Merhaba Gönül Dostlarım,
Van'ın Bahçesaray ilçesinde peş peşe meydana gelen iki çığ faciasında yaşamını yitiren vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı, yaralılara acil şifalar diler; çığ altındaki vatandaşlarımızın sağ sağlim kurtarılmalarını temenni ederiz.
İbrahim Birol
****
Bugün sizleri Belgin Eryavuz' un başka bir güzel yazısı ile buluştura bilmenin mutluluğunu yaşıyorum. Keyifli okumalar...
Ömrümüz boyunca hep bir şeyleri bekliyoruz, farkında mısınız? Sayıları o kadar çok ki… taa doğum sürecimizle başlıyor ve ölene değin devam ediyor.
Yaşımız ilerledikçe beklediğimiz şeylerin sayısı da artıyor haliyle. Eğer aşık olmadan evlendiysek bir kez de olsa aşık olmayı bekliyoruz mesela içten içe nasıl olacağını bilemeden. Çocuklarımızın servislerini, sabah ezanını duyduğumuzda günün ışımasını, kış geldiğinde karın yağmasını, yazın tatile çıkmayı, emekli olmayı, akşamları çocuklarımızın, eşimizin eve dönüşünü, sevmeyi, sevilmeyi,… bekliyoruz mütemadiyen sabırla, olgunlukla. Bazen içimiz taşsa da, bazen kadere isyan sözcükleri ağzımıza dolansa da bekliyoruz bir şeyleri dualar eşliğinde, sessizce.
Beklemeyi sevemesek de, beklemekten zaman zaman bıkkınlık duysak da bekliyoruz çaresiz… Gün geliyor içimizdeki umuda katık edip düşlerimizi bekliyoruz sessizce. Gün geliyor isyanımızı bastıracak kelime bulamazken söylenir halde buluyoruz kendimizi yine beklerken…
Neler beklemedik ki şu yaşımıza değin bir düşünün hele. Minicik yaşlarımızdayken, dünya tek bir gülümsememizle aydınlanırken örneğin, doğum günlerimizi bekledik her yıl sabırsızca büyüyebilmek adına bir an önce. Karnelerimizi bekledik okul sıralarındayken içimiz pür telaş ve sevinç doluyken. Ardından sınav günlerini elbette bir şeyler olsa da ertelense umuduyla. Azıcık büyüyüp serpildiğimizde içimizdeki kıpırtılara uyup aşık olmayı bekledik, sonunda üzüntü ve göz yaşı olacağını bilemeden.
Derken sevdiğimizin asker yolunu bekledik günleri saya saya, takvimlere çentik ata ata. Özlem duyduğumuz şeyler arttıkça içimizdeki beklemelerimiz daha da koydu yüreğimize. Anne olmayı bekledik örneğin içten içe baskınlaşan o muhteşem duyguyla. Sonra okul yolunu bekler olduk, gözümüz saatte, kulaklarımız kapının zil sesinde. Seyahate çıkan eşimizi bekledik arzuyla, sevgimizi çoğaltan o sarılmalarınızı bekledik usulca.
Yaşımız kemale erdiğinde çocuklarımızın mürüvetlerini bekledik, yeniden bastıran çocuk özlemlerimizi torunlarımızda görmek, hissedebilmek arzusuyla. Ve yapamadığımız şeyleri bekledik yine de belki gün gelir yaparız umuduyla. İçimizde gel gitler olsa da, tüm yaşam kesitimiz bir film gibi önümüzden aksa da kanaat edip her şeylere sağlıklı olmayı bekledik son kalan ömür taşlarımızda.
Bir tek ölümü beklemedik belki kimbilir, bir tek bu dünyadan göçüp gideceğimiz o günü. Onca beklemelerin arasında bir tek onu taşıdık galiba yaşam hanemizdeki en ücra noktaya.
Beklediğimiz kadar belki de beklettik çevremizdeki insanları, en çok da sevdiklerimizi elde olan olmayan türlü nedenlerle. Bir özür bile dilemedik sırası geldiğinde o telaşlı koşturmaca içinde, akıl edemedik. Gönül kırdık kalp yaraladık belki de kimbilir farkında olmadan hep o bekleme, bekletme süreçlerinde.
Teknolojinin gelişmesiyle beraber beklediğimiz şeyler değişmedi belki ama yolları değişti bize çaktırmadan. Artık mesaj bekler olduk, mail bekler olduk sevdiklerimizden. Eskiden postacı yolu gözlerken artık elektronik posta servislerinin seslerine odaklandı kulaklarımız, cep telefonlarımızın o ahenkli sesiyle coştu içimiz.
Bekledik bir şeyleri, bekledik kimilerini. Hiç umudumuz olmasa da karşılıksız sevgimizin karşılığını bekledik yıllarca. Yaşımız kaç olursa olsun arzu edilmeyi, beğenilmeyi bekledik. Ayrıldığımız kişinin yine bizi sevmesini, bize yeniden dönmesini bekledik kimselere söyleyemeden, hatta kendimize dahi açıklayamadan içten içe. Her ayın sonunu iple çektik çoğu zaman, yeni ayı görebilmek, maaşımızı alabilmek adına. Krizlerin, savaşların bitmesini bekledik.
En çok da mutlu olmayı bekledik belki kimbilir, aslında mutluluk içimizde, yanı başımızdayken ve biz onu hissedemezken.
Doludan koyup boşa, boştan koyup doluya bir türlü dolduramazken bekledik piyangodan, talih oyunlarından para çıkar umuduyla. Beklerken katık ettik umudu tüm yaşantımıza.
Beklentilerimiz azalmadı geçen yıllarla; arttı sayıları gerçekleştiremediklerimizle paralel olarak. Ama umutla beklemeyi hiç bırakmadık. Kimbilir belki de bu umut katkılı beklentiler bizi ayakta tuttu bunca yıl yıkılmadan yol aldık tüm engelli yokuşlarda.
Beklentilerin gerçekleştiği, umudun çoğalarak arttığı günlerinizin her zaman çok olması dileğimle…
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
21.02.2009
5 Şubat 2020, Antalya-Türkiye
Bugün sizleri Belgin Eryavuz' un başka bir güzel yazısı ile buluştura bilmenin mutluluğunu yaşıyorum. Keyifli okumalar...
BEKLİYORUZ ÇARESİZ…
Ömrümüz boyunca hep bir şeyleri bekliyoruz, farkında mısınız? Sayıları o kadar çok ki… taa doğum sürecimizle başlıyor ve ölene değin devam ediyor.
Yaşımız ilerledikçe beklediğimiz şeylerin sayısı da artıyor haliyle. Eğer aşık olmadan evlendiysek bir kez de olsa aşık olmayı bekliyoruz mesela içten içe nasıl olacağını bilemeden. Çocuklarımızın servislerini, sabah ezanını duyduğumuzda günün ışımasını, kış geldiğinde karın yağmasını, yazın tatile çıkmayı, emekli olmayı, akşamları çocuklarımızın, eşimizin eve dönüşünü, sevmeyi, sevilmeyi,… bekliyoruz mütemadiyen sabırla, olgunlukla. Bazen içimiz taşsa da, bazen kadere isyan sözcükleri ağzımıza dolansa da bekliyoruz bir şeyleri dualar eşliğinde, sessizce.
Beklemeyi sevemesek de, beklemekten zaman zaman bıkkınlık duysak da bekliyoruz çaresiz… Gün geliyor içimizdeki umuda katık edip düşlerimizi bekliyoruz sessizce. Gün geliyor isyanımızı bastıracak kelime bulamazken söylenir halde buluyoruz kendimizi yine beklerken…
Derken sevdiğimizin asker yolunu bekledik günleri saya saya, takvimlere çentik ata ata. Özlem duyduğumuz şeyler arttıkça içimizdeki beklemelerimiz daha da koydu yüreğimize. Anne olmayı bekledik örneğin içten içe baskınlaşan o muhteşem duyguyla. Sonra okul yolunu bekler olduk, gözümüz saatte, kulaklarımız kapının zil sesinde. Seyahate çıkan eşimizi bekledik arzuyla, sevgimizi çoğaltan o sarılmalarınızı bekledik usulca.
Yaşımız kemale erdiğinde çocuklarımızın mürüvetlerini bekledik, yeniden bastıran çocuk özlemlerimizi torunlarımızda görmek, hissedebilmek arzusuyla. Ve yapamadığımız şeyleri bekledik yine de belki gün gelir yaparız umuduyla. İçimizde gel gitler olsa da, tüm yaşam kesitimiz bir film gibi önümüzden aksa da kanaat edip her şeylere sağlıklı olmayı bekledik son kalan ömür taşlarımızda.
Bir tek ölümü beklemedik belki kimbilir, bir tek bu dünyadan göçüp gideceğimiz o günü. Onca beklemelerin arasında bir tek onu taşıdık galiba yaşam hanemizdeki en ücra noktaya.
Beklediğimiz kadar belki de beklettik çevremizdeki insanları, en çok da sevdiklerimizi elde olan olmayan türlü nedenlerle. Bir özür bile dilemedik sırası geldiğinde o telaşlı koşturmaca içinde, akıl edemedik. Gönül kırdık kalp yaraladık belki de kimbilir farkında olmadan hep o bekleme, bekletme süreçlerinde.
Teknolojinin gelişmesiyle beraber beklediğimiz şeyler değişmedi belki ama yolları değişti bize çaktırmadan. Artık mesaj bekler olduk, mail bekler olduk sevdiklerimizden. Eskiden postacı yolu gözlerken artık elektronik posta servislerinin seslerine odaklandı kulaklarımız, cep telefonlarımızın o ahenkli sesiyle coştu içimiz.
Bekledik bir şeyleri, bekledik kimilerini. Hiç umudumuz olmasa da karşılıksız sevgimizin karşılığını bekledik yıllarca. Yaşımız kaç olursa olsun arzu edilmeyi, beğenilmeyi bekledik. Ayrıldığımız kişinin yine bizi sevmesini, bize yeniden dönmesini bekledik kimselere söyleyemeden, hatta kendimize dahi açıklayamadan içten içe. Her ayın sonunu iple çektik çoğu zaman, yeni ayı görebilmek, maaşımızı alabilmek adına. Krizlerin, savaşların bitmesini bekledik.
En çok da mutlu olmayı bekledik belki kimbilir, aslında mutluluk içimizde, yanı başımızdayken ve biz onu hissedemezken.
Doludan koyup boşa, boştan koyup doluya bir türlü dolduramazken bekledik piyangodan, talih oyunlarından para çıkar umuduyla. Beklerken katık ettik umudu tüm yaşantımıza.
Beklentilerimiz azalmadı geçen yıllarla; arttı sayıları gerçekleştiremediklerimizle paralel olarak. Ama umutla beklemeyi hiç bırakmadık. Kimbilir belki de bu umut katkılı beklentiler bizi ayakta tuttu bunca yıl yıkılmadan yol aldık tüm engelli yokuşlarda.
Beklentilerin gerçekleştiği, umudun çoğalarak arttığı günlerinizin her zaman çok olması dileğimle…
Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ
21.02.2009
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder