30 Eylül 2024 Pazartesi

4 EKİM DÜNYA HAYVANLARI KORUMA GÜNÜ

 












        Merhaba Gönül Dostlarım,

4 Ekim, Dünya Hayvanları Koruma Günü olarak kutlanır ve bu özel gün, hayvanların haklarını ve refahlarını vurgulamak için dünya genelinde çeşitli etkinliklerle anılır. Bugün, hayvanların korunması ve saygı gösterilmesi gerektiği bilincini artırmak amacıyla önemlidir.

Dünya Hayvanları Koruma Günü, hayvanlara karşı işlenen istismarları, ayrımcılığı ve ihmal edilmeyi gündeme getirir. Aynı zamanda doğal yaşam alanlarının korunması ve hayvanların neslinin tükenmesinin önlenmesi amacıyla çeşitli doğa koruma projelerine destek verilmesi için bir fırsat sunar. Bugün, hayvan hakları savunucuları, hayvan barınakları, sivil toplum kuruluşları ve bireyler tarafından dünya genelinde çeşitli etkinlikler ve kampanyalar düzenlenerek kutlanır.

Dünya Hayvanları Koruma Günü, insanların daha bilinçli ve duyarlı bir şekilde hayvanlarla etkileşimde bulunmalarını teşvik eder. Hayvanların yaşam haklarına saygı göstermek, onların korunmasına ve refahlarına katkıda bulunmak için herkesin sorumluluğundadır. Bu özel gün, hayvanların dünya üzerindeki önemini hatırlatırken, onları daha iyi bir geleceğe doğru taşıma çabalarını destekler.Evcil hayvan beslemek, birçok fiziksel, duygusal ve sosyal fayda sağlayabilir. İşte evcil hayvan beslemenin bazı yararları şunlardır;

  1. Duygusal İyi Hali Teşvik Eder: Evcil hayvanlar, sahiplerinin stres seviyelerini azaltabilir ve daha mutlu hissetmelerine yardımcı olabilir. Onlarla zaman geçirmek, sahiplerinin duygusal iyi hali ve stresle başa çıkma becerilerini artırabilir.
  2. Sosyal İletişimi Geliştirir: Evcil hayvan sahipleri, evcil hayvanlarını gezdirirken veya diğer hayvan sahipleriyle etkileşimde bulunurken yeni insanlarla tanışma ve sosyal bağları güçlendirme fırsatı bulurlar. Bu, sosyal izolasyonun önlenmesine ve insanlar arasındaki iletişimin teşvik edilmesine katkı sağlar.
  3. Düzenli Egzersiz Sağlar: Köpekler gibi aktif evcil hayvanlar, sahiplerini düzenli olarak dışarı çıkmaya ve egzersiz yapmaya teşvik eder. Bu, sahibin fiziksel aktivite seviyelerini artırır ve daha sağlıklı bir yaşam tarzına katkı sağlar.
  4. Enerjinizi Canlandırır: Evcil hayvanlar, evinizi canlandırabilir ve enerji katabilir. Onlarla vakit geçirmek ve onları beslemek, evde olumlu bir atmosfer yaratmanıza yardımcı olabilir.
  5. Sorumluluk ve Bağlılık Kazandırır: Evcil hayvanların bakımı, sahiplerine sorumluluk duygusu kazandırır. Evcil hayvanlar, sahiplerine karşı bağlılık gösterirler ve sahipleriyle güçlü bir duygusal bağ oluştururlar.
  6. Duygusal Destek Sağlar: Bazı insanlar için evcil hayvanlar, duygusal destek sağlarlar. Özellikle terapötik evcil hayvanlar, depresyon, anksiyete ve diğer duygusal rahatsızlıklarla başa çıkmalarına yardımcı olabilirler.
  7. Boş Zamanları Değerlendirir: Evcil hayvan sahipleri, boş zamanlarını daha anlamlı hale getirirler ve evcil hayvanlarıyla vakit geçirerek eğlenirler. Bu, sahiplerin kendilerini daha mutlu hissetmelerine katkı sağlar.

Ancak evcil hayvan sahipliği, büyük bir sorumluluk gerektirir ve hayvanın ihtiyaçlarını karşılamak için zaman, enerji ve kaynak gerektirir. Bu nedenle, bir evcil hayvan sahibi olmadan önce bu sorumluluğu düşünmek ve hazırlıklı olmak önemlidir.

https://blog.korayspor.com/4-ekim-dunya-hayvanlari-koruma-gunu/?

The YearGerçek Dostlar 30 Eylül 2024 İbrahim Birol      http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/

19 Eylül 2024 Perşembe

BİR DİKİŞ MAKİNASI

 

                                                                                                                                                                       

Merhaba Gönül Dostlarım,
Şimdi şu resim ne alaka diyeceksiniz? Bizim evimizde hiç kedi olmadı, ve makinanın altında oturan tuhaf ifadeli kız hayatımda tanıdığım hiç kimseye benzemiyor.

Ve fakat...

Hani o dikiş makinasının hemen arkasındaki çizimler var ya..
Öyle bakakaldım.
“Sahi..” dedim içimden, “Bir dikiş makinasında kaç hayat saklı...”
Ve anneannem geliverdi aklıma.

Buna benzer, o zarif, o antika dikiş makinasından sadece kumaşlar geçmedi. “Hayat”lar geçti...

Kızına ve oğluna zıbınlar dikti, yumuşacık tülbentten omuz bezleri dikti. O zamanlar hazır çamaşır bile satılmazken çamaşırlarını dikti, kenarlarını fistoladı, elbiseler, kısa pantolonlar, gömlekler dikti.
Çeyiz yaptı kendine, örtüler, çarşaflar, o upuzun eski tip yastıklara kılıflar...
Kocasının eskiyen ceketlerini ters yüz etti, gömleklerinin yakalarını düzeltti, yahu palto dikmişliği var dedeme..! Hatta Yargıtay Başkanı olduğunda cüppesi bile o makinadan, onun o hamarat ellerinden çıkma.
Annemin mezuniyet kıyafetini, dayımın en sevdiği gömlekleri... Kendisine döpiyesler, elbiseler, dönemin protokol davetlerinde giymek için gelinliğini bozup gece kıyafeti yapmış, gecelikler, sabahlıklar...
Kendi annesine, anneannesine, kız kardeşine, akrabaya, komşulara... Kim diker en güzel? Münevver hanım.! Hayır da demezmiş kimseye, “Getir, ben yaparım sana.” Sanki çok vakti varmış gibi.

Annem der ki, “Benim yaptığım teyelleri beğenmezdi, hemen söker, kendisi incecik, incecik, binbir özenle yapardı” diye. Yahu Allah’ın teyeli değil mi, sökeceksin nihayetinde.. Yok, ille de mükemmel olmalı.

Yıllar önce bir film izlemiştim. Bir genç kız evleniyor ve ailenin kadınları bir araya gelip, ona düğün hediyesi olarak bir “yorgan” yapıyorlar. Yorgan dediysem “patchwork”, bilenler bilir; hani küçük parça kumaşlardan desenler oluşturularak yapılan yatak örtüsü.
İşte bu teyzeler, her gün toplanıp bir masanın etrafında o yorganı oluşturuyorlar emek emek.
Ama nelerle ? Bir kumaş babasının asker üniformasının parçası, bir kumaş annesinin babasını ilk gördüğünde giydiği elbiseden kesilmiş, bir kumaş kendisi ilk yürüdüğünde üstünde olan kıyafetten bir parça, biri anneannesinin şalından , biri dedesinin yeleğinden.
Mest olarak izlemiştim. Ve demiştim ki içimden, evlenecek bir kıza verilebilecek en değerli hediye bu olsa gerek.

Aslında hani o hazır giyimin hiç bulunmayıp, her şeyin evlerde dikildiği o eski zamanlarda, herkesin evinde bir “parça bohçası” olurdu, hatırlar mısınız?

Ben bayılırdım annemin parça bohçasını açıp içine dalmaya.. Tertemiz, kolalı, anneannemin işlediği bir bohçaya sarılı , bizim evdeki tahta mobilyalı dikiş makinasının, demir ayaklarının üstünde dururdu. Açınca sabun kokardı.
-Aaa oturma odamızdaki somyanın örtüsü..! Yeşilli, sarılı, kendinden çizgili..
O somyanın üstünde ders çalışırken hayal edebiliyorum kendimi. Ayaklarım yere değmiyor, küçücüğüm daha. Dersim bitince annem bana şiirler okuyor, sarmaş dolaş oturuyoruz beraber. Hatta İsmet İnönü’nün radyodan vefatını duyurdukları günü hatırlıyorum nedense...
-Bu da eski mutfak perdemiz. Yeşil çiçekli. Annem sabahları işe gitmeden , bir dilim ekmeği kızartır, sürdüğü tereyağın üstüne kahvaltı bıçağıyla kareler çizerdi reçel akmasın diye..
Bir de babam her sabah hastaneye gitmeden süt ısıtırdı kendine, o süt de illa taşardı. Traşa dalıyordu herhalde.
Hatta bir sabah, babam kalktığı zaman anneme, “Seninki yine sütü taşırmaya gidiyor.” demişim..🙂
-Aha, bu küçükken benim en çok sevdiğim şile bezi elbisemin parçası. Mavi üzerine beyaz minicik çiçekli. Dans ederken eteklerim havalanırdı, bayılırdım. Fonda Füsun Önal, “Senden Başka”.. 
-Bu örtü niye burada anne? Hem de tek parça. “Kızım, iyi bak” derdi annem, küçükken aklım ermemiş, bir güzel kesmişim ben onu.. Tamir edilecek gibi de değil. 
- Şu babamın Gülhane’deyken üniformasının içine giydiği asker yeşili gömleğin bir parçası. “Öyle bıktım ki, epeyce bir süre o renkte birşey giymek istemiyorum” derdi. Ama birşey söyleyeyim mi, beyaz doktor gömleğinden hiç bıkmadı mesela. Bir ömür boyu giydi, emekli olduktan yıllar sonra bile hep sayıkladı beyaz doktor gömleğimi giymeyi özledim diye.

Yaa işte böyle.. O parça bohçası, masallar anlatır gibi aile öykülerini anlatırdı bizlere..

O zarif dikiş makinaları sevgiyi ve emeği temsil ederdi.

O kumaş parçaları, hayatımızın mihenk taşlarıymış da haberimiz yokmuş meğer.

Eşyaların da enerjisi var derlerdi de inanmazdım. O zarif, o güzelim, o emektar dikiş makinalarının kim bilir ne sevgi dolu bir enerjisi vardı. O yüzdendir belki de bir “makine” görünce burnumuzun direğinin böyle sızlaması.

Sadece bir makine değildir gördüğümüz çünkü...

Fonda çalan Türk Sanat Müziği şarkılarıdır.
Koridordan koşarak gelip, “Kolay gelsiiiin” diye bağıran kendi çocuk sesimizdir.
Evdeki yemek kokusu, ne bileyim, kakaolu muhallebi veya patlıcan kızartması kokusudur burnumuza çalınan..
Her ne dikiliyorsa, onu giyeceğimiz mekanın ve olayın heyecanı, yürek çırpıntısıdır.
Sonradan çekmesin diye küvette suya basılmış, sonra da bir güzel yıkanmış, mis gibi sabun kokusudur o kumaşların...
Narin, üstü işlemeli dikiş makasının şıkırtısıdır..
Kenarda bir sehpada duran rengarenk düğmeler,iplikler, sutaşlarıdır...
O çocuk aklımızla nefret ettiğimiz, bir türlü sabit durmayarak annemizi, anneannemizi çıldırttığımız provalardır. Dudaklarının arasına sıkıştırılmış toplu iğnelerin arasından şefkatle karışık kızgın bir sesle yediğimiz fırçalardır: “Bi dur da ölçüyü alayım evladım!”.
Isınmış ütü kokusudur. Bitmiş kıyafet ütülenirken, çıkan o tıs tıss sesi sabırsızlıkla beklemektir.

Evdeki dikiş makinası, aile tarihidir aslında.

Sevginin ta kendisidir.

Bige Güven Kızılay
26.05.2017








The YearGerçek Dostlar 19 Eylül 2024 İbrahim Birol      http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/

13 Eylül 2024 Cuma

MEVLİT KANDİLİ 2024















 Merhaba Gönül Dostlarım,

Mevlid Kandili bu yıl 14 Eylül Cumartesi günü yarın idrak edilecek.
Bu mübarek Kandil Gecesinde

 "Bir dua et;

En acıyan derdin için..
En hüzünlü anın için..
Bir dua et;
Şükrün olsun,
En mutlu günün için..
Aldığın her nefes,
Gören gözün,
Tutan elin,
Yürüyen ayağın,
Dönen dilin için..
Bir dua et;
Gariplere, yolda kalmışlara,
Kimsesizlere derman olsun..
Bir dua et;
Bir parça ekmeğe muhtaç olanlar için,
Hastaların şifası için...
Bir dua et;
Mazlum için, Zalimin ıslahı için..
Kanayan yaralar, Ağlayan yürekler için...
Bir dua et;
Yalnızların yoldaşı olsun...
Bir dua et;
Yürekten olsun..

Değerli Dostlarım 💙
DUALARIMIZ MAKBUL
MEVLİD KANDİLİMİZ MÜBAREK OLSUN

https://youtu.be/BzDUv21ArRU?si=NlBtu7Wk53bCXsbl

8 Eylül 2024 Pazar

NARİN' İN CESEDİ BULUNDU

 

Merhaba Gönül Dostlarım,



NARİN'İN CESEDİ BİR DERE YATAĞINDA BULUNDU
Diyarbakır Bağlar ilçesi, Tavşantepe Mahallesi’nde 18 günden bu yana aranan Narin Güran'ın cesedi yaşadığı köye 3 km uzaklıkta (30 dakika yürüme mesafesinde) bir dere yatağında ağzı bağlı bir çuval içinde bulundu.
18 günden bu yana defalarca aranmış olan bölgede Narin in cesedinin ancak bugün bulunması, çok profesyonel şekilde bir çuvala koyup, ağzını da bağlayıp, üstüne taşlar koymaları ve sonra da üstüne yeşillikler, ağaç dallari atılmış şekilde bulundu, bütün bu bulgular, bu işi yapanların daha önce de benzer işler yapmış olma olasılığını artırıyor. Ve bütün bu yaşananlar o köyde yaşayan yakın akrabaları üzerindeki şüpheleri artırıyor...
Narin'in hem Muhtar olan, hem Kuran Kursu hocası, hem imam, hem de parti üyesi olan amcası tutuklu...

&&&&
Alt tarafı bir çiçek koklayıp, bir hayvan sahiplenip, birkaç insan sevip gidecektik
bu dünyadan.
Nasıl kötü bir zamana denk geldi ömrümüz. Vicdansızların, sapıkların, katillerin, nefretin, cehaletin ortasına düştük
Arthur SCHOPENHAUER