16 Ekim 2018 Salı

HAYATA YÖN VEREN FİLMLER





Ä°lgili resim




Merhaba Gönül Dostlarım,

Hayatımıza bir köşesinden ayna tutan ya da daha önce hiç karşılaşmadığımız hayatları bizlere mükemmel bir çerçevede sunarak unutulmaz kılan filmler vardır. O filmleri başucumuzda saklamak isteriz ve izlediğimiz her dönemde bizlere akıl veren dostlar haline gelir. 

Bir kere tutulduğunuzda asla bırakamayacağınız Hayatınızın akışını değiştiren filmler hangisi ? diye sizlere sorsam siz ne derdiniz ?
Ä°zlediğinizde hayatınızı kökten değiştirecek 10 filmBana sorarsanız çocukluğumdan bugüne kadar izlediğim filmler arasında beni en çok etkileyen iki filimden birincisi 1994 yapımı " Forrest Gump" derim.
Başrollerini Tom Hanks ve Gary Sinise’ in paylaştığı Forrest Gump, unutamadığımız ve üzerinden yıllar geçse de en depresif zamanlarımızda sarılmak isteyeceğimiz filmlerden bir tanesi… Forrest Gump’ ın çocukluğundan, yetişkin hayatına kadar yaşadığı mucizeleri ve yaşamda elde edilen başarıları aslında kişinin kendisinin mümkün kıldığını bizlere anlatıyor Forrest Gump… 

the terminal resim ile ilgili görsel sonucu
İkincisi ise 2004 yılı yapımı " The Terminal " Baş Rollerini Tom Hanks  ve Catherine  Zeta- Jones' un  paylaştığı gerçek hayattan alınmış bir film. 
İzlemeyenleriniz  varsa ve kendisine umut aşılayacak bir şeyler katmak istiyorsa bu iki filmi mutlaka izlesin.

Çok değerli yazarımız Bige Güven Kızılay' ın " Hayal Ağacım" adlı kitabından alıntı bir bölümü aşağıda sizlerle paylaşıyorum.



HAYAT SAVUNMAYA DEĞER

defending your life ile ilgili görsel sonucu

“Hayatınızı değiştiren filmler hangisi?” diye bir başlık vardı internette.

Ben de onu düşündüm , benim var mı hayatımı değiştiren bir film diye..
Var.
90’ lı yıllarda bir video furyasıdır giderdi hatırlar mısınız? VHS mi, Beta mı, gidip gidip, deliler gibi film kiralardık..
İşte o dönemden bir film var hafızama kazınmış, kodlanmış adeta. Başrolde Meryl Streep var, adamın yüzünü hatırlıyorum, adından çok emin değilim, Albert Brooks galiba...
Diyebilirim ki, o gün bugündür, hayatımı o düşünceye göre yaşıyorum.
Detayları birebir aynı kalmamış olabilir zihnimde. Özetle şöyle :
Başroldeki erkek dalgın ve dağınık bir adam.
Film, bu adamın, araba kullanırken müziği değiştirmek isteyip düşen kaseti yerden almaya çalışırken bir trafik kazasında ölmesiyle başlıyor. Bu abimiz kendini “öbür dünyada” buluyor.
Film bu ya, orası geçici bir durak, ve orada yargılanıp, cennete mi, cehenneme mi gideceğiniz belirleniyor. Normal hayat akıyormuş gibi bir mekan, herkes yiyor, içiyor, geziyor, ama sürekli birbirleriyle mahkeme konusunu konuşuyorlar.
Meryl Streep’ le adam tanışıyorlar . Kadın çok zarif ve etrafta çok saygı gören biri.
defending your life ile ilgili görsel sonucuDerken adamın mahkeme zamanı geliyor. Buyrun salonumuza diye alıyorlar içeri.. Kocaman dev bir ekranın karşısına oturtuyorlar. Bir tarafta hakimler var. Diğer tarafta seyirciler.
Işıkları karartıyorlar, film bir başlıyor ki, adamın kendi hayatı..!
Yargıç diyor ki, “Zor bir dava, hayatınızın 10 anı ile yargılanacaksınız.”
Adam kan ter içinde kıvranıyor, karşıma neler çıkacak diye..
İlk sahne 8 yaşındaki hali. Kendi yaptığı bir suçu bir başka arkadaşına atarken..
Sahne bitiyor, ışıklar yanıyor, kaskatı suratlı 5 hakim, hadi bakalım söyle diyorlar, “Bunu neden yaptın?” Adam hık diyor, mık diyor, kıvranıyor manasızca.. Yiğitce bir açıklaması yok çünkü yaptığının. Çocukça bir korkaklık işte.
Sonra ergenlikte bir sahne, derken üniversitede, bir de üstüne babasıyla bir kavga...
Hep , hep sorumluluktan kaçmış hayatı boyunca, kendi çıkarı için başkalarını harcamış durmuş..
Gek gükten başka bir savunma yapamıyor, yargıçlar da son derece gerçekçi ve katı yorumlar yapıyorlar, bizimki perişan halde mahkeme salonundan çıkıyor. Bitik.. Hayatı nasıl yaşadığıyla ilk defa yüzleşiyor ve kendinden nefret ediyor..
Sonra aralarda bir yerde Meryl Streep’ in mahkemesi var. Bir sürü seyirci gelmiş, kalabalık. “Bir tek sahne ile yargılanacaksınız” diyorlar. Bir yangın sahnesi.
Kadıncağız, meğer o yangında çocuklarının hayatını kurtarmış ve öyle ölmüş. Yargıçlar ona hiç bir soru sormuyorlar tabii, ayakta alkışlanarak sonuçlanıyor o mahkeme..
Tahmin ettiniz mutlaka.. İkisi birbirlerine aşık oluyorlar...Ama oraları bu yazının konusu değil. 
Ben o filmi izlediğimden beri, her hareketimde hep düşünürüm, “Bu davranışım günün birinde dev ekranda bana izletilse , bir açıklamam olabilir mi?” diye... Ve savunamayacağım hiç bir şeyi yapmamaya çalışırım.
Düşünüyorum da, aslında kendi kendimizin savcısı da, yargıcı da biziz. O mahkeme nefes aldığımız sürece benliğimizde kurulmalı . Savcı beynimizse, yargıç yüreğimiz olmalı. Yargıcın onaylamadığı hiç bir şeyi yapmamalı..
Da....
Öyle takır takır yazmak gibi kolay değil ki..
Ben her gece başımı yastığa koyunca düşünüyorum, pişman olacağım bir şey yaptım mı diye.. Bütün gün bir biçimde yolumun kesiştiği her yüz adeta gözümün önünden geçiyor, üzgün, kırgın bakan bir yüz varsa ve sebebi bensem, çok üzülüyorum.
Bunu o kadar uzun süredir yapıyorum ki, artık resmi geçit yapan o yüzlerde üzüleceğim bir ifade pek nadir oluyor, bayağı ilerleme kaydettim diyebilirim..
Ama bir kere bunu başardın mı hep öyle kalacak diye bir şey yok. Odaklanmak gerek, odağını kaybettiğin an, mahkemendeki dev ekranda gösterilecek malzeme çıkartabilirsin her an..
İnsanın hamurunda acaip katı bir egoizm de var, inanılmaz derinlikte bir sevgi de.. Siz hangisini beslerseniz o benliğinize hakim oluyor. İncecik de bir sınır üstelik .. Ayağınız bir taraftayken her an öbür tarafa taşabilir.
Babamın çok yakın bir arkadaşının üç kızı vardı. Üniversitede filandım, beni karşısına oturtup sorguya çekmişti : “Evleneceğin adamda ne ararsın kızım? “
Acaip gerilmiştim.!
Ne desem beğenmeyecek belli ki.. O yaşlarda benim aklım anca boyuna posuna eriyor.. Sustum sustum, ıkındım, sıkındım...
Sonunda halime acıdı, cevabı kendi verdi : “Merhametli olsun evladım. Sakın merhametsiz bir adamla evlenme.”
Şimdi düşünüyorum da,aslında insanı insan yapan en önemli erdemlerden biri merhamet. İkisi vicdanla el ele dolaşır dururlar.
Diyeceğim o ki, özetle insan merhametli ve vicdanlı olduğu sürece o dev ekranda korkulacak bir manzara olmuyor. Saim amcam haklıymış. Gerisi teferruat.
Ve herkes kendi vicdanının önünü süpürse , var ya; bu toplumun kaderi muhteşem bir şekilde değişir.
Ha, hayat beni sürekli zorluyor diyorsanız, onun da cevabı var :
Nelson Mandela diyor ki :
“ Hiç bir zaman kaybetmem. Ya kazanırım. Ya öğrenirim..”
Hayal Ağacım

Bige Güven Kızılay
Hayal Ağacım ( Yeşil kitap )
Sayfa 194 ( Hayatımı Değiştiren Film )

https://youtu.be/ciByvddyHBs


Günün Sözü :

GÜZEL FİLM SÖZLERİ ile ilgili görsel sonucu

İbrahim Birol,  http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
16 Ekim 2018, Antalya-Turkey

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder