30 Eylül 2020 Çarşamba

HAYAT PAYLAŞINCA GÜZEL


 







Merhaba Gönül Dostlarım,

Hayatı paylaşmak nedir sizce?


Ekmeği, suyu, sevgiyi, hüznü, sevinci, hastalığı, sağlığı, parayı, malı, mülkü, evlatları vs. bunlar mıdır?

Gerektiğinde ölümü göze almak mıdır, hayatı paylaşmak? İki tartışmada "elin oğlu" "elin kızı" olmuyor mu karşınızdaki?

Hani hayatı paylaşacaktık ne oldu? En ufak bocalama da "hayatımm" diye seslendiğimiz insan bitti mi?

Biz insanlar hep kendimizi düşünürüz; aman ben iyi olayım, benim karnım doysun, ben mutlu olayım gibi...                                                                                                             Oysa ki, hayat paylaşınca güzel.

Hep ben odak noktası olmamalı. Rızkı veren Allahü Teâlâ'dır. Üç günlük dünya kefenin cebi yok, geç kalmadık yaşıyorsak. Yalnızca kendimizi düşünmemeliyiz. Elimizden geleni yapmalıyız, bugün varız yarın yokuz bu hayat felsefesiyle yaşamalıyız. düşünmeliyiz, bencil olmamalıyız. Zenginlik sadece paranın olması değil ki...Kimi insanlar var, parasını kendine yer, başkasını düşünmez. Kimi insanda vardır; fakirdir gönlü zengindir, olduğu kadarını paylaşır. Şu üç günlük dünyada paylaşmamak niye? Neden hep kendimizi düşünüyoruz ki...Oysa paylaşsak elimizden geldiği kadar, dünya neden bu halde olsun ki.

Paylaşmak sadece maddi olarak değil, manevi olarak ta paylaşmayı bilmeliyiz. Acıyı, sevinci, hüznü de paylaşmak gerek. Unutmayın arkadaşlar dertler sıkıntılar paylaştıkça azalır. Birbirimizi sevelim, birbirimize yardımcı olalım ki, Rabbim bizden razı olsun. Şu yalan dünya için değmez, sonsuz ebedi dünya varken...

Alıntı: kizlersoruyor.com

****

Hayat paylaşınca güzel 🙂
Köyün birinde fakir bir çiftçi yaşarmış. Tarlası sadece kendisini beslemeye yetiyormuş. Her gün Allah’ın ona bolluk ve zenginlik vermesi için dua ediyormuş. Allah’a birde yol gösteriyormuş :
Bak Allahım ,yarın gidip şu ağacın altını kazacağım. Neden oraya geceden bir hazine koymuyorsun ? Bende sabah bulurum. Söz veriyorum , yarısını ülkenin en fakirleriyle paylaşacağım.
Bir gün köye arkası altın yüklü bir at arabası gelmiş. Parıldayan altın yığınının tepesinde altından bir kral oturuyormuş. Her yanı parlıyormuş.
Çiftçi, ”sonunda dualarım kabul oldu. Allah bu bir araba dolusu altını bana göndermiş olmalı” diye düşünmüş.
Ve at arabası gerçekten onun önünde durmuş. Ama kral ona altın vermek yerine açık elini uzatmış ve “Bana verecek neyin var?” diye sormuş.
Çiftçi çok şaşırmış. Neden ona bir şey versinmiş ki? Söylene söylene elini taşıdığı ağır pirinç çuvalına daldırarak krala tek bir pirinç tanesi uzatmış. Kral da ona teşekkür ederek yoluna devam etmiş.
Kralın gidişinden sonra çiftçi eve dönmüş ve kendine öğle yemeği hazırlamak için bir avuç pirinç almış. Ve avucundaki beyaz pirinç tanelerinin arasında tek bir altın pirinç tanesi olduğunu görmüş. Çiftçi bir pirinç çuvalına birde altın pirinç tanesine bakmış ve ne kadar az verip karşılığında ne kadar az aldığını görerek ağlamış.
MESAJ : Dünya bolluk doludur ve bu bolluk paylaşmakla artar. Paylaşmaz ve biriktirirsen enerjinin içeri girmesini de engellersin. Esirgeme, elindeki bolluğu, fırsatları, zamanını, ekmeğini paylaş.
Hiçbir karşılık beklemeden paylaşmak, hayata ”teşekkürler” demenin harika bir yoludur ve gerçek anlamda şükran duymanızı sağlar.
Alıntı :J.M. Liberman’ ın Masal Terapi kitabında

https://youtu.be/qqW29e-kRMM

https://youtu.be/lFcmH9yno4Q

Günün Sözü: " Paylaşılacak dostlarınız yoksa iyi şeylere sahip olmanın bir zevki de yoktur. " Seneca




28 Eylül 2020 Pazartesi

KİTAPLARIN DİLİNDEN ANLAMAK

Görüntünün olası içeriği: gece




















Merhaba Gönül Dostlarım,

Tüm yazarların, hatta tüm romanların üslupları birbirlerinden belli noktalarda ayrıldığı için, bu yazıda sunduğumuz açıklamaları her örneğe uygulanacak kesin doğrular olarak değil, yol gösterici basit açıklamalar olarak okumanız çok daha faydalı olacaktır. 

Burada verilen bilgiler, istisnaları bulunan “genellemelerden” ibarettir.
 
Aynı şekilde, bir eserde yalnızca tek bir üslup kullanılması gibi bir kaide olmadığından, verdiğimiz örnekler de yalnızca seçilen bölümlerin üslubunu ifade eder. Bunlar, tüm roman ile ilgili bir yorum olarak okunmamalıdır.   

Kolay ve rahat okunabilme amacı dışında, bu üslubu kullanan yazarlar, romanında anlattığı hikayenin veya vermeye çalıştığı mesajın herkes tarafından anlaşılabilmesine de dikkat eder, yoğun ve süslü bir dilin metnin önüne geçmesine engel olmaya çalışırlar.
 
Bu sebeple, özellikle toplumsal mesajlar vermek amacıyla yazılan romanlar çoğu zaman bu üslubu kullanır. Aynı şekilde, asıl önemli olanın anlatılan hikaye olduğu macera romanları gibi türlerde de, akıcı, sürükleyici bir üslup yaygın olarak tercih edilir.

Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Huzur romanı, yoğun ve edebi bir dil kullanımına verilebilecek en iyi örneklerden bir tanesidir. 

'' Kitapların dilinden anlamak, onlarla içli dışlı olmaya bağlıdır'' 

Alıntı : edebiyat.k12.org.tr

****                                                                                                        Bu yazı “Kitap okuyorum ama karakterleri ve içeriği sürekli unutuyorum” diyen kişiler için bir paylaşımdır..."

Bir defasında hocama dedim ki:
“Bir kitap okudum ama zihnimde kitaptan hiçbir şey kalmadı.”
Bana bir meyve hurma uzattı ve dedi ki:
“Bunu ağzında çiğneyip ye.”
Yedikten sonra sordu:
”Şimdi sen büyüdün mü? ”
Hayır,” dedim.
Dedi ki:
“Büyümedin ama o hurma vücuduna dağıldı; et oldu, kemik oldu, sinir oldu, deri oldu, tırnak oldu, hücre oldu…”
Anladım ki, okuduğum kitap da öyle dağılıyor... Bir kısmı kelime dağarcığını zenginleştiriyor.
Bir kısmı bilgi ve irfanını artırıyor, bir kısmı ahlakını güzelleştiriyor, bir kısmı yazı ve konuşmada üslubuna incelik katıyor, bir kısmı hayata farklı bakmanı sağlıyor, bir kısmı içindeki sevgi-merhameti arttırıyor, bir kısmı özgüvenini arttırıyor, düşünmeni, sorgulamanı tetikliyor, olaylar karşısında nasıl davranman gerektiğini öğretiyor…
Her ne kadar sen bunların farkında olmasan da kitap okumak bir şeye yaramaz, çünkü kitap okumak çok şeye yarar..!
O kadar çok şeye yarar ki neye yaradığını söylemek imkansızdır.
Tamam mı?
Alıntı

Günün Sözü : “İyi dostlar, iyi kitaplar, bir de huzurlu bir vicdan.
İşte ideal hayat...” Mark Twain













27 Eylül 2020 Pazar

ANTALYA 57. ALTIN PORTAKAL

 



Film Festivali








Merhaba Gönül Dostlarım,

57. Antalya Altın Portakal Film Festivali İki Afişle İzleyici Karşısına Çıkacak!



3-10 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek 57. Antalya Altın Portakal Film Festivali, bu yıl iki afiş ile izleyicilerin karşısına çıkıyor. Afişlerin ilkinde başrolde Fatma Girik, diğerinde ise salgın sürecinde, cephesi olmayan bir savaşın kahramanları olan sağlık çalışanları var.

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcekin ev sahipliğinde gerçekleşecek Festival, bu yıl sinemamızda ayrı bir yeri olan, unutulmaz ve benzersiz Fatma Girik’ i afişine taşıyor, bunun yanı sıra festival tarihinde bir ilke imza atarak özel bir afiş ile, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de 2020 Yılının Gerçek Kahramanları olan sağlık çalışanlarını onurlandırıyor.

Festival Altın Portakal Ödülü’nü, büyük risk altında, görülmeyen bir düşmanla özveriyle ve hayatlarını ortaya koyarak mücadele eden sağlık emekçilerine adıyor. Altın Portakal Heykelini büyük bir gurur ile havaya kaldıran genç bir sağlık çalışanının tasvir edildiği illustrasyon afiş çalışması ile tüm sağlık emekçilerine sonsuz teşekkür ediyor ve onlara bu zor dönemde moral vermeyi amaçlıyor.

Fatma Girik, 1965’te düzenlenen ikinci Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Atıf Yılmaz’ın yönettiği “Keşanlı Ali Destanı” filmindeki performansı ile En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü aldı, 1967 yılında “Sürtüğün Kızı” adlı filmiyle bir kez daha aynı ödüle layık görüldü.

Beyazperdede 180’ in üzerinde yapımda rol alan Fatma GirikAtıf Yılmaz ve Memduh Ün başta olmak üzere Metin Erksan, Şerif Gören, Osman Seden, Halit Refiğ ve Ertem Eğilmez gibi usta yönetmenlerle çalışarak Zilha, Şöför Nebahat, Irazca, Kanlı Nigar, Ezo Gelin ve Kadın Hamlet başta olmak üzere, birbirinden farklı performanslara imza attı.

Beyazperdede en son 2005 yılında Tunç Başaran imzalı “Sinema Bir Mucizedir” ile izlediğimiz ve 2000’li yıllarda televizyon dizilerinde karşımıza çıkan sinemamızın yıldızı Fatma Girik, bu kez 57. Antalya Altın Portakal Film Festivali afişiyle sinemaseverlerle buluşacak. 

Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla 3 – 10 Ekim tarihlerinde gerçekleştirilecek 57. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde tüm film gösterimleri açık hava sinemalarında yapılacak.

Alıntı:antalyaff.com


Festival Komitesi Altın Portakal Ödülü’nü, büyük risk altında, görülmeyen bir düşmanla özveriyle ve hayatlarını ortaya koyarak mücadele eden sağlık emekçilerine adıyor. 


24 Eylül 2020 Perşembe

SANAT GÜNEŞİMİZİN 24. ÖLÜM YILDÖNÜMÜ

 









































24. Ölüm yıl dönümünde Sanat Güneşi' mizi 1980 yılında Paris'ten anneciğine gönderdiği bir mektupla analım.

SAĞLIK ÇALIŞANLARI # ÇIĞLIKLARI DUYULSUN DİYE# 4 GÜN SİYAH KURDELE TAKACAKLAR...ÖLÜYORLAR.... BİZ YAŞAYALIM DİYE. Lütfen onlara sahip çıkalım!!!



Merhaba Gönül Dostlarım.
TÜRK Sanat Müziği'nin unutulmaz ismi Zeki Müren, 24'üncü ölüm yıl dönümünde çok sevdiği Muğla'nın Bodrum ilçesinde anılıyor. Müren'in anısına, sanatçının uzun yıllar yaşadığı ve vefatından sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından müzeye dönüştürülen evi bir günlüğüne ücretsiz olarak ziyarete açıldı.

Merhum 'Sanat Güneşi' Zeki Müren'in Bodrum'da ölümünden önce son yıllarını geçirdiği evi, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türk Eğitim Vakfı (TEV) ve Mehmetçik Vakfı arasında imzalanan protokolle 8 Temmuz 2000'de sanat müzesine dönüştürüldü. İki katlı müze, Müren'in 24'üncü ölüm yıl dönümünde hayranlarının akınına uğradı. Sanatçı'nın kişisel eşyalarından, elbiselerine, plaklarına, film arşivine, radyolarına, ödüllerine ve 1976 model klasik otomobiline kadar bir çok eserin bulunduğu eve ziyaret eden hayranları, duygu dolu anlar yaşadı. Ölüm yıldönümünde Sanat Güneşi' nin bir günlüğüne ücretsiz ziyarete açılan müzeye dönüştürülen evini ziyaret edenler çıkışta  DHA muhabirine yaptıkları açıklamada, Müren'e olan hayranlıklarını dile getirdi. merhum Zeki Müren'in fazlasıyla renkli bir yaşam sürmesine rağmen, sade bir evinin olması, kendisi için huzurlu bir ortam yaratmış olmasının dikkatini çektiğini belirtip, "Sanırım o şatafatlı hayatından, kaostan biraz olsun kaçmak için kendisi için dinlenme noktası yaratmış.  Kendisinin çok büyük hayranıyız. Bugün evini gezdiğimiz için çok mutluyuz" 

Mükemmel Türkçesi, muhteşem sesi; sahne hakimiyeti ve nezaketi; sıra dışı tarzı ve yardımseverliğiyle kendisini tüm Türk halkına sevdirmiş saygın ve yeri dolmaz sanatçılarımızdan biriydi Zeki Müren.

Alıntı: hurriyet.com.tr
Mevlam geçmişlerimize rahmetiyle muamele eylesin. Ruhları şad olsun.


https://youtu.be/tBuWbEkX3eQ

https://youtu.be/y4BJtEPF6Tc

ADALET VE EŞİTLİK














SAĞLIK ÇALIŞANLARI # ÇIĞLIKLARI DUYULSUN DİYE# 4 GÜN SİYAH KURDELE TAKACAKLAR...ÖLÜYORLAR.... BİZ YAŞAYALIM DİYE. Lütfen onlara sahip çıkalım!!!





Merhaba Gönül Dostlarım,

Bugün alışılmışın dışında farklı bir yazıyla karşınızdayım,                                                 Son zamanlarda Türkiye' deki medya başlıklarında ve haber kanallarında Adalet ve Eşitlik adına çok sıkça dile getirilen bu iki konuyu izlemekte bu ve buna benzer konuları dinlemekteyiz.                                                                                                                 Türkiye' de bunların başında gelen en önemli adaletsizlik '  Gelir Adaletsizliği'  ilk olarak karşımıza çıkmaktadır, bunun ardından sıralamada küresel bir sorun olan sosyal adaletsizlik yer almaktadır. Toplumsal Cinsiyet adaletsizliği, Eğitimde eşitlik, bunlara daha bir çok örnekler ekleyebiliriz.

****

Hukuk deyince hemen ‘adalet’ kavramı da akla geliyor. Adalet kavramı insanlık tarihi boyunca üzerinde en fazla durulan kavramların başında. Hem ahlaksal hem de politik anlamda insanlığın ulaşabileceği en ideal bir durum olan ‘ Adaleti  ' tanımlamak kolay gibi gözükse de pek o kadar da kolay değil.                                                                        Yalçın Bayer, hurryet.com

****

Adaletli olmak birlik beraberliğin temelini oluşturur. İnsanlar bir aradayken haksızlıklara karşı herkesin eşit ve adil şekilde görülmesi gerektiğini düşünür. Huzura kavuşulması için bunların yapılmış olması gerekir. İşlenmiş suçların ve suçluların cezasız kalmaması toplum tarafından da güzel karşılanır.

Adaletin gözü kördür sözüne de dikkat edilmelidir. Haksız yere cezalandırılmak insanların güvenlerini sarsmaktadır. Adil yönetilen bir toplum daima verim vererek daha uygar hale ulaşırlar. Toplumlar istenilen seviyelere ulaşması için yöneticilerinin adaleti sağlayarak kamuya hizmet etmeleri gerekir. Adalet kişilerin istekleri sonucunda karar aldığında o toplumun yönetimi diktatörlükten farksız olacaktır. Biz adil ve adaletli olduğumuz sürece insanlar tarafından sayılarak saygı kazanıp takdir ediliriz.

Toplumu birbirine bağlayan değerlerin başında adalet ve eşitlik anlayışı gelmekte. İnsanlar haksızlıklar karşısında durduğu zaman adalet arar. Zengin ve fakirin ayrım yapılmaksızın herkesin eşitlik ilkesiyle korunması gerekmektedir. Birlikte yaşayan herkes eşit olmalı. Haksızlık karşısında kimseye ayrımcılık yapılmamalıdır. Birlikte yaşayan insanların huzur, refah, adil yönetim anlayışı içinde yaşamak istemesidir.

Adalet bir kişinin aradığı en doğal haktır. Eşitlik ise kanunlar önünde herkese eşit muamele yapılmasıdır. Soylu ya da halktan birinin de eşit  sayılarak değer görmesidir. Mevki ne olursa olsun haksızlık varsa adalet önünde hesap vermesi istenir. Adaletin olduğu yerde insanlar huzur ve düzen içinde yaşamına devam eder. Eksikliklerini bilir görür öylece hareket eder. Birlik beraberliği oluşturduğu gibi insanın vatanına olan bağlılığını arttırır. Adaleti sağlayan bağımsız mahkemeler olmaktadır. Adaletin terazisi hiçbir zaman şaşmamalıdır. Toplum vicdanını, rahatsız edecek kararların alınması mahkemelere olan güven duygusunun sarsılmasına neden olur.

Adalet ve eşitlik ilkesini benimsemiş ülkeler çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşırlar. Adalete sadece bir kişi değil herkes ihtiyaç duyar.                                                 gokbilgi.com

****  

Bugünkü yazımızı bir hikaye ile kapatalım

Adamın biri müslüman mezarlığına ölü bir köpek gömer. Görenler onu, zamanın Kadısına şikayet ederler. Kadı adamı çağırır ve işin aslını sorar.

Adam:
-"Doğrudur, öyle yaptım, çünkü köpeğin bana vasiyeti böyleydi, onun vasiyetini yerine getirdim." der.
Kadı:
-"Sen bizim aklımızla alay mı ediyorsun efendi?" diye çıkışır.
Adam:
-"Hayır efendim, aynı zamanda Kadıya da 10.000 dirhem vermemi vasiyet etti." der.
Bunu duyan Kadı hemen:
-"Rahmetli köpeğin ölümü bizi ziyâdesiyle üzdü." der.
İnsanlar, kadının değişen bu tavrına hayret ederler.
Kadı onlara der ki:
-"Bu durum sizi hayrete düşürmesin, bu köpeğin geçmişini araştırdım, Ashab-ı Kehf köpeği Kıtmir’in soyundan geldiğini keşfettim."

"Kadıyı satın aldığın gün, adalet ölür.
Adaleti öldürdüğün gün, devlet de ölür."

Fatih Sultan Mehmet.... .


21 Eylül 2020 Pazartesi

BARIŞ SEVGİSİ HİÇ BİTMEDİ



Fotoğraf: Barış Manço oğullarıyla Anıtkabir ziyaretinde...




SAĞLIK ÇALIŞANLARI # ÇIĞLIKLARI DUYULSUN DİYE# 4 GÜN SİYAH KURDELE TAKACAKLAR...ÖLÜYORLAR.... BİZ YAŞAYALIM DİYE.













Merhaba Gönül Dostlarım,

Barış Manço kimdir?

Barış Manço, 2 Ocak 1943 tarihinde, Rikkat ve Hakkı Manço çiftinin dördüncü çocukları olarak Moda’da dünyaya geldi. Annesi Rikkat Hanım, Türk Sanat Müziği sanatçısıydı. Aileden gelen yeteneğiyle özellikle ortaokul öğrenimini aldığı yaşlarda müzikle ilgilenmeye başladı. Lise yılları Galatasaray Lisesi’nde başladı.

Müzik hayatına Galatasaray Lisesi’nde adım atan Barış Manço’nun arkadaşlarıyla birlikte kurduğu ilk grubun adı “Kafadarlar”, ikincisi ise “Harmoniler” di. Daha sonra Şişli Terakki Lisesi’ne geçiş yaptı.

Lise yılları bittiğinde Belçika Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi’nde 1963- 1971 yılları arasında resim, grafik ve iç mimari eğitimi aldı. Belçika’da “Lemistgrees” adında, Amerikalı, Belçikalı, İtalyan, Kuzey Afrikalı, İngiliz müzisyenlerden oluşan bir grupta yer aldı. “Lemistgrees”le çalışmalarının sürdüğü iki yıl içerisinde Paris Olympia’ da konser verdi. 1966 yılında Paris’te iki 45’lik plak çıkardı.


1970 yılında Türkiye’ye döndüğünde Fuat Güner ve Mazhar Alanson ile birlikte “Kaygısızlar” adlı grubu kurdu. Aranjman şarkılara tepki göstererek Anadolu’dan beslenen pop folk tarzında müzik yapmaya başladı. Onuncu plağı “Dağlar Dağlar” ile büyük bir çıkış yaptı, albüm beş ayda 700 bin adet satışa ulaştı. “Dağlar Dağlar” çalışması, sanatçıya Altın Plak Ödülü’nü de kazandırdı. 1971 yılında Moğollar ile çalıştı. Aynı yıl Kurtalan Ekspres’i kurdu. İlk klibini 1973’te, “Hey Koca Topçu” ya çekti. 1975’te ilk albümü “2023”ü yaptı. 1978'de Lale Manço ile evlendi, Doğukan ve Batıkan adında iki erkek çocuğu oldu.
1980 yılında Altın Orfe’ de “Nick The Chopper” ve “Ben Bir Şarkıyım” adlı Bulgar şarkısı ile de altın madalyalar aldı. Yurtdışında birçok TV programına konuk olarak katıldı, birçok ülkede koserler verdi. 1983 yılında Eurovision Şarkı Yarışması’na “Kazma” adlı şarkısıyla katıldı, ancak elendi.
****
EN BÜYÜK HAYALİ "2023"TÜ

İlk albümüne Cumhuriyetin 100. yılının kutlanacağı "2023" ismini veren Barış Manço, bir röportajında, "Benim birkaç hayalim var: 80 yaşındayken elimde bastonum, belki kolumda Doğukan, onun yardımıyla çıkarım sahneye ve senfoni orkestrasına 2023'ü çaldırmak en büyük ideallerimden birisi." demişti.
****
BARIŞ MANÇO, 1993 yılının mayıs ayında konser vermek için Samsun'a gider 24 mayıs akşamı tüm hazırlıklar tamamlanır konser alanı dolup taşmaya başlar ama ajanslardan gelen haber Manço' yu çok üzer ve Elazığ Bingöl karayolunda 33 askerimiz kalleşce şehit edilmiştir.
Bunu duyan Barış Manço konsere çıkmama kararı alır dönemin belediye başkanı Muzaffer Önder'e durumu izah eder ve sahneye çıkıp Samsun' lulardan özür diler.
Manço bu davranışıyla şehitler için konserini iptal eden ilk sanatçı olur. Samsun bu konser için 100 bin lira harcamıştır Barış Manço bu zararı hemen karşılamak ister belediye başkanına yazdığı çeki uzattığında belediye başkanı Muzaffer Önder'in verdiği cevap Manço' yu duygulandırır: O çekin yeri Mehmetcik Vakfı' dır…
Nurlarda uyu güzel insan…’’Can bedenden çıkmadıkça’’unutmamız mümkün değil seni 💞

Alıntı

Günün Sözü : 'Bir insan ne zaman bahsedilmekten vazgeçilirse o zaman ölmüş sayılır" Barış manço    

https://youtu.be/9brBlOPiIY0

https://youtu.be/RTpyeclPZuU

20 Eylül 2020 Pazar

PAZAR SOHBETLERİ (11)






































SAĞLIK ÇALIŞANLARI # ÇIĞLIKLARI DUYULSUN DİYE# 4 GÜN SİYAH KURDELE TAKACAKLAR...ÖLÜYORLAR.... BİZ YAŞAYALIM DİYE.



Merhaba Gönül Dostlarım,

Neden eski olanlar daha güzel eski zamanlar daha güzel ? yeşilçam filmleri , aşklar , insanlar , çocukluğumuz , saflığımız her şey eskilerde kaldı. eski kitaplar eski hatıralar hep ne varsa eskiler de eski zamanlarda var? siz eski zamanlarda neyi seviyordunuz en çok?

Nasıldık Eskiden, Nasıl Bu Hale Geldik???
Daha mı Vicdanlıydık ?
Daha mı Merhametli ?
Komşuyduk Birbirimize Din, Dil, Irk Gözetmeden...
Araya Nifak Tohumları Ekenler Utansın,
Bizi bölmeye Çalışanlar Utansın...
Hiç Kimse Aç Yatmazdı Geceleri...
Hep Bana Yoktu...
Paylaşırdık Ekmeğimizi, Sevincimizi, Kederimizi...
Biz Çok İyiydik Eskiden..

****
Ne güzel zamanlardı.
Radyolarda kadife sesli sanatçılar
Emel Sayın' lar Samime Senay' lar.
Bir ilkbahar sabahı güneşle uyanırdık .
Benzemez kimse sana derdi Müzeyyen
45 lik plaklarda.
Yıldırım Gürses hayattaydı.
Leylaklar dökülüp güller ağlardı .
Ahmet Özhan' ın temiz yüzü aydınlatırdı televizyonları
"Çok yakarmış Güneşin solgunu
Tanrım bu sonbahar vurgunu" ..
Erol Evgin fiyakalı
Ajda Pekkan havalıydı .
Nükhet Duru rastık çeker,
Nilüfer Seni beklerim öptüğüm yerde derdi.
Sevgiler ölümsüz, aşklar ömürlük
aşıklar vefalıydı
Fikrimin ince gülü
Kalbimin şen bülbülü
şarkısını söylerdi sevdalılar birbirine.
Şimdi nerde o aşklar nerde vefayı anlatan şarkılar.
Zeki Müren dinleyen hangi sevgili terkeder.
Böyle bir kara sevda kara toprakta biter.
Alıntı: İnan Durak Taş

https://youtu.be/9sZ56IbanZ4

Günün Sözü :