Çok Değerli Dostlarım,
Bu yazımızı yine Paulo Coelho ile devam ettirelim, üstadın bir birinden güzel hikayelerini sizlerle paylaşmak benim için ayrı bir mutluluk kaynağı. Hikayelerin sonunda okuyucuya bir mesaj verebilmek, akıllarında bir şeyler bıraka bilmek, bir yol ağzına gelindiğinde okuyucunun doğru olan kararını verebilmesine yardımcı olabilmek, bunlar çok güzel duygular.
Biz büyükler olarak bu duyguları genç nesillere doğru bir şekilde aktarabilirsek. Onların kendi iç dünyalarını kendi kendilerine kurabilmelerine yardımcı olabilirsek. gelecek nesillere bıraka bileceğimiz en değerli armağan olacaktır.
Bizler geçmiş nesiller olarak bir kısmımız bu duygulardan yoksun olarak büyüdük. Belki bazı Kış Masallarımızdan bir kaçını bugüne kadar hala daha aklımızda tutabilmişizdir, fakat günümüz imkanları ile geçmişteki imkanlar arasında dağlar kadar fark olduğu yadsınamaz. Zamanımız teknoloji çağı, Yeni Teknoloji tekniklerinden en iyi şekilde yaralanmamız gerekir.
Yine bir yazı furyasına girdim, kendimi engelleyemedim... özür dilerim.
Yazımız sonunda çok değerli Şair. Edebiyatçı ve Düşünürlerimizin bir birinden güzel sözlerini bulacaksınız. Bazı okuyucularımın bu güzel ve özlü sözleri bir yerlere not aldıklarını ve bir arşiv oluşturduklarını biliyorum. Bu yüzden her bir blog yazıma bir veya iki güzel söz ilave ederek, onlara elimden geldiği kadar yardımcı olmağa çalışıyorum
Biz yine hikayemize dönelim...
Kendinizi Sevin Ve Mutlu Olun...En iyi dileklerimle. Esen kalın.
Hikaye Bengal’deki bir köyde yaşayan dul bir kadın, oğlunu yaşadıkları evden çok uzakta olan bir okula göndermiş ancak otobüs ücretini ödeyecek parası yokmuş. Çocuğun okula gidebilmesi için ormanın içinden yürüyerek kendi başına geçmesi gerekiyormuş. Annesi, oğluna cesaret vermek için şöyle demiş: “Ormandan korkma oğlum. Yanında olması için TanrıKrişna’yı çağır. O senin dualarını duyacaktır.” ;
Çocuk annesinin dediğini yapmış ve Krişna ona görünmüş; sonra da çocuğu her gün okula götürmeye başlamış. Öğretmeninin doğum gününde, çocuk öğretmene hediye alabilmek için annesinden para istemiş. “Hiç paramız yok oğlum” demiş annesi; “Öğretmenine götürmek için Tanrı Krişna’dan bir hediye iste.”
Ertesi gün, çocuk derdini Krişna’ya anlatmış. Krişna ona içi süt dolu bir testi vermiş. Çocuk büyük bir sevinçle testiyi almış ve öğretmenine götürmüş. Ancak diğer çocukların aldığı hediyeler daha güzel göründüğünden öğretmen çocuğun verdiği testiyle fazla ilgilenmemiş.
Bütün sınıf dışarıya çıkmış. Çocuk Krişna’yı çağırmış ama o görünmemiş. Çocuk çaresizlik içinde son bir kez daha seslenmiş: “Tanrı Krişna, öğretmenim seni görmek istiyor. Lütfen göster kendini.” Tam o anda, ormandan gelen ve dört bir taraflarında yankılanan bir ses duyulmuş: “Beni nasıl görmek isteyebilir oğlum? Varlığıma bile inanmıyor ki!”
GERÇEK
DEĞERLENDİRMELER
Son bin yılın başlarında yaşamış şairlerden sözler: Tanrı’yı bilenler onu tanımlamaz. Tanrı’yı tanımlayanlar onu bilmez. (Hallac-ı Mansur)
Bugün aşırı şekilde yiyen, yarın asla doymaz. (Anonim)
Bir evliliği sürdürmenin en kötü yolu çiftlerin birbirinin özgürlüğünü engellemesidir. İki kuşu birbirine bağlarsan dört kanadı olur ama uçamaz. (Mevlânâ Celaleddin-i Rumi)
Bir yerde büyük bir hazine varsa, mutlaka orada yaşayan bir de ejderha vardır. (Sadi-i Şirazi)
Tüm evrenin perdesinin ardındaki varlıktan dünyanın karanlığı içinde bana yol gösterecek bir ışık için yalvardım. Ve bir ses işittim bana şöyle diyen: “O aradığın ışık yok. Ama bir kalp, gören gözleri olmasa da, sonsuz yolu her zaman görür.” (Ömer Hayyam)
Şairin odasına giren biri ona sormuş: “Neden bütün gün burada tek başına oturuyorsun?” Şair cevap vermiş: “Sen içeri girdiğin için şimdi gerçekten yalnızım, çünkü beni Tanrı’mdan ayırdın.” (Mevlânâ Celaleddinn-i Rumi)
Paulo COELHO / HT PAZAR
Çeviren: Mine Akverdi Denktaş
Haber Türk
Bu yazı http://www.haberturk.com adresinden alınmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder