14 Ağustos 2016 Pazar



VAR OLMAK, İŞTE BÜTÜN MESELE...

Baba Kız





















Merhaba Değerli Dostlarım,

' Popüler Yazılar'  adı altında düzenlediğim yazılarımın sonuncusunu dün yayınladım, bu türdeki yazıların sizlerden çok ilgi görmesi beni son derece mutlu etti.
İnanın  başlangıçta ben de bu konular  hakkında fazla bir bilgiye sahip değildim, sizlerle olan paylaşımlarım sonucu yazılan konular hakkında daha detaylı ve değişik bilgiler öğrendim, umarım genel kültürümüzle ilgili sizlere de bir katkı sağlamıştır...

Bugünkü konumuza değerli hocam ve üstadım Sayın Cüceloğlu ile devam etmek istiyorum. Face Book ta  Doğan Cüceloğlu tarafından paylaşılmış babalara hitaben yazılmış, baba ve kız çocuğu arasındaki bağların nasıl sağlamlaştırıldığını, başlangıçta nelere dikkat edilmesi gerektiğini, kız babası olmanın ne demek olduğunu anlatan,  Sayın Nurdoğan Arkış beyin çok güzel bir yazısını sizlerle paylaşmak istiyorum.

En iyi dileklerimle. Esen kalın.


VAR OLMAK, İŞTE BÜTÜN MESELE...
İnegöl'de bir fabrikadaki iletişim konularını anlattığım eğitimimde Bülent de yer alıyordu. Bülent'in işleri çok yoğun, evli ve... bir çocuk sahibi. 4 yaşındaki çocuğunu çok seviyor, ancak ilişkilerinden çok mem­nun değilmiş ve şöyle düşünüyormuş; "Ee, normaldir, çocuklar anneyle daha fazla iletişim kurar, babaya biraz mesafeli dururlar." Bülent diyor ki, "Hocam kızı yanıma çağırırdım, benden kaçar, an­nesinin arkasına giderdi; ben de anlamazdım nedenini, şimdi fark ediyorum ki onu yeterince adam yerine koymamışım." Eğitim iki bölüm halinde süren bir programdı, on gün kadar sonra ikinci bölüm­de buluştuk.
Baba&kız Aşkı
Bülent, eğitimden sonra evde yaşadıklarını paylaştı: "Eğitimden çıktıktan sonra kızıma yaptığım haksızlıkla­rı gördüm. Onun fikirlerine hiç değer vermiyordum, sadece öğütler ve­riyor, neleri yapıp neleri yapmamasının uygun olacağını ona biraz da sert bir ifadeyle söylüyordum. Aklımca onu eğitiyordum. Ama, ben de o da mutlu değildik aslında. Birbirimizden giderek uzaklaşıyorduk. Babamdan böyle görmüştüm. Çocukla iletişimin başka bir yolu oldu­ğunun farkında değildim."
"O hafta sonu ilk kez, 'Hadi kızım gel seninle dışarı çıkalım,' dedim. Hanıma da "sen de evde biraz dinlen, biz kızımla dolaşalım" dedim. Hanım "ama siz yapamazsınız ki" dedi. İçimden gülerek "yaparız, yaparız" dedim. Aslında bir de ayakkabı almamız gerekiyordu, bu bahaneyle kızıma ken­dimi affettirmek istiyordum. 'Kızım,' dedim, 'şimdi ayakkabıcıya gideceğiz. Sen orada paramızın elverdiği ayakkabılardan istediğin birini se­çip alabilirsin.' Kızım bu lafları dinledi. Dükkana girdik. lçerdeki beye, 'Amcası, kızıma ayakkabı alacağız, bize 26 numara ayakkabılar hangi­leriyse şöyle bir dizer misin?' dedim. Adamcağız ayak­kabıları yere dizdi. Kızıma 'Hadi kızım, seç,' dedim. Arkadaşlar, tüm hayatı boyunca hiçbir kararını kendisinin almasına izin vermedi­ğim kızım, o kadar düşüncelerini ifade etmekten, ne istediğini fark et­mekten uzaklaşmış ki bana, 'Sen seç baba,' dedi. Kızımı, düşünmekten ve fikrini belirtmekten aciz biri olarak yetiştiriyordum.
'Olmaz kızım senin ayakkabın, sen seçeceksin,' dedim. Bir süre ayakkabılara baktı. İçim acıyordu, belki de hayatında ilk kez karar vermek üzereydi ve ben bunu, onun adına tam dört yıl ertelemiştim. Nihayet birine yaklaştı, 'Bu güzel mi baba?' diye sordu. 'Sen bilirsin kızım, önemli olan sen be­ğendin mi?' dedim. 'Evet,' dedi. 'Peki ötekilere de bak bakalım, belki da­ha çok beğendiğin çıkar karşına,' dedim. Onlara daha bir alıcı gözle bak­maya başladı. Bu seçim işlemi tam kırk beş dakika sürdü. Eskiden olsa beş dakikada şu ayakkabıyı alıyoruz der, çıkardım. Kızım ve karım kenarda izler­di. Sadece ayağında bir denerdim. Ama yıllardır yaptığım hatayı tela­fi etmek için birçok kırk beş dakikayı feda etmeye hazırdım artık. Neden sonra, birinde karar kıldı. 'Bunu alalım baba,' dedi. Yüzündeki sevin­ci, bir şeyler başarmanın mutluluğunu görmeliydiniz. Kasaya yanaş­tık, tam alacağız, bir başka ayakkabı daha ilgi­sini çekti. Ona bakmaya başladı. Bu sefer bu iki ayakkabı arasında git­ti geldi. Bir onu giyiyor, bir ötekini giyiyordu. Bunu belki beş, belki on kere yaptı. Belli ki karar veremiyordu. 'Kızım, ikisini de çok mu beğen­din,' diye sordum. 'Evet baba,' dedi. 'Sana ikisini de alayım mı kızım,' dedim. Sevinçle, 'Al baba,' dedi. Aldık. Ben kızımı böyle mutlu görme­dim. Biliyorum ki onu mutlu eden babasının ona iki ayakkabı alma­sı değil, babasının onun fikirlerine değer vermesiydi. Ama asıl mutlu­luk bendeydi.
baba vekızı resim ile ilgili görsel sonucu
"Sevinç içinde dükkandan çıktık. Dükkanın içinde olduğu pasajda bir de oyuncakçı var. 'Baba, oyuncaklara bakalım mı?' dedi. Eskiden olsa, 'Yürü, ne işimiz var,' der geçiştirirdim. Ama artık biliyorum ki bu yanlış. 'Peki kızım,' dedim, girdik. İstediği her reyonun önünde dur­duk, hepsine baktık. İstediklerini elledi, dokundu. Eskiden olsa durdu­rur, engellerdim. Ama şimdi bunun onun kişiliğini ne kadar engelle­yen bir tavır olduğunu biliyorum. Birini eline aldı bana dedi ki 'Bunu alalım mı?' Ben, 'Tatlım,' dedim, 'demin ayakkabı aldık ya, artık buna paramız kalmadı, alamayız.' Daha önceleri benzeri durumlar yaşandı­ğında kızım ağlamaya, zırlamaya başlar ve hepimiz gerginleşirdik. Ben bir hışımla kızımı kucağıma alır, dükkandan çıkar, doğru eve giderdim. Karım da arkadan gelirdi. Ama bu sefer kızım sakince oyuncağı aldığı yere koydu ve hiçbir şey ol­mamış gibi hayat devam etti. Kızım da olgunlaşmıştı ama, asıl benim olgunluğumdan kaynaklanıyordu bu.
"Eve geldik, akşam oldu. Hayret bir şey! Kızım ilk kez annesinin ya­nında değil; benim yanı başımda duruyordu. Bu sefer annesi beni kıs­kanıyordu. 4 yıl boyunca kızımı uyutmak istemiştim. Ama o, hep annesini istemiş, beni reddetmişti. Yatma vakti geldiğinde, biberonunu bana getirdi ve 'baba birlikte uyuyalım mı?' dedi. Küçücük bir adım­la neler başarmıştım. Ne kadar değişiklik olmuştu hayatımda. O ge­ce, ilk kez kızıma sütünü ben içirdim, o uyuyana ka­dar birlikte yattık ve benim kollarımda uyudu. Dünyanın en mutlu babası benim artık." Bülent'in sözleri bittiğinde birçok arkadaşı gözlerindeki yaş görülmesin di­ye ne yapacağını şaşırmıştı. Ama Bülent' in mutluluğunu paylaştıklarını görebiliyordum
Gene Annen Geldi Bütün Günüm Mahvoldu!
Kaynak : 
Nurdoğan Arkış, 1980 ODTÜ sosyoloji mezunudur. doğan Cüceloğlu ile  birlikte çalışmış, son 5 yıldır da bağımsız olarak yöneticilik, liderlik, iletişim, motivasyon, kurum kültürü, kalitenin insan unsuru gibi alanlarında eğitimler veren sempatik ve başarılı bir danışmandır. beşi çeviri, ikisi özgün olmak üzere 7 kitabı vardır.


https://youtu.be/-D9tj7VO7Vc                                              



https://youtu.be/dkZtN1azvDI





Günün Sözü :
Konuşmaların en önemlisi, kendi kendimizle konuşmamızdır, ama bunu nedense ihmal ederiz. Oxemstiern

İbrahim  Birol,  http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
Ağustos 14, 2016, Antalya










 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder