30 Ağustos 2021 Pazartesi

30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI


30 ağustos zafer bayramı ile ilgili görsel sonucu












                                                                                                                                    


Merhaba Gönül Dostlarım,


30 Ağustos Zafer Bayramımız 99 yaşında !

Türkiye Cumhuriyeti' nin şanlı tarihinde birçok önemli gün ve bayram var. Bunlardan bir tanesi de belki anlamını çok iyi bilmediğimiz 30 Ağustos Zafer Bayramı. Büyük bir mücadelenin kutlama nişanesi olan bu bayramı hem anıyor, hem de bir kez daha böylesine büyük bir zaferi ve diğer milli bayramlarımızı neden kutladığımızı  gelecek nesillere aktarmak için, bugünlerde yapacağımız  en önemli şey bizi biz yapan değerleri çocuklarımıza ve torunlarımıza  çok daha iyi öğretmek ve  anlatmaktır. Bunun nedenine gelince..
Bazı zihniyetler, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna doğru giden adımları hatırlatan ne varsa bu ülkeden tamamen silmeyi, örneğin 30 Ağustos ve buna benzer 23 Nisan, 19 Mayıs, 29 Ekim gibi milli bayramları alelade bir tür yıldönümlerine çevirmeyi henüz başaramamış olsalar da, bu bayramların toplumsal karşılıklarının yok edilmek istendiği inkar edilemez.

Ülkemizi düşmanlardan temizlememizin bu yıl dönümünde. Her sene geleneksel olarak kutlanan 30 Ağustos Zafer Bayramı milletin, topraklarını temizlediği gün olarak kabul edilmiş ve 30 Ağustos 1922’de kazanılan Büyük Taarruz’ a ithaf edilmiştir. Günümüzde Başkomutanlık Meydan Muharebesi savaşını anmak için milli bayram ilan edilen bu yılda çeşitli etkinlikler ile kutlanıyor
30 Ağustos Zaferi'nin gerçek bir destan olduğunu ve dünyada eşi benzerinin olmadığını bir kez daha tekrarlıyoruz.
Türkiye'nin içinden geçtiğimiz bu zorlu süreçte, 30 Ağustos Zafer Bayramı 'nın, ruhuna uygun olarak birlik ve beraberlik içinde kutlanması ve 30 Ağustos'un değerinin bir kez daha anlaşılması gerektiği gerçeğini hiç bir zaman unutmamalıyız.

"Milletin ordusuyla birlikteliğini, tıpkı Kurtuluş Savaşı'nda olduğu gibi bugün de ülkemize göz dikenlerin  yeni maşası bölücü ve gerici terör örgütleriyle mücadelemizde kararlılıkla yeniden ve tekrar göstermeliyiz. Türk tarihinin en önemli dönüm noktası olan 30 Ağustos Zaferi'ni kutluyor, başta Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, vatanımızın bağımsızlığı için savaşan tüm kahraman gazilerimizi, şehitlerimizi minnet ve saygıyla anıyorum."

"Değerini bilen herkesin 30 Ağustos Zafer Bayramı Kutlu Olsun...
Önce Kendinizi Sevin  sonra da Sevdiklerinizin ve sahip olduklarınızın değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun... En iyi dileklerimle. Esen kalın.. 


30 Ağustos Zafer Bayramımızın önemi :

Türk milletinin büyük kahramanlıklarının kutlandığı gündür. 30 Ağustos 1922’de Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile büyük bir zafer kazanıldı ve Türk milleti 1922’de bir kez daha tarih yazdı. İstilacı güçlere karşı kuvvetli bir tokat atan Türk milleti büyüğünden küçüğüne, erkeğinden kadınına birlik olmuş ve topyekün girdiği savaşı zaferle kazanmıştır. 30 Ağustos tarihinde kutlanılan Zafer Bayramı Büyük Taarruz (Başkomutanlık Meydan Muharebesi) kutlamak içindir. Sembolik olarak 30 Ağustos ülke topraklarının düşmandan temizlendiği gün olarak kabul edilmektedir.
30 Ağustos Zafer Bayramı Mesajları ve Sözleri
Bizlerin bugün dahi kutlarken büyük onur duyduğumuz bu zaferi bizlere kazandıran başta Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk ve onun silah arkadaşlarını rahmet ve şükranla anıyor ve Türk milletinin 30 Ağustos Zafer Bayramını kutluyoruz.


Biz Türkler tarih boyunca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz. 30 Ağustos  Zafer Bayramınız Kutlu Olsun.

30 Ağustos Zaferi milli birlik ve beraberlik ruhu içerisinde bağımsızlık meşalesinin ebediyen yanacağı bir zaferdir. Bu güzel Zafer Bayramınız kutlu olsun.
Büyük Türk milletimizin 30 Ağustos Zafer Bayramını ve ülkemizin koruyucusu Ordumuzun Türk Silahlı Kuvvetler Günü'nü yürekten kutlarım.

Dünyada Türk ordusu gibi başka bir ordu yoktur. Cephanesiz, aç, susuz, uykusuz, süngüsüyle de olsa azmi ile bu başarıyı elde etmiştir. Türkiye Cumhuriyetinin Zafer Bayramı kutlu olsun.
Tarihi şanlı zaferlerle dolu olan büyük Türk milletimizin 30 Ağustos Zafer Bayramını en içten duygularımla kutlar, aziz şehitlerimizi minnet duygularımla anarım.

Zafer elbette başaracağım diyenin ve başaracağına inananlarındır. Bu güzel memleketimizde zaferi hak eden Türk milletinin 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun.
Ay yıldızlı bayrağımızı özgürce dalgalandıran, bu bayrağın altında özgürce yaşamamıza sebep olan başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehitlerimizden Allah razı olsun, mekanları cennet, ruhları şâd olsun. Zafer Bayramımız kutlu olsun.
Milletimizin tarih sayfasına adını altın harflerle yazdırdığı 30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.
Ulusumuzun milli mücadele sürecindeki en büyük adımı; Büyük Taarruz Zaferinin 95. yıldönümünde, Mustafa Kemal Atatürk ve ordumuzun elde ettiği zaferi bir kez daha gururla kutluyoruz.

 Alıntı : erbaahavadis.com


https://youtu.be/zW9f5bYX184                        




Günün Sözü :
"30 Ağustos zaferi ile kurulan ve Türk milletinin en büyük eserlerinden biri olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin vatanı ve milletiyle birlikte sonsuza kadar hür ve bağımsız yaşaması yönündeki inanç, istek ve idealimizi bir kez daha ifade ederek 30  Ağustos Zafer Bayramınızı kutluyoruz."

İbrahim Birol,  http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
29 Ağustos 2017, Antalya

27 Ağustos 2021 Cuma

HAYALLERİNİZİ ERTELEMEYİN



.



Merhaba Gönül Dostlarım,


Bir şeyi çok isteyince neden olmaz ? Çok istediğimiz şeyler neden olmaz? Neden istediklerimiz gerçekleşmez?

Hayatımızın gidişatını ve büyük bir bölümünü doğuştan aldığımız etkiler belirler. Aldığımız her etki birer köprü ( kolaylık) veya direnç noktası ( zorluk) gibidir. Ya her şey çok kolay olur veya ne kadar çok istersek isteyelim bir türlü  isteklerimiz gerçekleşmez. Bizim ömür boyu isteyipte elde edemediklerimize bazıları doğuştan sahip olabilir veya kısa sürede elde edebilir. Bir şeyi çok isteyince olmaması bizim lanetli olduğumuz anlamına  gelmez. İstediklerimizin olmaması kompleks haline getirilmemelidir.

Alıntı: parapiskoloji.net

****

Ortaokul son sınıftayım. Babam Çankırı’da görevli, subay lojmanlarında oturuyoruz. Tüm arkadaşlarımın bisikleti var, bir benim yok. Sınıfı da geçtik… Babama gittim.
“Bana bir bisiklet alır mısınız?” dedim.
“Çalış kendin al.” cevabını aldım.
“Nasıl?”
Beni aldı, Çankırı’nın göbeğinde herkesin gülüşüyle tanıdığı ‘Neşeli’ diye bir manav vardı, ona götürdü. Bir kasa limon aldı, bana verdi.
“Borcun şu kadar, bir ay sonra ödersin.” dedi.
Kişiliğe bak; biz bisiklet istiyoruz, babamız limon kasası alıp veriyor. Çok hırslandım ve sinirlendim. Ertesi gün çarşamba sabahı erkenden Çankırı pazarına gidip limon kasamı koydum ve satışa başladım. Lojmandan tanıdığım teyzeler geçiyor, arkadaşlarımın anneleri, kıpkırmızı oluyorum. Bir süre sonra olayı duyan arkadaşlarım tezgahın başına doluştular. Ayaklarda Nike’ lar, Adidas ayakkabılar, havalı kotlar… Ben o sıcakta limon satıyorum, karizma falan kalmadı.
“Oğlum çok zevkli.”
“Hadi yaa?”
Sonraki hafta arkadaşlarım ellerinde benim limonlardan onar tane alıp pazarda dolaşmaya başladılar. Bu arada ben rüyalarımda ve gündüzlerimde babama karakter atıyorum.
İki ay sonra biriktirdiğim paralarla babamın kitap okuduğu odaya girdim, parayı babamın masasının üzerine bıraktım.
“Git bana bisiklet al!” dedim ve çıktım.
Türk filmlerinden çalışılmış bir sahne. Nasıl gurur, nasıl gurur!.. Babam bana bal renkli, vitesli Polo marka harika bir bisiklet aldı. Yıllar sonra benim babamın önüne koyduğum parayla bırakın bisikleti, o bisikletin pedalını alamayacağımı fark ettim. Bana belli etmeden paranın ve çabanın değerini öğretmişti. Babasından aldığı harçlıklarla büyüyen bir çocuk olsaydım bugün sahip olduğum mücadele ruhunun çok ufak bir bölümüne bile ulaşamayacaktım. O günden sonra bir daha babamdan para istemedim.


Ahmet Şerif İZGÖREN

Günün Sözü:

    The Year

      Gerçek Dostlar  


İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/                                                                                  27 Ağustos 2021 Antalya-Türkiye



25 Ağustos 2021 Çarşamba

TEVAZU VE İNCELİĞİN BÖYLESİ



.YIL



Merhaba Gönül Dostlarım,

Hacı Bektâş-ı Velî ile Mevlana Celaleddin-i Rumi, Moğol istilasına tanık olan XIII. asır Türkiye’sinde yaşamış iki önemli şahsiyettir. XIII. asırda, dünya tarihini etkileyen önemli siyasî, sosyal ve ilmî değişiklikler ve gelişmeler yaşanmıştır. Haçlı Seferleri ile altüst olan, yıkılıp yakılan Anadolu ve Yakın Doğu, bu dönemde Moğol istilası (1218-1258) yaşamış, büyük siyasî, ekonomik ve sosyal problemlerle karşı karşıya kalmıştır. Bu zaman diliminde, tasavvufi düşünce Anadolu’ya açılmış, Anadolu’da filizlenip, kökleşmiştir. 

Biri Selçuklu devletinin başşehri Konya’da daha çok aydın bir çevreye, diğeri Kırşehir taraflarında Türkmen halk topluluğuna seslenen bu iki mutasavvıf arasında manevî bir bağın bulunduğu, meşrep bakımından ayrılsalar bile yollarının aynı olduğu dile getirilmekte ve hiçbir zaman tarikat kurucusu olmadıkları halde vefatlarından sonra kendi adlarına nispetle kurulan Mevlevilik ve Bektaşîlik tarikatları aralarındaki rekabet yüzünden birbirlerine karşı durdukları/durmadıkları tartışmaları sürüp gitmektedir. 

Hacı Bektaş Veli ile Mevlana arasında, önemli bir görüş ayrılığının bulunması, ikisinin birbirine karşı çıkması, doğaldır. Bu doğallık, ikisinin yetiştiği eğitim ortamından kaynaklanıyor. Mevlana belli bir yörenin, varlıklı kesimin, Hacı Bektaş Veli ise yoksul topluluğun insanıdır.
 
Alıntıdır: basogretmen.wordpress.com

****

BİR adam KÖTÜ yoldan para KAZANIP bununla kendisine bir İNEK alır.
Neden sonra, yaptıklarından PİŞMAN olur ve hiç olmazsa iyi bir şey YAPMIŞ olmak için bunu HACI BEKTAŞ VELİ’ nin dergâhına KURBAN olarak BAĞIŞLAMAK ister.
O zamanlar DERGÂHLAR aynı zamanda AŞ evi işlevi görmektedir.
Durumu Hacı Bektaş-ı Veli’ye anlatır ve Hacı Bektaş Veli :
HELAL değildir diye bu KURBANI geri çevirir.
Bunun üzerine adam MEVLEVİ dergâhına gider ve ayni durumu MEVLANA' ya anlatır.
MEVLANA ise bu HEDİYEYİ kabul eder.
Adam ayni şeyi HACI BEKTAŞ VELİ’ ye de anlattığını ama onun bunu KABUL ETMEMİŞ olduğunu söyler ve MEVLANA’ ya bunun sebebini sorar.
MEVLANA söyle der:
Biz bir KARGA isek Hacı Bektaş Veli bir ŞAHİN gibidir. Öyle her LEŞE konmaz.
O yüzden senin bu HEDİYENİ biz KABUL EDERİZ ama o KABUL etmeyebilir.
Adam ÜŞENMEZ kalkar HACI BEKTAŞ DERGÂHINA gider ve MEVLANA’ nın KURBANI kabul ettiğini söyleyip BUNUN SEBEBİNİ bir de Hacı Bektaş Veli’ ye sorar.
HACI BEKTAŞ VELİ söyle cevap verir:
Bizim GÖNLÜMÜZ bir SU BİRİKİNTİSİ ise MEVLANA’ nın GÖNLÜ OKYANUS gibidir.
Bu YÜZDEN, bir DAMLAYA bizim GÖNLÜMÜZ KİRLENEBİLİR ama onun ENGİN GÖNLÜ KİRLENMEZ. Bu sebepten dolayı o senin hediyeni kabul etmiştir.

BÖYLESİ TEVAZU VE İNCELİKLE, BİRBİRİMİZİ YERMEK YERİNE YÜCELTEBİLMEMİZ DİLEĞİ İLE...
Alıntıdır

Günün Sözü:
" Çalışan insan kötülük düşünmez.
İnsanın kemali, ahlâk güzelliğidir.
İlim beşikte başlar, mezarda biter
Mürüvvet hoş görme ve affetmektir." Hacı Bektaş-i Veli

İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/ - Google'da Ara                                                                                  25 Ağustos 2021 Antalya-Türkiye



24 Ağustos 2021 Salı

SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİNİN 100. YIL DÖNÜMÜ

 







.YIL



Merhaba Gönül Dostlarım,

Büyük dâhi Atatürk’ün önderliğindeki bir ulusun bağımsızlık azmiyle zafere ulaşan  ve 23 Ağustos 1921'de başlayıp 22 gün süren Sakarya Meydan Muharebesi'nin 100. yıldönümü.
“Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır, o satıh bütün vatandır" Mustafa Kemal Atatürk'ün bizzat yerinde denetlediği ve "Hattı müdafaa yoktur,  O satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça, terk olunamaz" şeklindeki tarihi emrini verdiği kaydedildi.
Sakarya Meydan Muharebesi 'nin 100. yıl dönümünde; Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, şehitlerimizi, gazilerimizi ve isimsiz tüm kahramanlarımızı şükran ve minnetle anıyoruz.
Sakarya Meydan Muharebesi'nin, 1683'teki 2. Viyana Kuşatmasıyla başlayan geri çekilme sürecini durdurarak Türk milleti için savunmadan taarruza geçişinin sembolü olduğuna dikkati çekilen  Tekalif-i Milliye emirleriyle Türk milletinin varını yoğunu ortaya koyduğu belirtildi.
Muharebenin ordu-millet dayanışmasının tarihteki en güzel örneklerinden birisi olduğuna işaret edilmektedir.
Türk ordusunun, Batılı devletlerin güdümündeki Yunan ordusunu hezimete uğrattığı Sakarya 
Meydan Muharebesi, Türk Kurtuluş Savaşı'nın zaferle sonuçlanacağının en büyük müjdecisi 
oldu.
Alıntıdır

https://youtu.be/lKJcuiHF5rU

Günün Sözü :

" Bağımsızlık benim karakterimdir diyen Türk' e durmak yakışır mıydı ya ölecek ya da kimliğine uygun yaşayacaktı! Bir parola komutla bizi bugünlere taşıyan ATA' mıza, silah arkadaşlarına saygı, minnet, rahmet sunuyoruz."

İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/ - Google'da Ara                                                                                  24 Ağustos 2021 Antalya-Türkiye




23 Ağustos 2021 Pazartesi

AZMİN SONU

 

.YIL


Merhaba Gönül Dostlarım,

Mülteci veya sığınmacı; dini, milliyeti, belirli bir toplumsal gruba üyeliği veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm gören veya göreceği korkusu ve endişesi taşıyan, bu sebeple ülkesinden ayrılan/ayrılmak zorunda bırakılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen, iltica ettiği ülke tarafından koruma altına alınan kişi veya kişiler, şeklinde tanımla nabilir. 

Mülteci ve göçmen arasındaki fark nedir?

Göçmen” ise, ülkesinden ekonomik veya diğer nedenlerle gönüllü olarak ayrılan kişi demek. Yani göçmenler ülkelerini kendi istekleri doğrultusunda terk ederken, mülteciler ülkelerini terk etme zorunda kalan ya da terk ettirilen kişilerden oluşuyor.

En iyi dileklerimle, Esen kalın
İbrahim Birol




****

ASLA PES ETME

1988 yılında Afganistan'ın Herat kentinde doğdum.
Beş kız çocuğu olan bir ailenin en küçüğüydüm.
Henüz 11 yaşındayken Taliban babamı öldürdü.
Bize ne zaman sıra gelecek diye korku içinde beklerken, kaçmaya karar verdik.
Çünkü ülkem 6 kadından oluşan bir aile için güvenli değildi.
Aile dostlarımızın yardımıyla ve sahte pasaportlarla Pakistan'a, oradan da İtalya'ya geçtik.
Varmak istediğimiz yer Londra'ydı, çünkü akrabalarımız oradaydı.
Bizi Londra'ya gideceği söylenen bir kamyona bindirdiler.
Yolda Big Ben'i merak ediyor, yeni hayatımızın nasıl olacağını konuşuyorduk.
Bir kaç gün sonra kamyoncu "geldik" dedi ve bizi indirdi.
Big Ben'i hayal ederken gördüğümüz tek şey ağaçlardı.
Her yer ağaç, her yer yeşillikti.
Saatler sonra yoldan geçen birine "Londra ne tarafta" diye sorduk, kamyoncunun bizi Danimarka'ya bıraktığını öğrendik.
Danimarka bizi önce göçmen olarak kabul etti, sonra vatandaş yaptı.
Okurken futbola merak sardım.
Profesyonel futbol yaşantım Aalborg'da B52 takımında başladı.
Sırasıyla Team Viborg, IK Skovbakken ve Fortuna Hjorring formaları giydim.
Fortuna forması ile Şampiyonlar Ligi'ndeki ilk maçımızda İskoç şampiyonu Glasgow City'i 2-1 yendik, iki golü de ben attım.
2009 yılında Danimarka Milli Takımı'na seçildim.
O günden bu yana yeni ülkemi 73 kez temsil ettim.
Bir UEFA Euro bronz madalyası, bir de UEFA Euro gümüş madalyam var.
Futbol yaşantımda 200'e yakın gol attım.
Ama hayatım sadece futbol değil.
Ben Aarhus Üniversitesi'nde tıp öğrencisiyim ve çok yakında doktor olacağım.
9 dili çok akıcı olarak konuşuyorum.
İki dili de anlayabiliyorum.
Hayatta tek bir felsefem var.
"Ne kadar zorda olursan ol, asla pes etme."
Ben Nadia Nadim.
Danimarka Kadın Futbol Milli Takımı forvet oyuncusuyum.
Futbol dünyasında tüm zamanların en etkili ve en yetenekli Afgan kadın futbolcusu olarak kabul ediliyorum.
#NadiaNadim 

Alıntıdır

Günün Sözü :



" Mazlumu anlamak icin kurulacak empati bu dünyayı kurtaracak tek şeydir..! Çocukların mülteci olarak yaşamalarına izin vermeyin."

İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/ - Google'da Ara                                                                                  23 Ağustos 2021 Antalya-Türkiye


22 Ağustos 2021 Pazar

BOYA HALA KURUMAMIŞ MI?

 

.YIL


Merhaba  Gönül Dostlarım,

Bugün sizlere askerlik ile ilgili kısa bir hikaye anlatmadan önce, askerlik yapan tüm erkeklerin bildiği, askerlikte emir-komuta zincirinin nasıl işlediğini bilmeyenlere bir açıklama yapma zorunluluğumu yerine getirmek istiyorum
Bu durumun ne kadar zor olduğunu aşağıdaki hikaye sizlere en iyi şekilde anlatacaktır diye düşünüyorum.

" Rütbe, mertebe, sıra, derece; devlet memurları, askerler ve halktan bazı kesimlere verilen unvandır. Askerlik mesleğinde emir komuta kademesini çalıştırmak, disiplini sağlamak ve korumak için rütbeler oluşturulmuştur. Ayrıca hükümet emirlerinin yerine getirilmesi amacıyla amir ve memur derecelerini belirleyen bir kademeye ya da zincire gerek duyulduğundan, son yüzyılda da sivil teşkilatlarda da rütbe meselesi ortaya çıkmış ve oldukça önem kazanmıştır.
 Emir-komuta zinciri ile sağlanan askerlikte rütbe en temel direklerden biridir. Askerler ast-üst ilişkisi ile hareket ederler. Emir alan ve o emri yerine getiren askerler, aldıkları emre bağlıdırlar. Bu durum ast-üst kademesinin gerektirdiği bir zorunluluk halidir."

İyi bir hafta sonu geçirmeniz dileğimle,

İbrahim Birol
****

Boya hala kurumamış m?

Yeni tayin olduğu alayı denetleyen Albay, nizamiyedeki bankın başında nöbet tutan iki eri görüp “Neden orada nöbet tuttuklarını”
sormuş…

“Bilmiyoruz komutanım, eski komutanımızın emri ile sürekli bu banka nöbet yazılır” diye cevap vermiş askerler..
Merakını yenemeyen Albay bir önceki Alay komutanını telefonla aramış ve sormuş, “Valla bilemiyorum” demiş eski komutan, “Epey önceden konulmuş bu nöbet geleneğini biz de devam ettirdik.”
Israrla üç komutan geriye giderek bu nöbeti ilk koyan 80 yaşındaki Emekli General’e ulaşılmış.
“Affedersiniz efendim, ben sizin 30 yıl önce başında olduğunuz Alayın yeni komutanıyım” diye kendini tanıtmış Albay, “Nizamiyedeki bir bahçe bankının başında iki tane nöbetçi buldum.. Bu nöbeti ilk siz koydurmuşsunuz.. Bu bankın özelliği hakkında bilgi lütfeder misiniz.?
Emekli General “Nasıl olur?” demiş, “Boyası hâlâ kurumamış mı?”
Alıntıdır

Günün Sözü : "Bir ulusun kuvvetini belirleyen en önemli güç, askerleridir."

İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/ - Google'da Ara                                                                                  22  Ağustos 2021 Antalya-Türkiye

21 Ağustos 2021 Cumartesi

YARIN DÜNYANIN SON GÜNÜ OLSAYDI ?

 





Merhaba Gönül Dostlarım,

Yarın dünyanın son günü olacağını bilseniz siz bugün neler yapardınız?
Bu soruyu Türkiye' de sorduğumuz kişilerin verdikleri aşağıdaki bazı cevaplara bir göz atalım, 
Arzu ederseniz sizlerde bu tür  bir anketi  kendi ortamlarınızda bulunan
 kişilere yaptığınızda ne tür cevaplar alacaksınız bir görün.

- ailemle görüşürdüm mutluluk izlenimi verirdim haklarını helal etmesini isterdim
eski sevgilime haber vermezdim ve vaziyet verirdim ona bir mektup bırakırdım
bekler sabrederdim ki
yarın öğrensin ki sevgilim bu dünya ölümlü dünya birinin kalbini kırdıysa belkide o kalbi tekrar kazanmadan o kalp ölecek

- Ya zaten son günümmüş bıde ben bılıyorum ya korkudan üzüntüden  kendimi sigaraya alkole ot a verirdim yarına kalmazdım yanı anladın:
-bugün ne yapıyorsam onu yapardım 1 saniye sonrasında ölü olma ihtimalini bulundurduğumuz dünyada her saniyemi bir saniye sonra ölmüş olarak geçireceğim bu yüzden şu saniye bunu yapayım diye bir şey yoktur bana göre ve bugün nasılsa yarında öyle olacak
-Ibadet ederim.
ölmeden öncede; “Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne muhammeden abdûhu ve resûluhu”

Alıntı: kizlarsoruyor.com

Esen kalın
İbrahim Birol

****
Amerika'da bir üniversitede profesör derse şöyle başlamış:
''Düşünün ki bugün dünyanın son günü. Yarın bu saatte her şey bitecek. Kurtuluş şansınız yok. Bugün ne yapardınız?
Öğrenciler tek tek yazmaya başlamışlar...
''İbadet eder, Tanrı'dan günahlarımı affetmesini dilerdim..''
''Tüm sevdiklerimle vedalaşırdım.''
''Ailemle vakit geçirirdim.''
''Anneme veya babama giderdim.''
''Arkadaşlarımla yarım saat eski günlerdeki gibi basket oynardım.''
''Barbekü partisi yapardım.''
''Sevgilimi arardım.''
''Tüm sevdiğim yemekleri yerdim.''
''Yatar uyurdum.''
''Ormanda son defa dolaşırdım.''
''Güneşin batışını son defa seyrederdim.''
''Akşam yıldızları seyrederdim.''
''En sevdiğim yemeği hazırlar, tüm sevdiklerimi akşam yemeğine davet ederdim.''
''Piknik yapardım.''
Hayatta en çok gitmek istediğim yere gider orada ölmeyi beklerdim.''
''Üzdüklerimi arar, özür dilerdim.''
Hoca bütün hepsini tahtaya yazmış. Sonra gülerek sınıfa dönmüş ve demiş ki:
''Bütün bunları yapmak için dünyanın son günü olması şart mı?..''
Alıntı...

Günün Sözü:













İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/ - Google'da Ara                                                                                  21  Ağustos 2021 Antalya-Türkiye