30 Eylül 2017 Cumartesi

SON BAHAR HÜZNÜ...


İlgili resim


Merhaba Gönül Dostlarım,

Sonbahar gelince neden hüzünleniriz?
Havaların kapalı ve bulutlu olması, güneş ışığının da bulutlardan dolayı yumuşak olarak yer yüzüne inmesine neden olur. Bu sebeple yaz mevsiminde alıştığımız renkler, yerini sonbahar renklerine bırakmaya başlar. Çevremizde bir anda oluşmaya başlayan sonbahar renkleri ile beraber ister istemez bir çok insanda, sakinlik ve dinginlik durumu gözlemlenmeye başlar.

" Kısa süreli hazırlık aşaması ile rahat rahat dışarı çıktığımız yaz günlerinin aksine, rüzgarlı ve yağmurlu olma olasılığı yüksek sonbahar günlerinde dışarı çıkmamız daha zahmetli olur. Yaz aylarında neredeyse hissedemeyeceğimiz kadar hafif olan kıyafetler, yerini mont, botlar ve belki de şemsiyeye bırakır. Hem sonbahar renklerinin etkisi, hem de dışarı çıkmanın daha zahmetli bir hal alması bizi dışarı çıkmamaya zorlayabilir.

hareketli sonbahar resimleri ile ilgili görsel sonucuBir çok insanın ‘sonbahar’ mevsimini diğer mevsimlere oranla daha fazla sevdiğini duymuşsunuzdur. Sakinlikle beraber duygusal düşüncelere kapılan insanlar, kendilerini daha fazla tanımaya fırsat buldukları bu mevsimi daha fazla severler. İnsanlar bu mevsimde kendilerine daha fazla zaman ayırmasından olsa gerek kendi iç dünyalarında gezinme fırsatı bulabilirler.
Bir çok göç eden kuşlarla beraber, sokak hayvanları da havanın soğuması ile birlikte kapalı alanları tercih etmeye başlar. İlkbahar ve yaz mevsiminde duymaya alıştığımız seslerin, yerini rüzgarlara bırakması değişimi iyice fark etmemizi sağlar."

Alıntı : mynet.com
Önce Kendinizi Sevin  sonra da Sevdiklerinizin ve sahip olduklarınızın değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun... En iyi dileklerimle. Esen kalın... 


sonbahar hüznü ile ilgili görsel sonucu  HAZAN  MEVSİMİ                                                                     
“Ömrümüzün son demi, sonbaharıdır artık'' dizeleriyle başlayan ve yıllarca dillerden düşmeyen hüzünlü şarkıda olduğu gibi, güftelerin ve bestelerin  ilham kaynağı olan sonbahar, yerini çetin kış koşullarına bırakmaya başlarken, herkesi farklı duygulara sürüklüyor. Yeşilin sarıya dönüştüğü, doğanın içine kapandığı, kuru yaprakların ''biten bir ömrü'' simgelercesine dalından koptuğu sonbahar mevsimi, şu günlerde doğada gezinti yapan herkese görsel bir şölen sunar.Yeşilin her tonunu görmek mümkün, diğer renkleri söylemiyorum bile.. Ama en çok hüzün rengi’’ sarı’’ ve tonları hakim şuan doğada. Tamda bu günlerde bir doğa gezisi yapmanızı öneririm. Havaların soğumasını ve kış gelmesini kimse istemese de serinleten  sıcaklardan sonra, rahat bir nefes aldıran sonbaharı seviyorum şahsen. Doğanın suskunlaştığı, rüzgârın sesinin ıslık gibi duyulduğu, kuruyan yaprakların etrafa savrulduğu sonbaharda, dalından düşen her yaprak kimine göre bir ''son'' olarak görülüp acı verirken, kimine göre, düşen her yaprağın yerine yenisi yeşereceğinden ''sonun başlangıcı'' olarak değerlendirilebiliyor. Ben, hep yeni başlangıçları severim Yeniden doğuş doğanın en büyük devrimidir bence.

Psikologlar sonbaharın insanlar üzerindeki olumsuz etkilerinden  sıkça bahsederler. Ben çoğu zaman yaşamın içinde başkalarının,yada iş yaşantımızda işimizin getirdiği stresleri ve beraberinde getirdiği depresif durumları üzerimizde taşımak zorunda olmadığımızı düşünüyorum. Sonbahar ne kadar hüzün renklerine de hakim olsa  da hayatta yakalanacak o kadar çok mutluluklar var ki..
Doğanın bir parçası olarak yaşamamızı devam ettirdiğimiz sürece doğa bize mutsuz olmamız için hiçbir sebep yaratmaz. Tüm mutsuzluklar ve ön yargılar içimizdedir. Tabii ki doğanın bir parçası olarak yaşamaya devam ettiğimiz sürece. Bakın bir psikolog konuyu nasıl dile getirmiş. ''Bir birey spor yapıp, sevdiği dostlarını arayıp onlarla görüşüyorsa, yalnızlık anlarının tadını çıkarıyorsa, insanları değiştirmekten vazgeçip, kendi farkındalığıyla yaşıyorsa, akşam yatağına yattığında ne düşünür?  Elbette şunu der: Mutluyum, bugün güzel bir gündü.’’ Bende bu görüşe katılıyorum.
persephone ile ilgili görsel sonucu
Merak ettiğim için geçmiş çağlarda ve mitolojide sonbahar olgusunun nereden kaynaklandığını araştırmıştım.
Biraz yunan mitolojisine bakalım..

Demeter , Yunan mitolojisinde tarımın , bereketin , mevsimlerin ve anne sevgisinin tanrıçasıdır . Tanrılar tanrısı Zeus'un dördüncü evliliğini onunla yaptığı söylenir . Bu evlilikten de Demeter' in en bilinen çocuğu , yeryüzü ecesi Persephone doğmuştur . Bir gun Persephone arkadaşları ile tarlada çicek toplarken toprak birden ikiye ayrılır ve yeraltı tanrısı Hades , yeryüzüne çıkar . Aşık olduğu  Persephone'un yeraltına kaçırır .

İnanışa göre ölüler ülkesinde bir şey  yiyen bir daha oradan çıkamaz , Persephone' de hevesine yenik düşer ve bir nar tanesi yer . Demeter kızını  aramak için yollara düşer ancak onu hiç bir yerde bulamaz . Üzüntüsü öyle büyük olur ki, hayata küser . Ekinler kurur, açlık başlar ve dünyanın dengesi bozulur . Bir süre sonra Zeus’ dan yardım ister. Demeter’ in mevsimlerin döngüsünden sorumlu olduğunu bilen Zeus, araya girerek Hades’ i  uzlaşmaya ikna eder.
Bu durumda Persephone’ nin yılın üçte ikisini yani çicek açma ve meyve zamanını, annesi Demeter’ in, geri kalan üçte birini, yani kışı Hades’ in yanında geçir­mesini kararlaştırır. Böylelikle toprağa ye­niden bereket gelir. Persephone her yeryüzüne çıktığın da , yeryüzüne bahar gelir . Demeter ve kızının ayrıldığı  sonbahar aylarında ise doğa tekrar içine kapanır , verim düşer .
İşte hikaye böyle…
Bu hafta ki yazımda da sizi biraz olsun hayata başka yönlerden baktırmaya çalışıp, günlük streslerden uzaklaştırmak istedim. Mevsim ne olursa olsun neşeniz hep daim olsun..
SAYGIYLA KALIN                                                                                      
ŞAPKALI ADAM


https://youtu.be/IgNrFMXAJDA

ömrümüzün son demi ayşen birgör ile ilgili video

Günün Sözü :

sonbahar sözleri ile ilgili görsel sonucu

İbrahim Birol,  http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
30 Eylül 2017, Antalya

29 Eylül 2017 Cuma

EYLÜL EDEBİYATI



instegram  sonbahar resimleri ile ilgili görsel sonucu




























Merhaba Gönül Dostlarım,

Sonbahar ve Eylül ayı ile ilgili yazılarımı Ağustos ayı sonu itibariyle sizlerle paylaşmıştık.  Okuyucularım hatırlayacaktır " Hazan Mevsimi" başlıklı yazımın başlık resmi Pinterest' e pek çok görüntü ve beğeni toplamış ve toplamağa hala  devam etmekte.
Her ne kadar bu yazım Eylül ayının sonuna kalmış olsa da Sonbahar bütün ihtişamı ile kendini sürdürmekte.
Yazımıza Ümit Yaşar Oğuzcan ve Yahya Kemal Beyatlı' nın Eylül ayı ile ilgili şiirlerinden alınmış  dizelerle  ile başlıyoruz günümüze.
Yazısını bizlerle paylaştığı için Sosyolog Ayşegül Aldemir  hanıma sonsuz teşekkürlerimizi ve saygılarımızı yolluyoruz
Güneşin yaz tazesi ışıklarının yerini kış kaçkını ışınlara bırakma sürecidir sonbahar. doğanın içinde kalan son enerji kırıntılarını alevden bir katmanla üstüne çekip ...
Sonbahar bir şiir okuma mevsimi değildir, yazılmış şiirleri anlama ve onların içindeki sırların anlamına erme zamanıdır. sonbahar, trenlerle yolculuk ederken, pencereden akıp giden ağaçlara bakıp zamanın ne kadar hızlı geçtiğini anlamanın tadıdır.. sonbahar renkli yaz düşlerinin, açık pencereden içeri sızan seslerini dinlemektir..,
Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi, Her Mevsimin kendine özgü  bir güzelliği vardır, yeter ki bizler onu hissedebilelim ve keyfini çıkarabilelim...
Önce Kendinizi Sevin  sonra da Sevdiklerinizin ve sahip olduklarınızın değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun... En iyi dileklerimle. Esen kalın... 

İbrahim Birol


****
Edebiyat

En Lirik Mevsimdir Sonbahar


Bir eylüldü başlayan içimde
Ağaçlar dökmüştü yapraklarını
Çimenler sararmıştı
Rengi solmuştu tüm çiçeklerin
Gökyüzünü kara bulutlar sarmıştı
         Katar Katar  gidiyordu kuşlar uzaklara
Deli deli esiyordu rüzgar
Dağılmıştı yazdan kalan ne varsa
Yaşanmamış bir mevsim gibiydi bahar
Ümit Yaşar Oğuzcan


En Lirik Mevsimdir Sonbahar
Eylül başladı. Eylül başladığı gün anladık ki, o sıcak ve güneşli yaz artık bitti. Eylül ayının gelişiyle anladık ki, yaprakları sarartan, biraz lirik biraz melankolik mevsim olan sonbahar başladı. Günler kısalmaya başladı. Hava bir nebze olsun daha erken kararıyor. Karpuz ve kavunun da eski tadı kalmadı. Hırka giymeye başladık. Akşamlar daha bir serin artık. Güneş, tam kararında ısıtıyor. Deniz, bir başka ışıldıyor. Gökyüzü, gök mavi. Karşı kıyılar izleniyor rıhtımdan. Yunus balıkları geçiyor sahilden. Kahve, yazdan çok sonbahara yakışıyor. Çayı artık hararetimizi alsın diye değil, ısınmak için içiyoruz. Naif ve hüzünlü sonbaharı bir hayli seviyoruz


 
 Eylül Edebiyatı

Dört mevsimi yaşayan nadir coğrafyalardan birindeyiz. Türk edebiyatında, neredeyse her mevsim ve her ay ile ilgili bir şiir mutlaka bulursunuz. Ancak Eylül başkadır. Tüm edebiyat tarihi içinde şiirlerin çoğu Eylüle yazılmıştır, mevsimlerdense sonbahara… Diyebiliriz ki, edebiyat tarihimiz içinde “Eylül Edebiyatı” olarak adlandırabileceğimiz özel bir saha bile oluşmuştur.



                                                         Günler kısaldı. Kanlıca’ nın ihtiyarları
                                                         Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları.
                                                         Yalnız bu semti sevmek için ömrümüz kısa.
                                                         Yazlar yavaşça bitmese, günler kısalmasa.
Yahya Kemal Beyatlı

En Lirik Mevsimdir SonbaharEylül ayı ve sonbaharın insanı dinginleştiren bir aroması var şüphesiz. Sonbahar, bir mevsimden çok daha fazla bir şeydir aslında. Biraz felsefiktir sonbahar, varlığımıza ve hayata dair düşüncelere daldırır bizi. Sararıp dalından kopan yapraklar da, göç eden kuşlar da bir şeyler anlatır bize. Her sonbahar, bizi kainata hayran bırakacak kadar güzeldir

Sonbahar Depresyonu Tetikler Mi?

Sonbahar, zaman zaman mevsimsel depresyonlara da yol açmaktadır. Bunun sebebi, sonbaharın bazı karakteristik özelliklerinin depresyonla benzerlik göstermesidir. Yazın sona ermesi, tatil sonrası insanların yoğun iş temposuna geri dönmesi, doğadaki değişimler, yaprakların sararıp solması, yağmurların başlamasıyla gökyüzünün kimi zaman gri bulutlarla kaplanması gibi pek çok durum kişilerdeki depresyon potansiyelini tetikleyebilmektedir.
Sonbaharın gelmesiyle, eğer buna benzer bir depresif durum yaşıyorsanız uykunuzu düzenleyin, kafeini azaltın, ılık banyolar yapmayı tercih edin. Nihayetinde sonbahar da tıpkı yaz gibi geçecek. Bu hüzünbaz mevsimin keyfini çıkarın.
Mutlu ve bereketli bir hafta sonu dilerim.






www.d
ailymotion.com/video/xd5r27
2 May 2010

Günün Sözü :

" Unutmayın ki, Sizin beğenmediğiniz hayatınız, bir başkasının hayali olabilir." Anonim



İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
29 Eylül 2017, Antalya




28 Eylül 2017 Perşembe

KAYGI BULAŞICIDIR...




Merhaba Gönül Dostlarım,

İstanbul' un eğlence mekanlarını tanıtım yazılarımıza biraz ara verelim, cümlesini bitirmeden evvel mekanların tanıtımı sonunda yazılarıma  okuyucular tarafından çok sayıda  görüntüleme ve beğeniler aldım, sanırım bu unutulmaz mekanlarda dostlarla bir arada olmayı  hoş sohbeti, birlikte eğlenmeyi, vakit geçirmeyi, anıları tazelemeyi ve coşkuyu biraz özlemiş gibiyiz.
İstanbul' da oturan dostlarımın adı geçen mekanlara gidebilmeleri, diğer taşra ve Anadolu'da ikamet eden dostlarıma oranla çok daha kolay olsa gerek. Hoş gerçi yazılarda adı geçen mekanların çoğunun şubeleri Anadolu' nun bir çok şehrinde açılmış fakat hiç biri İstanbul' daki orijinal  mekanlarının  havasını veremez.
Tüm yazılarıma Gösterdiğiniz ilgileriniz için sonsuz teşekkürler .
Bir başka bu ve benzer  yazılarımda tekrar birlikte olmayı ümit ediyor, sağlık ve mutluluklar diliyorum...

Biz bugün yine eğitici ve öğretici yazılarımıza devam edelim. Bu yazımızda sizlerle Kaygı, Kaygılarımız ve Tasalarımızla ile ilgili konuyu paylaşacağım.

.Baştan Kaygı nedir?  bir bakalım
Kaygı Nedir ve Üstesinden Nasıl Gelinir" Güçlü bir istek ya da dürtünün amacına ulaşamayacak gibi gözüktüğü durumlarda beliren tedirgin edici bir duygu."

"Üzüntü, endişe duyulan düşünce, tasa "
Aşırı Kaygı ve Tasa  uzmanlara göre bir hastalık sayılıyor.

  Sosyolog Ayşegül Aldemir' in  konuyla ilgili kısa görüşlerini birlikte okuyalım.
"  Kaygının kaynağı belirsizdir. Kaygının bir nesnesi yoktur. Kaygı, korkuyla karşılaştırıldığında birtakım belirsizlikler ve karışıklıklar taşımaktadır. Anksiyete, korku kadar net değildir. Çoğu zaman bizi kaygılandıran şeyin ne olduğunu bir çırpıda söyleyemeyiz. Sınavlar, yeni bir insanla tanışma, alışık olmadığımız durumlar anksiyeteyi ortaya çıkarmaya yeterlidir.
 Korkularımızın kaynağı daha belirgindir. Korkunun bir nesnesi muhakkak vardır. Mesela karanlıktan korkarız, böcekten korkarız, matematik öğretmenimizden korkarız. Ancak sonuçta korkularımızın sebebini biliriz ve bizi korkutan şeylerin bilincindeyizdir. "

Konumuzla ilgili, iki ayrı yazıyı sizlerle paylaşıyorum, son kararı ve değerlendirmeleri siz değerli dostlarıma bırakıyorum

Önce Kendinizi Sevin  sonra da Sevdiklerinizin ve sahip olduklarınızın değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun... En iyi dileklerimle. Esen kalın... 


Eğitim

Kaygı bulaşıcıdır…

Okuluna uyum sağlayamayan,
korku dolu gözlerle çevreye bakan,
kaygılı ne kadar çocuk varsa,
artlarında içi kaygı dolu o kadar ürkek,
koruyucu ebeveynler vardır.

Sevgili anne baba dostum,
sakinleştir kendini…
Kaygı bulaşıcı bir duygudur biliyor musun?
Senin kaygın ne kadar yüksekse çocuğun o kadar kaygılı olacak.
Bir anne babanın kendine güveni sosyal çevreye güveni çocuğa güç ve güven verir.
Anne baba sürekli kaygıyla yaşıyorsa, çocuğuna her an kötü bir şey olacak düşüncesi ile hareket ediyorsa çocuğuna “Her an kötü bir tehlike olabilir” mesajını verecektir.
Anne-baba olarak yüzün, gözün sözün kaygı saçtıkça, çocuğunun güven duygusu gelişemeyecek, huzursuz gergin çocuğun sürekli sana yapışmaya devam edecektir.

Haydi sakinleştir kendini…
Güven ver yavruna kanatlarını sımsıkı tutma, cesaretle umutla doldur yavrunun yüreğini…
Çünkü bu umuda ve güvene yavrunun ihtiyacı var.
Ve işte bu yüzden önce sen kendi ruhunu umut ve güvenle doldur.
Tekrarla içinden “Yavrum büyüyor ve büyümesine destek olabilirim, ben yanındayım ve bu geçecek yavrumun büyümesi gelişmesi beni mutlu edecek”…
Evet tekrarla içinden yeniden, yeniden ….
Kudret Eren Yavuz


Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, gülümsüyor, yazı
 
 
 Günün Sözü :
 
İlgili resim 
 
28 Eylül 2017, Antalya 


27 Eylül 2017 Çarşamba

İSTANBUL' UN MEYHANE REHBERİ



KÖR AGOP MEYHANESİ RESİM ile ilgili görsel sonucu


Merhaba Gönül Dostlarım,

İstanbul' un eski mekanlarını tanıtmaya devam ediyorum, akşamcılara" Bir Meyhane Rehberi" adı altında eski bir gazete kupürünü yazıma resim başlığı yaptım, yazı başlığına da " İstanbul' un Meyhane Rehberi"  adını verdim,  burada isimlerini tek tek  sayamayacağım onlarca mekan hepsinin bir adının yanısıra birde  ayrı ayrı değişik ve çok ilginç  hikayeleri var. Yazımızın başlık resminde bu mekanların bazılarının isimlerini göre bilmek mümkün.
Kumkapı Mekanları ayrı bir semt ve çok farklı mekanların bulunduğu  Kör Agop' un yanısıra Tiryaki, Kalamar, Historical gibi adlarını burada yazamayacağımız daha bir çok mekanlardan yazımda ancak bunlardan  bir tanesinin adını  ve kısa bir hikayesini sizlerle paylaşmak  istiyorum.

Kumkapı Mekanlarından biri olan Kör Agop' un Meyhanesi.

kör agopun meyhanesi resim ile ilgili görsel sonucuTarihi dokusunu hala koruyan bir mekana daha geldik. 1938 yılında kurulan bu mekan şu güne sağ salim gelebilmiş durumda ve Kumkapı’ nın en gözde meyhaneleri arasında. Ahşap duvarlar, eski tarz masa sandalyeler ortamı tam bir eve dönüştürüyor. Böyle sıcak ve samimi bir ortamda yapılacak sohbetleri siz düşünün.
Şunları not edin ve yemeden dönmeyin; terbiyeli balık çorba, akciğer yahni, sıcak fasulye, topik, balık buğulama, ahtapot ve lakerda.
Bir de canlı fasıl geceleri var. Eğlencenin dibine vurmak istiyorsanız bu mekan ideal.
Önce Kendinizi Sevin  sonra da Sevdiklerinizin ve sahip olduklarınızın değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun... En iyi dileklerimle. Esen kalın... 


Dededen Toruna Kör Agop…

25 Eylül 2017 Pazartesi

AGORA MEYHANESİ HİKAYESİ...






9.

Merhaba Gönül Dostlarım,

Bu yazımda hepimizin bildiği bir şarkının nağmelerinde takılı kalan hüzünlü bir hikayeyi sizlerle paylaşacağım " AGORA MEYHANESİ" Popülitesi 70 li yıllardan başlayıp günümüze kadar süregelen bir şarkı bu, başta şiir şeklinde yazılan daha sonra beste ve güftesi  yapılan bu şarkının hüzünlü ve  bir okadar ilginç hikayesini hep birlikte okuyalım.

" Onur Şenli bir aile dostlarının evine misafir olarak gitmeleriyle başlayan öyküyü, şöyle anlatır: “Babam ‘Bizim oğlan çok güzel şarkı okur’ deyince ben kalkıp Selahattin Pınar’ın ‘Anladım sevmeyeceksin beni sen nazlı çiçek’ diye başlayan Selahattin Pınar’ın hicaz şarkısını okudum. Misafir olduğumuz aile de ortanca kızlarının sesini övdü. O kız da gözlerini benden ayırmadan ‘Seni sevmem de haksız, sevdim demem de haksız / Fakat neden insafsız, simsiyah bakışların’ tangosunu okudu. Kızın şarkıyı okurken bana bakışlarından fena halde çarpıldım. Bu tanışıklığa rağmen çok fazla görüşemedik. Hemen sonra okullar kapanınca onlar bir süreliğine başka bir kente gitti.

4.
O sırada ikimizin de tanıdığı başka bir kız bana aşık olduğunu söyledi. Ben bu teklifi kabul etmedim. Ancak okullar açılıp sevdiğim kız İzmir’e döndüğünde, sanıyorum bu meseleyi öğrenerek benimle görüşmek istemedi. Ona bir mektup yazmaya karar verdim. Şaraba bulaştığım zamanlardı, sarhoş bir şekilde eve geldim ve mektuba, ‘Sana bu satırları bir sonbahar gecesinin felç olmuş köşesinden yazıyorum’ diye başladım. Sonra arkası geldi. Mektup bittiğinde kendi kendime ‘Bu şiir oldu yahu’ dedim.”
"Çok sonraki yıllar şair  Dr. Onur Şenli İstanbul’da bir taksi şoföründen Agora Meyhanesi isimli bir meyhane olduğunu duyar, 2006 yılında bir toplantı sırasında Aysel Gürel’den Balat’ta tarihi bir Agora Meyhanesi olduğunu ancak kapandığını öğrenir. Merak edip hemen oraya gider, Komşulardan anahtarını bularak içeri girer ve içeri girince büyük şaşkınlık yaşar. Çünkü burası şiirinde anlattığım gibi sekiz köşeli bir meyhanedir. Bir köşede bulduğu tabelanın üzerindeyse 1890 yazmaktadır. Onur Şenli, varlığını bilmediği bir meyhaneyi yazmış olmasına çok şaşırır."

Alıntı: Nurten Bengü Aksoy

Önce Kendinizi Sevin  sonra da Sevdiklerinizin ve sahip olduklarınızın değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun... En iyi dileklerimle. Esen kalın... 


" Agora Meyhanesi"
Bilmeyenimiz yoktur bu eseri ;
Ama benim gibi çok ilginç ve hazin hikayesini bilmeyenleriniz de çoktur diye tahmin ediyorum.

2.1890’da bir Rum olan kaptan Asteri , Balat çarşısında bir Meyhane açar.
Meyhanesine de Rumca “meydan” anlamına gelen “Agora” adını koyar.
Meyhane masa yerine kullanılan dev fıçıları ve ucuz şaraplarıyla kısa zamanda ün yapar.
Ama meyhanenin ününü artıran olay ilgisiz bir biçimde İzmir kaynaklıdır.
Aradan zamanlar geçer...
Tarih 1959’dur.

agora meyhanesi resim ile ilgili görsel sonucu Onur Şenli adında bir tıp fakültesi öğrencisi
Komşu kızına aşık olur ama aşkına karşılık bulamaz.
Aşk acısı ona soluğu birçok zaman, İzmir'in
salaş meyhanelerini mekan yapar.
Bir gün bu salaş meyhanelerden birinde içtikten sonra eve gelir Ve bir mektup yazmaya başlar aşkına.
Mektup şöyle başlar:
“Sana bu satırları bir sonbahar gecesinin felç olmuş köşesinden yazıyorum.”
Onur Şenli
, Mektubun ileriki bölümlerinde fakına varır ki aslında bir mektup değil bir şiir yazmaktadır
. Şiirine de şu adı koyar:
Gece, Şarap ve Aşk
Onur, şiiri yayımlatmak için fakültenin dergisine gönderir
,Şiiri kabul edilir.
Şiir dergide tam basılmak üzereyken,
Ege Expres gazetesinin kültür-sanat editörü tarafından görülür. Editör şiiri yayınlar ama adını değiştirerek.
Şiirin adı olur "Agora Meyhanesi."
Şiir o kadar sevilir ki, dillere pelesenk olur.
Hatıra defterlerinde yer alır,
Sevgililerin kulaklarına fısıldanır.
Şarkısı yapılır,
Şarkıyı neredeyse ünlü olup da söylemeyen sanatçı kalmaz. Müzeyyen Senar, Zeki Müren, Gönül Yazar, Behiye Aksoy sadece bunlardan birkaçıdır.

agora meyhanesi resim ile ilgili görsel sonucu
Şarkıyı dinleyenler İzmir’deki
Agora’dan habersiz Balat’ta ki Agora Meyhanesi’ne akın ederler.
Çünkü şarkıdaki Agora Meyhanesi’ nin burası olduğunu düşünmektedirler.
Haliyle geceleri burası hınca hınç dolmaya başlar.
Öyle popüler bir mekan olur ki tam 286 Türk Filmi’nin
Meyhane bölümleri burada çekilir.
Yani ucuz şarapların satıldığı meyhane
Türkan Şoray’ları, Fikret Hakan’ları, Ayhan Işık’ları, Cüneyt Arkın’ları ağırlamaya başlar.

2000’li yıllardan sonrada kaderine terkedilir,
Bu günlerde Balat’taki, şarkılara konu olmuş, ünlü Agora Meyhanesi artık bir sanat atölyesi. Ama hâlâ şarabını alıp “Eski günleri yad edelim” diyerek ressam Yahya Bağcı’ nın kapısını çalanlar var.

Dedim ya burası agora meyhanesi
Bir tek iyiliğin tüm kötülüklere meydan okuduğu yer
Burası agora meyhanesi
burası kan tüküren mesut insanların dünyası."

Maalesef kanserle savaşan Dr. Onur Şenli
bugün tedavi gördüğü hastanede vefat etti.
(08.09.2017).
Alıntı : Arzu Gonca Morgan

Dip Not :
Neden Agora Meyhanesi olarak açılmamış tekrar?
Temmuzda iki yıl olacak. Gazeteci arkadaşım Ersin Kalkan’ın yeri burası. 90’larda Hristo yaşlanınca meyhaneyi kapatmış. Ersin Bey’i de çok seviyormuş, Agora Meyhanesi’ni yaşatması için ona satmış.

Bu günlerde Balat’taki, şarkılara konu olmuş, ünlü Agora Meyhanesi artık bir sanat atölyesi. Ama hâlâ şarabını alıp “Eski günleri yad edelim” diyerek ressam Yahya Bağcı’nın kapısını çalanlar var.

Ersin Bey’in Agora Meyhanesi’ni tekrar açma düşüncesi var. Fakat burası kentsel dönüşüm projesi kapsamında ilk yıkılacak yerlerden biriydi ve proje de belirsiz bir haldeydi. Dolayısıyla Ersin Bey, “Bu süreçte resim atölyesi olarak kullanabilirsin burayı” dedi. Şimdi galiba proje durmuş. Eğer yıkılmayacağı kesinleşirse Agora Meyhanesi olarak açılacak. O zamana kadar da ben burayı atölye olarak kullanacağım. Yahya Bağcı

https://youtu.be/Ag8kJDpMXis

youtube agora meyhanesi belgeseli ile ilgili video


Günün Sözü : "Dedim ya burası Agora Meyhanesi
Bir tek iyiliğin tüm kötülüklere meydan okuduğu yer
Burası Agora Meyhanesi
Burası kan tüküren mesut insanların dünyası"  Dr. Onur Şenli

İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
25 Eylül 2017, Antalya









24 Eylül 2017 Pazar

EMEKLİLİĞE UYUM VE EĞİTİMİ



emeklilik öncesi eğitim resim ile ilgili görsel sonucu



Merhaba Gönül Dostlarım,

İyi bir hafta sonu geçirmeniz temennisiyle,
Emekli ve Emeklilik ile ilgili dünkü yazıma ilave olarak, Emeklilik Hayatında Uyum Sorunu Ve Emeklilik Eğitimi ile ilgili sayın Prof. Dr. Cemalettin İpek Ahi Evran Üniversitesi, Eğitim Fakültesi / Eğitim Bilimleri,   Emeklilik Hayatında Uyum Sorunu Ve Emeklilik Eğitimi ile ilgili  yazmış olduğu bir yazısını  ve ayrıca sayın   Y. Furkan Şen' in yazısından kısa bir bölümünü,  sizlerle paylaşmak istiyorum.

instagram emekli insan resimleri ile ilgili görsel sonucu " Bireyin emekliliği bir kriz durumuna dönüşmeden         geçirebilmesi   bakımından büyük önem taşıyan “emekliliğe hazırlık eğitimi” ile bireyin emeklilikte çalışmak istemesi durumunda kendisine yol gösterecek “ikinci işe hazırlık eğitimi” olgularının yetişkin eğitimindeki önemi ve farklı ülkelerde emeklilere yönelik yerinde bir uygulama olarak görülen “retiree clubs” ve “friendly visiting” gibi uygulamaları incelemektir. Çalışmanın kapsamını, emeklilik kavramı ve getirdiği sorunlar üzerinde yapılan çeşitli araştırmalar ve bu sorunların aşılabilmesi amacıyla hayata geçirilebilecek hazırlık eğitimleri oluşturmaktadır. Çalışma, literatür taramasına dayanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Emeklilik, Emeklilik İle İlgili Sorunlar, Emekliliğe Hazırlık Eğitimi, İkinci İşe Hazırlık Eğitimi, Emeklilik Kulüpleri. "
Kaynak : Dr. Y. Furkan ŞEN, Emniyet Müdürü, İçişleri Bakanlığı

Her iki alıntı yazıdan elde edilecek ortak sonuç  aynı olduğu gibi, ileriki yıllarda ülkemiz yönetimindeki yetkililerin çıkaracakları çok geniş kapsamlı bir  Emeklilik Yasası ile aşağıdaki yazıda bahsedilen Emeklilik ilkelerinin hayata geçirilmesi Emeklilere faydalı olacak ve onların çok daha refah bir Emeklilik Dönemi geçirmelerini sağlayacaktır.
Önce Kendinizi Sevin  sonra da Sevdiklerinizin ve sahip olduklarınızın değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun... En iyi dileklerimle. Esen kalın... 

İbrahim Birol
****

Emeklilik Hayatında Uyum Sorunu Ve Emeklilik Eğitimi

ÖZ Emeklilik, bireylerin yaşamlarında uyumsuzluk sorunu ile karşılaşabilecekleri dönemlerden biridir. Emekli olan bireyler, bir yandan çalışma hayatında sahip oldukları görev, statü, hak ve alışkanlıklarından vazgeçmek, diğer yandan da yeni rol ve görevleri benimseyip, üstlenmek durumunda kalabilmektedirler. Emeklilerin, yeni rol ve görevlerini yeterince kabullenemediklerinde, kendilerini artık elinden bir şey gelmez, yaşlı ve işe yaramaz bireyler olarak görmeleri söz konusu olabilmekte; buna bağlı olarak da değersizlik duygusuna kapılarak ruh sağlıkları bozulabilmektedir. Bu bildiride, emekli olan bireylerin emekliliğe, her yönden kendilerini tükenmiş hissettikleri bir dönem olarak değil, yeni rol ve görevlerle hayatında yeni bir başlangıç olarak bakabilmelerine, bir başka ifadeyle emeklilik hayatına daha kolay uyum sağlayabilmelerine katkı sağlayacak emeklilik eğitimi üzerinde durulmaktadır. Bu kapsamda, ülkemizde emeklilik dönemi ile ilgili olarak yaşanan sorunlar, bu konuda yapılmış olan araştırmalara atıfta bulunularak tartışılmakta ve söz konusu sorunların çözümü için bazı öneriler sunulmaktadır. Öneriler arasında, emekli olacak bireylere, bu döneme daha kolay uyum sağlamalarını kolaylaştıracak bir emeklilik eğitimi içeriği de yer almaktadır.
İlgili resim
Anahtar kelimeler: Emeklilik, emekliliğe uyum, emeklilik eğitimi.
 Bu bildirinin esin kaynağı ülkemizde gözlemlenen bir emeklilik hikâyesidir. Söz konusu hikâye, 1990’ların sonlarında Ankara’da yaşanmıştır:

Bir yaz günü, saat 10 gibi ilk duraktan belediye otobüsüne bindim. İlk dikkatimi çeken şey, otobüste, hepsinin 60 yaşın üstünde olduklarını tahmin ettiğim kişilerin çoğunlukta olmasıydı. Kafamda oluşan ilk düşünce, vefat eden bir arkadaşlarının cenazesine gidiyor olabilecekleriydi. Fakat bir sonraki durakta, yukarıdaki tanıma uyan ve sadece kart göstererek otobüse binen birkaç kişinin daha gelmesiyle, ilk düşüncem değişti. Bu defa, belediyenin sabah saatlerindeki trafiği rahatlatmak amacıyla başlattığı, 65 yaşın üstündeki kişileri saat 10’dan sonra toplu taşımadan ücretsiz yararlandırma uygulaması aklıma geldi. Bununla birlikte, bu kadar yaşlının aynı otobüste nereye gittiği sorusu, zihnimi hala meşgul ediyordu. Kısa bir süre sonra, kulak misafiri olduğum bir diyalog sayesinde, bu sorunun cevabını da öğrenmiş oldum. Diyalog şu şekildeydi:

- Aleyküm selam dostum, sen de emekli oldun mu? - Evet, bir iki ay oluyor. - İş bulabildin mi? - Şükür geçen hafta buldum. - Öyle mi, çok sevindim… Ne kadar veriyorlar? - Elli milyon veriyorlar, bir de öğle yemeğini ücretsiz yiyoruz. - Çok iyiymiş… Valla çok sevindim.
Diyalog şu şekilde devam etti:
- Bizim Ahmet vardı, hani filan yerde çalışıyordu… - Evet evet, hatırladım… - O da altı ay önce emekli oldu, ama hala bir iş bulamadı. - Deme… Kötü olmuş… - Çalıştığın yere, oraya yakın iş yerlerine bir sorsan; ona da bir iş bulsak… - …

Bu şekilde devam eden diyaloga şahit olduktan sonra, o sıralarda personel yönetimi ile ilgili almış olduğum lisansüstü ders aklıma geldi. Söz konusu derste emeklilik konusu da yer alıyordu. Bu kapsamda, bir kaç ülkede bazı kurum ve kuruluşların emeklilik dönemi yaklaşmış olan çalışanlarına emeklilik eğitimi sağladığı ifade edilmişti.
instagram emekli insan resimleri ile ilgili görsel sonucuAyrıca bu ülkelerde, emeklilere yönelik olarak, bazı danışmanlık ve eğitim şirketlerinin kurulmuş olduğu; şirket temsilcilerinin kurumları gezerek, emekliliği yaklaşan kişileri, bir sözleşme yaparak, cüzi taksitlerle ödeyebilecekleri şekilde, emeklilikten sonra ücretsiz yararlanabilecekleri kampanyalara abone ettikleri belirtilmişti. Farklı ülkelerdeki emeklilikle ilgili bu uygulamalar, yaz aylarında ülkemize otobüs otobüs gelen ve içinden hep emeklilerin çıktığı turist kafilelerini gördüğümüzde, kafamızda oluşan şu soruların cevabını da içeriyordu: Elin emeklileri ülke ülke dolaşıp, emekliliklerinin tadını çıkarırlarken, bizim ülkemizde emekli olanlar neden yeni bir iş bulup çalışmak zorunda kalıyorlar? Acaba diğer ülkelerde emekli olanlar o kadar çok mu emekli aylığı alıyorlar?
Yukarıdaki hikâyeden esinlenerek hazırlanan bu bildiride, ülkemizde emeklilik dönemi ile ilgili olarak yaşanan sorunlar, bu konuda yapılmış olan araştırmalara atıfta bulunularak tartışılmakta, ayrıca bu sorunların giderilmesine yönelik bazı çözüm önerileri sunulmaktadır. Söz konusu önerilerden biri de emekli olacak bireylere, bu döneme daha kolay uyum sağlamalarını kolaylaştırmak amacıyla verilecek emeklilik eğitimi olacaktır

 Kaynak :  Prof. Dr. Cemalettin İpek Ahi Evran Üniversitesi, Eğitim Fakültesi / Eğitim Bilimleri,   Ahi Evran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (AEÜSBED), 2017, Cilt 3, Sayı1, Sayfa 60-72      

Günün Sözü :

mevlana sözleri resimli ile ilgili görsel sonucu

İbrahim Birol,  http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
24 Eylül 2017, Antalya

23 Eylül 2017 Cumartesi

YAŞAMIN SON EVRESİ EMEKLİLİK













Merhaba Gönül Dostlarım,

Emeklilik ve Emeklilerle  ile ilgili bugüne kadar sizlere hiç yazı yazmamıştım. İnsan emeklilik mesleğini, mesleği  diyorum çünkü  çalışma hayatınızın sonunda emekliğinizi hak kazandığınızda bir başka meslek dalıyla karşı karşıya kalmışsınız demektir.
Erkek veya Kadın olsun emekli olmadan önceki yıllarında, en önemli şey emekli olunca  neler yapacağını kafasında az çok tasarlamış hayatını ve yaşantısını elindeki imkanlara  göre önceden  düzenlemiş olmalıdır.
Emeklilik başlangıçta çekici gelir. Sonra sorgulama başlar. Çünkü emeklilik en genel anlamda rol-statü kaybı ve rol değişimidir. Türkiye'de emekliliğe hazırlık programları olmaması büyük eksiklik.
Bu düşünceye sahip olmayanlar, emekli olunca ne yapacağını, nasıl zaman geçireceğini bir anda planlayamaz ve bir müddet kendini boşlukta hisseder ve zaman içinde bocalarlar.

Bu konuda Philip Taylor" Fazladan Para kazanmanın 104 Yolu" adlı kitabında emeklilikte yapılacak 25 şey için bize bazı önerilerde bulunuyor.
Bu önerilen maddelerin tümünü  ülkemizdeki şartlarda her emeklinin uygulaması biraz zor görünsede bazı maddelerini kendimize örnek alabiliriz.

Emekliliğine az kalmış veya yeni emekli olan dostlarıma tavsiye edebileceğim en önemli şey, hangi yaşlarda olursa olsunlar kendilerini hiç bir zaman bırakmamaları, hayattan ve yaşamdan her zaman zevk almaları olacaktır...
İlerleyen yazılarımda konuyla  İlgili daha detaylı bilgileri ve bazı tavsiyeleri sizlerle paylaşacağım.

Önce Kendinizi Sevin  sonra da Sevdiklerinizin ve sahip olduklarınızın değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun... En iyi dileklerimle. Esen kalın... 


Emekli Olmak..
emeklilik
Ve beklenen muhteşem gün geldi. Artık emeklisiniz. Peki günlerinizi nasıl dolduracağınıza ilişkin bir planınız var mı? Yok ise bu öneriler size ilham verecektir.
Yıllarca çalıştınız çabaladınız, emeklilik için günleri saydınız. Ve beklenen muhteşem gün geldi. Artık emeklisiniz. Peki günlerinizi nasıl dolduracağınıza ilişkin bir planınız var mı? Yok ise bu öneriler size ilham verecektir.
“Fazladan para kazanmanın 104 yolu” kitabının yazarı Philip Taylor, emeklilikte yapılacak 25 şey için şu önerileri sıralıyor.
Olanaklarınızın sınırları içinde yaşayın. Emekliliğinizi siz kazandınız, şimdi onu sürdürün. Eğer  emekli maaşından gelen sabit bir geliriniz varsa, sınırlarınız içinde kalabilmek için bütçenize bağlı kalmaya çalıştığınızdan emin olun.
Dünyayı gezin. Şimdi tatil süresi sınırı sıkıntınız olmadığına göre uzun tatillere çıkın. Bir süre başka bir ülkede yaşamaya gidin ya da bir gemi turuna katılın.
Bir karavan alın. Yeni ya da kullanılmış motorlu bir ev alın ve mutfağınızı ve yatağınızı seyahat ederken yanınızda taşıyın.  Her bir milli parkı ziyaret etmeyi amaç edinin ya da benzer şeyleri.
emeklilikEvinizi tekrar şekillendirin. Zamanınızı gelişmeler yapmak için kullanın. Evinizdeki eşyaları düzenlemek kadar basit ya da eve yeni bir alan eklemek kadar büyük olabilir bu. Şimdi zamanınız var dolayısıyla değişiklik yapmayı kendiniz öğrenin.
Şehir dışına taşının. Şehir trafiğinden, gürültüsünden ve masraflarından bıktınız mı? Şehir dışına taşının. Artık bir işe gereksiniminiz olmadığına göre istediğiniz yerde yaşayabilirsiniz. Yeni yerinizi bir bahçe, bir meyvelik yapmak ya da hayvan yetiştirmek için kullanabilirsiniz.
Şehre taşının. Yaşamın bütün gerekliliklerini birkaç blok ötede mi bulmaya gereksiniminiz var? Kente taşının. Evinizi küçültün ve sanatın ve kültürün en iyisini deneyimleyebileceğiniz metropolün aktif bir üyesi olun.
Bir iş kurun. Şimdi kariyeriniz bittiğine göre, hep istediğiniz bir işe başlayın. Kariyer deneyiminizi bir danışmanlık firması kurmak ya da var olan yarı zamanlı işinizi tam zamanlı bir girişime dönüştürmek için kullanın.
Yarı zamanlı bir iş edinin. Hala her gün gitmek istediğiniz bir yer istiyor musunuz? Sevdiğiniz bir şirkette eğlenceli yarı zamanlı bir iş bulun. Böyle bir işe sahip olmak yalnızca size bir miktar fazladan para kazandırmayacak aynı zamanda her gün sosyalleşebileceğiniz bir yer de verecek.
Öğretin. Zor kazandığınız bilgeliğinizi ve deneyiminizi diğer insanlara öğretmek için kullanın. Yerel kütüphanede ya da toplum merkezinde parasız bir kurs başlatın.  Çevredeki bir yüksek okul ya da üniversitede ders bile verebilirsiniz.emeklilik
Gönüllü olun. Emeklilikte zamanınızı topluma geri vermek için kullanın. Becerilerinize uyacak bir fırsat bulmak için yardım dernekleri ve benzeri kuruluşlarla bağlantı kurun. Uzaklardaki fırsatları da dikkate almayı unutmayın.
Halka hizmete girin. Politik işleyişlere dahil olarak toplumunuza hizmet edin. Yerel bir temsilci ya da okul kurulu üyesi olun.
Arkadaşlarla zaman harcayın. Bölgenizdeki bazı diğer emeklilerle tanışın. Yalnızca takılmak için günlük ve haftalık planlar yapın.
Aile ziyaretleri yapın. Uzak ya da yakındaki aile üyelerini ziyaret etmeye daha fazla zaman ayırın.  Köklerinizi araştırın ve varlığını bile bilmediğiniz akrabalarınızı bulun.
Bebek bakın. Serbest  zamanınızı ailenize yardım etmede ya da etrafınızda bebek bakımı servisine gereksinimi olanlar için kullanın. Bu eğer ihtiyaç varsa fazladan para kazanımını bile sağlar.
Danışman olun. Danışmanı olacağınız bir genç bulun. Pek çok genç insan deneyimli ve başarılı birinden öğrenme şansına bayılır. Haftanızdan biraz zaman ayırarak başka birinin yaşamını değiştirmek için  kullanın.
Eğitim alın. Okula geri dönün. Diplomanızı alın ya da mezuniyet derecesi alın.  Eğlence olsun diye ilgi duyduğunuz konuyu öğrenmek için kurs bile alabilirsiniz. Pek çok üniversite belli yaşın üstündeki emeklilere indirim yapıyor.
Okuyun. Günlerinizi okumaya zaman bulamadığınız kitapları okumaya harcayın. Bütün klasikleri okumayı ya da bir kitap kulübüne katılmayı ve tutkunuza sosyal bir unsur katmayı amaçlayın.
emeklilikBir kitap yazın. Kitap yazmak zaman alır. Şimdi çok zamanınız var. Bir roman, yemek kitabı, bir rehberlik kitabı ya da hatta anılarınızı bile yazın.
Blog yazmaya başlayın. Blog öğrenin  ve emeklilik deneyimlerinizi online paylaşın.  Geçmiş kariyerinizdeki deneyiminizi ya da sahip olduğunuz bir hobiniz konusundaki bilgileri paylaşabilirsiniz.
Yeni bir dil öğrenin. Eğer emeklilikte dış ülkeye bir yolculuk planınız varsa dil öğrenmeye zaman ayırın. Uzun tatilinizde çok işinize yarayacaktır ve zihninizi keskin tutacaktır.
Bir enstrüman çalmayı öğrenin. Piyano, gitar ya da tercih ettiğiniz bir enstrümanı çalmayı öğrenin, dersler alın. Bir dahaki bir araya gelişinizde ailenizi yeni müzik yeteneğinizle etkileyeceksiniz.
Yeni bir hobi edinin. İşte şimdi  ilgi alanlarınızı genişletme zamanı. Balık tutma, bisiklete binme, bahçede çalışma, resim yapma, fotoğrafçılık ya da hatta yalnızca iskambil oynama gibi yeni hobiler edinin.
Yeni bir spora başlayın. Yeni bir atletik amaç edinmeyle mücadele ederek aktif kalın. Bir fitness grubuna katılın. Yeni aktif yaşam tarzınıza bağlı kalmak ve kendi fitness amaçları için uğraşan diğer bir gruba katılın.
Hiçbir şey. Emekliliğinizi kazandınız. Gidin hiçbir şey dahil olmak üzere istediğinizi yapın.

Alıntı : 50densonrahayat.com

Günün Sözü :

Emeklilik İle İlgili Sözler

İbrahim Birol,  http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
23 Eylül, 2017, Antalya