Merhaba Gönül Dostlarım,
Bir başka Belgin Eryavuz yazısının ilk bölümünü bugün, ikinci bölümünü sizlerle yarın paylaşmak istiyorum.
Yazı başlığımız olan" Şüphemi Gerçek mi?" konusunda internet sayfalarında biraz araştırma yaptım, uzmanların bu konuyla ilgili çok farklı görüşleri var, bazıları "Şüphe Tek Gerçektir" sözünden yola çıkarak kendi geleceğine yön verir ona göre hareket eder, kimi ise " Bildiğim tek şey hiç bir şey bilmediğimdir." görüşündedir.
Konu hakkında yapılan yorumlarda bence en mantıklı cevap aşağıdaki kısa yazıda gizli.
Sizler ne düşünüyorsunuz bu konu hakkında.. Cevaplar için teşekkürler
Önce Kendinizi Sevin sonra da Sevdiklerinizin ve sahip olduklarınızın değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun... En iyi dileklerimle. Esen kalın..
****
"Esen rüzgar bazen salt bedeninizi soğutmaz , ruhunuzu da titretir ya hani bazen. İşte o vakit anlarsınız sıradan bir esinti olmadığını teninize değenin. Geldiği yönün tersine koşarsınız sonra, nedenini bulmak için... Her seferinde daha da hızlı koşarsınız, iç sıkıntınızın sahiden bir nedeni olduğunu gördükçe. Koştukça daha çok emin olursunuz kendinizden. Ve sona vardığınızda sinsice gülümser yüzünüze gerçek. Lanetiniz olur sonra haklı çıkıyor oluşunuz..
'Belki öyle değildir, düşündüğüm gibi olmamıştır' diyerek kendinizi avuttuğunuz, güzel günlerin bitmesinden korktuğunuz için sustuğunuz, sorgulamadığınız, ama aslında kendi kendinizi kandırdığınızı bildiğiniz, insanı en yıpratan duygulardan biridir kuşku duymak, şüphe etmek.
Hep inandığım ve savunduğum bir şey var ki, eğer ciddi bir ruh sağlığı bozukluğunuz yoksa, durup dururken kimseden şüphelenmezsiniz. Fakat şüphelenmeye başladıysanız, sizi buna iten aklınızdaki şey doğrudur!
Şüphe aklı çalıştırır, doğruyu aratır, araştırmaya yönlendirir. Gidin üstüne.. Çünkü şüphe girdiyse bir kez aklınıza, çözmediğiniz sürece artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır hayatınızda."
DİPNOT GİBİ : 'Dalından şüphe ettiğin ağacın, gölgesinde soluklanmayacaksın.. 'Paulo Coelho
26th February 2014, Ernur Sakallı tarafından yayınlandı
ŞÜPHE mi GERÇEK mi? FARKI FARKEDİŞ mi? (1/2)
Bir şeyden şüphe duyduğumuzda, gerçeğe erişmek için her yolu denemeyi istiyoruz hepimiz. Çünkü içimizdeki meraklı sorular beynimizi bir türlü rahat bırakmıyor. Bu amaçla hep eskiye, geçmişe dönüp yakalayacağımız farklı bir ipucuna tutunarak yol almaya çabalıyoruz.
Peki
şüphe nedir aslında?
Kaynaklar,
kişinin bir olaydan dolayı duyduğu güvensizlik ve emin olamama duygusu olarak
tanımlıyor şüpheyi. İnanmakla inanmamak arasında kalmış bir duygu belki de.
İnsanız
hepimiz. Dolayısıyla yapımız gereği günlük koşturmalar içindeyken, gördüğü-müz, yaşadığımız değişik olaylara çoğu kez bu duyguyla yaklaşıyoruz. Yine de hayatımızı etkilemiyor. Gelip geçiyor.
Ancak yaşam kalitemizi bozacak, ruh sağlığımızı tehlikeye atacak boyutlara varan şüpheler içine düştüysek vay bizim halimize. İşte o zamanlarda; içimizi kaplayan öfke, endişe, kaygı ve mutsuzluğun bizi pençesine alması an meselesi maalesef. Bir de geçmişi geçmişte bırakmayı beceremiyorsak eyvah!
Bana bunları düşündüren geçenlerde izlediğim Black Mirror isimli dizinin ilginç bir bölümüydü. Filmdeki tabiri ile şüphe; çürük bir dişin varsa eğer, dilinle uğraşıp onu çıkartmaya çalışmakla aynı. Gerçekten de bundan hiç vazgeçemeyiz ta ki diş çıkıncaya kadar.
Ancak
anıların hepsi öyle mi gerçekten?
İçinde hiç aklımıza dahi getirmek istediğimiz onlarca anımız var hepimizin, belki de daha fazla.
Öyle değil mi?
Ne
zaman hatırlasak içimizi burkan, kalbimizi sıkıştıran, gözümüzü inci taneleriyle
bezeyen yaralı anılar onlar. Ve işte o anılar bir gün bir vesile ile su üstüne
çıktıysa; insan öyle bir noktaya geliyor ki, hatırladığına hatırlayacağına
pişman oluyor. Ve o son dayanma noktası kırıldığında; adeta beynini oyup o
anıları tamamen silmek istiyor. Kurtulmak adına. Bir daha hiç anmamak,
hatırlamamak için.
Böyle
bir şey mümkün olsaydı eğer, zaman tünelimizde boşluklar mı olurdu diye de
düşünmeden edemedim açıkçası. Yoksa yerini diğerleri genişleyerek tamamlar
mıydı? Bunu
sonraya bırakalım.
Peki
beynimizdeki o olumsuz kayıtlar silinince gözlerimize adeta kazınan o tek sahne,
burnumuzdaki o koku ya da; silinmiş olur muydu dersiniz?
Söz
ettiğim dizinin bu bölümünü izleyenler ne demek istediğimi daha iyi anlayacaklar
biliyorum ki. Çünkü dizi de, ileri bir teknoloji nedeniyle kulak arkasına
yerleştirilen minik bir kayıttan söz ediliyor. Bu aleti taktıranlar hem
gözleriyle hem de ellerindeki mini bir oynatıcı yardımıyla istedikleri anda,
istedikleri zaman dilimindeki yaşamlarına geri dönüp sorgulayabiliyor. İşte tüm
sıkıntı, şüphe ve kavgalar da bu noktadan sonra başlıyor. Tüm yaşamları alt üst
oluyor.
Hayli
ilginç bir durum aslında. Neden
mi? (devamı 2/2’ de)
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ 17.07.2017
Günün Sözü:
Günün Sözü:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder