3 Ağustos 2020 Pazartesi

BİR KİTABIN DEĞERİ

                                                                                                                                                               






                                                          
                                                                                                                                                     
 

Merhaba Gönül Dostlarım,

İyilik zorda kalmış birine ya da bizlerin el uzatmasına ihtiyacı olan birilerine elimizden geldiğince karşılık beklemeden gösterdiğimiz içten gelen davranışlarımızdır. İyilik yaptığımızda karşımızdakini rencide etmeden onu kırmadan yapmalıyız. Çünkü bir elin verdiğini öteki el görmemeli. Gizli yapılmalı iyilik. Karşılık beklemeden yapılan yardıma iyilik denir. Yardıma muhtaç birinin sorunu çözülerek ve bunun için hiçbir karşılık beklemeyerek iyilik yapılır.

Dünya iyilikler üzerine kuruludur. Neden iyilik yapmalı? 
Kime yapmalı? Ne zaman yapmalı? 
Nasıl yapmalı? 
Hiç önemi yok bu soruların… 
İyilik yapmak için zaman ve sebep beklenmemeli, kişi aramamalı… 
İnsan, yeryüzündeki akıl ve irade sahibi tek canlıdır ve bununla alabildiğince övünür. Dünyayı ayakta tutmak, hayata geliş amacını kavramak, özgüvenini arttırmak, mutlu olmak ve mutlu etmek için aklını ve kalbini kullanarak iyilik yapmalı, iradesini kullanarak da iyilik yapmayı alışkanlık haline getirmelidir. 
O kadar zor mudur peki iyilik yapmak? Özel bir çaba ve uğraş gerektirir mi? Başkasına iyilik yapınca kendimizden kaybeder miyiz? 
Sizlerle paylaştığım aşağıdaki yazıyı okuduktan sonra kafamızda oluşan yukarıdaki soruların cevaplarının ne kadar kolay ve basit olduğunu daha iyi anlatmaya veya anlamaya çalışacağız.

En iyi dileklerimle, Esen kalın,

~ İbrahim Birol ~

****

"Tıp ögrencisi Bursa'daki Bilge Kitabevi' nin raflarını karıştırırken aradığı kitabı bulduğuna sevindi. Kitabın arkasını çevirdiğinde gördüğü fiyat gülümsemesini dondurdu. Belli etmeden sayfaları hızla geçti, aradığı bölümü buldu. Kitabevinin sahiplerine gizlice baktı. İkisi dünyadan bihaber müşterilerle görüşüyorlardı. Öğretmeninin ödev verdiği yeri hızla okudu, bitirince dışarı çıktı.Ertesi gün yine geldi ve kitabın olduğu bölmeye geçti. Allah'tan raflar kendisini gizliyordu, hızla sayfayı buldu ve okumaya başladı.

Öğrenci yaklaşık bir ay boyunca iki günde bir kitabevine gidip dersine çalıştı, iş yerinin iki sahibi hiç farkına varmadılar. Bitirme sınavına bir hafta kala kitapçıya yine hayalet gibi sessizce süzüldü. Kitabın olduğu rafa geldiğinde kitabı bulamadı. Alt rafa, üst rafa baktı, bulamadı. Genç öğrencinin rengi attı. Belli etmeden tüm rafları inceledi. Kitap satılmıştı. Buz gibi bir renkle orayı terk ederken bir aydır ilk defa kitapçının iki sevimli sahibiyle göz göze geldi. 

"Merhaba" dediler.

"Merhaba..."

"Oturmaz mısınız?

Öğrenci sessizce kendisine gösterilen tabureye oturdu.

Kitapçı tezgahın altına uzandı. Genç öğrencinin korku dolu bakışları altında kitabı çıkardı."Geçenlerde biri geldi ve fiyatını sordu; alacak gibi göründü. Ben de raftan indirdim ve senin için sakladım. Buradan alıp okuyabilirsin" dedi.

Genç öğrenci, doktor çıktıktan sonra da Vural ve Mustafa Bey'i hiç unutmadı, fakir hastalarından hiç ücret almadı."

Ahmet Şerif İzgören/Şu hortumlu dünyada fil yalnız bir hayvandır


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder