25 Mart 2023 Cumartesi

SOKAK SATICILARI (3/3)

 






Merhaba Gönül Dostlarım,

Yüksek binalar, plazalar, gros marketler, AVM lerin olmadığı yıllarda kasaplık ürünler hariç neredeyse her şey kapımıza kadar gelirdi, sokaklarımızdan geçerdi. Teknoloji, ambalaj sanayi, mimari yapı tarzı, kurallar değiştikçe ihtiyaçlarda bunlardan etkilenip yön ve şekil değiştirdi, bu gibi işleri meslek edinen satıcıların bir kısmı işlerini yapamaz hale geldi, bir kısmı yarıştan, ticaretten koptu.

Neler satılırdı neler, ne iş kolları vardı. Sokak sokak gezenler, cadde, köşebaşı, meydan ve durakların yarı sabit satıcıları, okul önü satıcıları, stat çevresi, sinema, restoranlarda satış yapanlar. Ne çabuk ta kayboldular, yok olup gittiler...
Hızla büyüyen sanayileşen şehirlere, teknolojiye ayak uyduramadılar. Yenileri de hoparlörleri ve cingıllarıyla tuhaf ve tatsız bir şekilde karşımıza çıktılar! Neler geçmezdi ki, eski İstanbul'un, İzmir'in, Ankara'nın diğer illerin sokaklarından. O yıllarda üç tekerlekli çekçek arabaları yoktu, Her şey sırtta taşınırdı. Sloganlar ise çok farklıydı.

"Bohçacı geldiii hanımmmm!" Çarşaf, dantel, masa örtüsü, nevresim, pikeleri gezdirirler, her kapıda bohçayı bir çırpıda açar, hanımlara ısrarla gösterirler. Seyyar tabakçılar gibi taksitlerle de satarlardı.
Şans-kader-kısmet avazları ile niyetçi geçerdi... Zinciri beline bağlı, elinde tefiyle ayıcı vardı.
Genellikle ay sonları maaşların bitmesini bekleyen eskiciler, "Eskiiiiler alırım" nidalarıyla dolaşır, kullanılmış elbise veya eşyaları ucuza kapatmaya çalışırlardı. Elbiselerini naylon eşya ile değişenler, şişelere mandal verenler de vardı. Kundura tamircisinin de seyyarı vardı, ayakkabıların burun ve topuklarına demir çakar, sonra da bir güzel boyarlardı. Mutfaklarda kullanılan ve delinen gaz ocaklarını tamir için lehimciler geçerdi.
Çocukların bayıldığı pamuk helvacıları, süpürgeci, ne dediği pek anlaşılmayan sütçü, galetacı, halkacıyı, rengârenk kıvrılmış kâğıtlarla rüzgâr fırıldaklarını sepete koyan fırıldakçı takip ederdi.
At veya merkeplerin yanına dolaplar bağlayıp, içine de su damacanaları koyup satan sakalar dolaşırdı. Hava kararıp gece olunca kışın bozacı, salepçi geçerdi. Bir de bizlere güvende olduğumuz hissini uyandıran mahalle bekçileri vardı. Onlar bir şey satmaz sadece düdük çalarlardı.
Askılı yoğurtçusu, zerzevatçısı, kalaycısı, hallacı, macuncusuyla zaman tünelinde anılara yolculuğumuza başladık bir kere, böyle devam ediyoruz.

Yazı ve Fotoğraflar: Haluk Özözlü



    the Year    Gerçek Dostlar    ⚠️   










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder