25 Haziran 2019 Salı

OKUMAYI NEDEN SEVMİYORUZ ?





Merhaba Gönül Dostlarım,


" Okuma eylemi insanın doğumundan itibaren başlayan bir süreçtir. Bu süreç çevremizi görmeye başladığımız andan itibaren başlayıp ölene kadar geçen zamanda devam etmektedir.
Okuma eylemi yazılı bir metni okuma olarak ele alındığında ise bu süreç ilköğretim ile başlamaktadır. İlköğretim ile başlayan akademik okuma süreci bu aşamadan sonra eğitimciler tarafından bir beceri olarak değerlendirilmekte ve bu becerinin geliştirilebilmesi için her eğitim kademesinde çalışmalar yapılmaktadır. Ortaokul seviyesinde çocuklara okuma beceri ve alışkanlığını kazandıracak olan Türkçe öğretmenlerinin okuma ile ilgili görüşleri önemlidir. Çünkü ortaokul seviyesindeki öğrencileri yetiştirmek amacıyla eğitim alan Türkçe öğretmen adayları ileride okuma becerisini ve alışkanlığını öğrenciye kazandırması beklenen eğitimciler arasında başı çekecektir. 

Ä°lgili resimAraştırmada Türkçe öğretmeni adaylarına “niçin okumuyoruz?”sorusu yöneltilmiştir. Elde edilen verilerle Türkçe öğretmen adaylarının okumama sebepleri olarak “zaman, internet, yoğun iş veya okul yaşamı, ekonomik problemler, eğitim ve öğretim programlarının yetersizliği, okumanın sıkıcı olması vb. sebeplerden dolayı okumadıkları tespit edilmiştir." 

 ** Bu makale 2018 Mayıs ayında Manisa Celal Bayar Üniversitesi’nde gerçekleştirilen ULEAD Kongresi’nde sunulan sözlü bildirinin geliştirilmiş şeklidir. 
* Dr. Öğr. Üyesi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe ve Sosyal Bilimler Eğitimi Bölümü Türkçe Eğitimi Ana Bilim Dalı mehtapguness@yahoo.com, mehtapgunes@comu.edu.tr 

" Evlere bir ekmek bir de gazete alınan günler çoktan geride kaldı. İnsanların dünya hakkında bilgilenme yollarının artık ilki değil gazeteler. Hatta tam tersine: Bizzat gazeteler insanları dünya hakkında "yanlış" bilgilendirdikleri için artık okunmayı haketmeyen bir pozisyondalar. Dayatma gündemlerden uzak kalmak isteyen ve kendi gündemlerini kendileri kurgulamak isteyen insanlar gazete okumaya ihtiyaç duymuyor bu yüzden. 
O insanların gündemine yabancılaşan gazeteler ise kendi yabancılaşmalarını insanların azgelişmişliği olarak görmeyi, böylelikle kendi kendilerini aklayan bir tutumu benimsiyorlar.
Kültür ve Turizm Bakanlığı verilerine göre Türkiye basılan kitap sayısında ve toplamında dünyanın ilk 10 ülkesi arasına girmişken açılan bu çığırdan niye gazeteler yeterince yararlanamamaktadır?"

Metin Güzelin, 20 Eylül 2015 pazar günü yazmış olduğu " Niçin Gazete Okumuyoruz" başlıklı makalesinden alıntıdır.


İbrahim Birol

YAZIYOOOR!

Artık bu ses, bu görüntüler yarım yüzyıl öncesinde kaldı!
Müvezzi sözcüğü de öyle, sözlük sayfalarında...
Gazete sahipleri, eli kalem tutan meslek erbabı kimselerdi. Gazeteleri meslekten yetişme kişiler yönetirdi.
O zamanlar gazeteler ikiye ayrılırdı: Akşam gazeteleri, sabah gazeteleri. Müvezzilerin kimi akşam gazetelerini satar, kimileri de sabah gazetelerini... "Gece Postası", "Son Saat", "Ekspres", "Şehir" akşam gazeteleriydi. Öğlenden sonra basılır, müvezziler aracılığıyla kalabalık yerlerde satılırdı: "Yazıyooor" sesleri ikindi vakitlerinde duyulurdu hep. Cinayet, soygun, zina gibi polisiye olayları yazardı akşam gazeteleri. 
GAZETE OKUYAN Ä°NSAN RESÄ°MLERÄ° ile ilgili görsel sonucuBu nedenle müvezzilerin çığırtkanlığına bu olaylar malzeme olurdu.
Her semtin bir ana bayii vardı, müvezziler oradan alırdı gazeteleri; ikiye katlanmış matris sayfa içinde, kemerle boyunlarına asarlardı.
Sabah gazetelerinin müvezzileri de "gazeteee" diye seslenirlerdi, ama çığırtkanlık yapmazlardı. Onlar daha çok abonelere dağıtırdı. Bir sokakta kimler gazete okuyorsa bilirler, kapı arasına, pencereye, balkona bırakırlardı. Bazen üçüncü dördüncü kata öyle ustalıkla fırlatırlardı ki, tam hedefini bulurdu gazete.Sabah gazetesi dağıtanların bir ilkesi vardı: "Baba tuvalete girmeden eve gazete girer"di.
Bazen de gazete satan çocukları polis kovalardı... Herhangi bir yazıdan ya da haberden ötürü gazetenin toplatılmasına karar verilir, toplatma emri polise ulaşıncaya dek, gazeteler dağıtıma çıkmış olurdu.
Müvezzi çocuk bağırarak caddelerde koşarken, polis de ardı sıra koştururdu.

Necati Güngör
Naftalin Kokulu Zamanlar

Günün Sözü : "Bir ülkede okumaya karşı istek artmadıkça, gaflet ve bu gafletten doğacak felaketler azalmaz. " Benjamin Franklin

İbrahim Birol,  http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
25 Haziran 2019, Antalya-Turkey




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder