17 Ağustos 2018 Cuma

DOKTORUM BENİ ANLAMIYOR ! (1/2)





doktor ve hasta resimleri ile ilgili görsel sonucu

Merhaba Gönül Dostlarım,

Belgin ERYAVUZ yazısıyla tekrar birlikteyiz. yazı içeriğinin uzun olması nedeniyle yazıyı iki bölüm halinde sunmak durumunda kaldım. 
Doktorluk mesleğine yeni başlayanların veya Doktor adaylarının, Doktor ve Hasta ilişkileriyle ilgili pek çok noktayı öğrenmeleri adına okumaları gereken iki sayfalık makale...
Hayalini kurdukları meslek doktorluk olan aday adaylarına, şuan için erken de olsa, hayatlarının her döneminde kullanabilecekleri bazı tavsiyeler.
İnsanların başlarına gelen en kötü hallerde bile sağlık olsun dedikleri düşünülürse sağlık olabilmesi için önceden gözden geçirilmesi gereken listedir
içindekiler:
- önce insan olun
- hastalarınızın da insan olduğunu unutmayın
- eğer hastalarınıza insan gibi davranmayacaksanız yol yakınken vazgeçin baytar olun
- hipokrat yeminini eğitimin sonunda değil meslek seçiminden önce okuyun
- hiçbir cümleye "ben bunca yıl okudum..." diye başlamayın
- bilin ki siz okumasanız o fakültede sizden 1 puan daha az alan biri okuyacaktı
- bayramda ya da herkesin tatil yaptığı diğer zamanlarda çalışabilirsiniz, hazırlıklı olun
- bayramda gelen hastalara "sizin yüzünüzden buradayım ve çalışıyorum" tavırları takınmayın. unutmayın ki hasta olmayı hiç kimse istemez. 
- kutsal bi mesleğe adım atacağınızın bilincinde olun ama unutmayın ki bu ülkede çok daha az paraya en az sizinki kadar önemli işleri yapan insanlar var.
- insanın olduğu her yerde çalışmaya gönüllü olun çünkü hiç kimse doğacağı yeri seçme şansına sahip değil. siz de çalışmamak için elinizden geleni yaptığınız bir yerde dünyaya gelebilirdiniz edit:
- ha bi de mümkünse yazacağınız reçeteleri hastalarınızın da okuyabileciği bi alfabe kullanarak yazın.

Belgin Eryavuz yazısı:
Sağlıkla ilgili son yıllarda yoğunlaşan bilimsel çalışmalar, hastalıklarla mücadelede gösterilen insanüstü çabalar, insan ömrünü uzatma yolundaki öneriler hemen hepsi sağlığımızla daha çok ilgilenmemiz, gerekli önlemleri en başından almamız, bu amaçla hastalanmayı beklemeden rutin kontrolleri vaktinde yaptırmamızın gerekliliğini ön plana çıkardı. Tüm bunlar bizlerin doktorlar ve hastanelerle daha yakın bir temas içinde olmamızı gerektirdi. 
Ancak tüm bu kontroller için doktora, hastaneye koşarak giden kaç kişi var aranızda? Üstelik çok zorda kaldığınızda, ağrılarınız tavana vurup ızdırabınız dayanma sınırlarınızı aştığında bile hastane sözünü duyduğunuzda sizinde ayaklarınız gerisin geri gitmiyor mu?


doktor ve hasta resimleri ile ilgili görsel sonucuİşte tam bu sorudan yola çıkarak çok kapsamlı bu konunun özellikle bizleri yakından ilgilendiren bir bölümüne hasta psikolojisine küçük bir pencereden bakmaya çalışacağım. Biliyorum ki burada paylaştıklarım pek çoğumuzun yaşadığı, hissettiği duygular olacak ve bizler belki bir satır arasında buluşacağız.
Her zaman dile getirdiğimiz gibi sağlık gibisi yok, üstelik bizler bu değerli hazinemizin kıymetini kaybedinceye kadar bilemiyor, koruyup kollamak yerine şartları zorladıkça zorluyoruz. Sonuçta gerek bu şekildeki zorunlu haller olsun, gerekse kontrol amaçlı; doktorların kapısını çalmak zorunda kalıyor, tüm hassasiyetimizle ve gardımızı indirmiş olarak karşılarına geçiyoruz.
Tam bu noktada karşılaştığımız tablonun rengi son derece önemli. Çünkü bizlerin böylesi anlarda her zamanki halimizden çok daha naif, çok daha hassas ve kırılgan olduğumuz bir gerçek. Bedenimiz belki küçük sinyaller de veriyor ama ondan da önemlisi ruhumuz…şefkat istiyor, ilgi bekliyor, kaygılardan kurtulup özgürce kanat çırpmak istiyor.
Bu yüzden olsa gerek doktorlarla karşılaştığımız andan itibaren onlara güven duymayı, sorunlarımızı endişelerimizi içtenlikle paylaşabilmeyi, sorularımıza yanıt alabilmeyi kısacası içinde bulunduğumuz o sıkıntılı periyotu onlarla hafifletmeyi istiyoruz. Onların ağzından çıkan her söz bizler için büyük önem taşıyor, çünkü moralimizi yeniden kazanma ve kendimizi yeniden motive edebilme gücünün hep bu sözcüklerde gizli olduğunu hissediyoruz.
İşte bu anlamda doktorlara, hemşirelere, tüm sağlık personeline büyük işler düşüyor.

Bu psikolojiyi yakinen anlamaları aslında tüm sorunu çözecekken maalesef olmuyor, olamıyor… Mutlaka çok iyi doktorlarımız var, her ne olursa olsun insani duygularını kaybetmemiş, mesleklerine adeta tapan doktorlar… onları ayakta alkışlıyorum ama istisnalar kaideyi bozmuyor. Çünkü çoğu doktor hastasını önemsemiyor, onu küçümsüyor, soru sormasına dahi izin vermiyor, hatta azarlıyor, kısa bir iki cümleden sonra siz bir anda muayene kapısının önünde buluyorsunuz kendinizi. Aklınızda soramadığınız sorular, iyice karışan kafanız ve içinizi saran güvensizlik duygusuyla. Oysaki hasta psikolojisi önemlidir. Hastanın doktor karşındakinin endişeleri, yaşadığı tatsız deneyimler sonrasında iyice derinleşir. Böyle bir psikoloji kolay kolay atlatılmaz ve işte bu sebeptendir ki bir sonraki randevuda ayaklarınız gerisin geriye gider.
Zaten toplum bilinci olarak sağlığımızı hep erteleyen, ikinci plana atan bir yapımız var. Elbette maddi olanaksızlıkların bunda büyük payı var ancak, gerekli donanıma sahip olsak da bu yapıyı terk edemediğimiz bir gerçek. Kendimizi yeterince önemsememe, bize bir şey olmaz deyip boş vermek de. Bunlar bizim eleştirilecek yönlerimiz ama ben bu çekingenlikte bu isteksizlikte doktor ve hastanelerin de önemli bir rol oynadıklarını düşünüyorum, hemde büyük bir yüzdeyle.
Üstelik her gün bir yenisini duyduğumuz sağlık skandallarını, ameliyat için yıllar sonrasına verilen günleri, tahlillerde yapılan ölümcül yanlışlıkları, bir doktorun ak dediğine diğerinin kara dediğini, sadece para uğruna ameliyat önerenleri, ameliyat sırasında alınan bıçak paralarını,… ve daha nicelerini düşünürsek aslında çizdiğimiz tablonun daha da karardığını kolayca görebiliriz. 
Karşımızdaki bu gri siyah görüntüyü bile bile doktora, hastaneye yine de güle oynaya gidebilmek insanı oldukça zorluyor, öyle değil mi? Konu sağlığımız olsa da isteksizlik hat safhada oluyor. Çünkü soru işaretlerimiz hiç bitmiyor…

doktor ve hasta resimleri ile ilgili görsel sonucu
Doktorların bu anlamda öncelikle empati yapabilmesi gerekli diye düşünüyorum; gerekiyor ki hastasını ve o anda içinden geçenleri hissedebilsin. Düşünsenize siz zaten belirli kaygılarla, beyninizde yığınla soru işaretiyle ve biraz çaresiz biraz savunmasız bir halde onların kapısını çalmaktasınız. Bu noktada asık bir surat, soğuk bir merhaba ve tamamen hasta psikolojisine aykırı tavırlar. Gözlerinde bir an öce derdini söyle ve git dercesine bakan yarı kızgın bakışlar… İşte o anlarda içiniz daha bir kırılgan hale gelir; soracağınız soruları dahi unutur doktorun yüzünde minicik olumlu bir işaret ararsınız. Ama nafile…Sonuçta sağlığınızla ilgili endişeleriniz kaybolmamış, üstüne üstük daha da artmış bir şekilde, anlayamadığınız bir diyalogdan çıkıp kapı önünde bulursunuz kendinizi. Moraliniz sıfırlanmıştır, canınız öylesine sıkılmıştır ki doktorun uyarıları bile umurunuzda olmaz. Bir kez daha doktor ve hastane sözü duymak istemezsiniz.
(devamı 2. Bölümde)

Günün Sözü:" Hekimlerin yaptığı en büyük hata, ruhu düşünmeden yalnız bedeni tedaviye teşebbüs etmeleridir." Eflatun


doktorlarla ilgili resimli sözler ile ilgili görsel sonucu

İbrahim Birol,  http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
16 Ağustos 2018, Antalya-Turkey


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder