Merhaba Gönül Dostlarım,
" Duygusuz Nesil Tehlikesi' başlıklı dünkü yazımda, gelecek için bir karamsar tablo çizmiştim,
bugün ise bu tezi çürütebilecek bir başka yazıyı sizlere aktaracağım.
12 yaşındaki bir Diyarbakırlı 5. sınıf öğrencisinin ' Geleceğe Mektup' adı altında yapmış olduğu bu yazıdaki yorumunu ve düşüncelerini okuduktan sonra geleceğimiz ile ilgili olarak, siz Gönül Dostlarımın yüreklerine bir nebze su serpileceğine inandığım bir başka yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum
Yarını bugünden hayal etmek, hayatınıza bir gizem katmak, kendinize ve sevdiklerinize söz vermek, yıllar sonra bugüne dönmek, bugün söylemek istediklerinizi söyleyememek adına geleceğe bir mektup yazmak isteyecek olsaydınız, öncelikle neleri yazardınız, bir düşünün...
Çok enteresan gibi görünebilir ancak, internette gezinirken rastladığım bir web sitesinden bahsetmek istiyorum. Sitenin adı Minute Of Life, http://minuteoflife.com dan ulaşabilirsiniz. Kısaca bahsetmek gerekirse, oluşturduğunuz foto, video veya mesajlarınızı geleceğe gönderebiliyorsunuz. Hatta işin en güzel tarafı alıcı da ekleyebiliyorsunuz. Alıcılarınız, zaman gelmediği sürece mesajınızı açamıyorlar. Bence geleceğe mesaja duyarlı olanlarımızın ilgilenebileceği bir site.
Önce Kendinizi Sevin sonra da Sevdiklerinizin ve sahip olduklarınızın değerini bilin ki,
Mutluluğunuz daim olsun... En iyi dileklerimle. Esen kalın...
Unutmayın ki, sizin beğenmediğiniz yaşantınız, bir başkasının hayali olabilir...
Bu mektup 12 yaşındaki bir 5. sınıf öğrencisinin kaleminden gelecek nesillere yazılmıştır. Okuyup, üzerinde düşünmemiz gereken çok şey içermekte.(Düzeltme yapılmadan eklenmiştir)
Sen bu mektubu okuyorsan bu mektubu yazan kişi senin deden, büyük amcan ya da başka bir akraban olabilir. Bu mektubu seni geçmişle ilgili aydınlatmak için yazacağım.(Üzgünüm, ellerim ağrıdığından el yazısından düz yazıya geçerek devam ediyorum) Eskiden, yani 150 yıl kadar önce ve daha da önce bir çok yeni buluş yapıldı. İnsanlar da bunların eksikliklerini buldu ve daha da geliştirdi. Yaşamı daha kolay hale getirdiler, onlarda yeni buluşlar yaptılar. Mesela ilk insanlar tekerleği buldu, sonraları ise onunla dişlileri, dişlilerle de gelişmiş makineleri yaptılar.
Şimdi ise bu mükemmel buluşları yapan ve benim de hayran olduğum bazı insanlar hakkında bilgi vereyim;
İlk önce hayatımızda büyük yeri olan telefonun mucidi Alexandre Grahambell’i anlatayım. Grahambell önce iki tenekenin arkasına uzunca bir ip bağladı. Ama ipin düğümlediği yerin çoğunluğunun tenekenin içine girmesine özen gösterdi. Sonra tenekenin içine konuştuğunda ses ipi titreştirip, titreşim sesi ikinci tenekeye ulaştıracaktı. Grahambell bu sistemi kullandı ve şimdiki telefonların temelini attı. Gerçekten de bu tenekedeki ipin titreşimini kullanmak çok akıllıcaydı.
Ama bir husus var ki dikkat etmeliyiz; Grahambell ‘in icat ettiği telefon sadece sesli bir şekilde, görüntü olmadan konuşmayı sağlıyordu. Ve her görüşmede telefon numarasını, telefondaki bir parçayla çevirmemiz halinde arama yapılabiliyordu. Şu an kullandığımız telefonların gelişmişliği sayesinde; numaralar telefon hafızasında kaydolduğu gibi bir çok uygulamaya hızlıca erişebiliyoruz. Hatta dünyanın öbür ucundaki biriyle görüntülü konuşabiliyoruz. Şu an iletişim aracı olarak ne kullanıyorsun ve bununla neler yapabiliyorsun hayal bile edemiyorum. (Tıpkı Grahambell’in geldiğimiz noktayı hayal edemediği gibi) Ama bil ki biz şu an bu kadarını yapıyoruz.
Maalesef her buluş bulunduktan sonra iyi emeller için kullanılmadı. Buna en büyük örnek fizik dehası Albert Einstein’ın atomu parçalamasından sonra Amerika’nın atom bombasını icat edip Japonya’nın Hiroşima kentine iki adet atom bombası atarak orayı mahvetmesi …Bizden on yıllar önce gerçekleşmesine rağmen hala bu olayın yaralarını sarıyoruz.
Bu ve bunun gibi icatlar ben doğmadan çok önce olmuştu. Şu an dünyada gerçekleşen en büyük araştırma ve gelişmeler bizden önceki dehaların attığı temeller üzerine devam ediyor. Gelişmiş dünya ülkeleri büyük bir hızla hayatımızın her alanına girmiş olan bilgisayarları robotlara çevirme çabasında. Bir sürü öngörü ve benim gibi çocukların hayalimizde bile canlandırması zor fikirler duyuyoruz. Düşünsene şu an hayatının her alanında birlikte yaşadığın robotlu dünya benim için bilim-kurgu filminin bir sahnesi gibi…
Umarım çok iyiye gitmişizdir, dünya daha yaşanılası bir duruma gelmiştir. Buradan bakınca bunun mümkün olmayacağını görüyorum. Fakat bizler insanız ve muhteşem beynimizin yanında bizi biz yapan birer kalp taşıyoruz. Mektubumu ne zaman alırsan al hemen harekete geçmek için bir şeyler yap. Başkalarının da okumasını sağla. Belki kalbinin sesini dinleyen birileri çıkar ve dünyaya hak ettiği saygıyı gösterir. Zira eşsiz güzelliklere ve olağanüstü ekosisteme sahip olan dünyamız tüm bunları kaybetmek üzere. Bir an önce dünyaya, insanlığa; huzur, barış, sevgi ve eşitlik sağlayacak kişilerin sözünün geçmesi lazım.
Her gün binlerce insanın açlıktan öldüğü Afrika kıtası, savaşlarla karmakarışık olan Orta Doğu ülkeleri, tüm dünyadaki enerji kaynaklarını ele geçirmek için savaşan gelişmiş dünya ülkeleri -maalesef -insanlığı, doğayı, yeşili ve senin daha mutlu yaşamanı düşünmüyor. Sana söz veriyorum hedeflediğim yerlere gelirsem önceliğim daima bunlar olacak.
Senin sırtında bir oksijen tüpüyle, boğazından akciğerlerine bağlı hortumlarla nefes almaman için elimden ne geliyorsa yapacağım.
Unutma ki, her zaman herkesin insanlık için bir katkısı olabilir. Sen de boş durma!”
Sevgilerimle
Muhammed Ulaş CİCAN
21.03.2017
Diyarbakır/TÜRKİYE
Alıntı : matematikselorg.com
https://youtu.be/qlp_FGv3Dr8
Günün Sözü :
“Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur. Düşmem dersin düşersin, şaşmam dersin şaşarsın. Öldüm der durur, yine de yaşarsın…” -Mevlana Celaleddin Rumi
İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
21 Aralık 2017, Antalya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder