmalıdır.
– Bu duruma karşın hâlâ şükretmem gereken neler var?
– Yaşamımda hâlâ iyi ve güzel olan neler var?
– Yaşamımda kendim ve başkaları için yapabileceğim, başarabileceğim neler var?
– Gelecekte yaşayabileceğim ve mutlu olabileceğim ne gibi durumlar var?
– Beni umutlandıran ve hâlâ yaşama bağlayan neler var?
Bu sorulara düşünerek verilecek cevaplar acının hafiflemesini ve zor dönemin atlatılmasını bir ölçüde de olsa sağlayabilir. İnsanın acılarını unutması ve zor durumdan uzaklaşması için kendisine zaman ve ortam yaratması gerekir. Kendisini normal ve güçlü hissetmesini sağlayacak uğraşlar içinde olmalı ve olabildiğince yaşamının olağan akışını sürdürmelidir. Fiziksel, zihinsel ve ruhsal sağlığını koruyacak şekilde yaşamaya özen göstermeli, yaşamın dengelerine dikkat etmelidir. Kendisini mutlu edecek işler yapmak ve kendisini seven insanlarla zaman geçirmek, iyileşme sürecinde en iyi ilaçlardan daha etkili olacaktır.
Prof. Dr. İsmet Barutcugil
13/12/2016
Prof. İsmet Barutçugil ;
1950 yılında doğdu. İ.Ü. İktisat Fakültesinden mezun oldu. 1975 yılında doktorasını tamamladı. 1980’de doçent ve 1987 yılında Profesör oldu. 1971–1988 döneminde Uludağ Üniversitesinde ve 1988–1999 yılları arasında da İ.Ü. İktisat Fakültesinde öğretim üyesi olarak görev yaptı. Yönetim, pazarlama, üretim yönetimi ve insan kaynakları yönetimi alanlarında çalıştı. Yıldız, Marmara ve Yeditepe Üniversitelerinde de yüksek lisans dersleri verdi. British Council bursu ile İngiltere’de, Fulbright bursu ile A.B.D.’ de araştırma programlarına katıldı.
ZOR DÖNEMLERDE YAŞAMAK
Her insanın uzun ya da kısa yaşamında son derece acı veren zor durumlarla karşılaşma olasılığı vardır. Bazen bu durumlar oldukça sık yaşanır ve birbiri ardına gelir. Böyle dönemlerde insan bu acıların sonunun gelmeyeceğini ve asla iyileşemeyeceğini düşünür. Ancak, bir şekilde acılar sonlanır, yaşam devam eder. İnsanın en kötü günlerim dediği dönemler geride kalır, yaşanan olumsuz ve karamsar duygular unutulur. Sonuçta, insan istese de istemese de bir şekilde yaşama tutunur, yaşama arzusu ve sevinci geri döner.
Zor olan ve acı veren durum, genellikle beklenmeyen hatta akla bile getirilmek istenmeyen bir olayla karşı karşıya kalmaktır. Çoğu insan ilk anda bir şok etkisi altında donup kalır, duygusuz ve tepkisiz bir zaman geçirir. Bu dakikaları inkâr takip eder, olayı kabullenemez, olanları reddeder. Bu aşamalardaki davranışlar olağandır ve anlayışla karşılanması gerekir. Ancak, daha sonra bu ilk tepkilerin kaçmak ya da savaşmak şeklinde pasif ya da saldırgan bir davranışa dönüşmeden insanın sağlığını, özgüvenini ve mutluluğunu destekleyecek davranışlara dönüşmesini sağlamak gerekir.
Zor durumlarla ve dönemlerle baş etme sürecinde en büyük engel çoğu zaman insanın kendisidir. Sürekli olarak bu durumun korkunç olduğunu, bununla hiçbir şekilde baş edemeyeceğini tekrarlayıp durur. Kendisini yaptığı seçimler ve verdiği kararlar için suçlayabilir, çok ağır eleştirebilir. Benzer suçlama ve eleştirileri içinde bulunduğu duruma neden olduğunu düşündüğü kişiler için de yapabilir. Ancak, böyle bir tepkinin herhangi bir yararı olmayacağı gibi, eyleme geçmek için gerekli olan enerjisini tüketmesi ve zaman yitirmesi gibi zararları da olacaktır.
Önemli olan, insanın duygusal farkındalık içinde olması ve olumsuz duygularının kendisini aşağıya çekmesine izin vermemesidir. Bazen ailenin, yakın dostların ya da profesyonel bir danışmanın yardımcı olması işe yarayabilir. Ancak, insanın gerçek anlamda yardım alabileceği tek kişi kendisidir.
Zor ve acı bir durumla karşılaşan kişinin kendisini biraz toparladıktan sonra ilk yapması gereken, olayı kontrol etme ve etkileme olasılığının olmadığını görmesi yani kabullenmesidir. Kabullenme bir çözüm değildir, insanın kendini iyi hissetmesini sağlamaz. Ancak üzerindeki baskıyı azaltır, daha sakin ve soğukkanlı düşünmesini kolaylaştırır.
Zor duruma odaklanmak yerine olası çözümler üzerine düşünmeye yoğunlaşmak gerekir. Bazen düşünmenin çözüme bir faydası olmayabilir, ancak insanın elinden geleni yaptığından emin olmasını sağlayabilir. İçinde bulunulan duruma dışarıdan bir gözle bakabilmek amacıyla, kendisine şu soruyu da sorabilir “böyle bir durumda olan bir arkadaşıma ne söylerdim?” Cevap olarak büyük olasılıkla, özenle seçeceği teselli edici, sakinleştirici, umut verici sözcükleri kendisine de söyleyebilir.
Sonrasında, zor ve acı verici durumu yaşayan bir insanın kendisine soracağı başka bazı sorular da olmalıdır.
– Bu duruma karşın hâlâ şükretmem gereken neler var?
– Yaşamımda hâlâ iyi ve güzel olan neler var?
– Yaşamımda kendim ve başkaları için yapabileceğim, başarabileceğim neler var?
– Gelecekte yaşayabileceğim ve mutlu olabileceğim ne gibi durumlar var?
– Beni umutlandıran ve hâlâ yaşama bağlayan neler var?
Bu sorulara düşünerek verilecek cevaplar acının hafiflemesini ve zor dönemin atlatılmasını bir ölçüde de olsa sağlayabilir. İnsanın acılarını unutması ve zor durumdan uzaklaşması için kendisine zaman ve ortam yaratması gerekir. Kendisini normal ve güçlü hissetmesini sağlayacak uğraşlar içinde olmalı ve olabildiğince yaşamının olağan akışını sürdürmelidir. Fiziksel, zihinsel ve ruhsal sağlığını koruyacak şekilde yaşamaya özen göstermeli, yaşamın dengelerine dikkat etmelidir. Kendisini mutlu edecek işler yapmak ve kendisini seven insanlarla zaman geçirmek, iyileşme sürecinde en iyi ilaçlardan daha etkili olacaktır.
Prof. Dr. İsmet Barutcugil
13/12/2016
Güzel Sözler :
" Ey Can! Sana bir daralma gelirse yararınadır; Kaygılanma! Sürekli yaz mevsimi olsaydı, Güneş Bahçeyi Yakıp Kavururdu. Güzellik, Zorluk, İyimserlik, Kötümserlik, Sabır."
Mevlana Celaleddin-i Rumi
İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
16 Aralık, 2016, Antalya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder