24 Şubat 2020 Pazartesi

AVRUPA' DA YAŞAYAN GURBETÇİLERİMİZ





ALMANCI RESİMLERİ ile ilgili görsel sonucu



Merhaba Gönül Dostlarım,

Bugüne kadar  yazmayı  çok isteyipte yazamadığım bir konuya değinmek istiyorum, uzun yıllar kendiminde 70 li yıllarda Almanya' da bulunduğum dönemlerde  önce talebe ve daha sonra  onbeş yıllık çalışma hayatının ardından Türkiye' ye kesin dönüş yapan birisi olarak edinmiş olduğum izlenimleri, gözlem ve deneyimlerimi bir başka yazımda sizlerle daha geniş bir perspektifte  paylaşmayı uygun buluyorum. 

Aşağıdaki  yazının özeti :  Bu makalede köklü bir göç alan ülke olarak Almanya ile göç veren ülke Türkiye arasında gelişen göç kültürünün önemi vurgulanmaktadır.

İbrahim Birol

****
 Almanya Federal Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında 1961 yılında imzalanan İşgücü Anlaşması’ nın ardından bu ülkeye yapılan göç belli bir kurala bağlanmakla birlikte, sosyal ve kültürel farklılıklardan kaynaklanabilecek sorunlar öngörülemedi. Göçmen işçi sayısı her geçen yıl arttı. Türkler, Almanya’nın bu göçle birlikte ekonomik kalkınmayı sağladığını düşünürken, Almanlar bu anlaşmayı Türkiye’nin NATO müttefiki olması dolayısı ile kerhen imzaladıklarını, her iki tarafın da yararlandığını belirtiyor.

Türkiye Cumhuriyeti’ nin yurt dışındaki Türk vatandaşları ve soydaşlarına yönelik politikaları eleştirel bir bakış açısıyla ele alınmış; görüş ve öneriler sunulmuştur.  

'Üsküdar - 1960'lar'     Bugün ağırlıklı olarak Batı Avrupa ülkelerinde yaşayan ve geçmişin ucuz iş gücü olarak görülen vatandaşlarımız, yasal altyapısı oluşturulmadan işçi olarak gittikleri ülkelerde yıllarca karın tokluğuna çalıştılar. Her türlü yokluğu ve yoksunluğu tevekkül ile karşılayıp, takdiri ilahiye sığındılar; kazanabildiklerine şükür ettiler. Kendi hayatlarını evlatlarının geleceğine hasrettiler. Her bir göçmen dilini, dinini ve kültürünü bilmeden geldiği yeni yurdunda yıllar boyu destansı bir başarı öyküsü ortaya çıkardı. Alın teri ile kazanılan parayı iyi değerlendirenler olduğu gibi çarçur edenler, kapkaççıya kaptıranlar da çıktı. Gurbette iki göz odada ömür tüketenlerin memlekete kesin dönüş yapıp rahat etme hayali ile yaptırdıkları evlerde bir iki yaz dışında oturup heveslerini almak kısmet olmadı. Ya ömür tükendi, ya hastalık bellerini büktü, ya da yoksulluk.

Alıntı : Mustafa Çakır,Türk Yurdu Dergisi
****

ALMANCI DEMEYİN!

Öyle çok kolaymış gibi Almanci demeyin.
Her Almanci' nin ve her ölümün hikayesi vardır.

Gurbette yaşamayan bilmez.
Bildiğiniz açık ceza evi.

Bir yıl hiç durmadan çalışır, izin paranızı biriktirir imkanınız varsa senede 1 kere gidersiniz vatanınıza.
Çünkü yazın 4 kişilik bir ailenin uçak parası şanslıysanız minimum 2000€ tutar.
Birde harçlığın olacak yanında,
Bi 2000€ da o.
Yani, sevdiklerini öpüp koklamanın bedeli minimum 4000€ .
Gurbette yaşayanlar mutluluklarını satın alır, söke söke alır öyle gelir Vatanına .
Çünkü yaz oldu mu 2 misli artar her şeyin fiyatı.
Koskoca bir yılda vatan toprağına basabilmek için bedelini öder ve sevdiklerini bir kere görür bi gurbetçi.
Kardeşlerini,annesini, babasını, arkadaşlarını o koca yılda bir kere öpüp koklar ama DOYAMAZ.
Türkiye'ye gitmene bir kaç ay kala geçmez o günler, bitmez.
Uçağa binince saatler ilerlemez.
Gittiğinde bitmesin, yavaş geçsin günler diye edersin dua’ larını.
Gurbetten gelen misafirlerinizi izleyin uzaktan.
Geç yatarlar ama ne kadar geç yatarlarsa yatsınlar erken kalkarlar.
Ne kadar az uyursa o kadar çok kalmış gibi hissederler çünkü.
Yıllarca aynı sevinçle gider gelirler sevmeye doyamadıklarına.
Her sene ailelerinden ayrılırken bir yanı ölür gurbetçilerin.
Gelirken heyecandan, dönerken ömürlerinden hep bir yanları eksilir.
Geleceği zaman ailesi karşılar sevinçle,evde bayram havası olur ama yolcu ederken cenaze evine döner orası.
Kimsenin yüzü gülmez, herkes ağlar.
O gitme diye bakan son bakışlara cevap veremeyip, çaresizce dönüp gidenlerdir gurbetçiler.
Böyle geçer bir gurbetçinin ömrü.
Sonra bir bakarsın bir gün bir uçak iner!
Ailesi gelir,tabutunu teslim alır gurbetçinin.
Gülerek heyecanla beklenen o misafir ağlanarak ağıtlarla karşılanır son kez.
Kimsesiz gibi.
Bir uçağın deposunda bir eşya gibi gelir,sevdiklerine ve ülkesine.
Kısaca gurbet yarı ölümdür.
Alıntıdır.

Gurbette yaşayan tüm yurttaşlarımıza önce sağlık, bol kazanç ve uzun ömürler diliyorum...!

https://youtu.be/W1LijIYNqeU
24 Şubat 2020, Antalya-TürkiyeOnur-Elif Köken O gurbetçilerden biride  benim Annemdi, kimse konuşmasın buradaki şartları bilmeden.heleki o uçağın üstünde siz ,altında ise annenizin tabutda olduğunu ve bagajlarla aynı yerde memleketine götürülmesi kadar kötü bir duygu yok,ben o duyguyu geçen sene tattım Rabbim kimseye yaşatmasın.uzaktan her şey güzel görünüyor konuşması zaten kolay bilmediğiniz gerçekler ve zorluklar hakkında bilgi sahibi olmayanlarında fikirlerini kendilerine saklamaları daha hoş.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder