Bloğumuzun 1. Yaş Günü |
Merhaba Değerli Dostlar,
İyi bir tatil günü geçirmeniz dileklerimle,
" Gerçek Dostlar " adı altında 26 Mart 2016 tarihinde başlattığım Blog yazılarımın bugün 1. Yaş günü. Tüm Gerçek Dostlar okurlarıma sonsuz Teşekkürler...
Bugünkü yazımızın konusu " Osmanlıda Tedavi Yöntemleri". Bildiğiniz üzere tarihin başlangıcından günümüze kadar insanoğlunun en çok değer verdiği ve en büyük serveti sağlığıdır.
Alıntı yazımızda Osmanlı döneminde sağlıkla ilgili neler yapılır, hastalıkların tedavi şekillerinde kullanılan yöntemler nelerdi, günümüzdeki tıp alemiyle kıyaslama yaptığımızda ne gibi farklılıklar bulunduğunu, kısa yazımızda bu bilgileri sizlerle paylaşmak istedim. Yazımız sonundaki, CNN Televizyonu tarafından hazırlanan ve Edirne ilimizde bulunan Sultan II. Bayezid Külliyesi Sağlık( Darüşşifa) Müzesinin Video görüntülerini mutlaka izlemenizi tavsiye ederim...
Önce Kendinizi Sevin ve sonra da Sevdiklerinizin değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun...En iyi dileklerimle. Esen kalın...
İbrahim Birol
****
" Batı’nın hastalıklara, şeytan çıkarma yöntemiyle yaklaştığı Orta Çağ döneminde, Osmanlı Devleti’nin hekimleri, günümüzde modern tıbbi keşiflerle değeri yeni anlaşılan birçok tedavi yöntemi geliştirdi. Tedavi metotlarından kullandığı labaratuvar ise tabiatın kendisiydi. İşte Osmanlı hekimlerinin tedavi yöntemleri ve tavsiyeleri…"
SIHHATLİ BİR HAYAT İÇİN OSMANLI HEKİMLERİNİ DİNLEYİN!
DOKTORLAR ÖNCE ÇEVREYİ İNCELERDİ
Osmanlı İmparatorluğu zamanında bir hekim tayin olduğu yerde önce dağları, taşları inceler, rüzgarın nereden estiğine, suyun kalitesine bakar, kısaca insanoğlunun yaşadığı yeri enine boyuna araştırırdı. Amaç insanların hastalanmaması için gerekli tedbirleri almaktı. Uyku saatinden sıcak bastığında ne içileceğine, hangi sporun yapılması gerektiğinden hangi yiyeceklerin bir arada yenilmemesine kadar her şeyi hekimler belirlerdi. Kişinin yediklerini iyi hazmetmesi ve kabız olmaması da çok önemliydi.
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayten Altıntaş, ‘Osmanlı Hekimlerinin Sağlık Kuralları’ adlı kitabında, günümüzde hala geçerli olan Osmanlı sağlık kurallarından şu şekilde bahsediyor;
KANUNî’ DEN SONRAKİ SULTANLARIN ÖLÜM NEDENİ; FAZLA BESLENME, AZ HAREKET
Osmanlı’da insanların erken yaşta öldüğü, yaş ortalamasının da 45 olduğu söylenir ki böyle bir şey yoktur. O zaman da 90’ına kadar yaşayan pek çok kişi var. Kanuni’den sonra, erken yaşta öldüğü söylenen padişahların erken ölüm nedeni; fazla beslenme, az hareket etmedir. İlk Osmanlı padişahları savaşa gider, sabah-akşam savaş teknikleri öğrenirlerdi.
OSMANLI HEKİMLERİ GÜNDE 2 ÖĞÜNÜ TAVSİYE EDİYOR
Osmanlı hekimlerinin yüzlerce kez söyleyerek öğrettiği şey az yemek! Geç kahvaltı, erken akşam yemeği olmak üzere günde iki öğün beslenmeyi tavsiye ediyorlar. Karnınız acıktığında yemeğe oturup, tam doymadan kalkacaksınız sofradan. Neden yemek yiyoruz? Vücudumuza enerji yüklensin ki beynimiz çalışsın. Otomobilin benzine ihtiyacı ne kadarsa bizim de gıdaya ihtiyacımız o kadar. Ama insanız ve gıdayı baştacı yapmışız, hayatımızın tek şekli.
Vücut fazla gıdayı atmak için çok çalışıyor. Karaciğer, böbrek, her organımız çok çalışıyor ve ihtiyarlıyor. Bugün zayıflamak için uygulanan metotlardan biri de sık sık yemek. Eski Osmanlı metoduna göre sık yemek vücudu yaşlandırır. Ama bugünkü amaç zayıflamak, organların genç kalmasına yardımcı olmak değil!
HOŞAF GELENEĞİ OSMANLI’NIN ‘MEYVE KABUĞU’ HASSASİYETİNDEN GELİYOR
Eskiden Osmanlı’da sofraya sadece kaşık konulurdu çünkü yemekler hep suluydu. Hazmı kolaylaştırıcı çorba, sulu yemekler yapılırdı. Amaç midenin hazmına yardımcı olmak. Mesela bugün meyveyi kabukla yiyoruz, mide perişan oluyor. Osmanlı hekimleri bunu da önermiyordu. Hoşaf geleneği de buradan geliyor. O dönemde hekimler, meyvenin topladıktan hemen sonra yenmesini tavsiye etmiyordu. Çünkü meyve tam olgunlaştığında insana yararlı.
OSMANLI ZAMANINDAKİ HASTALIK ORANI GÜNÜMÜZDEN ÇOK DAHA AZ
O dönemde de hastalık ve kanser var ama çok az. Asla bugünkü gibi değil. Bütün ömrü boyunca hastalanmayanlar da olmuş. Hastalanmak zaten az görünen bir şey. Bunu hekime gidenlerin sayısından anlıyoruz. Hekim sayısı az olmasına karşın herkese bire bir hizmet veriyormuş. Buradan da hasta olmamaya yönelik alınan önlemlerin işe yaradığını görüyoruz.
UYKUNUN SAĞLIK AÇISINDAN EHEMMİYETİ
Osmanlı tıbbında uyku sadece dinlenmek için değildir. Yediğimiz gıdanın tam hazmedilmesine yardımcı olur. Normalde önce sağ, sonra sol tarafa yatmalısınız. Bunun nedeni midenin üzerine karaciğerin gelmesini sağlamak. Böylece midenin içindeki artıklar onun sıcaklığıyla temizlenecek. Sırtüstü yatmak unutkanlık yapar. Çünkü kan arkaya gidiyor. Beyni çalıştıran ön beyin. Önemli olan kanın dolaşması. Unutkanlık başladıysa yüz üstü yatacaksınız ki beynin ön tarafına kan gitsin.
TEDAVİLERDE KULLANILAN BİR İLAÇ; ŞERBET
Şeker, eskiden şeker kamışından üretilirmiş. Eskiden şerbetler ilaçmış. Kızılcık şerbetini içerseniz kabız olursunuz, gül şerbeti ise bağırsakları yumuşatır. Asla keyif için içilmez. İlaçların şerbet ve macun şeklinde verilmesinin nedeni bal, şeker ve pekmez ilacın etkisini artırması. Şeker pancarından elde edilen şekerin de zararı yok. Akışkan ve beyaz yapmak için kimyasal maddeler kullanırsanız ve çok yerseniz zararlı.
EKMEK ANNE SÜTÜ GİBİ DEĞERLİ
Bugün şeker çok yanlış anlaşılıyor. Tuzun yanlış anlaşıldığı gibi. Üç beyazın zehir olduğu söylenir ya… Tam buğday unu inanılmaz faydalı bir gıda. Osmanlı’da hekimler, bir çocuğun anne sütünden kesildikten sonra sadece ekmek yiyerek, vücudu için gerekli olan her şeyi ölene kadar alabileceğini söylüyor.
OSMANLI HEKİMLERİNE GÖRE KAHVE VÜCUTTAKİ SUYU KURUTUYOR
Sigara, Osmanlı’nın son dönemlerinde içiliyormuş. Zararı bilinmiyormuş. Ama çok az içiliyormuş. Kahve bile Osmanlı’nın son dönemlerinde başlamış. Sevilen bir içecek haline gelince halk hekime gidip kahvenin zararını sormuş. Hekimler araştırmış. Sonrasında kahvenin vücuttaki suyu attığı ve kurutucu etkisinin olduğunu bulmuş. Dolayısıyla yanında mutlaka su içilmesini tavsiye ediyor. Şekerli içilmesini öneriyor, şekerin kahvenin zararını azalttığını söylüyorlar.
Alıntı : islamveihsan.com,TARİH:
https://youtu.be/2r16xJDmmyg https://youtu.be/DLZFgqCyV-A
Günün Sözü :
https://youtu.be/Mivs7oPFqJI?si=gVK5d1YA1jw8dXcG
İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
26 Mart, 2017, Antalya
" Batı’nın hastalıklara, şeytan çıkarma yöntemiyle yaklaştığı Orta Çağ döneminde, Osmanlı Devleti’nin hekimleri, günümüzde modern tıbbi keşiflerle değeri yeni anlaşılan birçok tedavi yöntemi geliştirdi. Tedavi metotlarından kullandığı labaratuvar ise tabiatın kendisiydi. İşte Osmanlı hekimlerinin tedavi yöntemleri ve tavsiyeleri…"
SIHHATLİ BİR HAYAT İÇİN OSMANLI HEKİMLERİNİ DİNLEYİN!
DOKTORLAR ÖNCE ÇEVREYİ İNCELERDİ
Osmanlı İmparatorluğu zamanında bir hekim tayin olduğu yerde önce dağları, taşları inceler, rüzgarın nereden estiğine, suyun kalitesine bakar, kısaca insanoğlunun yaşadığı yeri enine boyuna araştırırdı. Amaç insanların hastalanmaması için gerekli tedbirleri almaktı. Uyku saatinden sıcak bastığında ne içileceğine, hangi sporun yapılması gerektiğinden hangi yiyeceklerin bir arada yenilmemesine kadar her şeyi hekimler belirlerdi. Kişinin yediklerini iyi hazmetmesi ve kabız olmaması da çok önemliydi.
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Etik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayten Altıntaş, ‘Osmanlı Hekimlerinin Sağlık Kuralları’ adlı kitabında, günümüzde hala geçerli olan Osmanlı sağlık kurallarından şu şekilde bahsediyor;
KANUNî’ DEN SONRAKİ SULTANLARIN ÖLÜM NEDENİ; FAZLA BESLENME, AZ HAREKET
Osmanlı’da insanların erken yaşta öldüğü, yaş ortalamasının da 45 olduğu söylenir ki böyle bir şey yoktur. O zaman da 90’ına kadar yaşayan pek çok kişi var. Kanuni’den sonra, erken yaşta öldüğü söylenen padişahların erken ölüm nedeni; fazla beslenme, az hareket etmedir. İlk Osmanlı padişahları savaşa gider, sabah-akşam savaş teknikleri öğrenirlerdi.
OSMANLI HEKİMLERİ GÜNDE 2 ÖĞÜNÜ TAVSİYE EDİYOR
Osmanlı hekimlerinin yüzlerce kez söyleyerek öğrettiği şey az yemek! Geç kahvaltı, erken akşam yemeği olmak üzere günde iki öğün beslenmeyi tavsiye ediyorlar. Karnınız acıktığında yemeğe oturup, tam doymadan kalkacaksınız sofradan. Neden yemek yiyoruz? Vücudumuza enerji yüklensin ki beynimiz çalışsın. Otomobilin benzine ihtiyacı ne kadarsa bizim de gıdaya ihtiyacımız o kadar. Ama insanız ve gıdayı baştacı yapmışız, hayatımızın tek şekli.
Vücut fazla gıdayı atmak için çok çalışıyor. Karaciğer, böbrek, her organımız çok çalışıyor ve ihtiyarlıyor. Bugün zayıflamak için uygulanan metotlardan biri de sık sık yemek. Eski Osmanlı metoduna göre sık yemek vücudu yaşlandırır. Ama bugünkü amaç zayıflamak, organların genç kalmasına yardımcı olmak değil!
HOŞAF GELENEĞİ OSMANLI’NIN ‘MEYVE KABUĞU’ HASSASİYETİNDEN GELİYOR
Eskiden Osmanlı’da sofraya sadece kaşık konulurdu çünkü yemekler hep suluydu. Hazmı kolaylaştırıcı çorba, sulu yemekler yapılırdı. Amaç midenin hazmına yardımcı olmak. Mesela bugün meyveyi kabukla yiyoruz, mide perişan oluyor. Osmanlı hekimleri bunu da önermiyordu. Hoşaf geleneği de buradan geliyor. O dönemde hekimler, meyvenin topladıktan hemen sonra yenmesini tavsiye etmiyordu. Çünkü meyve tam olgunlaştığında insana yararlı.
OSMANLI ZAMANINDAKİ HASTALIK ORANI GÜNÜMÜZDEN ÇOK DAHA AZ
O dönemde de hastalık ve kanser var ama çok az. Asla bugünkü gibi değil. Bütün ömrü boyunca hastalanmayanlar da olmuş. Hastalanmak zaten az görünen bir şey. Bunu hekime gidenlerin sayısından anlıyoruz. Hekim sayısı az olmasına karşın herkese bire bir hizmet veriyormuş. Buradan da hasta olmamaya yönelik alınan önlemlerin işe yaradığını görüyoruz.
UYKUNUN SAĞLIK AÇISINDAN EHEMMİYETİ
Osmanlı tıbbında uyku sadece dinlenmek için değildir. Yediğimiz gıdanın tam hazmedilmesine yardımcı olur. Normalde önce sağ, sonra sol tarafa yatmalısınız. Bunun nedeni midenin üzerine karaciğerin gelmesini sağlamak. Böylece midenin içindeki artıklar onun sıcaklığıyla temizlenecek. Sırtüstü yatmak unutkanlık yapar. Çünkü kan arkaya gidiyor. Beyni çalıştıran ön beyin. Önemli olan kanın dolaşması. Unutkanlık başladıysa yüz üstü yatacaksınız ki beynin ön tarafına kan gitsin.
TEDAVİLERDE KULLANILAN BİR İLAÇ; ŞERBET
Şeker, eskiden şeker kamışından üretilirmiş. Eskiden şerbetler ilaçmış. Kızılcık şerbetini içerseniz kabız olursunuz, gül şerbeti ise bağırsakları yumuşatır. Asla keyif için içilmez. İlaçların şerbet ve macun şeklinde verilmesinin nedeni bal, şeker ve pekmez ilacın etkisini artırması. Şeker pancarından elde edilen şekerin de zararı yok. Akışkan ve beyaz yapmak için kimyasal maddeler kullanırsanız ve çok yerseniz zararlı.
EKMEK ANNE SÜTÜ GİBİ DEĞERLİ
Bugün şeker çok yanlış anlaşılıyor. Tuzun yanlış anlaşıldığı gibi. Üç beyazın zehir olduğu söylenir ya… Tam buğday unu inanılmaz faydalı bir gıda. Osmanlı’da hekimler, bir çocuğun anne sütünden kesildikten sonra sadece ekmek yiyerek, vücudu için gerekli olan her şeyi ölene kadar alabileceğini söylüyor.
OSMANLI HEKİMLERİNE GÖRE KAHVE VÜCUTTAKİ SUYU KURUTUYOR
Sigara, Osmanlı’nın son dönemlerinde içiliyormuş. Zararı bilinmiyormuş. Ama çok az içiliyormuş. Kahve bile Osmanlı’nın son dönemlerinde başlamış. Sevilen bir içecek haline gelince halk hekime gidip kahvenin zararını sormuş. Hekimler araştırmış. Sonrasında kahvenin vücuttaki suyu attığı ve kurutucu etkisinin olduğunu bulmuş. Dolayısıyla yanında mutlaka su içilmesini tavsiye ediyor. Şekerli içilmesini öneriyor, şekerin kahvenin zararını azalttığını söylüyorlar.
Alıntı : islamveihsan.com,TARİH:
https://youtu.be/2r16xJDmmyg https://youtu.be/DLZFgqCyV-A
Günün Sözü :
https://youtu.be/Mivs7oPFqJI?si=gVK5d1YA1jw8dXcG
İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
26 Mart, 2017, Antalya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder