20 Ekim 2020 Salı

SON KIRLANGIÇ ( Bekir Coşkun Yazıları)

 


















Merhaba Gönül Dostlarım,

Duayen gazeteci Bekir Coşkun hayatını kaybetti. Hayvan ve doğa sevgisiyle de bilinen, aynı zamanda müzisyen olan ve duygularını yazıya geçirmek konusunda en hünerli gazeteciler arasında değerlendirilen Coşkun, 30 Eylül'de kaleme aldığı, sondan bir önceki yazısında “Bu yaz böyle geçti... Gelecek yazı bilemem” ifadesini kullanmıştı.

Sözcü gazetesi yazarlarından Bekir Coşkun 75 yaşında hayatını kaybetti. Ankara gazeteciliğinin önemli isimlerinden olan, muhabirlik ve Ankara Temsilciliği yıllarından sonra kısa ancak etkili yazılarındaki belagatiyle büyük bir ün kazanan, ANAP iktidarı yıllarını anlatan “Hasbahçede Sonbahar” gibi yazı dizileriyle gündem yaratan Bekir Coşkun uzun süredir kanser tedavisi görüyordu.

Hastanede akciğer kanseri tedavisi gören 75 yaşındaki Coşkun, 18 Ekim günü saat 20.30 sıralarında hayata gözlerini yumdu.

Alıntı : T24.Com.Tr

****

Bekir Coşkun, 3 Ekim' de Twitter hesabından yaptığı paylaşımında, "Yazı yazamadığım zamanlar, beni bağışlayın... Bu birkaç satır bile ilaç gibi.... Şimdilik hoşça kalın..." yazmıştı. Bekir Coşkun' nun Bu yazısına istinaden son zamanlarda ' Gerçek Dostlar' sayfalarımda  değerli yazarımızın yazılarını siz Gönül Dostlarımla daha sıklıkla paylaşmıştım.

Mevlam geçmişlerimize rahmetiyle muamele eylesin. Ailesine ve yakınlarına baş sağlığı ve sabırlar dileriz... Ruhu şad mekanı cennet olsun...

İbrahim Birol

****

SON KIRLANGIÇ…
Son kırlangıç da geçti başımın üzerinden…
Artık mevsim güz…
Güz hüzün zamanıdır…
Canım sıkılır kuşların gidişine…
“Durun nereye, nereye” diye…
Peşlerinden bağırarak koşasım gelir…
Mevsim artık güz…
Gölgeler döndü…
Güneşin eski sıcaklığı yok…
Ayrılık günleridir…
Hüzün taşır gibi beyaz bulutlar dolanıyor başımın üzerinde…
“Durun durun, aceleniz ne” diye…
Kollarımı açıp bulutları tutasım gelir…
Artık sesleri gelmiyor, birbirlerinden uzak durarak ve bağırarak konuşan komşu bostandaki köylülerin…
Bağları bozdular…
Dalında unutulmuş tek tük üzüm taneleri…
Yaşlı saçlar gibi asmalar…
Yazlıkçılar kepenkleri kapatıp gittiler…
Bahçelerde gözden çıkarılmış birkaç eski sandalye, bir plastik masa… Kapının açılmasını boşuna bekleyen aç kalmış tekir…
Benim en çok dalından kopup düşen şu yapraklara canım sıkılır…
“Durun şurada” diye…
Toplayıp toplayıp dallarına koyasım gelir…
Hüzündür güz…
Güneş topraktan, kum sıcaktan, buğday başaktan, kuşlar yuvadan, gül yaprağından, yeşil sarıdan, yaz aşklarından eller ayrılır…
Terminallerde sarılıp sarılıp gidenler var…
Bir kız yüzünü duvara dönmüş, ağladığından utanır..
Ama bugünler ayrılık zamanıdır…
Bu mevsimde daha çabuk ağlıyor insan…
Bahaneye bakar gözpınarları…
Durup dururken bahar yağmurunun ilk iki damlası…
Yaş gözden ayrılır...
Güz hüzün mevsimidir…
Bu ayrılıklar bana göre değil…
Elimde beyaz mendil…
Peşlerinden koşup “ağlamayın…” diye diye…
Tüm ıslak gözleri silesim gelir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder