Merhaba Gönül Dostlarım,
Bu yazımda yaş ile, yaşlılıkla ve ihtiyarlık gibi konulardan bahsetmeyeceğim, yaşlılığı bu kadar detaylı ve kasvetli bir şekilde anlatmak benimde pek hoşuma gitmiyor, konuyu yazarken beni epey zorladı. Unutmayalım ki insan bulunduğu yaşta değil hissettiği yaştadır.
Kendimde dahil tüm yaşlılarımıza sonsuza dek sağlıklı, mutlu ve huzur dolu bir yaşam temennisiyle.
Çok değerli köşe yazarlarımızdan Sayın Bekir Coşkun 'un, mizahi şekliyle kaleme aldığı " Karavan" başlıklı bir yazısını sizlerle paylaşıyorum.
En iyi dileklerimle, Esen kalın,
****
Ruhunda özgürlük olan ve seyahatlerinde limitlerden hoşlanmayanlar ise farklı tatil konseptlerini araştırmaya başladı bile. Karavan tatili ise böyle bir seyahat için akla ilk gelenlerden. Çünkü seyahat tutkunları için güvenli bir şekilde konaklayıp temel ihtiyaçlarını karşılayacakları bir karavanla diledikleri yerleri gezme fikri son derece cazip.
Daha önceden karavan seyahatini denememiş ve bu eğlenceli yolculuk konseptine sadece kült filmlerde tanıklık edenleri ise şimdiden karavan yolculuğunun rengarenk enerjisi sarmış durumda. Fakat karavanla seyahatin de bilinmesi gereken pek çok ayrıntısı hatta keşfedilmeyi bekleyen başlı başına bir kültürü var.
Yeni normalle beraber popüler olan mavi yolculuk tatiliyle ilgili detayları “Yeni Normal ile Gelen Yeni Tatil Alışkanlıkları: Mavi Yolculuk” yazımızda açıklamıştık. Şimdi ise uzun yol tutkunuzu yepyeni bir macerayla birleştirmek istiyorsanız karavan kültürüne ve karavanla seyahatin inceliklerine kulak verin. Karavan tatiliyle ilgili tüm detaylar burada, sizi bekliyor.
https://www.jaguar-turkiye.com/
****
KARAVAN.. (Bekir Coşkun)
DOĞAYA gitmelisiniz...
Ormanlara, yaylalara, ırmaklara, bir göl kıyısına, bir derenin kenarına, bir ağacın altına...
Oralar sizin..
Gitmediğiniz yer sizin sayılmaz.
Üstelik hemen gitmelisiniz.
Dozerlerden önce, kepçelerden önce, baltalardan-kazmalardan önce, oralara el koymak isteyen hırsızlardan önce gitmelisiniz...
*
O sene bir karavan aldık. Arabanın arkasına bağlanıp çekilen cinsten. Günlerce onu onardık, kapılarını sağlamlaştırıp, özel çiçekli çiçekli perdeler diktik. Sokakta durduğu yerde dahi gidip içinde oturuyorduk keyiften.
Sonunda yavaş yavaş yollara koyulduk. Arabanın arkasına bağlayıp götürüyorduk onu.
Giderken sık sık muhterem karıma sorarak:
‘‘Geliyor mu?..’’
‘‘Geliyor...’’
Eğer geliyorsa keyiflenip türkü söyleye söyleye...
Zaman zaman küçük sorunlar çıkmadı değil:
‘‘Geliyor mu?..’’
‘‘Yok... O durmuş...’’
Gideceğimiz yere hiçbir zaman aynı anda varamadık.
Kimi zaman o bizden önce gitti. Bala' yı geçip Kızılırmak Deltası'na inerken muhterem karım göstermişti:
‘‘Bak ilerde bizimkinin aynısı...’’
Anlayan birisi olarak ben:
‘‘O da çekmeli...’’
‘‘Bu kadar benzemek olur yani... Perdesi de bizimkisinden...’’
Perdeler?..
Bir anda içimde beliren şüphe ile arkama bakmaktan korkarak:
‘‘Nereleri nasıl da aynı mı?..’’
‘‘Aynı... O da kapıyı ters takmış...’’
‘‘.......?’’
Demek ki iniş aşağı demin yanımdan hızla geçen ve korna çalarak selam verdiğim bizim karavandı.
*
Olsun...
Doğa bizleri bekliyor.
Dozerlerden, kepçelerden, baltalardan, oralara el koymak isteyen hırsızlardan önce varmalısınız.
Oralar bizim... (ARŞİV)
(Bekir Coşkun)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder