20 Eylül 2018 Perşembe

EYLÜL AKŞAMLARINDA






4. Eylül

Merhaba Gönül Dostlarım,

Aylar süren bunaltıcı pastırma sıcaklarından sonra Eylül ayı bol naneli bir sakız edasıyla çalar kapıyı. İnsan yazın o nemli sıcağında sürüklendiği rehaveti attırırken belki sadece ince bir hırka gerektiren tatlı bir serinlikle yaz ruhunu da devam ettirir. Orada burada gerçekleşen son açık hava festivaller tadından yenmez; hava muhteşem, ortam muhteşem, Eylül muhteşemdir.

Eylül bir geçiş ayıdır; yazın yerini yavaş yavaş sonbahara bıraktığı zaman aralığıdır. Ayın ilk yarısında tasasız ve neşeli yaz günleri hakimiyetini sürdürürken ikinci yarıda yapraklar düşmeye, sonbahar gelmeye başlar. Zaman romantizm vaktidir! Yaz aşklarının diğer yazı çıkartıp çıkartamayacağı bu günlerde belli olur. Olur da çıkartamazsa Eylül’ün son günlerinde en keyifli halinde olan kafeler mevsimi seven bir dolu insanla doludur; belki hayatınızı aşkı yan masanızda latte içiyordu

Yaz boyu sokakları inleten, denizleri, havuzları fetheden enerjik minikler Eylül’de çantalarını sırtlanıp okula dönerler. . Okula dönüş vaktidir. Trafik azıcık fenalaşsa da ebeveynler, yetişkinler nefes almaya başlar. Enerjiler yeni dönemi planlamaya, aktivite kovalamaya, misafir ağırlamaya ayrılır. Okulda dersler devam ederken yetişkinler sakinliğin tadını kitapla dergiyle çıkarır. Eylül huzurludur. Güzeldir.
Alıntı : tezgahcilar.com

Bir başka yazısında Nurten Bengi Aksoy  bakın Eylül ayını bizlere  nasıl tanımlamış :
“Eylülde aşk, eylülde acı, eylülde yalnızlık zordur,
  Eylülde her şey zordur, ben Eylülü onun için severim…”
Diyen şair gibi eylülde her şey zor ve güzeldir. Eylülün ilk günlerini yaşıyoruz, bir başka deyişle hazan mevsiminin başlangıcını. Günler kısalmaya başladı, gittikçe daha da kısalacak. Yaz günlerinin o kavurucu sıcakları yerini tatlı bir serinliğe terk ediyor yavaş yavaş. Doğa bir başka bahara kadar vedaya hazırlanıyor; sarının, kızılın her tonu sarıyor evreni, yapraklar rüzgarların peşi sıra koşturup duruyor. Yani eylül hüzünlerin ve ayrılıkların ayı… Bu nedenle de edebiyatçılara, şairlere ilham kaynağı olmuş hep…

1. Yasak aÅŸkların ayıYasak aşkların ayı

Yirminci Yüzyılın ilk günlerinde yayınlanan Mehmet Rauf’un “Eylül” isimli romanı edebiyatımızdaki ilk psikolojik romandır. Necip ve Suat’ ın yasak aşklarının anlatıldığı umutsuz bir aşk romanı olan Eylül’de yazar kahramanlarının ruh halleriyle eylül ayı arasında çok güzel bir bağlantı kurarak şöyle anlatır bu hüzün ve ayrılık ayını:
Eylül esef ve özlem ayıdır
“Eylül öyle bir ay ki geçen her güzel günü için ona minnettar olmak gerekliydi. Eylül esef ve özlem ayıdır, içine birkaç günlük kış hücumundan acı düştüğü için, insan o güzel havaların, devamlı yazın artık geçtiğini anlayıp esef eder ve özlem çeker.”

3. Durgun hava sanki hep su oluyorduDurgun hava sanki hep su oluyordu

Eylül’ ü okurken; eski İstanbul’un perspektifi içinde betimlenen sonbaharı, eylül ayını ve yüz yıl öncesinin naif aşklarını; o bakışlarla yetinilen, küçük tesadüflerle mutlu olunan birliktelikleri garip bir biçimde içimizde hissederiz: “Hava gittikçe serinliyor, durgun hava sanki hep su oluyordu; gece, berrak, altın pullu mavi tülleriyle titreyerek donuyordu.
Alıntı 

https://youtu.be/oDYRyjkvEZc
https://youtu.be/Mty_1D86hHQ

 

Günün Sözü :Bazen, akışına bırakmak gerekir; yaprakları, suyu, mevsimleri, olayları, insanları ve bekleyip görmek gerekir sonuçları."  Şems-i Tebrizi 

İbrahim Birol,  http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
20 Eylül 2018, Antalya-Turkey

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder