30 Kasım 2019 Cumartesi

UMUDUNU KAYBETME




Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, gülümsüyor, araba



Film ve Animasyon


Merhaba Gönül Dostlarım,

Umudunu Kaybetme Filmine Konu Olan Chris Gardner’in Gerçek Hikayesi
ABD’li ünlü iş adamı ve yatırımcı Chris Gardner, seneler önce oğluyla birlikte sokaklarda yaşarken bir gün hayatının filmlere konu olacağını hayal dahi edemezdi.
“The Pursuit of Happyness” adlı filmle hayatı beyaz perdeye aktarılan ABD’li ünlü yatırımcı Chris Gardner’in etkileyici hayat öyküsünü ele alıyoruz bu yazımıza.
Sokaklarda Geçen Bir Yıl
1980’ lerin başında 27 yaşındaki Chris Gardner ve kundaktaki oğlu San Francisco’ da bir yıl sokaklarda yaşamak zorunda kaldı.
O dönemler borsa brokerlığı kursuna giden, ancak bir ev kiralayacak kadar para kazanmayan Gardner’ ı eşi de terk etti. Bu nedenle küçük oğlu Chris ile birlikte bulabildikleri yerlerde uyumaya başladılar. Bir baba ve birkaç aylık bebeği sokaklarda yaşamak zorunda kaldı.
Tren istasyonundaki tuvaletlerde, parklarda, kiliselerde yatıyordu ikili. Aşevlerinde yemek yiyorlardı ve baba kazandığı cüzi miktardaki parayı gündüzleri oğlunu kreşe vererek harcıyordu.
Bu zorluklara rağmen Gardner pes etmedi ve borsa kursunu başarıyla tamamladı ve tam zamanlı bir işe girdi. Sonunda bir ev tutacak kadar para kazanabilen baba, kariyer basamaklarını azmi sayesinde jet hızıyla çıktı ve 1987 yılında Gardner Rich adında kendi yatırım danışmanlık şirketini açtı.
Hikaye Hollywood’a Taşındı
Bugün 62 yaşında olan ve yaklaşık 60 milyon dolarlık bir serveti olan Chris Gardner dünyayı geziyor ve etkinliklerde bu hikayesini anlatıyor. Evsizlere yönelik derneklere bağış yapıyor, kadına karşı şiddetin önüne geçilmesi için vakıflara sponsor oluyor.
Açıkçası Gardner’ ın çocukluğu da bir miktar sorunlu. Borsacılık kursuna başlamadan önce bir süre hapishanede yatan Gardner, büyük ilgi gören hayat hikayesini yazdığı The Pursuit of Happyness (Umudunu Kaybetme) adlı kitapla Hollywood yapımcılarının ilgisini çekti.

umudunu kaybetme replik ile ilgili görsel sonucuFilm 2006 yılında vizyona girdi ve Gardner’ ı canlandıran Will Smith, bu filmdeki performansıyla En İyi Erkek Oyuncu dalında Oscar’a aday gösterildi.
Gardner çocukluğunu şöyle anlatıyor:
“Bir çocuğun çekmemesi gereken acılar çektim. Daha 5 yaşındayken kararımı vermiştim: Çocuklarım babalarının kim olduğunu bilecekler. Daha sonrası zaten biliniyor. Bu başarıya doğru kararlar vererek ulaştım.”
Annesi İlham Kaynağı Oldu
Bir metropolde doğan Gardner, babasını hiç tanımadı. Annesi ile alkolik ve dayakçı üvey babası tarafından büyütüldü.
Hatta annesinin üvey babasını öldürmeye çalıştığı bir dönemde esirgeme kurumunda kaldı.
“Annem eski kafalı bir kadındı ve bana sürekli ‘Oğlum, eğer inanırsan istediğin her şeyi başarabilirsin’ derdi. Ben de onun sözlerine inandım ve başardım.
Kırmızı Ferrari Dönüm Noktası Oldu
Milyon dolarlar kolay kazanılmadı tabii. Liseden mezun olduktan sonra Gardner 4 yıl orduda görev yaptı. 1974’te ordudan ayrıldıktan sonra San Francisco’ya giden Gardner burada medikal cihazlar satmaya başladı. Ancak bir gün bir otoparkta kırmızı bir Ferrari gören Gardner, araç sahibine gidip bu arabayı nasıl satın aldığını sordu. Arabanın sahibi Bob Bridges adında bir borsacıydı ve bu konuşma sonrası Gardner borsaya ilgi duymaya başladı.
Bridges, Gardner’ ın bir şirkette staj yapması için kolaylık sağladı. Ancak bu staj döneminde Gardner, park cezalarını ödeyemediği için tutuklanıp hapse girdi.
Ancak daha sonra stajı tamamladı ve azmi sayesinde staj yaptığı yerde tam zamanlı olarak işe girdi.
Hayatını Tekrar Gözden Geçirdi
2012 yılında Gardner’ ın eşi 55 yaşında kanserden vefat etti. Bu ölümden sonra Gardner, hayatını tekrar gözden geçirdi ve yapmak istediği şeyleri yeniden sıraladı.
“Eşimle son konuşmalarımızdan birinde bana ‘Hayat gerçekten ne kadar kısa değil mi? Hayatının geri kalanında ne yapacaksın’ dedi. Bu konuşma sonrası hayatımdaki her şey değişti. Çünkü sevdiğin şeyi yapmıyorsan hayattan ödün veriyorsundur.”
Gardner bu olaydan sonra finans ve yatırım sektörünü bıraktı ve kendini motivasyon konuşmacılığına adadı.
Çocukluk Kader Değildir
Gardner şimdilerde yılın 200 günü dünyanın farklı yerlerinde konuşmalar yapıyor.
Gardner için çocuklukta yetişilen ortamın hayatın tümüne tesir edeceği teorisinin yanlışlığını ispatlıyor diyebiliriz. “Çocukluğum kaderim olsaydı, bugün karısını döven, çocukları taciz eden alkolik bir herif olurdum. Bense annemin sesini dinledim. Karanlığa değil, ışığa doğru yürüdüm…”
İlham Verici Chris Gardner Sözleri
⇒ Hayat bir istiridyedir. Onun içindeki inciyi bulmak sizin görevinizdir.
⇒ Hiç kimsenin size bir şey yapamacağınızı söylemesine izin vermeyin.
⇒ Bir hayaliniz varsa o hayali korumak da sizin göreviniz.
⇒ Bir şeyi gerçekten istiyorsanız gidip alın. Nokta.
⇒ Ancak kendinize güvenebilirsiniz. Kimse gelip sizi kurtarmaz.
⇒ Evsizdim ama umutsuz değildim. Güzel günlerin


https://youtu.be/qJ7LVVCwLyM

https://youtu.be/aB2MdthwuYw



29 Kasım 2019 Cuma

DEĞİŞMEYİ İSTİYORUM !



düşünce gücü nasıl kullanılır



Psikoloji/ Kitap


Merhaba Gönül Dostlarım,

Kişilerin düşünce güçlerini kullanabilmeleri mümkündür. Hatta bu sayede kişiler hem kendilerini hem de başkalarına zarar verebilecek şekilde kullanım gerçekleştirebilmektedir. Farkındalık ise bu noktada en önemli faktörlerden biridir. Düşünce gücü nasıl kullanılır sorusu pek çok kişi tarafından yöneltilmektedir. Bunun için kişilerin bilinçaltına müdahale edebilmesi ve zihninde belli bir zemin hazırlayabilmesi gerekmektedir. Kuantum fiziğinden etkilenerek ortaya çıkarılan düşünce gücü İngiltere’de yapılan araştırmalar sonucunda kanıtlanabilmiştir.
Bugünkü  yazımda, Düşündüğünüz ve  yaşayacağınız her şeyin bir belirleyicisi olduğunu hiç düşündünüz mü? Louise Hay "Düşünce Gücüyle Tedavi" adı altında kaleme aldığı kitabında bu düşünceden yola çıkarak yepyeni bir dünyanın kapılarını açıyor. 

Kitap Açıklaması
Bu öyle bir dünya ki sevginin ve özgüvenin temelleri üzerine kurulu. Ve sevgiyle özgüvenin başaramayacağı hiçbir şey yok. Kitabı okumaya başladığınız anda, gerçekten bir şeylerin değişmesi gerektiğini farkediyor ve olumlu bir değişim içine girdiğinizi hissediyorsunuz. Bu bir tür düşünce tedavisidir. İyi, olumlu ve gerçek... 
Bugüne kadar başınıza gelen tüm olumsuzlukların ve hastalıkların, kendi kendinize ürettiğiniz olumsuz düşüncelerden kaynaklandığını söylüyor, Hay. Bundan sonra yaşayacaklarınızın sizi memnun etmesini mi istiyorsunuz? Bu kitabı okuyarak bir başlangıç yapabilirsiniz. 

Düşünce Gücüyle TedaviKendinizi bu dünyaya çile çekmeye ve mutsuz olmaya gelmiş bir zavallı insancık olarak değil; seven, sevilen ve mutlu olmaya layık bir canlı olduğunuz için gönderilmiş bir pozitif enerji olarak düşünün. Kitap küçücük bir sivilceden, kansere kadar birçok hastalığın nedenlerinin psikolojik olumsuzluklardan kaynaklandığını satır satır anlatıyor. Hangi hastalık için, hangi olumlu öneriyi düşüncelerimizin besini olarak kullanacağınızı da söylüyor.

GÜNÜN BİLGİSİ

"Değişmeye istekliyim." Bu olumlu ifadeyi sık sık söyleyin.
"Değişmeye istekliyim.
 Değişmeye istekliyim."
Bu sözcükleri söylerken boğazınıza dokunun. Boğaz, bedende değişimlerin oluştuğu enerji merkezidir.
Boğazınıza dokunarak değişim sürecinde olduğunuzu onaylıyorsunuz. Hayatınızda değişiklikler olmaya başladığında, bu değişikliklerin oluşmasına izin verin.

Şuna özellikle dikkat edin: Değişime en direndiğiniz şeyler, değiştirmeye EN ÇOK İHTİYACINIZ olan şeylerdir.

"Değişmeye istekliyim."
.Değişmeye istekli olduğunuzu söyledikçe, yaşamınızdaki şeyler kesinlikle değişmeye başlayacaktır

Sonunda değişmeyi istemeye karar verdik ve kendimiz için en uygun yöntemleri kullanacağız. Kendi üzerimde ve başkalarında kullandığım bir yöntemi sizinle paylaşmak istiyorum.
Görüntünün olası içeriği: 1 kişiÖnce bir aynanın önünde kendinize "Değişmeyi İstiyorum" deyin.
Nasıl hissettiğinize dikkat edin.
Eğer bir direnç gösteriyorsanız ya da değişmek istemiyorsanız, kendinize neden diye sorun. Hangi eski inanca sarılıyorsunuz?
Sakın kendinizi suçlamayın, sadece ne olduğuna dikkat edin. O inancınızın size birçok sorun olusturduğuna bahse girerim.
O inancın nereden geldiğini merak ediyorum. Siz biliyor musunuz?
Nereden geldiğini bilsek de, bilmesek de, şimdi onun çözülmesine çalışalım.
Tekrar aynaya gidin, gözlerinize derinlemesine bakın, boğazınıza dokunun ve yüksek sesle on kez şu sözleri söyleyin:
"Tüm direncimi yenmeye istekliyim."
Ayna çalışması çok etkili oluyor. Çocukluğumuzda aldığımız olumsuz mesajlar ya gözlerimizin içine bakılarak ya da bize suçlayıcı parmak uzatılarak verildi.
Bugün çoğumuz aynaya bakınca kendimiz hakkında olumsuz bir özellik görüyoruz.
Ya görünüşümüzü beğenmiyoruz ya da bir şey için kendimizi suçluyoruz.
Aynada gözlerinizin içine bakmak ve kendinizle ilgili olumlu bir açıklamada bulunmak, bana göre, olumlu düşünce ifadeleriyle sonuca ulaşmak için en çabuk yol.
Düşünce Gücüyle Tedavi 
louise hay kitapları ile ilgili görsel sonucu
Louise Hay
Louise L. Hay, Amerikalı yazar, teşvik edici eserler yazarı ve Hay House Yayımevi' nin kurucusu. Daha çok Hayatına Şifa ver kitabı ile tanınır. Vikipedi


Günün Sözü : " Düşünce şeklinizi değiştirin; böylece yaşamınızı da değiştireceksiniz." Loise L. Hay


29 Kasım 2019, Antalya-Turkey

28 Kasım 2019 Perşembe

BİR YOLUN VARSA GİDİLECEK (2)













Merhaba Gönül Dostlarım,

Şanlıurfa’ da hain terör saldırısı ve Hakkari’de yıldırım düşmesi sonucunda şehit düşen askerlerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve milletimize başsağlığı; yaralanan askerlerimize acil şifalar dileriz.


Bazı Şeyleri Beceremedim,

Hep becerikliyim derdim kendi kendime
Hatta! Çok emindim her şeyden, en önemlisi kendimden…
Fakat bir kaç şeyi bir türlü beceremedim aslında.
Sevmemeyi mesela, öyle hemen güvenmemeyi
Körü körüne bağlanmamayı, beceremedim bir türlü
Ve sonun da yaşanan koca bir hüsran, hiç eksik olmadı hayatımdan.
Karşıya yansıtmadan sevme yi beceremedim.
Hep, her an, her yerde haykırdım sevdiğimi, Şımartmamayı beceremedim işte.
Arada bir pembe yalanlar bile söylemeyi beceremedim,
Yalanlara bürünmüş sevgilerden kurtulmayı beceremedim
Karşıma çıkan, her gün başka bir maske takan gizli yüzlerden korunmayı beceremedim.


Fotoğraf açıklaması yok.
Maske bir güç kalkanıdır bazıları için, tak diye uzatan çok oldu,
Bir gün bende takayım dedim onu da beceremedim.
Ne isem o oldum hep. İki yüzlü olmayı riyalara sığınmayı beceremedim…
Ama bu da bir şey, Vicdanımı kazandım hiç değilse.
Yalanın tadı olmazmış, ben içine yalan katılmış yemekleri, bile, bile yedim…
Zehir gibiydiler… Reddetmeyi beceremedim.
İnsan kılığına bürünmüş, Şeytanla işbirliği yapmış, İhanetin tiryakisi olmuş kalleşlerin,
Gerçek yüzlerini iş işten geçmeden görebilmeyi beceremedim…
İçimdeki yalnızlığı avutmamdı belki de umarsızca kabullenişlerim,
Bir boşluğu doldurmaktı belkide ne olursa olsun diyerek
Çünkü hep umutla bakmaktaydım etrafıma, kötülük olmadı içimde hiç.
İşte bu yüzden güzelliğe bürünmüş gizli kötülükleri görmeyi beceremedim


Görüntünün olası içeriği: 1 kişi
Şimdi başlığı kayıp eski şiirlerimin baş aktörü oldum,,,
Belki de bundan böyle beni yazacak birileri, Beceriksizin biri diye söz edecekler.
Hal bu ki; ben insanları sevdim, hep onlara güvenmek istedim,
Hiç kötü düşünmedi yüreğim…
O bile beni suçluyor şimdi.
Peki! sahte hakimiyetlerle karşıma dikilenler
Nereye kadar sürdürebilecekler bu galibiyetlerini,
Bence bir gün onlarda ektiklerini biçecekler
Ve aynanın karşısına geçtiklerinde gerçek yüzlerini görecekler
O an onlarda kendilerinden korkacaklar
Çünkü gördükleri bir surat değil, Bomboş, değersiz bir suret olacak
Ben yine de gerçek sevginin çok zor bulunduğu,
İhanetin, kinin, nefretin, dedikodunun ve yalanın çok kolay bulunduğu
bu dünyada yaşamaktan korkmuyorum,
Korkmuyorum çünkü bu dünyada yalnız değilim
Ve yaşadıklarımı yaşayan binlerce, milyonlarca insan var.
İyi kötü yaşananlar unutulmaz elbette ama şimdi suretlerini yakıyorum birer, birer
Olmayacaklar artık. Bir köşede izleri kalacak sadece


Bu söylediklerim bir hesaplaşmaydı kendi içimde bir yüzleşmeydi belkide…
Verdim işte hesabımı.
İnsan sevgisiz yaşayabilir mi?
Yani ben yine insanları sevmeye devam edeceğim, yine güveneceğim onlara
Umutla bakacağım yine her tarafa ve sevgi dağıtacağım.
Eskiden olduğu gibi yine bir deniz kenarında
Ay ışığında yıldızları üzerime yorgan yapıp uyuyacağım.
Ve yine kumsalda yürüyeceğim çıplak ayakla, şimdilik ayak izlerim yalnız olacak.
Ama! olsun bir gün benim olduğu gibi onların da arkadaşları olacak
Adımlarım daha farklı olacak bundan böyle
Ve ben bu beceremediklerimide, becerdiklerimin listesine katacağım…
Namık Salih> yazgulu.com

Günün Sözü : "Bir yolun varsa gidilecek sona bırakma. Hayat çok zalim. An gelir; Elini, Gözünü ,Yolunu, 
Yüreğini alır senden. O zaman istesen de; Dokunamaz, Göremez, Gidemez, Söyleyemez olursun!"
CAN YÜCEL

25 Kasım 2019 Pazartesi

MANTAR MEVSİMİ


mantar çeşitleri ile ilgili görsel sonucu



Merhaba Gönül Dostlarım,

Kimi zaman Şirinler’ e ev oldular, kimi zaman sofralarımızın en lezzetli köşesinde yer aldılar.
Evet onlar fungi aleminin en tuhaf üyesi mantarlar!
Tuhaf ve renkli görünümleri, insanı hayrete düşüren özellikleriyle onlar hakkında bazı bilinmeyenleri sizlerle paylaşmak istedim.
*****
Parti yapmak yerine mantar toplamak. Bu, günümüz genç şehirli profesyonelleri için üretilmiş bir slogan gibi görünse de sadece onlar için geçerli değil. Giderek daha fazla insan boş zamanlarını olabildiğince sık doğada geçiriyor. Ormanda mantar toplamak huzur verici bir eylem olarak görülüyor. En azından, bir sepet dolusu yenilebilir lezzetli mantar toplamak çoğu kişi için bir mutluluk kaynağı.
Reklam fotoğrafçısı Moritz Schmid de bu tutkuyu yaşayanlardan. Bu konuda bir kitap bile yazdı: "Ormanın içine: Mantar arayıp mutluluk bulmak."
Alıntıdır

https://youtu.be/M98RDpJmTBo

*****
MANTAR MEVSİMİ

En uygun toplama mevsimi Eylül, Ekim ve Kasım aylarıdır. Batı Karadeniz ve Batı Ege bölgelerinde kanlıca mantarı toplanabilir. Çam ağaçlarının bol olduğu ormanlarda yetişen  kanlıca mantarı koyu kırmızı renklidir.

Şehrin dibindeki ormanlar bu mevsimde mantar kaynıyor. Kolumuza sepet takıp, mantar toplamaya çıkmadan önce bu sihirli malzemeyi yakından tanıtmak istedik.

Lezzetli, zehirli, ölümcül, sihirli. Tarih boyunca mantara birçok sıfat yakıştırılmış. Haklı olarak. Ne de olsa her sene çok sayıda insan mantardan zehirleniyor. Bilindiği gibi, Şirinler’in köyünü anımsatan tatlı görünümlü mantarların çoğu yenebilir değil, hatta gayet zehirli. Son yıllarda doğal beslenme ve toplayıcılığa ilgi sayesinde bu daha da artmış durumda. Dolayısıyla, doğal mantarların yararlarına gelmeden önce, mutlaka bir bilenle toplamak gerektiğini belirtmeliyiz. Çok sayıda zehirli mantarın yenebilir mantara benzediğini de hatırlatmak isteriz.

mantar çeşitleri ile ilgili görsel sonucuRuhun Doysun’ da, İğneada ormanlarında Türkiye’nin mantar profesörü, mikolog Jilber Barutçiyan ile mantar topladık. Sayesinde yenilebilir olduğunu tahmin bile etmediğimiz birçok çeşit mantar keşfettik. Hem daha verimli bir mantar avcılığı için, hem de zehirlenip ölmemek için yola bir uzmanla çıkmanızı tavsiye ederiz. Barutçiyan’ ın dediği gibi “Bütün mantarlar yenilebilir. Sadece bazıları son yemeğiniz olabilir!”

Mantar teknik olarak sebze de değil, bitki de. Mantar, ışığa ya da toprağa ihtiyacı olmayan, dünyada bulunduğu yere göre büyük değişiklik gösteren, doğada kendiliğinden yetişen ama aynı zamanda üretimi de yapılabilen mucizevi bir canlı.

Geçenlerde perakende zinciri Wholefoods’ un açıkladığı 2018 yemek trendlerine göre, önümüzdeki senelerde mantara karşı ilgi artacak. Bunun nedenlerinden biri mantarın sağlığa son derece yararlı olması. Zaten binlerce senedir bu sebepten tüketilen mantar, aynı zamanda birçok ilacın içinde hammadde olarak kullanılıyor. Mantarın bağışıklık sistemini kuvvetlendirme özelliği biliniyor. Ayrıca, onlarca vitamin, mineral, antioksidan besleyici var içinde. Tam bir B ve D vitaminleri, selenyum ve potasyum deposu. Kolesterol, gluten ve yağ içermiyor, üstelik düşük kalorili. Mantara önümüzdeki senelerde sadece yemek olarak değil, kahvenin, çayın, shake’ lerin içinde de rastlayacağız. Özütü ve tozu da gittikçe daha popüler olacak.

mantar çeşitleri ile ilgili görsel sonucuMantarın süper güçleri dışında lezzeti de değerli. Mantar, içerdiği bol miktarda glutamat sayesinde beşinci tat olarak adlandırılan umami bakımından çok zengin. Mantarın bazı yemeklerde etin yerine geçebilmesi, komplike bir lezzet olması, yemeklere ayrı bir derinlik katabilme özelliği bununla bağlantılı.

Mantarın sadece bize değil, elbette içinde bulunduğu ormana, doğaya da yararı var. Mantarın gördüğümüz halinin dışında yerin altına uzayan mycelium adında damarları da ormanın vazgeçilmezi. Mantar ve ormandaki bitkiler arasında karşılıklı bir ilişki söz konusu. Mantar ağaçların su ve besin almasını kolaylaştırıyor. Bazı mantarlar da ölmüş ağaçların, bitkilerin öğütülmesini sağlıyor. Ayrıca, ormanda yaşayan birçok hayvan mantarla besleniyor.

Türkiye’de yenebilir doğal mantarlara özellikle Bolu, Çanakkale, Şile, Kastamonu, İğneada ormanlarında rastlanıyor. Bunlardan sadece 20 kadarı pazarlarda satılıyor. Sonbaharda İstanbul’ daki Fatih Pazarı, Kasımpaşa İnebolu Pazarı ve Beyoğlu Balık Pazarı’ nda farklı çeşitlerini bulabilirsiniz. Bir de sakliorman.com var; istediğiniz miktarda kuzu göbeği, sarıkız, borazan, sığır dili, padişah, kanlıca, ayı ve trüf mantarını eve gönderiyorlar. Mantarlar arasında göze çarpan etli ayı (porcini) mantarının şu anda tam mevsimi. Kasım, Aralık, Ocak aylarında trüf var, Şubat’tan sonra da kuzu göbeği zamanı.

Mantarı aldınız ya da topladınız. Peki nasıl saklamalı? Hemen tüketmeyecekseniz, hava dolaşımı sağlamak ve içerdiği nemi korumak için kese kağıdına sarıp buzdolabının meyve- sebze bölmesinde saklayın. Mantarı kurutmak da lezzetli bir fikir. Fırında düşük ısıda kurutup, aylarca hatta yıllarca saklayabilirsiniz. İstediğiniz zaman suda bekletip eski haline getirebilirsiniz. Kurutulmuş mantar hem lezzet hem besin değeri olarak taze mantardan çok daha yoğun oluyor.

Çok gerekmedikçe mantarı yıkamayın. Özel fırça ve hafif nemli bir bez ya da kağıt havluyla temizlemek en doğrusu. Yıkamak isterseniz, suyun altına tutun ama banyo yapmasınlar, hafif duş alsınlar yeter. Mantarın saplarını atmayın; çorbalara ve soslara kullanabilirsiniz.

Ocakta pişirecekseniz, mantarın büyük bir bölümünün sudan ibaret olduğunu unutmayın. Doğal mantar, kültür mantarına göre daha az su içerir ama yine de pişirirken kızarmasını, karamelize olmasını istiyorsanız dikkat etmeniz gerek. Bu sebepten, mantar pişirirken kesinlikle düşük ısı değil, yüksek ısı gerekiyor. Önce kullandığınız tavanın çok sıcak olduğundan emin olun. Yağı da iyice ısıtın, mantarlar tavaya değdiğinde cızırdasın. Sotelerken tavada yerleri geniş olsun, çok sıkıştırmayın. Bu şekilde pişen mantarın saldığı su daha hızlı buharlaşır, böylelikle mantarın sulanıp dokusunu kaybetmesine yol açmamış olursunuz.

Son olarak, mantar toplama, pişirme ve mantar ile adam zehirleme konusunda Sophia Coppola’ nın “The Beguiled” filmini tavsiye ederiz. Film mantarla başlıyor, mantarla bitiyor…
Alıntı : Ruhundoysun.com

The Beguiled (2017)   https://youtu.be/0k7EvVvDAJY

Günün Sözü :  "Dostluk, mantar yemeği gibidir. Zehirli veya zehirsiz olup olmadığı ancak yendikten sonra belli olur." Dostluk Sözleri



İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/ - Google'da Ara
26 Kasım 2019, Antalya-Turkey



KORKULARIMIZ VE CESARET




kadın-tutsak





























Psikoloji

Merhaba Gönül Dostlarım,

Bugün  ' Korkularımız ve Cesaret ' ile ilgili değişik Psikolojik bir  konuyu ve ayrıca,Türk oyuncu, senarist ve gazeteci. Gülse Birsel' in aşağıdaki ilginç bir yazısını sizlerle paylaşmak istiyorum.
Cesaret gösteren birinin korku hissetmediğini düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Cesur birisi hiçbir şeyden korkmayan biri değildir, aksine bu korkularının üstünden gelebilendir.
Korkunun hayatımızın birçok alanında hayati bir rolü olduğunu unutmayın. Hayat korku ve kaygı yaratabilecek yeni fırsatları sürekli sunduğu için, daima dikkatli ve tetikte olmak çok önemlidir. Bu fırsatları yakalamak, bilinmezin ve korkutucu olanın üstesinden gelmek cesaret işidir.
Korkunun gücü
Korkunun kendisi korkutucu bir güçtür. Bizde caydırıcı bir his uyandırır. Herhangi bir şekilde hareket etmemizi engelleyen doğal bir kuvvettir korku. Diğer insanların ne diyeceğinden, herhangi bir işin sonucunda ne olacağından ya da birini kaybedeceğimizden korktuğumuzda bir sonraki adımı atmamızı engeller.
kurt-çocukAsla ve asla hiçbir şeyden korkmayan bir insan olduğunu düşünmemeliyiz. Korku doğal bir duygudur ve hepimizde vardır. Hepimiz hayatımızın bir anında korkuyu hissetmişizdir. Cesur birisi hiçbir şeyden korkmayan biri değildir, aksine bu korkularının üstünden gelebilen birisidir. 
Cesaretinizi arkada bırakmayın. Her gününüzü onunla beraber yaşayın. Hayatınızın ne kadar kıymetli olduğunun farkına varın. Dünyanın sizi bilmeye ihtiyacı var. Cesaretiniz de kişiliğinizi tamamlayan mükemmel bir parçanız. İşte bu yüzden her gün tüm cesaretinizle korkularınızın üstüne gidin. Başınızı dik tutun ki gücünüz ve ihtişamınız da görülsün.
Korkularınızla yüzleşmek için tüm cesaretinizi toplayın. Korkularınızdan daha korkunç olan, kendiniz olamamaktır. Sadece cesaret ile tüm korkularımızı yenebiliriz.
Alıntı : aklinizikesfedin.com
*****
Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi ve yakın çekim
HADİ LAN!!
Karacıların komutanı tatbikat sırasında bir asker çağırmış. Asker:
-"Emret komutanım" diyerek yanına gitmiş.
Komutanı yere yatmasını istemiş. Daha sonra da bir tanka askerin üzerinden geçmesi için emir vermiş. Asker kılını bile kıpırdatmadan yattığı yerde beklemiş ve malumunuz ezilmiş. Komutan diğerlerine dönerek:
-"İşte cesaret" demiş.
Havacıların komutanı bir asker çağırmış. Asker:
-"Emret komutanım" diyerek komutanının yanına gitmiş.
Komutanı helikoptere binmesini emretmiş. Asker helikoptere binmiş ve havalanmış. Daha sonra komutanı askere aşağıya paraşütsüz atlamasını emretmiş, asker de emre itaat etmiş ve atlamış. Yere çakılmış ve can vermiş. Komutan da diğerlerine dönerek:
-"İşte cesaret" demiş.
Sıra gelmiş denizci komutana. Denizci komutan askerini çağırmış. Asker çakı gibi hazırola geçmiş ve;
-"Emret komutanım" demiş. Komutan;
-"Derhal denize atla ve 10 dakika yüzeye çıkma" demiş.
Asker;
-"Hadi lan" demiş. Komutan diğer komutanlara dönerek:
-"İşte asıl cesaret bu" demiş.
....
Asıl cesaret ülkede yaşananlara, zulümlere, zamlara, yolsuzluklara, haksızlıklara katlanarak yavaş yavaş ölüp yok olmak değil, halkın düzenini bozup, kendi düzenini sağlayanlara "HADİ LAN" diyebilmektir.
Gülse Birsel

Günün Sözü : " En büyük zayıflığınızla yüzleşene kadar, kendi gücünüzün farkına varmazsınız." -Susan Gale-