19 Nisan 2020 Pazar

SERVİLER DE AĞLAR











Merhaba Gönül Dostlarım,

Bugünkü sayfamızı değerli yazarımız Belgin Eryavuz 'un bir yazısına ayırdım, okuyunca hüzünlendiğinizi şimdiden görür gibiyim.
Her şeyin gönlünüzce olması dileklerimle herkese sağlıklı günler...
~ İbrahim Birol ~

SERVİLER DE AĞLAR

Bitkilere hayranım. Onlarla ilgili araştırma yaptıkça ve hiç bilmediğimiz yönlerini öğrendikçe hayranlığım da katlanarak artıyor.
Dünyanın bu sessiz canlılarının hisleri, birbirleri ile olan iletişimleri ve birbirlerine olan yardımları öyle güzel ki. Geçmiş yazılarımda bunlardan söz etmiştim.

Şimdi sizlerle onlardan bir tanesini paylaşmak istiyorum.

Her mevsim yeşil kalan yaprakları, dik duruşu ile dayanıklılığın sembolü olan servilerden en özeli; ağlayan servi; hazin öyküsüyle karşınızda.

Yıl 1915.
Günlerden 28 Haziran.

Birinci Dünya savaşının tüm acımasızlığı ile sürdüğü zor zamanlar.

Yer Çanakkale Gelibolu yarımadası.

Gelin yarımadanın Seddülbahir' e yakın, kuzey kısmına doğru uzanalım. Buradaki tepelerin eteğinde yer alan bir mevkii var.
İsmi Zığındere.
Tabiat muhteşem.
Yemyeşil buğday tarlaları ve güzelim ayçiçekleri el ele verir buralarda. Kıyıdaki mavi beyaz dalgalar ise tam da bu noktada yaşanan vahşeti haykırırcasına sahili döver.

İşte tam o anda, sahile yaklaşan İngiliz savaş gemilerinin açtığı top ateşi ile ortalık karışır. Gemilerin amacı, alanı temizlemek ve askerlerine güvenli bir çıkış yolu yaratmak elbette.

Böylece başlayan taarruzda binlerce düşman askeri hedef noktalarına doğru ilerlemeye çalışırken, gemilerden yapılan ateş hiç dinmez.

Bu arada Türkler Zığındere’ de; yaz nedeniyle suyu çekilmeye yüz tutmuş; dere yatağının etrafında konuşlanır.

Oranın gerçek sahipleri olan yemyeşil çam ve ardıç ağaçları ile beraber tarih yazacaklarını bilmeden.

Doktorların, hemşirelerin ve sıhhiye askerlerinin kurduğu beyaz hastane çadırlarının içinde; yaralı veya hasta on binlerce asker için yoğun bir yaşam mücadelesi verilir beldede.

Şartlar yetersizdir elbette; ancak tüm personel imkansızı başarmaya ve askerleri hayatta tutulmaya çalışır.

Giderek artan yaralı sayısı nedeniyle ameliyatlar sedye üzerinde, hiç uyuşturulmadan yapılır. Sonrasında ağrı kesici de yoktur ki acılar dindirilsin. Yine de metanetlerini koruyan askerler bu ölümsüz destanı yazmak için adeta gönül birliği eder.

Hiç dinmeyen ateş bombardımanı ve yer sarsıntıları arasında tam bir ölüm kalım savaşıdır yaşananlar. Savaşta yaralanan askerlerin hepsi burada toplanır. Durumu kritik olanlar İstanbul'a nakledilir.

Düşman saldırıları 5 Temmuz 1915 tarihinde kesilir. Yaşanan dramın ve trajedinin boyutları ise o zaman tüm çıplaklığı ile ortaya çıkar. İçlerinde esir alınan düşman askerleri ile beraber neredeyse elli bine yakın yaralı ve hasta Zığındere’ yi adeta ağlatır.

Sadece on sekiz bin askerin, iyileşmeyi beklerken sağlık çadırlarının içine düşen ateş topları ile hayatını kaybettiği ortaya çıkar. Kuruyan dere yatağından artık su yerine oluk oluk askerlerin kanı akar.

Yaşanan vahşete tanık olan ve onlarla beraber ağlayan başka canlar da vardır.

Dere yatağının etrafını çevreleyen çam ve ardıç ağaçları savaş boyunca askerlerimizin kanıyla sulanır.

Tam da bunu kanıtlarcasına karşımıza çıkıyor Zığındere' ye uzanan toprak yolun kıyısındaki servi ağacı.

Üzüntüsünden gövdesindeki bütün damarları kıvrılan ağaç, neredeyse bir sargı bezi şekline bürünür. İşte bu nedenle yıllar sonra oraya Sargı Yeri ismi verilir ve Sargı Yeri Şehitliği olarak düzenlenir.

Bitkilerin kökleri ile toprak altında iletişime geçtiklerini, birbirleri ile konuşup yeri geldiğinde besinlerini paylaştıklarını, ortamdaki canlılarla beraber üzülüp sevindiklerini biliyoruz artık. Dolayısıyla bu ağacın da tanık olduğu vahşete sargı şeklinde bükülerek cevap verdiğini düşünmenin mantıklı bir yaklaşım olduğunu söyleyebiliriz.

Her bir karış toprağımız için düşmana karşı verilen vatan mücadelesinde Çanakkale savaşı, kuşkusuz ki kazanılan zaferlerle tarihimizin en gururlu sayfalarından bir tanesi.

Yolunuz oraya düştüğünde, o duygu dolu havayı teneffüs ederken bu öyküyü hatırlayın istedim. Tüyleriniz diken diken olurken ağlayan servi ağacını da görürsünüz belki.

Sevgiyle kalın.
Belgin ERYAVUZ

11.03.2020



Günün Sözü: "Ordu Yok! dediler, Kurulur! dedi. Para Yok! dediler, Bulunur! dedi. Düşman çok! dediler, Yenilir! dedi. Ve dediklerini yaptı. O, Atatürk’ tü!"

20  Nisan 2020, Antalya-Türkiye




2 yorum:

  1. Kıymetli Dost, Sayın, İbrahim Birol; Öncelikle Kıymetli Belgin ERYAVUZ'a ait önemli ve aydınlatıcı yazıyı paylaştığınız için teşekkür ediyorum. Kendileri Milliyet blogda bazı yazılarımıza yorumda bulunmuşlardı. Saygıya, hürmete layık bir aydınımız.Evet yoksulluk ayrıdır, akıl ayrıdır.Yoksulluk döneminde de insan aklını,bilgisini, cesaretini bir araya getirmeli. Umut tek haneyle gelişmez. Hayalleri çoğaltmakla,Birlik ve beraberlikle birleştirmek lazım.Saygılar sunuyorum.Sağlık ve mutlulukla yaşamanızı diliyorum.

    YanıtlaSil
  2. Harika bir içerik olmuş emeğinize sağlık, lütfen yazmaya devam edin.
    Selamlar.

    YanıtlaSil