14 Mayıs 2019 Salı

RAMAZAN GELENEKLERİ ( 3 )



 


Merhaba Gönül Dostlarım,


" Ramazan Gelenekleri" Adı altında başlattığım yazı dizimizin 3. ve son bölümünde tüm Anadolu' da olduğu gibi,  eski İstanbul’da da Ramazan, uhrevi havanın en çok hissedildiği bir zaman dilimi idi. Bu ay “oruç ayı” idi, “gufran ayı” idi. Sahurlar, iftarlar, teravihler, mukabeleler ve ay boyunca tutulan oruç Ramazan’ a asli rengini veren unsurlar idi.

Eski İstanbul’da Ramazan Ayı yalnızca dini veçheleri ile değil, toplumsal ve kültürel hayatın hemen her alanına nüfuz eden etkisiyle yaşanmıştır. İbadetlerden yeme-içmeye, okuma-dinleme-öğrenme alışkanlıklarından gezme ve eğlenmeye kadar hemen her alanda bir Ramazan etkisi hissedilmiştir. Bu etki toplumun her kesiminde; en fakirinden en zenginine, Müslümanından gayrimüslimine bütün katmanlarınca hissedilen ve yaşanan bir etki idi.

Bir çok seyyah, İstanbul ve Ramazan gözlemlerini aktarırken bu ayda camilerin dolup taştığına dikkat çekmektedir. Gündüzleri başta Eyüp olmak üzere İstanbul’un belli başlı türbeleri, geceleri ve bilhassa teravih namazlarında camiler mahşeri kalabalıklara sahne olurdu
Kalabalığın beraberinde tatsızlıklar da gelebilirdi tabii. Ramazan yazarları bilhassa ayakkabı hırsızlığının artmasından çokça müşteki olmuşlardır.
Ramazan Ayı’nda camiler her zamankinden farklı olarak sabaha dek açık kalırdı. Bazı Müslümanlar bu ayda, itikaf adı verilen cami içinde bir tür manevi inzivaya çekilme ibadetini gerçekleştirirlerdi. 
Ramazan Ayı’na has ibadetlerden bir diğeri de camilerde, büyük konaklarda ve bazı evlerde mukabele okunmasıdır. Ay boyunca güzel sesli hafızların okuduğu Kur’an-ı Kerim Ramazan Ayı sonuna gelindiğinde hatmedilmiş olurdu.



Ä°lgili resimRamazan Ayı bütün manevi ağırlığına rağmen aynı zamanda gezme ve eğlenme ayı idi. Camilerden sokaklara ve evlere yayılan uhrevi havaya herkesi etkisine alan bir neşe eşlik ederdi. Akşamları kahvehaneler dolar, Karagöz-Hacivat, meddah, ortaoyunu gibi eğlencelik faaliyetler sahuru beklerken insanları oyalardı.
Zamanın yazarları yılın on bir ayında Beyoğlu’ nu merkez tutan eğlence hayatının Ramazan Ayı’ nda İstanbul’ a, Şehzadebaşı ve Direklerarası’na geldiğini yazmışlardır. Bunlardan birisi “Ramazan bitince İstanbul’da bir tiyatro topluluğunun para kazanmasına imkan yoktur” demektedir. Bir araştırmacı da İstanbul’da 1917-1924 yılları arasında oynanan 124 temsilin 89 unun Ramazan Ayı’na rastladığını belirtmektedir.
Tiyatro kumpanyaları Ramazan eğlencelerinin küçük bir kısmını teşkil ediyordu. Ramazan eğlencelerinin merkezinde geleneksel gösteri sanatlarımız olan Karagöz-meddah-ortaoyunu üçlemesi vardı.




eski ve yeni ramazanlar ile ilgili görsel sonucuKaragöz sadece bir gölge oyunu değil, aynı zamanda topluma tutulan bir ayna idi. Mevsimine göre kışın kahvehanelerde, yazın bahçelere kurulan perdelerde oynatılırdı.
Meddahlık ise bir tür tek kişilik gösteri idi. Meddahlara kıssahan da denilirdi. Bunlar omuzlarında mendilleri ve ellerinde sopaları ile sahneye çıkar, son derece etkileyici kıssa ve hikayeler anlatırlardı. Hikayelerini beden dilinin bütün imkanlarını kullanarak anlatırlar ve seyirci hikayeyi anlatılanlara adeta şahit oluyormuş gibi dinlerdi. 
Orta oyunu ise bir tür canlı oyuncularla oynanan Karagöz idi. Burada Karagöz’ün yerini Kavuklu, Hacivat’ ın yerini Pişekar alırdı. Orta oyunu da mevsimine göre kapalı mekanlarda veya açık havada oynanabilirdi.
Türk musikisi çalınan çalgılı kahveleri unutmayalım. Bunlar hem musikimizin güzel örneklerinin icra edildiği, yeni yeteneklerin yetiştiği okullardı; hem de sohbetin, muhabbetin demini aldığı yerlerdi.

Eski Ramazanlar anlatılmakla bitmez. Ramazan manilerine, Ramazan davulcularına, güllaca, Ramazan pidesine gelemedik bile…
Eski Ramazanları hatırlamak, unutmamak güzel. 


Lakin Ramazan Ayı şimdi de, en az eskisi kadar güzel yaşanıyor İstanbul’da. İstanbul’un her yanında Ramazan çadırları kuruluyor, yüz binlerce insana iftar veriliyor. İftarı ve teravihi müteakip bu Ramazan çadırlarında türlü kültür-sanat faaliyetleri gerçekleştiriliyor. İhtiyaç sahipleri hatırlanıyor, toplumsal dayanışma ve yardımlaşmanın en güzel örnekleri veriliyor. 
Alıntı

**( Ramazan ile ilgili videomuzu mutlaka izleyin, lütfen

 ** https://youtu.be/H32a_LM9Qj8

Günün Sözü " Kendini çok beğenme kul katında, ne kendini beğenmişler var toprak altında."  Mevlana

İbrahim Birol,  http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
14 Mayıs 2019, Antalya- Turkey


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder