29 Şubat 2020 Cumartesi

TOPRAK ACIKINCA


                                                                                             

Acımız büyük: Vatan size minnettar
siyah kurdele yazı ile ilgili görsel sonucu











Merhaba Gönül Dostlarım,    

İçimize öyle bir kor ateş düştüki, kime bıçak saplasan kan akmaz durumda. Herkes donmuş bir vaziyette olanları izliyor. Şehitlerimiz var. İlerki günlerde şehit analarının feryatları ciğerimizi dağlayacak. Fakat dik durmak zorundayız. O gelen şehitler kimimizin yakın akrabası, kimimizin komşusu, kimimizin arkadaşı, canı ciğeri çıkacak. Ama dik durmak zorundayız. Askerlerimizin ailesi için bunu yapmak zorundayız. İçimiz yana yana olsada dik durmalıyız. Askerlerimizin ailesi eşi ve çocuklarına destek olmak için dik durup asla pes etmeyelim. Birbirimize sahip çıkalım. Hangi ideoloji partiden olursa olsun. Gün halkın birbirine destek olma günüdür. Benim umudum hala var. Ben inanıyorum Atatürk sevdalısı bu milletin bu karanlık günlerden geçeceğine. Çok üzüleceğiz,yüreğimiz yanacak ama umudumuzu yitirmeyeceğiz.
Hepimizin başı sağolsun.

Alıntıdır

****

Fotoğraf: ArşivErol Toy'un çok güzel bir kitabı vardı iki ciltlik: ''Toprak Acıkınca'' (Yaz Yayınları, 1998) Kurtuluş savaşını anlatırdı… Bu kitapta bir hikâyecik hatırlıyorum torun ile nine arasında geçen...
- ''Nine ölüm nedir?''
- ''Ölüm neye benzer biliyor musun Hasan?''
- ''Neye nine''
- ''Toprak acıkır Hasan. Toprak da insanlar gibidir. Belirli bir süre içinde acıkır. O zaman sürmek gerekir onu. Ekmek gerekir. Doyduysa ne âlâ. Doymadıysa daha ister toprak. Terini alır insanoğlunun. Yetmez. Tohumunu, emeğini alır. Oda yetmez Hasan'ım. Gayrı alacak bir şeyi kalmamıştır. Canını alır. Bir can yetmezse, pek çok can alır. Doyar toprak. Bir süre doyar aldığıyla. Sonra yine acıkır. '' Susar nine... Bir süre düşünür sonra yeniden devam eder:
-''İşte ölüm, insanoğlunun bir lokma gibi, bir tohum gibi toprağa düşmesine benzer.''
Terörden bir tohum gibi toprağa düşen gencecik askerlerin, polislerin, insanların haberleri gelince hep bu nineyi anımsarım... İhmalden, ilgisizlikten, bilgisizlikten, para hırsından çöken maden ocaklarında bir tohum gibi canlı canlı toprağa gömülen, tutuşan, yanan yurtlarda diri diri yanan, iş güvenliği eksikliğinden, bilgisizlikten, kuralsızlıktan iş kazasından, trafik kazasından yiten, katledilen insanlarımızın haberleri gelince yine bu nineyi hatırlarım... Düşünür, sorgularım..." Nasıl bir açlıkmış bu böyle? Bu toprakların ne doymak bilmez, ne bitmek bilmez bir iştihasıymış bu."


1’ nci Dünya Savaşı' nda, Enver Paşa, Galiçya' ya da asker göndermeye karar verince; birliklerde talimler yoğunlaşmış... Bazı onbaşılar da, acemi eratı yetiştirmeye çalışıyormuş... Bir onbaşı, askere yeni gelmiş bir neferi çekmiş önüne; ''Sol yanın doğu, sağ yanın batı, önün güney; söyle bakalım, demiş, arkanda ne kaldı?'' Nefer boynunu bükmüş: ''Arkamda'', demiş, ''arkamda genç bir kadınla, iki küçük çocuk kaldı...''

(Osman Aydoğan)
-not defterimden isimli sayfadan alıntıdır.

 “İdlib’de rejim kuvvetleri tarafından TSK unsurları hava saldırısına uğramıştır. Bu saldırı sonucu 34 Mehmetçiğimiz şehit olmuştur. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun."
29 Şubat 2020, Antalya-Türkiye





28 Şubat 2020 Cuma

VERDİKÇE ÇOĞALIR İNSAN

























siyah kurdele yazı ile ilgili görsel sonucu
                                                                                         





                
 Merhaba Gönül Dostlarım,

Paylaşmak Erdemdir


Yaşamın güzelliği, doğruluğu, anlamı, tadı, tuzu yalnız yaşamamaktan geçer. Ne güzel söylenmiştir; yalnızlık Allah’a mahsustur... Ancak paylaşırsak yalnızlığı yok ederiz. Yalnızlık sadece başka bir insanın varlığı ile yok olur. İnsan yaşamını bir başkasıyla paylaşınca insanca yaşamı yakalar. Bir başka açıdan bakıldığında da, paylaşmak belki de hayatın anlamıdır. Bu küçücük kelimede mutluluk iksirinin gizlendiğini düşünüyorum. Bilgelik yolunda da ilk adımlar var sanki...

Yaşamımıza doğru ve güzel bir anlam katmak adına unutmayalım ki, paylaşmak mutluluktur... Paylaşmak erdemdir...

Yılmaz Ulusoy

****
VERDİKÇE ÇOĞALIR İNSAN

Vermekten korkan, öğretmekten sakınan, bilgisini saklayan, elindekini paylaşamayan güzel insan... Mutluluk, para, aşk arıyorsun ama sırrı bilmiyorsun!
Yargılıyorsan, kınıyorsan, dedikodu yapıyorsan...Seviyorum diyerek, karşılık bekliyorsan...
Sevilmediğini düşündüğünde sevginden vazgeçiyorsan.
Koşulsuz sevgiyi bilmelisin...


Dilenciye sadaka verip, ardından dua bekliyorsan, işte bu yardım koşulludur. Vermek KALP ten GÖNÜL den olmalıdır, karşılık teşekkür ve dua beklemeden... Yardım severim diyerek, yolda seni durduran satıcıyı geri çeviriyorsan, dilenciyi hor görüyorsan, kediyi, köpeği doyurmuyor görmezden geliyorsan...varoluşun sırrını hâlâ anlamadın demektir. Onlar senin karşına sebepsiz çıkmıyor.


Dün gece ettiğin duaya cevaptı belkide köşe başında rastladığın dilenci, hatta önünden miyavlayarak geçen kediyi doyurduğunda olacaktı o çok istediğin iş...bilemezsin!


—“Kazanıyorum çok şükür” demekle olmuyor, dilinle söylediğini kalbinle tasdik etmelisin. ŞÜKÜR ETMEK demek, o sahip olduğunu herkesle bölüşmektir.


İlahi sistem o kadar nizam içinde işler ki; “Eline para mı geçti? “bir kısmını hayrına ayır, yardım yap, hediye ver...sana en kısa zamanda katlanarak nasıl geri dönüyor gör.  “Aradığın sevgiye mi kavuştun?”
Bu içindeki sevgiyi herkese ver.


Bir giysi mi aldın? Hemen karşılığında evde giymediğin giysilerden ayakkabı veya çanta paylaş ihtiyacı olana ver. VERDİKÇE ÇOĞALIR İNSAN...

Ben hiç cömert bir insanın fakirleştiğini görmedim...verdikçe artar bereketlenir, ilahi olana yükselir.
VERMEK şükür etmenin göstergesidir; KALP ile yapılanıdır. İlme sahipsen onu paylaşacaksın, paraya sahipsen paranı paylaşacaksın, kalbindeki sevgiyi, duanı, faydalı olanı paylaşacaksın...Sahip olduğun her şeyi başkalarıyla paylaşmak evrene Allaha şükürdür teşekkürdür.
Allaha karşı “sen bana bu nimeti verdin, bende başkasıyla bu güzelliği paylaşıyorum” demektir. İnsanlarla, hayvanlarla, bitkilerle tüm evrenle paylaşmayı bilmelisin. Şükür edenlere kat kat fazlasının verileceği Kur’ anda bir çok ayette açıkça belirtilmektedir.
ALLAH hakkıyla ŞÜKÜR edenlerden olmayı nasip etsin..
🙏🙏🙏🙏🙏🙏🙏🙏

KUANTUM İLE FARKINDALIK

Günün Sözü : Yaşamımıza doğru ve güzel bir anlam katmak adına unutmayalım ki, paylaşmak mutluluktur... Paylaşmak erdemdir..."  Yılmaz Ulusoy


28 Şubat 2020, Antalya-Türkiye

27 Şubat 2020 Perşembe

KANDİLLERİN FAZİLETİ




Regaip Kandili mesajları: 2020 Resimli Kısa ve Öz Regaib Kandil mesajları ve sözleri burada! Kandiliniz Mübarek Olsun



Merhaba Gönül Dostlarım,


Fotoğraf açıklaması yok.

Ateşkesi sağlamak üzere İdlib bölgesinde bulunan askeri güçlerimize düzenlenen hava saldırısı sonucu şehit olan 33 kahraman askerimize Allah’tan rahmet, yaralı askerlerimize acil şifalar dileriz. Milletimizin başı sağolsun.

****
Mübarek geceler, İslam dininin kıymet verdiği gecelerdir. Allahü teâlâ, kullarına çok acıdığı için, bazı gecelere kıymet vermiş, bu gecelerdeki, dua ve tevbeleri kabul edeceğini bildirmiştir. Kullarının çok ibadet yapması, dua ve tevbe etmeleri için bu geceleri sebep kılmıştır. (S. Ebediyye)


Kaçtane Kandil Vardır

İslam' da Hep kutlanır ama ne anlama geldikleri pek bilinmez. Kandillerden bahsediyoruz. Bizdeki gibi kültürel anlamda dinin çok yoğun hissedildiği coğrafyalarda kandiller ayrı bir önem taşır. O gece kandil simidi alınır, namaz kılınmıyorsa bile namaz kılınır camiye gidilir, kuran okunur. Yakınlar mutlaka aranır vs. vs. Peki ne anlama geliyor bu kandiller? Kaç kandil var? Kandillerin isimleri neler?Bu yazımızda kandil gecelerinin (Mevlid, Regaip, Mirac, Berat, Kadir) anlamlarını ve çıkış sebeplerini el alalım istedik.

Regaip Kandili
Regaip, Arapça bir kelimedir. Reğa-be kökünden türemiştir ve bir şeyi istemek, arzulamak anlamına gelmektedir. Regaip kandili, Recep ayının ilk cuma gününe denk gelmektedir. Regaip Kandilinin anlamı, Hz Muhammed'(s.a.s)in annesi Hz. Amine'nin ana rahmine düştüğü gün olarak anılıp, kutlanmaktadır. 

Regaip Kandili Nedir?

Recep ayının ilk cuma gecesine Regaip gecesi denir. Üç ayların başlangıcı kabul edilen bu kutsal gece ile birlikte ibadetlerin bollaştığı, huzurun olduğu Recep, Şaban ve Ramazan ayları da başlamış olur. Sizlere “Regaip kelimesinin anlamından bahsedeceğiz. Arapça'da “Reğa- be” kelimesinde gelir. Bu kelimenin anlamı: Onu elde etmek, ona karşı meyletmek, çaba harcamak, arzulamak, bir şeyi istemek anlamlarına gelir. Reğabe kelimesinden türeyen Regaip’in ise kelime anlamı şu şekildedir: “değerli, kıymetli, ihsan, nefis, çokça rağbet edilen” anlamlarına geliyor. Bu kandil her ne kadar doğrudan Kur’an kaynaklı olmasa da dini kültürlerle de zamanla büyük kutlamalar yapılarak başlanmış ve kendisine önemli bir yer edinmiştir.

Neoldu.com

" Kardeşliğin daimi olduğu, sevgilerin birleştiği, dostlukların bitmediği yine de mutlu, umutlu ve sevgi dolu, rahmetlerin yağmur gibi yağdığı nice kandillere erişmeniz dileğimle… Regaip Kandiliniz mübarek olsun."

Ümit ederiz ki bu mübarek gece, zor günler geçirdiğimiz; fakat gelecek adına umutla dolu olduğumuz şu dönemlerde yeniden bir uyanışa vesile olur.

https://youtu.be/R-Dy8gGTZNY
https://youtu.be/IBbysUWm0sQ

26 Şubat 2020 Çarşamba

SEVGİDE SON YOKTUR...;




Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, ayakta



Merhaba Gönül Dostlarım,


Gençliğimi bıraktım orada…Birini sevdim ama bana vermediler…

"...Ankara’da Bulgar Kooperatif Tiyatrosu’ nun oyuncularıyla sohbet ederken, “gençliğimi bıraktım Sofya’ da” dedi... “Bir kız sevdim ama, bana vermediler...”

Zımba gibi delikanlı.

Sofya’ da o sırada.

Görev icabı.

Henüz yeni taşınmış, pek arkadaşı yok, Bulgaria pastanesine tek başına oturuyor, etrafı tanımaya çalışıyor, akşamları operaya filan gidiyordu.

Gene böyle bir şubat günü...

Şehir Kulübü’ne davet edildi. İşte orada tanıştılar. Adı, Dimitrina’ ydı. Kısaca, Miti diyorlardı. Çok güzeldi. İsviçre’de müzik eğitimi görmüştü, üç lisan biliyordu. Sosyetenin en gözde bekârıydı. E fonda da Mavi Tuna valsi çalıyordu.

Bizimki hiç tereddüt etmedi, salonu ortadan kılıçla ikiye böler gibi yürüdü, yanına gitti, 'bu dansı bana lütfeder misiniz?' dedi. Şimşekler çakan kıskanç bakışlar eşliğinde, piste çıktılar. Herkes mırıl mırıl onlar hakkında konuşuyor, onlar ise hiç konuşmuyor, birbirlerine gülümseyen gözlerle bakarak, dans ediyorlardı. İlk görüşte aşk derler ya, öyle olmuştu.

Ertesi gün... Bizzat Miti’ nin annesi tarafından, evlerine, çaya davet edildi bizimki...

Bu davet, gençlerin görüşmesine resmi izin manasına geliyordu. Buluşmaya başladılar. Borisova parkında dolaşıyorlar, buz pateni yapıyorlar, tiyatroya gidiyorlardı.

Önce dedikodular başladı, sonra tatsızlıklar... Çünkü, Miti’ nin babası Bulgar Çarı’ nın has adamlarındandı, savaş kahramanı generaldi, savunma bakanlığı da yapmıştı. Böyle bir adamın kızıyla, bir Türk, olacak iş değildi. Bizimkinin ise, umurunda bile değildi. Askeri Kulüp’ te tertiplenen baloda denk getirdi, inadına, Çar’ ın önünde dans etti Miti’ yle...

Ele güne meydan okudu.

Hemen ardından da, evlenelim dedi. Miti düşünmedi bile, evet dedi. Gel gör ki, iki gönül bir olmuştu ama, general seyran olmamıştı. Mahalle baskısı, dayanılacak gibi değildi.

Aldı bizimkini karşısına, 'bu evlilik mümkün değil, bundan sonra kızımla görüşmezseniz iyi olur' dedi. Dünya, bizimkinin başına yıkıldı. Haftası geçmeden, Miti’ yi apar topar bir başkasıyla, bir mühendisle nişanladılar. Bizimki nişanı duydu, daha fena yıkıldı. Zaten görev süresi de bitmişti, o öfkeyle topladı bavulları, İstanbul’a döndü. Halbuki, nişan mişan yoktu. Miti bir başkasıyla evlenmeyi reddetmiş, parmağına zorla takılan yüzüğü fırlatıp atmıştı.

Maalesef, bizimkinin bundan haberi yoktu.

Ömrü boyunca yaptığı...
Tek hataydı.

Kızı alıp, gitmeliydi.
Yapamadı.

Miti’den sonra, hayatına 19 kadın daha girdi. Nafile.
Asla mutlu olamadı. Asla.
Unutamadı. Hatta, seneler sonra, Ankara’da Bulgar Kooperatif Tiyatrosu’ nun oyuncularıyla sohbet ederken, “gençliğimi bıraktım Sofya’ da” dedi...
“Bir kız sevdim ama, bana vermediler...”

Miti desen...

18 yaşındaydı, 30 yaşına kadar bekledi. Ha bugün bir mektup gelir, ha yarın kendisi çıkagelir, bekledi, evlenmedi. Maalesef gelmedi. Ailesinin artık yeter baskısıyla, bir avukatla evlenmeyi kabul etti. Saygılı ama, sevgisiz bir evlilikti. İki kızı oldu. Kalbindeki boşluğu evlatlarıyla doldurmaya gayret etti. Taa ki, 1966’ nın 7 Ağustos gecesine kadar... Ağır hastaydı, zor konuşuyordu, başında bekleyen kız kardeşi Olga’ya mırıldandı.

“Biliyor musun” dedi, “rüyamda onu gördüm, galiba nihayet Mustafa Kemal’ e kavuşuyorum...”

****
Sevgide son yoktur.
Sevgiler hiçbir zaman son bulmazlar.
Biten sevgiler yoktur, bitmiş gibi görünen sevgiler vardır.
Vazgeçiş de yoktur sevgide. Yaşandıkça yaşatılır sevilen.
Ama kimi zaman sevgili için kimi zamansa sevginin bir gereği olarak saklanır bu aşklar.
Vazgeçiş yoktur, vazgeçmiş gibi görünmek vardır o yüzden….
*
Ah, atam
Belki de yaptığın tek hataydı…
Sen, sana verilmeyen neleri aldın…
Sana verilmeyen Miti’de neden yenildin?
Hayat ne tuhaf öyle değil mi?
Dünya’ya yetiyorsun da kendi kalbine bir vatan kuramıyorsun…
Sevgi dolu günler dilerim…


Aygül Aydın

Aygül Aydın

        
https://youtu.be/l9G1AP66SkA


Günün Sözü:Sevgide son yoktur. Sevgiler hiçbir zaman son bulmazlar."

26 Şubat 2020, Antalya-Türkiye

24 Şubat 2020 Pazartesi

AVRUPA' DA YAŞAYAN GURBETÇİLERİMİZ





ALMANCI RESİMLERİ ile ilgili görsel sonucu



Merhaba Gönül Dostlarım,

Bugüne kadar  yazmayı  çok isteyipte yazamadığım bir konuya değinmek istiyorum, uzun yıllar kendiminde 70 li yıllarda Almanya' da bulunduğum dönemlerde  önce talebe ve daha sonra  onbeş yıllık çalışma hayatının ardından Türkiye' ye kesin dönüş yapan birisi olarak edinmiş olduğum izlenimleri, gözlem ve deneyimlerimi bir başka yazımda sizlerle daha geniş bir perspektifte  paylaşmayı uygun buluyorum. 

Aşağıdaki  yazının özeti :  Bu makalede köklü bir göç alan ülke olarak Almanya ile göç veren ülke Türkiye arasında gelişen göç kültürünün önemi vurgulanmaktadır.

İbrahim Birol

****
 Almanya Federal Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında 1961 yılında imzalanan İşgücü Anlaşması’ nın ardından bu ülkeye yapılan göç belli bir kurala bağlanmakla birlikte, sosyal ve kültürel farklılıklardan kaynaklanabilecek sorunlar öngörülemedi. Göçmen işçi sayısı her geçen yıl arttı. Türkler, Almanya’nın bu göçle birlikte ekonomik kalkınmayı sağladığını düşünürken, Almanlar bu anlaşmayı Türkiye’nin NATO müttefiki olması dolayısı ile kerhen imzaladıklarını, her iki tarafın da yararlandığını belirtiyor.

Türkiye Cumhuriyeti’ nin yurt dışındaki Türk vatandaşları ve soydaşlarına yönelik politikaları eleştirel bir bakış açısıyla ele alınmış; görüş ve öneriler sunulmuştur.  

'Üsküdar - 1960'lar'     Bugün ağırlıklı olarak Batı Avrupa ülkelerinde yaşayan ve geçmişin ucuz iş gücü olarak görülen vatandaşlarımız, yasal altyapısı oluşturulmadan işçi olarak gittikleri ülkelerde yıllarca karın tokluğuna çalıştılar. Her türlü yokluğu ve yoksunluğu tevekkül ile karşılayıp, takdiri ilahiye sığındılar; kazanabildiklerine şükür ettiler. Kendi hayatlarını evlatlarının geleceğine hasrettiler. Her bir göçmen dilini, dinini ve kültürünü bilmeden geldiği yeni yurdunda yıllar boyu destansı bir başarı öyküsü ortaya çıkardı. Alın teri ile kazanılan parayı iyi değerlendirenler olduğu gibi çarçur edenler, kapkaççıya kaptıranlar da çıktı. Gurbette iki göz odada ömür tüketenlerin memlekete kesin dönüş yapıp rahat etme hayali ile yaptırdıkları evlerde bir iki yaz dışında oturup heveslerini almak kısmet olmadı. Ya ömür tükendi, ya hastalık bellerini büktü, ya da yoksulluk.

Alıntı : Mustafa Çakır,Türk Yurdu Dergisi
****

ALMANCI DEMEYİN!

Öyle çok kolaymış gibi Almanci demeyin.
Her Almanci' nin ve her ölümün hikayesi vardır.

Gurbette yaşamayan bilmez.
Bildiğiniz açık ceza evi.

Bir yıl hiç durmadan çalışır, izin paranızı biriktirir imkanınız varsa senede 1 kere gidersiniz vatanınıza.
Çünkü yazın 4 kişilik bir ailenin uçak parası şanslıysanız minimum 2000€ tutar.
Birde harçlığın olacak yanında,
Bi 2000€ da o.
Yani, sevdiklerini öpüp koklamanın bedeli minimum 4000€ .
Gurbette yaşayanlar mutluluklarını satın alır, söke söke alır öyle gelir Vatanına .
Çünkü yaz oldu mu 2 misli artar her şeyin fiyatı.
Koskoca bir yılda vatan toprağına basabilmek için bedelini öder ve sevdiklerini bir kere görür bi gurbetçi.
Kardeşlerini,annesini, babasını, arkadaşlarını o koca yılda bir kere öpüp koklar ama DOYAMAZ.
Türkiye'ye gitmene bir kaç ay kala geçmez o günler, bitmez.
Uçağa binince saatler ilerlemez.
Gittiğinde bitmesin, yavaş geçsin günler diye edersin dua’ larını.
Gurbetten gelen misafirlerinizi izleyin uzaktan.
Geç yatarlar ama ne kadar geç yatarlarsa yatsınlar erken kalkarlar.
Ne kadar az uyursa o kadar çok kalmış gibi hissederler çünkü.
Yıllarca aynı sevinçle gider gelirler sevmeye doyamadıklarına.
Her sene ailelerinden ayrılırken bir yanı ölür gurbetçilerin.
Gelirken heyecandan, dönerken ömürlerinden hep bir yanları eksilir.
Geleceği zaman ailesi karşılar sevinçle,evde bayram havası olur ama yolcu ederken cenaze evine döner orası.
Kimsenin yüzü gülmez, herkes ağlar.
O gitme diye bakan son bakışlara cevap veremeyip, çaresizce dönüp gidenlerdir gurbetçiler.
Böyle geçer bir gurbetçinin ömrü.
Sonra bir bakarsın bir gün bir uçak iner!
Ailesi gelir,tabutunu teslim alır gurbetçinin.
Gülerek heyecanla beklenen o misafir ağlanarak ağıtlarla karşılanır son kez.
Kimsesiz gibi.
Bir uçağın deposunda bir eşya gibi gelir,sevdiklerine ve ülkesine.
Kısaca gurbet yarı ölümdür.
Alıntıdır.

Gurbette yaşayan tüm yurttaşlarımıza önce sağlık, bol kazanç ve uzun ömürler diliyorum...!

https://youtu.be/W1LijIYNqeU
24 Şubat 2020, Antalya-TürkiyeOnur-Elif Köken O gurbetçilerden biride  benim Annemdi, kimse konuşmasın buradaki şartları bilmeden.heleki o uçağın üstünde siz ,altında ise annenizin tabutda olduğunu ve bagajlarla aynı yerde memleketine götürülmesi kadar kötü bir duygu yok,ben o duyguyu geçen sene tattım Rabbim kimseye yaşatmasın.uzaktan her şey güzel görünüyor konuşması zaten kolay bilmediğiniz gerçekler ve zorluklar hakkında bilgi sahibi olmayanlarında fikirlerini kendilerine saklamaları daha hoş.

23 Şubat 2020 Pazar

BİR GEZGİNİN KALEMİNDEN (2/2)






Görüntünün olası içeriği: açık hava

Merhaba Gönül Dostlarım,

 22 Şubat 2020 tarihli Dünkü Yazının devamıdır.

Biliyormusunuz ben eskiden muhafazakar birisiydim ortalama bir müslümandım. Alkol içmezdim, oruç tutardım fln. Artık ibadet edeceğim bir tanrım veya bir dinim yok inançsızım. Bu bende neyi değiştirdi bazen düşünüyorum . Sadece artık inanmıyorum diyorum ve oruç tutmuyorum he alkol içmeye başladım yani aslında ben yine aynı benim. Beni iyi ya da kötü yapan şeyin bir inanç olmadığını görmüş oldum. Ve kimse kızmasın ama artık daha rahatım oh diyorum her zaman birinin seni izlediğine inanmak ve böyle yaşamak çok zor. İnanan kişilere saygı duyuyorum tabi ama ben artık inanmamayı seçiyorum.
2 aydır kış geldi diye annemin yanındayım 35 yaşımdayım 16 yıl sonra annemin evine döndüm. Yani başka seçeneğim yok çünkü evim yok olamıyor yani oluyorda ben yapamıyorum. Beynim artık eskisi gibi çalışmıyor. Her şeye mantıksız diyor. Hayatının sonuna kadar çalışmak mantıksız diyor. Her sabah yataktan kalıp 3 kuruşa çalışmaya gitme mantıksız diyor. Biz de hayvanlar gibi ağaçlar gibi doğanın bir parçasıyız si....et şehir hayatını diyor. Yani beynim herkes gibi düşünmüyor.
Boşandıktan sonra çalışamıyorum ya inançsız oldum ya çadırda yaşadım 4 ay ya bana delirdi diyorlar  Abim eskiden ben böyle acayip şeyler söyledim mi söverdi artık sövmüyor delirdim sanıyor herhalde. Ben bazen çenemi tutamıyorum anneme Allah ın adaleti yok diyorum örnek veriyorum fln annem diyor ki sana ne oldu bilmiyorum sen bir tuhaf olmuşsun diyor 
Ya ben geçen yaz olimposta 35 gün kaldım çadırda yaşadım hiç saate bakmadım günün hangi gün olduğunu hiç bilmedim. Her sabah sincap uyandırdı bizi. Kedim zeruş bir türlü yakalayamadı o sincabı fln. Şimdi gelde bunun ne kadar harika bir şey olduğunu millete anlat.
Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi, yürüyen insanlar ve açık havaYaz geliyor ya yine duramıyorum gö..... üstünde anneme dedim ki bu akşam anne havalar böyle giderse ben yola çıkacağım dedim bana dedi ki  senin gö... yer tutmaz artık sen gitmeden sobanın borularını temizleyelim dedi 
Hayatımın geri kalanında ne yapacağımı bilmiyorum nerede yaşayacağımı da bilmiyorum. Bildiğim tek şey eskisi gibi yaşamak istemiyorum. Ev tutup eşya alıp elektrik su kira vs. bunları yapamam artık. çünkü ben hayatın açığını buldum hayat çok basit aslında. Nefes al istediğin yerde ol basit düşün ve konfor bekleme. Bunları yaptığınız sürece milletin milyar döktüğü tatil yerlerinde bedava yaşarsınız mesela. Ölüdeniz de bir kaç arkadaşla tanıştım adam 3 aydır buradayım diyor nerede kalıyorsun diyorum. Şu yukarıda ki elektrik direğinin altını düzledik çadırları oraya kurduk diyor. Başka bir çift diyor ki 15 gündür buradayız nerede kalıyorsunuz diyorum burada diyor. Lan ağaçların altında orta yerde  ölüm hayat çok basit lan. Bende 10 gün kadar kaldım orada süperdi lan.
Ben 2008 yılında alkole tövbe etmiştim 2018 yılına kadar şişesine bile dokunmadım. 2018 de alkol içmeye başlayınca dedim ki aga bu ne  lan süper bayılıyorum çakır kafaya  ölüm var ölmeden yiyin için a.q
Hayvanları sevin. Su verin mama verin. A.q dünya hepimizin evi bir de öyle düşünün. El kadardı ben kedimi sokaktan aldığımda şimdi eşek kadar oldu. Lan bir görseniz kedi bu kadar sadık olur mu aklınız gider. Sevgiden işte sevildiğini biliyor o da daha çok seviyor.
Hiç tanımadığınız birisine bir de bu hikayeyi okuduktan sonra bakın. Bu sadece benim hikayemin bir kısmı insanlarda ne hayatlar var Kimsenin bilmediği.
Kendinize dikkat edin. Hayatınızı yaşayın ve hayatınızı kendiniz kontrol edin. Para kazanmak için çalışırken verdiğiniz şeyin sizin zamanınız olduğunu unutmayın. Giden zaman geri gelmez. Bu anı bir daha hiç yaşamayacaksınız unutmayın.
Edit : arkadaşlar kendimi kötü hissettiğim gibi bir algı oluştu. Öyle değil.
Bu yaz olimposta çalışacağım. Yaz boyunca para biriktirip İran üzerinden yine çıkacağım. Yani hayat devam ediyor. Pes etmedim.
Yaşlanınca ne yapacağımı bilmiyorum ilgilenmiyorum

Alıntıdır

Yazı ile ilgili okuyucu yorumları :

Sevdinaz Vatansever Ne çok insan vardır böyle yaşamanın hayalini kuran.Ama eksik olan cesaret işte.Belki üç gün sonra öleceğiz, planlar hepsi çöp olacak ama biz kaygıyı seçiyoruz.Hayranım bu cesareti gösteren insanlara.Yaşayan onlar bizse biçare 

Ozan Yılmaz :Tek bildiğim bir şey var.Bir gezgin isen özgürlüğün tadını da almışsan eğer.Hayatından evlilik olayını çıkaracaksın.Yada bir gezgin ile evlenmelisin.

Ünsaldı Ünsaldı :Hayatı kısıtla ve yasaklardan arınmış bir şekilde yaşamanın tadına doyulmaz ama bunun için kimine çok şey lazım kimine,ise sadece kendi,

Günün Sözü : " Yalnızlık, bir daha kırılmayacağın ve üzülmeyeceğin bir huzurdur. "
Rene Descartes

22 Şubat 2020 Cumartesi

BİR GEZGİNİN KALEMİNDEN ( 1/2)



Evliya Çelebi misali gezgin kimse




Merhaba Gönül Dostlarım,

Özellikle aşağıdaki satırları okuyan, henüz kendi yolculuğuna başlamamış, deli gibi web sitelerini karıştıran, gezenlere hayran olan, ben de bir gün “gezgin” olacağım diye hayallere kapılan genç arkadaşım bir sonraki satırlar senin için.
A noktasından B noktasına dinlenme, eğlenme, görme, tanıma amacıyla gittiğin an sen de bir gezginsin. Ya da turistsin. Ya da seyyah, gezenti, gezmen, gezici… Hangisini beğeniyorsan al birini koy adının önüne.

Bugünkü yazımda sizlerle bir gezginin kendi  uslubuyla yazmış olduğu anılarını anlatan alıntı bir yazıyı paylaşacağım. Yazının uzunluğu nedeniyle   iki bölüm halinde yayınlanmıştır.
Bu yazıdaki uygunsuz sözler kısaltılarak sansürlenmiştir.

BİR GEZGININ KALEMINDEN.YAZI BIR GEZGIN GRUBUNDAN ALINTI BİR YAZIDIR.
Keyifli kamp için tulumunuza gereken özeni göstermelisiniz.Normalde ben böyle yazan çizen birisi değilim ama ilk defa kendi içimde yaşadığım duyguları dışa vurmak istedim galiba. 35 yaşımdayım belkide 36 dır emin değilim açıkçası. 
Ben çok çalışarak ortalama bir hayat yaşadım ama hep bir şeyler eksikti. Ne eksik olan şey derseniz 'Hayallerim' derim. Lan 36 yaşındasın ne kadar çok çalışmış olabilirsin ki ? diyebilirsiniz. Ben okula başlarken işe de başladım. o zamanlar öyle idi yani bizim jenerasyon çıraklık yapardı. Dolayısı ile 29 senedir çarşılarda veya mağazalardayım . Hem okudum hem çalıştım. Öyle ki ben hayatımda ilk tatili 2015 yılında evlendiğim yıl yaptım onu da işten çıktığım için mecburen yaptım 
30 yaşımda son kez aşık oldum sevdim ve evlendim. Çok sevdik birbirimizi ama sürekli kavga ettik fln. Neyse 2016 yılında çalıştığımız şirket iflas etti bende karıma 3 seçenek sundum.
1. Burada kalırız ( Fethiye ) ikimizde yeni işler buluruz sonra her şey olduğu gibi devam eder ve yaşlanır gideriz.
2. İzmir'e gideriz. Orada çalışırız ve hayatımıza devam ederiz.
3. Her şeyi satarız 2 sırt çantası ve bolca hayalle yola çıkarız.
Zor oldu ama eşimi ikna etmiştim 3. seçeneği yapacaktık, yaptıkta. Her şeyi sattık ne varsa bize ait olan. Borçları kapattık elimde 11000 tl kaldı. (2016 dolar 2,90 tl)
Tek yön bilet aldım Malezya'ya gittik. İlk gece eşim sabaha kadar ağladı. Korktu kız ne yapsın herşeyi sattık dönecek ev yok eşya yok ve üstüne ilk defa yurtdışına çıkmışsın o da dünyanın öbür ucunda. Neyse biz biraz gezdik takipçilerimiz fln bile oldu. Ya hiç tanımadan insanlar bir birlerine yardım edermiş onu gördük bize para gönderen insanlar oldu.
Sonra biz bir şekilde döndük. Elimde kalan parayla ev tutup bir iki de yalandan eşya aldık oldu bitti. Her şey yola çıkmadan önce ki haline döndü. Döndü ama artık biz eski biz değildik ki. Dünyada Türk kültüründen farklı şeylerin olduğunu gördük, burada hayati mesele olan bir şeyin dünyanın başka bir yerinde hiçbir şey olmadığını gördük. Gözümüz açılmıştı yani artık eskisi gibi yaşayamazdık çünkü artık biliyorduk. Keşke bilmeseydik çünkü bilmemek güzeldir her şekilde 2 dk da elinde olana şükür eder ve ikna olursun.
Biz çok sevdik fln ya hani eşimle birbirimizi. O değişti. Eşim sevmekten vazgeçti. Beni boşadı. Her şey yaptım ben ayrılmamak için ama biliyordum artık düzelmeyecekti. Çünkü bir kadın bitti dedi mi biter. biz erkekler öyle değiliz sinirlenince her b...söyleriz sonra unuturuz ama kadın öyle mi ?
Ya karım beni hemen boşayamasın diye ben dünyanın öbür ucuna yine tek yön bilet aldım bu defa tek gittim. Güya boşanmak için çağırsa da gelemem ya hani para yok fln. Kendimce zaman kazanıyorum.
Bir kaç gün önce birisiyle tanıştım ayak üstünü konuşurken evli misin barklımısın soruları soruldu tabi ben de anlattım. Dulum dedim çocuk var mı dedi hayır dedim. Kendisi de dulmuş bana niye boşandınız dedi bende ben boşanmadım karım beni boşadı dedim. Niye ki dedi . artık sevmiyormuş dedim. Adam sen ilk gün ki gibi çok seviyorsun eşini dedi. Bilmem yani emin değilim. 2 yıl olacak neredeyse ben hiçbir kadınla flört etmedim. 2 yılda 730 gece mi var ben 500 gece rüyamada gördüm desem abartmış olmam. Çıkmadı aklımdan ne yapayım.
Ben 1 haftadır sigarayı da bırakmaya çalışıyorum. Ama hiç bırakmak istemiyorum ki çok seviyorum onu da. Ama artık çok pahalı ve 20 yıl oldu yeter. Kendime diyorum ki lan sen karından ayrıldın ona bile alıştın sigara da kim diyorum. İçmiyorum ( şimdilik )
Neyse ben artık çalışamıyorum yani içimden gelmiyor. Artık evli de değilim kimseye karşı bir sorumluluğum yok. O yüzden geçen yaz kedimi de yanıma aldım ki zaten bırakabileceğim bir yer yoktu o zaman başladık otostopla ege Akdeniz bölgesini gezmeye. Kediniz varsa nasıl olur demeyin alın kedinizi çıkın yola efsane güzel oluyor. 4 ay gezdik sokakta kolye satıp çadırda yaşadık. Bu arada çadırda yaşarsanız günlük 20 TL ye yaşayabilirsiniz onu deneyimlemiş olduk. Kış geldi gezi işi bitti çünkü popomuz donar çadırda artık çünkü kışlık ekipmana sahip değilim.

Devam Edecek 1/ 2

Günün Sözü :“Hayat ya cesur bir maceradır ya da hiçbir şey!” – Helen Keller

22 Şubat 2020, Antalya-Türkiye