8 Ağustos 2016 Pazartesi

ÖMER SEYFETTİN HİKAYELERİ (1)




ömer seyfettin eserleri ile ilgili görsel sonucu


ÖMER SEYFETTİN RESİM ile ilgili görsel sonucu




Merhaba değerli Dostlar,

Bu yazımda sizlere farklı bir konu ve farklı bir yazardan bahsedeceğim. Türk Edebiyatında önemli bir yeri olan ve aynı zamanda Milli Edebiyatımızın kurucularından, Türkçülük akımının önemli bir destekçisi onu bir çok hikayelerinden ve Romanlarından  tanıdığımız Ömer Seyfettin' nin sizlere kısa bir  hayat hikayesinden bahsetmek istiyorum.
En önde gelen eserleri arasında: Kaşağı, Yalnız Efe, Beyaz Lale, Gizli Mabet. Yüksek Ökçeler, Harem gibi buna benzer birçok Roman, Hikaye ve Öykü kitaplarının yazarıdır.

()
Ömer Seyfettin 1884 yılında Balıkesir’in Gönen ilçesinde doğmuştur. Türk edebiyatının önde gelen hikâye yazarlarından ve Milli Edebiyatın da kurucuları arasında yer alan sanatçı, babası gibi askerlik yapmış Balkan Savaşı sırasında Sırp ve Yunan cephelerinde savaşmıştır. Daha sonraki dönemde askerliği bırakıp tamamen edebiyata yönelen Ömer Seyfettin, o döneme kadar romanın gölgesinde kalan Türk kısa hikâyeciliğinin kurucu ismidir. Sanatçı 6 Mart 1920’de hayata gözlerini yummuştur.
Edebi Kişiliği
Türkçülük akımının da en önemli savunucusu olan sanatçı, Milli Edebiyatın dil anlayışı olan “Yeni Lisan” görüşünün de sahibi ve bu adı taşıyan makalenin yazarıdır. Hem sanatsal hem de öğretici metin türüne ait eserlerinde sade konuşma dilinin katı savunucularından biri olmuştur. Ömer Seyfettin Batı edebiyat ve kültürüyle de yakından ilgilenmiş; ama kendisinden önceki sanatçılar gibi kendi öz benliğini bırakarak tamamen Batı’ya yönelmemiştir.
Eserlerinde çocukluk anılarından ve askerlik hayatında yaşadıklarından yola çıkan Ömer Seyfettin, hikâyelerini Genç Kalemler ve Türk Yurdu dergilerinde yayımlamıştır. Sanatçı, eserlerinde serim, düğüm ve çözüm bölümlerine önem vererek Maupassant tarzı olay hikâyeciliğinin de edebiyatımızdaki en önemli temsilcisi olmuştur. Eserlerinde Türk insanının duygu ve düşüncelerini işleyen sanatçı, hikâyelerini halk geleneklerine veya tarihsel olaylara dayandırır.


Pembe İncili Kaftan                                       

ömer seyfettin eserleri ile ilgili görsel sonucuKitabın adı : Pembe İncili Kaftan
Kitabın Yazarı : Ömer Seyfettin

KİTABIN ANA FİKRİ
İnsan, yaptığı fedakarlık büyük veya küçük olsun hiçbir zaman övünmemelidir.
KİTABIN ÖZETİ
Osmanlı devletinin başında bu dönemde Şah İsmail adında bir bela vardır. Vezirler bu deli adama elçi göndermek için toplanmışlardı. gönderilecek elçi cesur, ölümden korkmayan, devletin şanına yakışacak bir kişi olmalıydı. Sarayda, Enderun'da, divanda böyle bir kişi yoktur. Vezirlerden biri Muhsin Çelebi’nin adını ortaya atar. Bunun üzerine sadrazam Muhsin Çelebinin çağrılmasını ister. Peki kimdi bu Muhsin Çelebi.
ÖMER SEYFETTİN RESİM ile ilgili görsel sonucu

 
Muhsin Çelebi: Cesur, doğruluktan ayrılmayan, ölümden korkmayan, akıllı bilgili, Allah’tan başka kimseye boyun eğmeyen, hali vakti yerinde, garibi, zayıfı gözeten bir baba yiğittir. Muhsin Çelebi sadrazamın emri üzerine huzura gelir. Sadrazam ondan el etek öpmesini beklerken o eğilmez.
Sadrazam onun bu hareketine kızmasına karşın ona elçilik teklifinde bulunur. Muhsin Çelebi bu görevi devleti için kabul eder. Elbette ki bu büyük devletin elçisi; atları, hademeleri ve giysileriyle ihtişamlı olmalıydı. Muhsin Çelebi bu giderleri, sadrazamın ısrarına karşın, kendisinin karşılayacağını söyler. Çünkü o fedakarlığın karşılıksız olacağına inanıyordu. Giderler için bütün varlığını rehin vererek tüccarlardan on bin altın alır. Bu parayla ihtiyaçları karşılar. Bir de Sırmakeş Toroğlu’ndaki: Kumaşı Hint’ten incileri Venedik’ten gelme Şah İsmail’in hayatında göremeyeceği pembe incili kaftanı sekiz bin altına alır. Bu kaftanı padişaha hediye etmek için herkes sıraya girmektedir. Muhsin Çelebi hazırlıklarını tamamlar.Yüz Temel Eser Özetleri, Kitap Özetleri, Roman Özetleriser, Özet
Karısını iki çocuğunu akrabalarına bırakarak yola koyulur. Muhsin Çelebi Tebriz’e vardığında halk ve şah onu şaşkınlıkla karşılar. O her zamanki gibi başı dik göğsü ilerde Şah İsmail’in huzuruna varır. Padişahın mektubunu öperek Şaha uzatır. Ayağı öpülmeyen Şah sapsarı kesilir. Muhsin Çelebi sağına soluna bakar ve oturacak bir şeyin olmadığını görür. Bunun ayakta beklemeye mecbur bırakmak için yapılmış bir davranış olarak düşünerek o göz kamaştıran kaftanını tahtın önüne serer ve üzerine oturur. Şah, vezirleri komutanları aptallaşmıştır. Muhsin Çelebi gür sesiyle: Padişahının hiçbir ecnebi padişah karşısında eğilmeyeceğini ve dünyada Türk Padişahı kadar asil bir padişahın olmadığını söyleyerek huzurdan izin istemeden ayrılır. Kapıdan çıkarken Şah’ın askeri kaftanı arkasından getirir. Muhsin Çelebi sesini yükselterek ‘bir Türk asla yere serdiği şeyi sırtına koymaz. ’diyerek oradan ayrılır.
Muhsin Çelebi sağ salim ülkesine döner. Herkes pembe incili kaftana ne olduğunu merak eder. Fakat o bu yaptığını anlatacak kadar küçük bir insan değildir. Muhsin Çelebi elçilikten kalan malzemelerini satarak küçük bir bahçe alır. Üsküdar pazarında sebze meyve satarak geçimini sağlamaya başlar. Düştüğü bu acı durum karşısında o hiçbir zaman yaptığı fedakarlıkla övünmemiştir.
KİTAPTAKİ KİŞİLER
Muhsin Çelebi: Hikayenin baş kahramanıdır. Muhsin Çelebi 40 yaşlarında, namerde muhtaç olmayacak kadar servete sahip akıllı bir insandı. Tek ülküsü “Allah’tan başkasına secde etmemek, kula kul olmamaktı.” Aynı zamanda savaş zamanlarında Kuba bölüklerinde kumandanlık yapardı. Doğruluktan ayrılmayan, ölümden korkmayan bir yiğitti.
Vezirler: Kubbe altı vezirleridir.
Sadrazam: Başbakandır. Vezirlerin başıdır.
Şah İsmail: Kurnaz, zalim, gaddar bir adamdır. İran devletinin şahıdır.

Kaynak : Bilgicik.com

https://youtu.be/GnphIrNDTlM





Güzel Sözler :

Başkasından üstün olmanın onurlu bir yanı yoktur. Asıl onur kişinin eski halinden üstün olmasından gelir. (Hemingway)

İbrahim Birol,  http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
Ağustos, 08, 2016, Antalya












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder