Bu Blog; bilgilerin, fikirlerin, duygu ve düşüncelerin paylaşıldığı, öğrenmenin ve gelişmenin yollarının arandığı bir ortam yaratmak ve böyle bir amaca hizmet etmek isteyen bir " Gönül Dostunuz" tarafından hazırlanmıştır. Dünle beraber gitti, düne ait ne varsa, bugün yeni günde, yeni bir şeyler söylememiz, paylaşmamız ve yapmamız lazım... Paylaştıkça değer kazanan tek şey, Bilgidir.
Saygılarımla...
4 Ağustos 2016 Perşembe
BİR YUMAK MUTLULUK
Değerli Dostlar, Bu yazımda sizlere farklı bir konudan bahsedeceğim. Küçük şeylerle mutlu olmak, ilk bakıldığında belki sadece çocuklar için söylenmiş sanki onların dünyası ile alakalı bir sözmüş gibi gelir insana. Oysa her yaşta her türlü insana hitap eden bir sözdür. Önemli olan küçük olan şeylerin size ne hissettirdiğine bağlı bir durumdur. Bu yüzden aşağıda sizlerin görseline sunduğum bazı resimler var. Keşke sizlerle hep birlikte olsaydık ve ayrı ayrı tüm okuyucularımdan bu görsellerin onlara neler ifade ettiğini öğrene bilseydim. Her okuyucumun ne kadar farklı düşüncelere sahip olduklarını hep birlikte anlaya bilirdik... Hayata her zaman çocuk gözlerle bakabilmeniz ve En iyi dileklerimle. Esen kalın. Küçük şeylerden mutlu olabilmek için, illa ki büyük mutsuzluklara katlanmış olmak gerekir. Bu aslında bir çeşit şükür halidir. Çok büyük felaketler yaşamış bir insanın, hayatın en küçük ayrıntısına dahi kıymet verebilmesi, bir çeşit haline şükretme durumudur. Çünkü onun yaşadığı felaketin ortaya koyduğu, hayatın bir anda bitebileceği tedirginliğidir. Bu da aslında hayatın bir anlık oluşunun bilincine varmayı sağlar. Ve böylece hiçbir şeyin, üzerinde çok fazla kafa yorulmaya değmeyecek kadar, kıymetsiz olduğu anlaşılır. İşte bu, aynı zamanda hayatın gerçek manada kıymetinin anlaşılması demektir. Böyle bir görüşe sahip olabilmek içinse gerçekten büyük acılar görerek hayatın özünde neyi ifade ettiğini anlayabilmiş olmak gerekir. Sonuçta hayatı tanımlayan, içerisinde var olabilen acılarıdır. Yaşanılır kılan ise, mutluluklarıdır. Bu sebepten acı ile mutluluk kendilerini ifade ederken, birbirlerinin varlıklarına muhtaçtırlar
A.Mehmet ARSLAN
Küçük şeylerle mutlu olmayı öğrettiler bize. Ne her gördüğümüzü isterdik, ne de her istediğimiz olurdu. Ama öyle bunalımlara girip çıkmazdık. Ertesi gün unuturduk. Bir giydiğini bir daha giymemek, önüne konan yemeği beğenmemek ne haddimize. Bunları sorgulayacak kadar zengin değildik. Hani bir kıyafetin miras gibi büyükten küçük kardeşe kaldığı o günlerden bahsediyorum.
Sökülenin atılmayıp dikildiği, yıprananların yamalarla saklandığı günler. İşte bu yüzden her anne iyi bir terzi ve her baba da yenilerini alamadığı için biraz buruk olurdu. Ama modayı yine de yakından takip ederdik biz. Mesela; ipten kemerlerimiz, çoraplardan eldivenlerimiz vardı. Her bahar papatya toplamak ve çimlerde yuvarlanmak gibi sıradan eğlenceler de edinmiştik kendimize. Üstelik pantolonumuzda beliren çimen lekesi için annemizden yiyeceğimiz azara bile hiç aldırış etmeden. Ama yine de iyi çocuklardık biz. Ağlayan küçüğümüzü susturmasını da, pazardan gelen büyüklerimizin yüklerini taşımasını da, beraber gülüp, beraber ağlamasını da iyi bilirdik. İstediğimiz bir şeyin olması için sabretmeyi de o yokluk günlerinde öğrendik. İşte bu yüzden ekmek ve emek bizim için nimettendir. Kaybetmemek için sıkı sarılırız, ekmeğimize de sevdiklerimize de. Kaynak :Uğur Gökbulut Küçük şeylerle Mutlu olmak... Bulutları bir şeylere benzetmek..
Karıncanın boyundan büyük bir taneyi taşımaya çalışmasını seyretmek..
Taş sektirmede kendi rekorunuzu kırınca..
Kumru sesiyle uyanmak..
Kışın montunun cebinde unuttuğun parayı beklemediğin anda bulmak..
Sabah uyandığınızda "Of yine okul!" derken o günün cumartesi olduğunu hatırlayınca ki mutluluk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder