Bu Blog; bilgilerin, fikirlerin, duygu ve düşüncelerin paylaşıldığı, öğrenmenin ve gelişmenin yollarının arandığı bir ortam yaratmak ve böyle bir amaca hizmet etmek isteyen bir " Gönül Dostunuz" tarafından hazırlanmıştır. Dünle beraber gitti, düne ait ne varsa, bugün yeni günde, yeni bir şeyler söylememiz, paylaşmamız ve yapmamız lazım... Paylaştıkça değer kazanan tek şey, Bilgidir.
Saygılarımla...
25 Eylül 2019 Çarşamba
BİLDİKLERİMİZ VE BİLMEDİKLERİMİZ...
Felsefe
Merhaba Gönül Dostlarım, Hiçbir şey bilmediğimizde, seçim yapmak da, karar vermek de olanaksızdır; bu durumda, bizim yerimize karar veren ya kader ya da başkalarıdır. O zaman nehirde kendini akıntıya bırakmış bir ceviz kabuğuna ya da havada rüzgârın kendisini götürmesine izin veren bir balona benzeriz. Özgürlüğün tam karşıtıdır bu.
Hayatta, vazgeçemeyeceğimiz bilgiler vardır. Konuşmayı, saymayı, okumayı, yazmayı bilmeden normal bir şekilde yaşamak, başkalarıyla iletişim kurmak olanaksızdır. Üstelik, hiçbir şey bilmeden, ilgimizi çeken mesleği ya da sporu nasıl seçebiliriz? Müziğin, resmin, tarihin ilgimizi çekip çekmediğini, yabancı dilleri konuşabilmenin iyi olup olmadığını nasıl bilebiliriz? Ne kadar çok şey bilirsek, o kadar çok seçeneğimiz olur ve çok daha özgür oluruz… Alıntı : Brigitte Labbé Brigitte Labbé ( Ocak 2019’da Fransa’ nın en önemli devlet nişanı olan Légion d’Honneur’e layık görüldü. Bu prestijli nişan, yazara, kitaplarının çocukların eğitim öğretim yaşamına sağladığı katkılar nedeniyle Fransa Eğitim Bakanlığı tarafından verildi. Türkiye’de de okullarda çocuklarla bir araya gelen yazar, müzisyen eşi Wassim Soubra’ yla Barselona’ da yaşıyor; )
****
“Geçmiş vakitlerin birinde alimin biri, boğazın öbür yakasına geçmek için bir sandalcının yanına gelerek ona
sorar: – Karşıya geçirmek için ne kadar para alıyorsun? – Garşuya bir liraya geçürüm efendü. Alim, sandalcının bu bozuk Türkçe ile verdiği cevabı beğenmez. – Bu ne biçim konuşma böyle? Yoksa sen dilbilgisi bilmiyor musun? – Yok ağam, güççükken haytalık ettük, okuyamaduk! – Tüh, yazık sana! Desene gitti hayatın dörtte biri!
Bir müddet gittikten sonra dil alimi tekrar sorar:
– Allah bilir şimdi sen, matematik de bilmezsin!
– Yok beğüm! Onu da bilmem! Dedik ya, güççükken haylazluktan okula gidemedük!
– Tüh yazık, yazık! Hayatının dörtte biri daha boşa gitti!
Bir müddet daha yol aldıktan sonra alim, tekrar sorar:
– Sakın fizik ve kimya okumadum deme!
– Belki hayatımın dörtte birü daha boşa getti; ama o dediklerini de bilmem efendü, vaktinde öğrenemedük işte!
– İyi de sandalcı!
Dilbilgisi bilmezsin; matematik, fizik ve kimya da bilmezsin; sen ne diye yaşarsın?.
Bu arada hava bozulmaktadır.
Sandalcı büyük bir fırtınanın geleceğini anlar.
Alime sorar:
– Efendü, yüzme bilüsünüz deel mi?
Dil alimi,
sandalcının bu sorusundan endişeye düşer, bir korkudur başlar.
Sandalcıya yalvaran gözlerle cevap verir:
– Sandalcı ağa! Ben yüzme bilmiyorum! Çocukluktan beri o ilmi öğren,
bu ilmi öğren derken
yüzme öğrenmeye fırsat bulamadım.
– Aha! N’ apcan şimdi!
Şimdiden başla dua etmeye!
Çünkü gittü hayatunun dörtte dördü!..
Bildikleriyle övünen insan,
bilmediklerinden dolayı dövünmeyi de hak eder...” Alıntıdır
Günün Sözü : " Bildikleriyle övünen insan, bilmediklerinden dolayı dövünmeyi de hak eder...”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder