14 Mart 2024 Perşembe

ESKİ RAMAZAN ANILARI

 


Merhaba Gönül Dostlarım,

Mübarek Ramazan ayının başlamasıyla " Gerçek Dostlar' başlığı altında sizlerle paylaştığım yazılarımda, içinde bulunduğumuz kutsal ay boyunca ramazan ve dini konulara ağarlık verececeğim.

Çok değerli yazarımız Bige Güven Kızılay eski ramazanlardan "Çocukluğumun Ramazanların da mutluluğa dair..." başlığı altında, aklında kalan bazı anılarını aşağıdaki yazısında bizlerle paylaşmış.

Zannediyorum ki Ramazan sadece yazları olur. Çünkü çocukluğuma ait tüm sahur sofralarına kalkıyorum, herkes oruçlu. Ben de tutacağım diye ısrar ediyorum. Kimi zaman yarım gün tutmama izin veriliyor, ama genelde çocuklar oruç tutmaz cevabıyla karşılaşıyorum. Her gece bir akrabada iftardayız. Anneannem, babaannem, Ülker teyzemler...
İftar sofrası denince ilk aklıma gelen, incecikten yüreğime sızan bir ney sesi. Sofrada mis kokan yemekler, ortada nar gibi kızarmış çıtır pide, siyah zeytin (ki ben ona yıllarca kara yuvarlak demişim); açık pencereden gelen hafif esinti ve batan günün şahane renkleri...
Masanın etrafında oturan büyüklerime bakıp şaşırıyorum; çok aç ve susuz olmalılar, nasıl böylesine sakin bekliyorlar? Çook uzaktan bir top sesi geliyor, ezan yankılanıyor boş sokaklarda.
En güzeli ise o büyülü ney eşliğinde radyodan yükselen Nur Subaşı'nın okuduğu İftar duası:
Allahım,
Sana inandım, sana sığındım. Senin rızkınla orucumu açtım.
Hamd olsun verdiğin nimetlere, sağlık, sıhhat ve afiyete.
Eyy bağışlaması bol Rabbim,
Beni, ailemi, milletimi, devletimi ve inananları koru.
Rahmetini, yardımını esirgeme ülkemizden.
Bizlere yaşama sevinci ver.
Her türlü güçlüğe karşı dayanma gücü ver.
Senin her şeye gücün yeter.
Amin.
Şu duanın güzelliğine bakar mısınız? Bunca yıl sonra hâlâ ezberimde olmasına ne demeli?
Herkes son derece yavaş ve sakin hareketlerle bir yudum suyunu içiyor. Bir zeytin tanesi atıyor ağzına. Bir kaşık çorba...sonra duruluyor. O ana dek sohbet yok, herkes içinden duasını ediyor. Çocuk aklımla en çok bu sakin hallerine şaşıyorum, kim bilir ne susamışlardır bu sıcakta, o bardağı kafalarına dikmeleri gerekmez mi?
O zaman işte, tatlı tatlı anlatıyorlar bana orucun sadece açlık ve susuzluktan ibaret olmadığını, esasında bir nefis terbiyesi olduğunu...Ramazanın bölüşmek, paylaşmak, şükretmek olduğunu.
Fonda hep o yumuşacık ney sesi, pencerede sarıdan pembeye, pembeden mora gökyüzü, mırıl mırıl tatlı bir sohbet ve üstüne kahvelerin en güzeli.
Çocukluğumun Ramazanların da mutluluğa dair..."

"Ankara Diye İnsanlar Vardır "
Sayfa 91
Bige Güven Kızılay

https://youtu.be/XCQgjdSZIiI?si=DS02BpXJM7m0oNf0
https://youtu.be/BIeGS-Zmzcg?si=UJ9KVv-y_Waa3p0w  



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder