29 Kasım 2020 Pazar

BİZ ASLINDA BUYUZ

 

         

Düşünceler

Merhaba Gönül Dostlarım,

Bugün bir başka değerli yazarımız Bige Güven Kızılay' ın aşağıdaki güzel yazısını sizlerle paylaşma dan önce bir uyarıda bulunmak istiyorum, Günlük trafikte hemen hemen her gün karşılaşıyoruz ambulans siren sesini. Özellikle sıkışık trafikte bu ses daha da artar. Bazen yol vermek için acelece sağa sola girmeye çalışır, bazen korna çalınır, ambulansa yol vermek için. Bunlar ve diğerleri, aslında doğruyu yapmak isterken trafikte yanlış yaptıklarımız. Sağlık Bakanlığı, trafikte ambulans siren sesi duyulduğunda yapılması gerekenleri özetledi.
TRAFİKTE AMBULANS SİREN SESİ DUYULUNCA YAPILMASI GEREKENLER:  1-Sakin olun ve yavaşlayın.2-Diğer arabaları uyarmak için korna çalmayın.3-Şerit değişirken sinyal verin. Sağlık Bakanlığı Sosyal Medya üzreinden yaptığı bilgilendirme de 'Yaşama Yol Ver' sloganı kullandı. Evet, Yaşama Yol Verelim. İşte o acı acı öten siren sesinin anlamı budur… Yoksa ambulans şoförü bu sesi çok seviyor diye sirenini öttürmüyor. Arabamda can vermek üzere olan bir insanoğlu var diyor.
Unutmayın o ambulansın içindeki belki de canınızdan çok sevdiğiniz evladınız veya kardeşinizdir…

 " Biz millet olarak o kadar da duyarsız değiliz. Sadece alarm çalarken ne yapacağımızı şaşırıyoruz."

İbrahim Birol

****

Bu yazıyı yazmasam olmazdı.
Dün Instagram hesabımda, hikaye kısmında bir fotoğraf paylaştım. Bir ambulans ve altında bir yazı:
“ Siz de sireni çalarak giden bir ambulansın ardından dua edenlerden misiniz?”
İtiraf edeyim, o ana dek, acı acı siren çalarak giden ambulansın ardından dua eden bir tek ben kaldım sanıyordum. Her seferinde hem de hep aynı cümleyi geçiririm içimden, “Allahım sevdiklerine, sevenlerine bağışla” diye...
Yüzlerce mesaj yağdı... Yüzlerce!!
Nasıl da içten, nasıl da gerçek ifadelerle hem de... “İnşallah doğuma yetişiyordur” diye dua ederim diyenden, sadece hastaya değil, içindeki sağlık personeline de dua ederim diyene kadar... Yüzlerce mesaj... Çoğu da benim gibi tek kendisi kaldı zanneden...
Ben bu yorgun ve hırpalanmış ülkenin özünün güzel olduğuna inancımı bir an bile yitirmedim. Yazılarımda, kitaplarımda da bunu hep işlerim, bilirsiniz.
Ama itiraf edeyim, son yıllarda kimse birbirine empati yapmıyor diye üzülüyordum.
Bu bir tanecik örnek, yine özümüzün o pırıl pırıl aydınlık, sevecen yüzünü çıkarttı ortaya.
Sadece bu da değil, bir çok duamız yeniden gündeme geldi, açığa çıktı. Gelin arabasının ardından mutluluk dileyenlerden, cenaze arabasına denk geldiğinde ve mezarlığın önünden geçerken Fatiha okuyana dek... Bunlar bizim töremiz. Bu sadece bir dua da değil aslında, “birlik” olma bilinci.
Ha diyeceksiniz ki, bırak dua etmeyi, o ambulansın arkasına takılıp daha hızlı gitmeye çalışan arabalar da var. Var elbette. Onlara İngilizcede “ambulance tracer” derler. Bu aslında normal hayatta da , başka birinin içinde bulunduğu zor durumdan kendine çıkar sağlamaya çalışan insanlar için de kullanılır.
Var, evet.
Her toplumda böyleleri de var. Her zaman diliminde vardı, hep olacak.
Ama ben diyorum ki, dualite denen şey dengedir. Kötü varsa iyi de vardır. Açlık varsa tokluk da... Karanlık olmasaydı aydınlığın kıymetini bilemezdik. Zıt kavramlar birbirini yaratır, birbirini anlamlandırır.
Bizim yapmamız gereken şey, terazinin iyi tarafında toplanan insanları “görebilmek”. Onlara yeniden iyi hissettirebilmek, değerli hissettirebilmek. Çünkü hayatı güzelleştiren onlar. Çünkü dünya onların yüzü suyu hürmetine dönüyor. Çünkü hayat iyiliğe, aydınlığa inanınca daha güzel.
Bir daha, acı acı çalan bir ambulans sireni duyduğunuzda, tüm iyilerin o sesin etrafında tek yürek olduğunu hatırlayın lütfen.
Biz aslında buyuz deyin.
Buna inanan sadece ben kaldım diyen kendinize, aynı anda, yüzlerce, binlerce kişinin, “hiç tanımadığı” birine ettiği iyilik duasının etrafında birleştiğinizi fark edin.
Canım Türkiye’m, çok seviyorum seni.
Bige Güven Kızılay
28.11.2020

https://youtu.be/i1JfZpiypAk

 Günün Sözü :"Her ambulansa bir ‘hayat’ emanet edilmiştir. Bu nedenle bir an önce olay yerine oradan da hastaneye ulaşması gitmesi gerekir. Trafikte ambulansa yol verirken bunu unutmamalıyız."

Gerçek Dostlar  ⚠️                                                                                                           İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/ - Google'da Ara                                    29  Kasım 2020 Antalya-Türkiye


28 Kasım 2020 Cumartesi

DOST VEYA DOSTLUK DİYE BİR ŞEY



Edebiyat

Merhaba Gönül Dostlarım,

Yandaki resim Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının önemli yazarlarını bir araya getiren  ender resimlerden biri.  

Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı yazar ve şairlerine ekleyebileceğimiz daha bir çok isimler mevcut, onların tamamına bu sayfamızda yer verebilmek  tabiiki imkansız, yinede o dönemin önemli yazar ve Şairlerinin bazılarının isimlerini hep birlikte hatırlıyalım. Ahmet Hamdi Tanpınar, Sait Faik Abasıyanık, Faruk Nafiz Çamlıbel, Ziya Osman Saba, Melih Cevdet Anday, Yusuf Ziya Ortaç, Ahmet Kutsi Tecer, Halikarnas Balıkçısı( Cevat Şakir Kabaağaç) Cahit Sıtkı Tarancı, Necip Fazıl Kısakürek, bunlardan bazıları. Burada adı geçen ve isimlerini sayamadığımız daha bir çok yazar ve şairlerimize Türk Edebiyat Tarihimize bıraktıkları güzel eserlerinden dolayı Rahmet, minnet, saygı ve şükran duygularımızla anıyor ve yad ediyoruz. 

Merak edenlere Detaylı bilgi için ayrıca bkz. -> Cumhuriyet Dönemi Edebiyat Toplulukları ve Sanatçıları 

İbrahim Birol

****

Dost diye bir şey var;
çayına şeker gibi,
her kahrını çeker gibi,
seni senin kadar sever gibi...
Kimi zaman içini döktüğün bir dert ortağı,
kimsenin bilmediğini bilen,
seni yargılamadan, kınamadan dinleyen,
kış gününde elinden tutan,
yaz gününde seninle coşup oynayan,
göz göze geldiğinizde ne demek istediğini hemen anlayan...
Dost diye bir şey var;
gördükçe göresin gibi,
yarı kardeşin gibi,
sanki ruh eşin gibi. . .
Dost rızasıdır esas onu iste onu bil!.
Dostluğun hoşnutluğudur asıl kazanç ey gafil...
FUZÛLİ
Edebiyatımızın seçkin simaları bir arada.
Necati Cumalı, Sabahattin Ali, Orhan Veli,
Azra Erhat, Nurullah Ataç,
Bedri Rahmi Eyüboğlu.
Saygıyla...
Alıntı

https://youtu.be/GgcvPzrg0I8

Günün Sözü :



Gerçek Dostlar  ⚠️                                                                                                           İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/ - Google'da Ara                                    28  Kasım 2020 Antalya-Türkiye

26 Kasım 2020 Perşembe

KİTAP OKUMAYI SEVMEK...



 

Kitap Tanıtımı                                                                                                                                                                                    

Merhaba Gönül Dostlarım,

 Sizlerle bu sayfalarda Kitap Tanıtımı yapmadığımızdan bugüne üzerinden  bir hayli zaman geçti, Bilindiği üzere  önceliği olan konu başlıklarımız önem arz ettiği için bu sıralar yeni yayınlanan kitapları tanıtma fırsatı bulamadım.  Zamanımıza damga vuran önemli bazı konuları anlatan bu her iki kitabın özetlerini aşağıda sizlerle paylaşmak istiyorum.

 Kitap okumayla ilgili sözleri  hiç bir zaman unutmamamız gerekir.. 

   "Kitaplar da dostlar gibi az, fakat iyi seçilmiş olmalıdırlar." .                                                "Yetişen zekaları kitaplarla beslemeyen uluslar, yıkılmaya mahkumdurlar."                     "Kitapsız büyüyen çocuk, susuz büyüyen ağaca benzer." 

 En iyi dileklerimle, esen kalın,                                                                                                         İbrahim Birol      

****

 AJANDA  2021 HAYAT MEMAT                    Geleneksel Metis Ajandası’ nın bu yılki teması: Hayat Memat.2020’de yaşadıklarımız hem malumun ilanıydı, hem de bizi hazırlıksız yakaladı. On yıllardır bilim insanlarından, çevrecilerden, duyarlı politikacılardan gelen uyarılar, çığlığa varan alarm sinyalleri kulağımızın arkasında bir yerde vızlıyordu; ama hayatlarımızın ucu sonu belirsiz bir karantinaya dönüşeceğini öngörememiştik.      Pandeminin maddi ve manevi faturası ağır oldu hiç şüphesiz. Kaybedilen canlar canımızı yaktı, bazılarımız işinden ya da sağlığından oldu, ilk andaki şaşkınlık ve korkuyu süreğen bir kaygı takip etti. İmkânı olanlar hayatlarını askıya alıp evlere çekildi, birçok kişi ise göstermelik önlemlerle eskisi gibi çalışmaya ve yaşamaya devam etmek durumunda kaldı; felaketler karşısında bile eşit olmadığımız ortaya çıktı. Yine de bu sıkıntılı süreç bir şeylerin farkına varmamızı sağladı. Dünya üzerindeki diğer canlılara ne istersek yapabileceğimizi düşünmenin yanlış ve tehlikeli olduğunu gördük mesela. İnsan işgalinden kısmen de olsa kurtulan doğanın yeniden canlanabildiğini gördük. Hayatlarımızın aslında ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha fark ettik ve belki de hayatta neyin gerçekten önemli olduğunu sorduk kendimize. Hayat Memat ajandası da işte bu düşüncelerden doğdu: hayat ve ölümle ilişkimizi gözden geçirme ihtiyacından. Bunun için yine kitaplara çevirdik bakışlarımızı ve sevdiğimiz yazarların rehberliğinde hayata ve ölüme farklı perspektiflerden bakmaya çalıştık. Belki daha az kayıt düşeceğiz bu yıl ajandalarımıza, ama zihinlerimizde daha çok yol alabilmeyi umuyoruz. Fiziksel mesafemizi korurken sosyal dayanışmayı güçlendirmek, hayatın ekonomik çıkarlara kurban edilmediği bir dünya kurmak azmiyle, sağlıklı bir yıl dileğiyle. .                         

Yazarlar:    

****     

Es Semi                                                              Susma Konuş O Seni Duyar

Ben gizli bir hazine idim. Bilinmek istedim.”

Hep susturulduk. Sevdiğimizi söyleyemedik, rahatsızlığımızı anlatamadık, bunu istiyorum diyemedik. İfade edemedik. Oysa ifade hayatın kilidini çözer. Çünkü biz Allah’ın ifadesiyiz. Ve bu dünyaya kendimizi ifade ederek aslında O’nu ifade etmek için geldik. İfade yaratılışın özüdür. İfade edememek, susmak, varlığını inkâr etmek, Allah’ı reddetmektir.
Sülaleden, eski zamanlardan gelen ifade edilmemiş duygular; 
blokaj, engel, çözümsüzlük, acı ve kayıplar olarak bize aktarılır. Biz bu kayıtları fark etmeden taşırız. Hayatın sırrı kendini ifade etmekken, ifadeyi çözen kilidi açabilecekken susar, aynı sarmalda döner durur, hayatı bir hapishanede gibi yaşarız. İlk kitabı Kaderini Değiştir’de kendi tekniği ARTT (Uyanış, Yükseliş, Değişim Tekniği) sayesinde on binlere sağlıklı ve mutlu bir hayatın kapılarını açan Güneş Tan, Serhat Koçak’la birlikte yazdığı bu kitabında kendimizi ifade etmemizin önündeki engelleri nasıl kaldıracağımızı, varoluşumuzu korkmadan nasıl ifade edebileceğimizi anlatıyor. Blokajlar nelerdir, atasal kayıtlar nasıl çözülür, bizi rahatsız eden varlık ve büyü enerjilerinden nasıl kurtulunur? Hastalıklar nasıl iyileşir, geçmişteki dehşet hikâyelerinden, korku, endişe, taciz kayıtlarından nasıl özgürleşilir?

Nasıl huzurlu, mutlu bir hayatı sadece kendimiz olarak yaşarız?  Zamana damga vuran bir özgürleşme kitabı. Özgürlüğe hoş geldin!

Yazarlar: Güneş Tan ve Serhat Koçak

https://youtu.be/mBLCIdsxDZE

 Günün Sözü:

"İyi kitaplar okumayan insanın, okumuş olmasıyla cahil kalması arasında hiçbir fark yoktur."

Gerçek Dostlar  ⚠️                                                                                                           İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/ - Google'da Ara                                    26  Kasım 2020 Antalya-Türkiye





"Otuz yaşına gelinceye kadar kitapları sevmeyen, sonraları da onları anlayacak kadar sevmeyecektir."
"Otuz yaşına gelinceye kadar kitapları sevmeyen, sonraları da onları anlayacak kadar sevmeyecektir."
"Otuz yaşına gelinceye kadar kitapları sevmeyen, sonraları da onları anlayacak kadar sevmeyecektir."
"Otuz yaşına gelinceye kadar kitapları sevmeyen, sonraları da onları anlayacak kadar sevmeyecektir."


25 Kasım 2020 Çarşamba

25 KASIM KADINA ŞİDDETE KARŞI MÜCADELE GÜNÜ















Merhaba Gönül Dostlarım,

"Kelebeklerin Kanatları Altında" Konferansı

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü çerçevesinde düzenlenen Konferans, Mirabal kardeşlerin ölümünün 50. yıldönümünü anacak.
Patria Mercedes Mirabal, María Arjantin Minerva Mirabal, Antonia María Teresa Mirabal ve Bélgica Adela "Dedé" Mirabal-Reyes Dominik Cumhuriyeti'nde siyasi muhaliflerdi ve Rafael Trujillo' nun diktatörlüğünü sona erdirmek için çalıştı.

Kız kardeşler, Trujillo rejimine karşı "14 Haziran Hareketi" olarak bilinen bir grup muhalif yarattı. Bu grup içinde "Mariposa" (kelebekler) olarak bilinirlerdi.

Kız kardeşlerden ikisi, María Argentina ve Antonia María Teresa, birçok kez hapsedildi, tecavüze uğradı ve işkence gördü. 25 Kasım 1960'da üç kız kardeş - Patria Mercedes, María Argentina Minerva ve Antonia María Teresa - öldürüldü. Dördüncü kız kardeş, Adela "Dedé" Mirabal-Reyes suikasta uğramadı ve hala kız kardeşlerinin hafızasını korumak için çalışıyor. Konferans sırasında hazır bulunacak ve dinleyicilere hitap edecektir.

17 Aralık 1999'da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 25 Kasım'ı kız kardeşlerin anısına Uluslararası Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü'nün yıllık tarihi olarak belirlemiştir.                              Alıntı:     http://www.unesco.org/                                                 

****


Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü.                                              1999 yılında kadına yönelik şiddete karşı toplumda farkındalık yaratmak amacıyla Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararı ile ilan edildi.

BM Genel Kurulu 1999 yılında 25 Kasım gününü Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak ilan etti.


MİRABAL KARDEŞLERİN KATLEDİLMESİ

Bu günün 25 Kasım olarak belirlenmesinin nedeni 1960 yılının 25 Kasım'ında Dominik Cumhuriyeti'nde meydana gelen Mirabal kardeşler cinayetine dayanıyor.

Ülkeyi diktatörlükle yöneten Rafael Trujillo' ya karşıtlığıyla bilinen Mirabal Kardeşler adlı üç kız kardeş, Trujillo' nun, "Ülkede iki tehlike var: Kilise ve Mirabal Kardeşler" şeklinde yaptığı açıklamadan günler sonra vahşice öldürüldüler. 

Mirabel kardeşlerin tecavüz edilerek vahşice öldürülmesi, onları diktatörlüğe karşı mücadelenin sembolü haline getirdi. Bütün dünyada yankı bulan bu gelişmeler karşısında Birleşmiş Milletler 17 Aralık 1999'da, cinayetin işlendiği gün olan 25 Kasım'ın "Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü" olarak benimsenmesine karar verildi.

Alıntı: haberturk.com.tr                                                                                                                            ****

Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi kısa adıyla İstanbul Sözleşmesi, 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul'da imzaya açılmış ve 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. ... Sözleşme, Türkiye bakımından 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir.

Günün Sözü : "  Büyük başarılar, değerli anaların yetiştirdikleri seçkin evlatlar sayesinde olmuştur. Dünya üzerinde gördüğümüz her şey, kadının eseridir. Toplum hayatının kaynağı, çağdaş aile hayatıdır. Siyasal ve toplumsal hakların kadın tarafından kullanılmasının, insanlığın mutluluğu ve saygınlığı açısından gerekli olduğuna inanmaktayım. " Mustafa Kemal Atatürk

Gerçek Dostlar  ⚠️                                                                                                           İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/ - Google'da Ara                                    25  Kasım 2020 Antalya-Türkiye


24 Kasım 2020 Salı

24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ

 



   

Merhaba Gönül Dostlarım,

       Kıymetli Öğretmenlerim;

 

Bugün 24 Kasım Öğretmenler Günü. Öğretmenlik mesleğini, öğretmenin toplumdaki yerini ve önemini belirtmek, saygınlığını artırmak, öğretmenler arasında sevgi, saygı ve dayanışma bağlarını kuvvetlendirmek, mesleğe yeni başlayan aday öğretmenlerin mesleğe kabul törenini gerçekleştirmek ve emekli öğretmenleri saygı ile anmak, mesleğini icra ederken çeşitli saldırılara maruz kalarak şehit düşmüş ve dünyadan ahirete göçmüş öğretmenlerimizi rahmet ve saygı ile anmak amacıyla, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün millet mektepleri başöğretmenliğini kabul ettiği 24 Kasım günü, 1981 yılından bu yana Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır.

Bugün tüm öğretmenlerimizin hizmetlerine karşılık, saygı ve sevgi ile anıldığı, öğretmen ve öğretmenlik mesleği ile ilgili farkındalığın oluştuğu güzel bir gündür.                      İnsanoğlu var olduğu günden beri onun eğitimi de en az fiziksel varlığı kadar önemli ve değerli kabul edilmiştir. İnsan, içinde doğup büyüdüğü aile ortamında temel bilgileri aldıktan sonra daha donanımlı hale gelmesi için bir terbiyeciye, eğiticiye, öğreticiye yani öğretmene muhtaçtır. İnsan, öğretmen sayesinde ancak ahlakı, maneviyatı, bilgiyi beceriyi, medeniyeti öğrenebilir.

Kültürün ve medeniyetin temelini eğitim öğretim oluşturur ve onun yapıcısı da öğretmendir. Kültür ve medeniyet seviyesini yükseltmiş milletlerin en temel ölçüsü öğretmen ve eğitime verdiği değer ile anlaşılmaktadır. Yarınların daha aydınlık olması, muasır medeniyetin üstüne çıkma hızımız eğitime ve öğretmene verdiğimiz değer oranında olacaktır. Bunu başarmak için fedakârca çalışan öğretmenlerimize saygı ve şükranlarımı arz ediyorum.

Yüce Kitabımız Kuran “Oku!” emiri ile başlamıştır. Yine “Hiç bilenler ile bilmeyenler bir olur mu?” ayetini bilmeyenimiz nerede ise yok gibidir. İnsanlığın en kıymetli öğretmeni olan Sevgili Peygamberimiz “İlim Çin’de dahi olsa onu alınız.” “İlim öğrenmek, kadın-erkek her Müslümana farzdır.” Sözleri öğrenmenin ve öğretmenin değerini ifade etmektedir. Bütün bu büyük hakikatlerin insana aktarılması işini üstlenen ideal insandır öğretmen. Bundan dolayıdır ki biz öğretmenler, üzerimizdeki ağır sorumluluğun bilinci ile hareket etmeli, mesleğimizi en güzel bir şekilde yerine getirmeye gayret etmeliyiz.

Öğretmen çok iyi bilir ki, sevgi olmadan bu mesleğin ideal bir şekilde yapılması mümkün değildir. Öğretmenlerini sevme oranına göre çocuklarımız eğitim öğretimde başarı göstermektedir. Kalbimizde öğrencilerimize duyduğumuz sevgi, onların eğitim öğretim bakımından gelişmesini, kişiliklerinin oluşumunu sağlayan en temel şeydir. Kısaca sevgi öğretmenlik mesleğinin özüdür.

Öğretmen, öğrencilerine ve bütün topluma aydınlanmada liderlik yapma misyonunun sahibidir. Bu nedenle sürekli kendini geliştirmeli, yenilikleri yakından takip etmeli, mesleğinin onurunu ve şerefini her zaman korumalıdır. Bizim her halimiz saygınlığımızı arttırmalıdır.

Devletimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vecizeleri ile sözlerimi tamamlamak istiyorum.

“Dünyanın her tarafında öğretmenler insan topluluğunun en özverili ve saygıdeğer unsurlarıdır.”

Öğretmenler; Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakâr öğretmen ve eğitimcilerini, sizler yetiştireceksiniz ve yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır…”

Bu duygu ve düşünceler ile tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Gününü kutlar, öğretmenlerimize başarı, sağlık ve mutluluklar dilerim.

 Mehmet Rıza KESKİNSOY,  İlçe Milli Eğitim Müdürü                                         ****


BİR KÖY ÖĞRETMENİN ANISI..

Bir gün öğretmenler odasında sınav kâğıtlarını okuyordum. Bir yandan da kız öğrencilerin yanlış olan cevaplarını silip, sınıfı geçecek notu alacak şekilde düzeltiyordum.
Öğretmenler odasına giren bir beyin bu durum dikkatini çekmiş. Neden kız öğrencilerin sınav kâğıtlarını değiştirdiğimi sorduğunda cevabım şu oldu:

'Bu kızlar eğer sınıfta kalacak olurlarsa babaları okuldan alıp 12-13 yaşında evlendirecek. Ama sınıflarını geçerlerse evlilik yaşları en az 15-16 olacak. Hem en tembel öğrenci bile derste mutlaka bir şeyler öğrenir.’'

Yarım saat kadar sonra okul müdürümüz beni yanına çağırdı.
Öğretmenler odasında ne yaptığımı sordu.
Sınav kâğıtlarını okuduğumu söyleyince müdür:
‘'Peki bir bey gelmiş yanına ona ne söyledin?’'
diye sordu.
Öğretmen Okulundan yeni mezun olmuştum. İdealist bir yapıya sahiptim. Gençliğin verdiği güçle kızgın bir şekilde
‘'Size beni mi şikâyet etti o bey?’'
deyince, müdür; o beyin müfettiş olduğunu yanına gelip kendisine:

‘'Müdür bey benim sizi teftiş etmeme gerek yok sizin zehir gibi gencecik öğretmenleriniz var kendisine teşekkürlerimi iletin’'

Alıntıdır

https://youtu.be/dpLfSg7G1z0

Gerçek Dostlar  ⚠️                                                                                                           İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/                                                 24  Kasım 2020 Antalya-Türkiye


21 Kasım 2020 Cumartesi

KAR TANELERİ

                                              





Merhaba Gönül Dostlarım,

“Kar, kış deyince aklınıza ne geliyor?” diye sorulduğunda, “Soğuk hava, kalın giyecekler, grip, zorlaşan ulaşım, kızak, kardan adam, doğalgaz...” diye başlıyoruz saymaya. Yüreğimizde birazcık da sevgi varsa listemize evsiz barksızları, maddi sorunları olanları, yolu olmayan köyleri, sokak hayvanlarını ekliyor, empati kurmaya çalışıyoruz. Çevremde konuşulanları ve haberleri dinlediğimde anladım ki bütün bu saydıklarımızı toparlayıp pozitifleri terazinin bir kefesine, negatifleri diğerine yerleştirdiğimizde yaşanan zorluklardan dolayı kışa ait negatifler kefesi ağır olarak algılanıyor. Kış hiç de takvim yapraklarındaki kadar sevimli gelmiyor. Sabırsızlıkla bekleniyor gidişi.       İbrahim Birol

Geçenlerde ;
Çayın altını kapattım. Artık yatacaktım. Kapı çaldı, saat neredeyse gece yarısı. Bizim apartmanın yanındaki eski tek katlı evdeki Fatma abla gelmiş... Almış iki çocuğunu da yanına, çıkmış gelmiş bizim kapıya... Görünce hemen atıldım öne, buyur abla bir şey mi oldu söyle..? Dedi ki: ‘’İzin verirseniz bir yarım saat sizde oturabilir miyiz? Buyur ettik içeri. Salon tarafına, geçince çocuklar yapışmaz mı evdeki kalorifer peteklerine... Eşimde şaşırdı ama çocukların yanakları kıpkırmızı. Anladım bu masumlar üşümüşler. Eşime göz kırptım, diğer odaya geç der gibi yaptım. Hayırdır Fatma abla anlat bana. ‘’Çok hasta oldum. Bir haftadır çalışamadım. Bu kış odun kömür de alamadım. Düşündüm, bu sene de elektrikli soba ile ısınalım. Ama hasta olunca para da kazanamayınca kesilmiş bugün elektrik. Hava da çok soğuk battaniye altında titredik. Ne yapacağımızı bilemedik. Geçen hafta sen eşinle sokakta şeker falan vermiştiniz benim çocuklara. Ben gördüm onu camdan bakarken, merhametlidirler diye düşündüm... Başka yere gitmeye çekindim, size geleyim dedim. İzin verin biraz ısınsın çocuklar sonra giderim’’...
Fatma ablamızın eşi yok. Temizlik yapıyor, çevremizdeki apartmanlarda merdiven yıkıyor. Gözü tok, kimseye el açmak yok. Eee tabii ev kira, iki çocukta okuyor okulda. Kolay değil yetmemiş, iki masum soğukta titremiş. O anlattı, benim içim yandı. Çok uzatmasın dedim hemen eşime seslendim. Sofra kuralım size dedim. Nasılsa yarın pazar bize iş de yok, evde çocuğumuzda yok. Eşim çıktı gece açık fırından sıcak ekmek almış. Bir de birkaç bir şey. Kurduk sofrayı, doyurduk pembe yanaklı çocukları. O küçük çocuklar, öyle yediler ki neredeyse benim kadar. Ya tatlı geldi, ya da aç kalmışlar belli. Mutfakta eşim dedi ki: "5 yıl önce misafirlik çarşaf yorgan niye aldım?"... Kim gelecek , kim bizde geceleyecek? Kısmet işte. Bereket geldi evimize. İki kardeş yan yana, annesi de uyudu karşılarında... Ben neredeyse sabaha kadar onları seyrettim uzaktan... Bir ara dalmışım, annemi gördüm rüyamda , eve geldi, güldü ve gitti. Bir kaç saniye idi hepsi... Uyanınca ağladım, kucağımdaki battaniyeye sarıldım. Sabah ki kahvaltıyı, sonra gün içinde yaptıklarımızı yazmayacağım size... O kadarı da sır kalsın bende... Ama sonucu bilin... Fatma abla mutlu, yuvası kurtuldu. Şimdi evi sıcacık, bir şeyler yaptık işte 10-15arkadaş ile birazcık... Komşulara da çaktırmadık... Kimseyi de utandırmadık...
Ama şimdi yazınca bunları, içim yine yandı... Ya uyusaydık ya da evde olmasaydık ve kapıyı eşim açmasaydı…? 😢
Soğuk geceler ve günler geçiriyoruz...
Ve bence merhamet , acımak değil, acıtmamaktır...
Düşünekalın...
İktibas
https://youtu.be/sti4kovVJO8

Günün Sözü : " Kar taneleri gibi yaşıyoruz şu sıra, birbirimize değmeden ayrı ayrı eriyerek."

Gerçek Dostlar  ⚠️                                                                                                           İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/ - Google'da Ara                                    21  Kasım 2020 Antalya-Türkiye