30 Ocak 2021 Cumartesi

BİR TOPLUM, KURALLAR OLMADAN VAR OLABİLİR Mİ?


 


Merhaba Gönül Dostlarım,

Bildiğimiz halde son zamanlarda uygulamadığımız  veya çeşitli nedenlerle uygulamaktan vaz geçtiğimiz bazı sosyal kuralları bu yazımda bir kez daha gündeme getirmek istedim.

İnsanlık var olduğundan beri daima yazılı ve yazılı olmayan kurallar tarafından yönetilmiştir. Çocukluğumuzdan itibaren davranışlarımız toplumsal ve hukuki kurallarla şekillenir. Temel ahlaki değerler zaman içerisinde temel hukuki kurallara dönüşmüştür. Peki, tüm bu kurallar olmadan toplumlar var olabilir miydi hiç düşündünüz mü? Tarih boyunca kurallar olmadan yaşamış bir toplum var mıydı yoksa bu yalnızca ütopik bir kavram mıdır?
Bireyler içinde bulundukları toplumun kurallarına uymazlarsa o toplulukta karışıklıklar çıkarak bir kaos ortamı doğar. Örneğin trafik kurallarının hayatımızdan tamamen kaldırıldığını düşünelim. Trafik ışıklarının olmadığı bir caddede ne zaman ve nerede duracağınıza nasıl karar verecekseniz? Kurallara rağmen yaşanan trafik kazalarının ne derece artacağını hayal edin.
İnsanların yaptıkları için yargılanmadığını ve ceza almadığını düşünelim. Caydırıcı hiçbir gerekçe olmadığında suç oranları katbekat artacaktır. İnsan mantığıyla değil, dürtüleriyle hareket edecektir. Yapılan araştırmalar, insanların ceza almayacaklarını bildiklerinde cinayet işlemeye olan eğilimlerinin arttığını göstermiştir. Benzer şekilde kuralların ortadan kaldırılmasıyla birlikte özel mülkiyet anlayışı da ortadan kalkacaktır. İnsanlar, kendilerine ait olmayan şeyler için hak iddia edebilecek sonucunda da hırsızlık olayları artacaktır. Cezanın varlığı, bunlar gibi istenmeyen davranışları baskı altına almak için gerekli olabilir.
Sosyal düzeni sağlayan kurallar nelerdir?
Alıntı : kooplog.com
****
Toplum halinde yaşayan insanların yerine getirmek zorunda oldukları ödevleri ve kullanacakları yetkileri gösteren kurallar bulunmaktadır. Bu kurallara sosyal düzen kuralları” denilmektedir. Bunlar; “din kuralları”, “ahlak kuralları”, “görgü kuralları”, "örf ve adet kuralları ve “hukuk kuralları” dır.

1. Bir kişiyi telefonla iki defadan fazla aramayın. Çağrınızı yanıtlamazlarsa, ilgilenmeleri gereken önemli bir şeyler olduğunu varsayın.
2. Ödünç aldığınız parayı, diğer kişi size ödünç verdiğini hatırlamadan önce iade edin. Bu sizin dürüstlüğünüzü ve karakterinizi gösterir. Aynı şey para haricindeki diğer şeyler için de geçerlidir.
3. Birisi size öğle / akşam yemeği ısmarlarken asla menüdeki pahalı yemeği sipariş etmeyin. Mümkünse onların seçtikleri yiyecekleri sizin için de sipariş etmelerini isteyin.
4. Hiç kimseye "Ah, yani henüz evli değil misin?", "Çocuğun yok mu", "Neden bir ev almadın?"  veya "neden bir araba almıyorsunuz?"  gibi garip sorular sormayın. Bunlar sizin sorununuz değildir.
5. Arkanızdan gelen kişi için daima kapıyı açın. Erkek ya da kız, yaşlı ya da genç olması fark etmez. Toplum içinde birine iyi davranmak sizi küçültmez.
6. Bir arkadaşınız sizin için bir ödeme yaptıysa, bir daha ki sefere siz ödeme yapın. 
7. Farklı görüşlere saygı gösterin. Unutmayın, birinin 6 gördüğü, size 9 görünebilir. Ayrıca, ikinci görüş bir alternatif için iyidir.
8. İnsanların konuşmasını asla bölmeyin. Konuşmalarına izin verin. Dediklerinin hepsini duyun ve hepsini filtreleyin.
9. Konuşurken gereksiz konulara girmeyin. Asıl konuyu anlaşılır şekilde anlatmaya çalışın.
10. Birisiyle dalga geçer  ve onlar bundan hoşlanmazsa, durun ve bir daha asla yapmayın. İnsanları daha fazlasını yapmaya teşvik edin ve ne kadar minnettar olduğunuzu gösterin.
11. Biri size yardım ederken "teşekkür ederim" deyin.
12. Arkadaşlarınızı kamuoyunda övün. Baş başayken eleştirin.
13. Birinin kilosu hakkında yorum yapmak için hiçbir zaman bir neden yoktur. "Harika görünüyorsun" demen yeterli. Kilo vermek hakkında konuşmak istiyorlarsa, zaten yapacaktır.
14. Biri size telefonunda bir fotoğraf gösterdiğinde sola veya sağa kaydırmayın. Sırada ne olduğunu asla bilemezsiniz.
15. Bir arkadaşınız size doktor randevusu olduğunu söylerse, bunun ne için olduğunu sormayın, "Umarım iyisindir" demeniz yeterlidir. Onları, size kişisel hastalıklarını söylemek zorunda kalma gibi rahatsız edici bir duruma sokmayın. Bilmenizi isterlerse, bunu zaten söylerler.
16. Temizlik görevlisine CEO ile aynı saygıyı gösterin. Altınızdaki birine ne kadar kaba davrandığınızdan kimse etkilenmez, ama insanlar onlara saygılı davranırsanız bunu fark edeceklerdir.
17. Bir kişi doğrudan sizinle konuşuyorsa, telefonunuza bakmak kabalıktır.
18. Sizden istenene kadar asla tavsiye vermeyin.
19. Kimseye gerek yokken yaşını ve maaşını sormayın.
20. Sizi doğrudan ilgilendirmeyen herhangi bir şey olmadıkça işinize odaklanın.
21. Sokakta biriyle konuşuyorsanız güneş gözlüğünüzü çıkarın. Bu bir saygı göstergesidir. Göz teması konuşma kadar önemlidir.
22. Yoksulların ortasında asla zenginliğinizden bahsetmeyin. Benzer şekilde, çocuğu olmayanların yanında çocuklarınız hakkında konuşmayın.
23. İyi bir mesajı okuduktan sonra, "Mesaj için teşekkürler" demeye çalışın. 
Takdir, sahip olmadıklarınızı elde etmenin en kolay yolu olmaya devam eder..

 Günün Sözü : "Ahlak olmayan yerde kanun bir şey yapamaz." Napolyon 

Gerçek Dostlar  ⚠️                                                                                                                 İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/ - Google'da Ara                                             30  Ocak 2021 Antalya-Türkiye



27 Ocak 2021 Çarşamba

COVID-19 VE SOSYAL İLİŞKİLER























İspanya'dan Juan Lucena Jerez de la Frontera bu resmi Covid-19 nedeniyle torunlarına hoşçakal diyemeden hayata veda eden dedeler ve nineler için yapmış 🙁





Merhaba Gönül Dostlarım,

SALGIN ve İNSAN İLİŞKİSİ


Bir sene öncesine kadar salgın hastalığın bizi bu kadar etkileyeceğini pek çoğumuz gibi bende düşünmüyordum. Çin’de yaşanan Covit-19 adlı virüs bize gelinceye kadar on sekiz şekil değiştirmiş olmalı ki numarası 19. Sonuçta bu hastalık grip benzeri bir hastalık olduğuna göre kışın grip vakaları artar, ölüm oranı az olur sanmıştım. Belki de bu şekilde düşünüp kendimi salgın hastalık düşüncesinden uzak tutmaya çalışmıştım.

2020 senesinin başında salgın hastalığı daha fazla duymaya başladım herkes gibi. Maske-mesafe-hijyen üçlemesi ile bu salgının bize uğramadan geçip gideceğini Ümit ettim. Geçen senenin ilk üç ayında hızla hayatımıza giren salgın, sadece Sağlık Bakanlığı verilerine göre bir liste ve o listede yazılı rakamlar olarak kalmadı hayatımda. Yakınlarımdan hasta olan, test sonucunda pozitif çıkanlar, evde karantinaya alınıp ondört günlük süreci geçirip normal hayatına dönenler oldu. Hastanede tedavi olup, taburcu olan sağlığına kavuşanlar umut oldu bu karamsar günlerde.

2020 senedinde salgın hastalığın var olan hastalıkları tetiklediği söylendi ve yakın çevreden vefat haberleri almaya başladık. Yeğenim hasta oldu, hastanede tedavi oldu, şükür ki sağlığına kavuştu. Arkadaş çevremizden aldığımız vefat haberleri ile çemberin gittikçe daraldığını hissetmeye başladık.

Sağlığımıza kendimiz ve çevremiz için hiç dikkat etmediğimiz kadar dikkat etmeye başladık. Ellerimizde kolonya, yüzümüzde maske, kalbimiz endişe ile çarparak zorunlu olmamız gereken yerlerde mümkün olduğunca kısa sürede bulunduk.


Akraba, eş, dost ziyaretini ve yüz yüze yapılan bir kahve içimi sohbetleri sadece telefonla gerçekleştirdik. Dışarıdan gelenin bize, bizden de dışarıdan gelene virüs bulaştırma durumuna çok dikkat ettik. İş, alışveriş dışında sokakta olmamaya gayret ettik.

Ne dışarıda yemek yedik, ne de bir fincan çay içtik. Mevsim meyve ve sebzelerini tükettik, yediğimize, içtiğimize daha fazla dikkat ettik.

Devletin aldığı tedbirler ile yasaklara çoğumuz harfiyen uyduk.

Buna rağmen kayıplarımız var, yaşlı, orta yaşlı, genç demeden salgın hastalık sebebiyle can bildiğimiz canımızdan canlar sessizce hayattan çekildi. Ne onlar bize veda edecek zamanı buldu ne de biz onları son günlerinde görüp, son yolculuklarında refakat edebildik. Vefat edenlerin yakınlarını bile telefonla teselli etmeye çalıştık. Böyle günlerde bir akrabanın yakın ilgisi, omuzuna konulan dost eli ne kadar önemli, tokalaşmak, kucaklaşmak ne kadar güzelmiş ve insan kendisini güvende hissettiriyor muş anladık. Torunlarına sarılamadı, pencere ardından veya telefonla gördü birbirini insanlar. İnsan varlığı içinde insan yokluğu yaşadı yaşlılar, en çok yalnızlık, özlem çeken yaşlılar oldu. Bir garip duygu içinde hiç tatmadığı duygular hakim oldu, yalnız ölmekten, son nefesinde evlatlarının yanında olamaması korkusu sardı yaşlı yürekleri. Sokağa çıkmasına izin verilen saatlerde bile yüreği hüzünle, kendisini sokakta suçlu hissetti.

Ne düğün oldu eskisi gibi ne bir toplantı ile eğlence oldu ağız tadıyla. Sadece ölümler oldu can yakan. Kendimizi çokça endişeli hissettiğimiz, yüreğimiz yaralı bir sene geçti.
Bu sene ise çok hızlı girdi daha senenin ilk ayında kayıplar, yaprak dökümü gibi birbiri ardına duyulmaya başladı.

On üç gün önce annesi vefat eden evlat yoğun bakımda tedavi gördüğü İçin annesinin öldüğünü bile bilmedi. O evlat on üç gün sonra annesinin ardından hayatını otuz dört yaşında kaybetti. Geride üzgün, genç bir eş, henüz ölümün ne olduğunu bilmeyen küçücük iki evlat, yas içinde bir baba, gözü yaşlı abla, üzgün yeğenler ve akrabalar bıraktı. Bu bahsi geçen kayıp teyze kızım ile oğlu.. Ruhları şad olsun.

Bizler ise cenazeye iştirak edip canlarımızı son yolculuğuna uğurlayamadık, geride kalan yaslı ailelerinin yanında olup, manen destek olamadık. Kayıpların yerinde çok büyük bir boşluk oluşur. Bazen bir dost eli, dost sesi, dostun yanında olduğu hissi insana güç verir, acılar paylaşıldıkça azalır, yaralar üfleyen olunca insanın canı daha az yanar. İnsan sosyal bir canlı, tek başına yaşayamaz acısını da sevincini de illa ki paylaşmak, anlatıp rahatlamak ister.

Yaşamınızda bir acı ile karşılaştığınız zaman o acıyı en iyi daha önce benzer acılar yaşayan insanlar anlar, diğerlerine ise yaşadığınız acılar buzlu camın ardından izlediği film gibi uzak ve soğuk olur.

Dilerim bu salgında yakınlarınızı kaybetmezsiniz, gidenler asla geri gelmiyor. Salgın tamamen bitinceye kadar kendinize ve tüm insanlara dikkat edin lütfen. Ne başkası sizin virüs bulaştırıp sonunuz olsun, ne de siz başkasına virüs bulaştırıp yakınlarınızın veya hiç tanımadığınız bir başkasının canının sonu olun.

Temizliğe çok dikkat edelim, sokaklarda hapşırırken maskesini indirip eline hapşıranlar, konuşurken, öksürürken maskesini çenesine indirenler var. O maske ne sebeple takılıyor düşünün lütfen. Elinizle tükürük zerrelerini bina kapılarına, asansör kapı ve düğmelerine, toplu taşımada tutunulan yerlere, bilimum dokunabileceğiniz her yere bulaştırmayın! Nefesinizden yayılan tükürük zerrelerine ve ellerinize çok dikkat edin, maskenizi kuralına uygun şekilde ağız ve burun kapalı olacak şekilde takın, konuşurken, öksürüp, hapşırırken çıkarmayın, birkaç saatten fazla maske kullanıyorsanız maskenizi değiştirin. Maskenizi sürekli ellerinizle düzeltip ellerinizdeki mikropları maskenize bulaştırmayın! Ellerinizin temizliğine çok dikkat edin...

Siz kendinize ne kadar dikkat ederseniz edin, virüs taşıyan birisi sizin kadar dikkat etmediği sürece bulaşma riski sürecektir, unutmayın!

Sağlıklı günlerde, sevdiklerinizle birlikte esen kalın. Salgında hayatını kaybedenlere rahmetler, yakınlarına sabır, hastalara acil şifalar diliyorum.

Nejla BILGIN

Günün Sözü: 

"COVID-19 aşılarının yapılmaya başlandığı bu zamanlarda rehavete kapılmamalıyız. Maske takmaya, ellerimizi sabunla yıkamaya ve sosyal mesafe kurallarına uymaya devam ederek COVID-19'un yayılmasını yavaşlatabiliriz."
© UNICEF/UN0388580/Panjwani











Gerçek Dostlar  ⚠️                                                                                                                 İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/ - Google'da Ara                                             
27  Ocak 2021 Antalya-Türkiye


25 Ocak 2021 Pazartesi

KIŞ MASALI

 























Merhaba Gönül Dostlarım,

Mevsimlere ne çok anlamlar yükleriz. Hayatın kendi içindeki döngüsünde değişimlerin üzerimizde yarattığı etkilerin en önemli zaman dilimlerinden biridir kış mevsimi. Sibel Can'ın çok sevdiğim şarkılarından biri 'Kış Masalı'nı dinlerken hayatın içinde yaşadığımız bu mevsimin belki de en zor ve çetin günlerini barındırdığını düşündüm nedense.
YARDIMLAŞMA DUYGUSU ARTAR
Kimsesizlerin ve hastaların hayatlarını düşünürsünüz.
Vicdanınız daha çok harekete geçer. Yardımlaşma duygunuz derinleşir.
Uzun geceler uzadıkça içinizdeki hikayelerde uzar gider. Keşkelerin en çok yaşandığı ve var olduğu zamandır bu mevsim. Hep keşke olsa, keşke görsem, keşke dokunsam, keşke, keşke, keşke dersiniz. Çaresizlik özlemenin en son sınırıdır. Üç yüz altmış beş günün özgürlüğü bu mevsimde bitiverir.
FARKLI YÖNDEN BAKMAK
Tüm acılara rağmen kış mevsiminin yaşam üzerinde özel bir öğretici durumu vardır. Kişiyi güçlendirir. Zihin açısından öğreticidir. Kişiyi geliştirir ve daha üstün bir bilinç düzeyine taşır. Hayata farklı yönlerden bakma yetisi kazandırır. Çünkü bir insan başka duyguları tadarak derinlemesine düşünmeyi öğrenir. Kısacası her mevsimin kendine göre güzellikleri olsa da derinliğini ve dibini görmeyen kişi yaşamın güzel yönlerinin tadını bilemez. Her şey zıttı ile güzeldir Acının içinde buruk tadı bilen güzelliğin sarhoşluğunda kendini kaybetmez.
Karanlık ve hüzün insanın kendini tanıması için önemli bir fırsattır.
Kış ne kadar hüzünlü olursa olsun varlığının keyfini çıkarmak ve ileride dinlemekten keyif alacağımız bir masala çevirmek bizim elimizde. Yaşadığımız her günümüzün kıymetini bilelim. Unutmayalım ki; hepimiz kendi hikayemizin kahramanlarıyız
.
FİLİZ ÖZKOL -Kışmasalı










































































       https://youtu.be/gKOiAR1PWJs                                                                                                    
****
DERT İNSANA YOL GÖSTERİR- Mevlana

Mevlana ile Şemsi bilmeyen var mıdır? İllaki bilmeyen vardır. Ben onların hikayesini, adlarının geçtiği her kitabı keyifle okurum. Onların sözleri bana huzur verir her daim.
Bu kitapta aslında Mevlana ile Şems’i anlatan bir hikaye kurgulanmış. Karakterimiz Yunus'un başına gelen kötü olaydan sonra bir tesadüfle karşılaşır. Bunun vesilesi ile Mevlana ve Şems i tanır, hayata bakış açısı değişir.

Güzel bir kitap okudum. Böyle tarzda kitaplar okumayı seviyorsanız tavsiye ediyorum.
Bir şey yap, güzel olsun. Çok mu zor? O vakit güzel bir şey söyle. Dilin mi dönmüyor? Güzel bir şey gör veya güzel bir şey yaz. Beceremez misin? Öyleyse güzel bir şeye başla. Ama hep güzel şeyler olsun. Çünkü her insan ölecek yaşta... Şems-i Tebrizi
"Kalbinde iyilik biriktirenlerin yolu daima açıktır. Şems-i Tebrizi
"Rahmetin kapısı her an açık. Senin niyetin açık mı sen ona bak...
Şemsi Tebrizi
"Nefis, çok övgülerle Firavun olur. Tevazuyla alçak gönüllü ol, büyüklenme. Elinden geldiğince kul ol, sultan olma." Mevlana
" Dert İnsana Yol Gösterir." Mevlana

"Şems bana bir şey öğretti. Dünyada biri üşüyorsa sen ısınamazsın." Mevlana

          Kış mevsimi, en ihtiyaç sahibi ve yoksulların sevdiklerini koruyamadıkları için üzülmelerine neden olmaktadır. Genellikle fakir aileler, soğuk ve çatısı akan evlerde çok kötü şartlarda yaşarlar. Benzer koşullar genellikle insanların sağlığı ve psikolojik koşulları üzerinde tehdit oluşturur. Özellikle anneler, çocuklarına sıcaklık ve koruma sağlama konusundaki bu büyük yükü taşırlar, ancak çaresiz kalırlar.

Soğuk havaların kapımızı araladığı kış aylarını  İçimizi ürperten soğuk kış günlerinde, sokakta yaşayan küçük dostlarımızı korumak için neler yapabileceklerinizi aklınızdan bir geçirin.


Yüzünüzü Çevirmeyin

İçinde bulunduğunuz şartlar bir sokak hayvanını sahiplenmek için elverişsiz olsa da soğuk kış aylarında onları yardıma muhtaç bir şekilde gördüğünüzde onlara bir el uzatabilir ya da yetkililere haber verebilirsiniz. Hayvanların sağlığı ve güvenliği ile ücretsiz olarak ilgilenen kurumlar aracılığıyla birçok sokak hayvanına yardımcı olabilirsiniz.

Bir Kap Su Ve Yemek Bırakın

Sadece soğuk kış aylarında değil, her mevsim onlar için kapınızın önüne bir kap su ve yemek bırakmanız önemli. Mama alamayacak olsanız bile o gün sofranızdan artan yemeklerinizi sevimli dostlarımızla paylaşabilirsiniz.

Camlarınızın Önünü Doldurun

Sokak hayvanları denildiğinde her ne kadar gözümüzün önünde kediler ve köpekler canlansa da kuşların da unutulmaması gerekir. Camlarınızın önüne bir kap su ve kuşların tüketebileceği türden yiyecekler koyabilirsiniz.

Günün  Sözü:
" Yaşadığımız her günümüzün kıymetini bilelim. Unutmayalım ki; hepimiz kendi hikayemizin kahramanlarıyız."

Gerçek Dostlar  ⚠️                                                                                                                 İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/ - Google'da Ara                                             
25  Ocak 2021 Antalya-Türkiye