30 Ağustos 2019 Cuma

ANTALYA' NIN SAKA KUŞLARI



Fotoğraf açıklaması yok.


Merhaba Gönül Dostlarım,

30 Ağustos Zafer Bayramı Haftası etkinlikleri çerçevesinde konuyla ilgili yazılarımızı sizlerle paylaştık. ' Gerçek Dostlar'  takipçilerinin  Zafer Haftası ile ilgili yazılarıma gösterdikleri ilgilerinden dolayı, sonsuz şükranlarımla birlikte , saygı ve sevgilerimi yolluyorum.
Bu tür yazılarımın tek amacı var oda ;
Böylesine büyük bir zaferi ve diğer milli bayramlarımızı neden kutladığımızı,  gelecek nesillere aktarabilmek için , bugünlerde yapacağımız  en önemli şey bizi biz yapan değerleri çocuklarımıza ve torunlarımıza  çok daha iyi öğretmek ve anlatmaktır.  🇹🇷🇹🇷🇹🇷

Bugünkü yazımda, aynı Turizm Şirketinde uzun seneler birlikte mesai arkadaşlığı yaptığımız değerli üstadım Sayın Hüseyin Çimrin 'in aşağıdaki kısa biyografisi ile birlikte kaleme aldığı bir öyküsünü sizlerle paylaşmak istiyorum, kendisine buradan selam ve saygılarımla birlikte sağlık dileklerimi iletiyorum.

****
 Hüseyin Çimrin,

Antalya’ya tutkuyla bağlıdır. Bugün Antalya üzerine yazılmış hangi belgeyi elinize alsanız altında mutlaka O’nun imzası vardır. “Antalya” ile ilgili belge ve fotoğraf konusunda dev bir koleksiyona sahiptir. Yıllardır Antalya’da her taşın altını kaldırmış, neredeyse tüm eski Antalyalılar’la konuşmuş, kayıt altına almıştır. Antalya’ya dair ne varsa biriktirmek, gelecek kuşaklara aktarmak ister. Bıkmadan usanmadan araştırır.
O’nu günün herhangi bir saatinde elinde fotoğraf makinesi ya da teybiyle Kaleiçi’ nde, Cumhuriyet Meydanı’ nda, Karaalioğlu Parkı’ nda biriyle sohbet ederken ya da fotoğraf çekerken görebilirsiniz.
Bu kişi Antalya’ nın “sivil tarihçisi” Hüseyin Çimrin’ den başkası değildir.
1946 Antalya doğumlu ve Antalya bölgesinin ilk Almanca turist rehberi olan Hüseyin Çimrin, 25 yılı aşkın bir süre Turizm ve Tanıtma Bakanlığı’ nın Antalya Bölge Müdürlüğü’ nde tercüman rehber olarak görev yaptı. Aynı kuruluş tarafından yabancı dilde kazandığı bursla 1965 – 66 yılları arasında seyahat acenteleri turistik tanıtım ve turist rehberliği konularında araştırma yapmak üzere Almanya’ya gönderildi. Bu eğitimle Türkiye’nin Almanya’da diplomalı ilk turizm uzmanı oldu. Çeşitli gazetelerde, dergilerde köşe yazıları yazan Antalya tarihi üzerine bir çok kitabı olan Hüseyin Çimrin’ e 2003 yılında Çağdaş Gazeteciler Derneği tarafından kültür sanat dalında “Antalya’ nın Sivil Tarihçisi” ödülü verildi.
“Antalya Tarihi ve Turistik Rehberi”, “Antalya Folkloru”, “Akdeniz Gezi Rehberi”, Kuruluşundan Günümüze Kent Kronolojisi”, “Antalya Efsaneleri”, “Benim Antalyam”, Antalya Teke Yöresi Ağzı ve Deyimleri” ve “Bir Zamanlar Antalya”, Çimrin’ in Antalya üzerine yayınlanan kitaplarından sadece bir kaçı.
dip not: Yerel basından Sayın Hüseyin Çimrin’ in bir süredir ayağındaki bir rahatsızlık nedeniyle evinde istirahat ettiğini öğrendik. Kendisine acil şifalar diliyoruz.

Alıntı: fullantalya.com
****


ESKİDEN ANTALYA'DA SOKAK SATICILARI
KUŞ AZAT ETTİREN ÇOCUK SATICILAR
60 YIL KADAR ÖNCE, ONLAR BİZDİK...

Antalyalıların "KADİRNE" diye adlandırdıkları saka kuşları, su kenarlarını çok sevdikleri için Anadolu insanı bu güzel ötüşlü kuşlara "SAKA" adını vermişler. O zamanlar Antalya'da 10-11 yaşlarındaki erkek çocukların saka kuşlarını yakalamak büyük bir eğlencesi idi. Ağaçlık bölgelerde, özellikle Hıdırlık Kulesi çevresinde iki ağaç arasına kocaman eskimiş bir balıkçı ağı gererdik. Küçük kafes içinde getirdiğimiz iyi öten bir kadirne kuşu ile doğada serbestçe dolaşan kadirneleri ağlarımıza takılmaya cezbederdik.
Bir sürü kuş bizim "Çağırıcı" kuşumuzun yanına gelirdi. iki ağaç arasına gerdiğimiz ağın ipini çektik mi, kafeslerimiz kuşla dolardı. Ağlara takılan kadirne kuşlarını sonra çarşı-pazar dolaşır; halka, esnafa "Bir kuş azat et, gör bak hayrını" bağırışları içinde para ile satardık.
Kuş azat etmenin de geçmiş yüzyıllardan gelen bir ritüeli (yapılış şekli) vardı. Kuş azat etmek isteyen kişi, bizim kafesten çıkarıp eline verdiğimiz kuşu, iki avucu içine alır, sonra her iki kolunu gökyüzüne doğru uzatarak:
"Azat kuşum,
Buzat kuşum
Yarın ahirette
Beni gözet kuşum."
Ya da kısaca
"Azat/Buzat/Ahrette gözet"
dedikten sonra avuçlarını iki yana açarak kuşu serbest bırakırdı.
Herkes bir kuşu alıp bu şekilde azat eder; böylece sevap kazanılmaya çalışılırdı. Çünkü kültürümüzce kuş özgür etmek sevaptır, ahirette bu kuşların bizlerden yana hayırla yad edeceğine inanılır.
İşte su sayede onlar ahiret için sevap kazanır; biz çocukların simit, macun ve bazen de sinema bileti için harcayacağımız paramız çıkardı.
NOT: Kadirne kuşunu gerilmiş ağa cezp etmede uyguladığımız daha birçok usulümüz vardı. Nasıl olsa insanlar okumuyor diye, burada lafı uzatmak istemedim. Ancak şunu da eklemem gerekli: Osmanlı'da kuş satın alıp, azat etmek merhamet gösteren bir sevaptı. Evliya Çelebi’ nin anlattığına göre, kibar bey ve hanımlar tatil günleri İstanbul’ da kurulan büyük kuş pazarlarına gider, parayla satın aldıkları rengârenk kuşları gökyüzüne salarlarmış.

Alıntı Hüseyin Çimrin

Günün Sözü : "Azat kuşum, Buzat kuşum,Yarın ahirette  Beni gözet kuşum." Anonim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder