7 Eylül 2018 Cuma

ADAM OLABİLMEK...





okula gitmek istemeyen çocuk resimleri ile ilgili görsel sonucu

Merhaba Gönül Dostlarım,

Çocuklarda görülen okul korkusu ve bu korkuyu yenme konusunda ailelere düşen görevleri Hisar Intercontinental Hospital Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Dr. Asya Armağan’la konuştuk…
Okul, çocuklar için toplumsallaşmanın ilk adımıdır. Okula başlamak çocuğun gelişiminde yeni ve her yeni şey gibi kaygı uyandıran bir aşamadır. Okula yeni başlayan çocuklar için anne babalarından ayrılmak, yeni bir sosyal ortama uyum sağlamak, kurallara uymak, sorumluluk alabilmek, sosyal ilişkiler kurmak, ihtiyaçlarını ifade edebilmek sanıldığı kadar kolay değildir. Özellikle, ebeveynleri tarafından aşırı korunan, kural konmayan, duygusal olarak yaşının olgunluğuna ulaşamamış çocuklar için bu daha da zordur. Okul eğitimine katılabilmeleri için çocukların kendilerine güven duymaları, öz bakım becerilerini kazanmış olmaları, problemlerle baş edebilme güçlerinin gelişmiş olması ve zihinsel becerilerde gerekli olgunluğa ulaşmaları gerekir. Çocukların bu olgunluğa erişmeleri genellikle altı yılı bulur. Dolayısıyla çocukların, fiziksel, zihinsel, sosyal ve duygusal açıdan eğitime katılabilecekleri aşamaya geldikleri altı yaşından (72 ay) itibaren okula başlamaları uygundur.
Okula hazır olmaları için gereken donanımlara sahip olan çocuklar için bile okula uyum sağlamak ve alışmak zaman alabilir. İlk kez okula giden çocuklar, ailelerinden ayrılarak yabancı bir ortama girdiklerinde, yabancı ortamı tanıyıp arkadaşlar edininceye kadar bazı uyum sorunları yaşayabilirler. Bu uyum sorunları okula gitmeyi reddetme düzeyinde değildir. 

Aşağıdaki hikayemizde okula gitmek istemeyen bir çocuğun, okul hakkındaki düşüncelerini, okulu sevmeme nedenlerini dikkatle bakıldığında gözlerindeki kararlılık ve  duruşundaki ifadeden anlamak mümkün


Görüntünün olası içeriÄŸi: 1 kiÅŸi, açık hava- Annen var mı senin?
- Var tabiî.
- Ne iş yapar?
- Çamaşıra gidiyor.
- Sen ne olacaksın büyüyünce?
- Ben mi? dedi.
Gözlerini gözüme kaldırdı. İkimiz de mavi mavi baktık.
-Ben, dedi, boyacı olacağım.
- Ne boyacısı?
- Kundura boyacısı.
- Neden kundura boyacısı?
- Ya ne olayım?
- Doktor ol, dedim.
- Olmam, dedi.
- Neden ?
- Olmam işte.
- Neden ama?
- Doktoru sevmem ki.
- Olur mu ya? Bak, dedim. Doktor sevilmez olur mu ?
- Tabiî sevmem, dedi. Annem hasta oldu. Evimize geldi. Kumbaramızı kırdık. Bütün yirmi beşlikleri ona verdik. Sonra çeyrekler kaldı. Onlarla da reçeteyi yaptırdık. O da zorlan.
- Ama annen iyileşti.
- Annem iyileşti ama paramız gitti. İki gün, yemek yemedim ben.
- Peki, dedim, öğretmen ol.
- Ben mektebe gitmiyorum ki.
- Neden?
- Öğretmen beni dövüyor.
- Neden?
- Yaramazlık ediyorum da ondan.
- Sen de yaramazlık yapma.
- Ben yaramazlık ne demek bilmiyorum ki.
- Öğretmenin yapma dediği şey, dedim.
- Belli olmuyor ki!.. Bir gün arkadaşımın biri “Çamaşırcının piçi” dedi. Ben de döğdüm onu. Öğretmen de beni döğdü. Ondan sonra hep çamaşırcının piçi diye çağırdılar. Hiç kimseyi döğmedim. Yaramazlıkmış diye. Birkaç gün sonra yanımdaki arkadaşın iki kalemi vardı. Birini aldım. Hırsızsın sen diye döğdüler. Benim kalemim yoktu aldım. Sonra o da yaramazlıkmış, hem de çok fena bir şeymiş. Bir daha kimsenin kalemini almam dedim. Defterini aldım. Bu sefer hem döğdüler, hem mektepten koğdular.
- Çok fena yapmışsın.
- Fena yaptım. Ben adam olmak istemiyorum ki.
- Ne olmak istiyorsun ya?
- Boyacı olacağım dedim ya.
*Sait Faik Abasıyanık

https://youtu.be/utW2IhNfFlg


Güzel Günler Göreceğiz

Günün Sözü : " Tatlı dille, sevgiyle büyütülmüş bir çocuk: topluma hediye edilen en büyük hazinedir." Bilal Civelek
İbrahim Birol,  http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
7 Eylül 2018, Antalya-Turkey



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder