Merhaba Değerli Dostlar,
Eski tarihi çağlarda yaşanmış olan Trajedik bir olayı, Belgin Eryavuz' un kaleme aldığı bir yazısından, birlikte paylaşalım istedim.
Aşağıda ki hikaye, eski çağlardan başlayan ve günümüze kadar uzanan, bugüne kadar önlenemeyen muhtemelen bizden sonraki nesillerde de devam edecek olan ve Trajedik bir biçimde sonuçlanan olaylardan bir tanesini gözler önüne sermektedir.
Günümüzde değişerek ve şekillenerek farklı boyutlara ulaşmıştır.Kadına yönelik şiddet dendiğinde ilk akla gelen fiziksel şiddet yani dayak, yaralama ve cinayet olsa da şiddetin başka türleri de var. Örneğin kadının ev dışında çalışmasına izin vermemek, gelirine el koymak, ailesi ya da arkadaşlarıyla görüşmesine izin vermemek, hakaret etmek veya istemediği halde cinsel ilişkiye zorlamak da şiddettir. Bugün, fiziksel, duygusal/psikolojik, ekonomik, cinsel şiddet veya şiddet tehdidi yüzünden her kesimden milyonlarca kadın baskı altında yaşıyor, toplumsal hayata daha az katılıyor, zorla evlendiriliyor, sakat kalıyor veya öldürülüyor. Üstelik şiddet aile içinde gerçekleştiğinde etkisi de daha yıkıcı oluyor.
" Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün 2009 yılında gerçekleştirdiği Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması’nda; Türkiye’de 100 kadından 42’si eşinden veya birlikte olduğu kişiden fiziksel veya cinsel şiddet görüyor. Bu çok yüksek bir oran ve şiddete karşı yasal haklarımızı bilmenin önemini de ortaya koyuyor.
" Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesinden bir kaç maddesini sıraladığımızda:
Bu Sözleşme’ ye taraf olan Devletler;
Birleşmiş Milletler Yasasının temel insan haklarına, insan itibar ve kıymetine ve erkeklerle kadınlann eşit haklara sahip olmaları gerektiğine inancı tekrar onayladığını kaydederek, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin, insanlara karşı ayrımcılığın kabul edilemezliği prensibini doğruladığını. tüm insanlaın özgür doğduğunu, eşit itibar ve haklara sahip olduklannı, bu Beyanname' de böylece öne sürülen tüm haklar ve hürriyetlerin cinsiyete davalı olanlar dahil hiçbir ayrıma tabi kalınmaksızın herkes tarafından kullanılabileceğini beyan ettiğini kaydederek,
İnsan Hakları Sözleşmelerine Taraf Devletlerin, kadınlar ve erkeklerin tüm ekonomik, sosyal, kültürel, medeni ve siyasi haklardan eşit olarak yararlanmalannı temin yükümlülüğü bulunduğunu vurgulayarak,
Ancak. bu çeşitli belgelere rağmen kadınlara karşı ayrımcılığın halen devam etmekte oluşundan endişe duyulmaktadır."
Alıntı: UNESCO
Önce Kendinizi Sevin ve sonra da Sevdiklerinizin değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun...
En iyi dileklerimle. Esen kalın...
En iyi dileklerimle. Esen kalın...
İbrahim Birol
****
TARİH SAYFALARI AĞLAR MI?
Kaçımızın haberi
var bilemiyorum. Ancak bir kadın olarak hayatını, azmini, öğretilerini paylaşmak
istediğim birisi var. Çünkü onun isminin geçtiği tarih sayfaları
ağlıyor.
Neden mi?
Gelin onun hayatına
tanık olalım ve görelim nedenini.
Bundan yaklaşık
1600 yıl kadar önceye gidiyoruz şimdi.
Rotamızı
Mısır-İskenderiye’ye çevirdik. Kahramanımız bir
KADIN.
Aslen Yunanlı.
370 ile 415 yılları arasında yaşamış bir efsane adeta. İsmi HYPATIA. Döneminin en alımlı ve güzel kadınlarından bir tanesi.
Cesareti ile adeta erkeklere meydan okuyor. Ünlü matematikçi Theon’ un kızı
Ancak bundan çok daha önemli bir özelliği var. Zeki ve çok çalışkan.
Matematikçi. Gökbilimci. Filozof.
O yıllarda
matematik, felsefe ve astronomi derslerinin aranan hocası. Paylaştıklarını
dinlemek için dünyanın dört bir yanından gelen pek çok öğrencisi
var.

Zamanında Platon,
Aristo ve Plotinus' dan dersler almış.
Kısacası her
yönüyle dolu dolu bir kadın.
Ölümü ise son
derece trajik.
Hakkında çıkarılan asılsız dedikodularla ‘iffetsiz ve günahkar’ olarak nitelendirilmiş.
Ve kısa süre içinde, bir Hristiyan çetesi tarafından olmadık işkencelerle; kadınlık onuru zedelenerek, aşağılanarak, taşlanarak ardından da ateşte yakılarak öldürülmüş.
Hakkında çıkarılan asılsız dedikodularla ‘iffetsiz ve günahkar’ olarak nitelendirilmiş.
Ve kısa süre içinde, bir Hristiyan çetesi tarafından olmadık işkencelerle; kadınlık onuru zedelenerek, aşağılanarak, taşlanarak ardından da ateşte yakılarak öldürülmüş.
Şimdi tarih sayfalara ağlamasın da ne yapsın?
Babasının
başkalığını yaptığı İskenderiye Kütüphanesi'ndeki Platon Okulu'nda hocalık
yapmaya başladığında, ondan mutlusu yoktur. Matematik, felsefe ve astromi
derslerini keyifle verir. Hristiyan, Pagan ve Musevi gibi değişik inançlara
sahip öğrencilerine; Platon ve Aristo'nun öğretilerini kazandırma telaşındadır;
zarafetini ışıklandıran zekasıyla.
Maalesef geçen
zaman içinde bu ünlü kentin dokusu değişmeye başlar. Hıristiyanlık resmi din
olarak kabul edilir. Farklı inançlarla çatışmalar alevlenir. Cinayetler birbiri
ardına işlenirken; Hypatia insanlık adına üzgündür. Tüm bu yaşananlara inat;
kendisini araştırmalarına verir. Dünyanın, güneşin, gezegenlerin hareketlerini
yeniden hesap eder. Matematik üzerine yazılan eserlerde yorum ve düzenlemeler
yapar. Hiç boş durmaz.
Ancak taşkınlıklar
giderek önlenemez şekilde artar. Değerli kitaplar parçalanmaya, heykeller
yıkılmaya başlar. Düzenlenen kanlı saldırılarda bilim adamları ve yüzyılların
bilimsel birikimi yok edilir. İşte çok sevdiği babasını da böyle bir olayda
kaybeder Hypatia.
Artık hayatta
yapayalnızdır.
Şahit olduğu acı
bir kaos ortamından başka bir şey değildir. Yine de cesur bir şekilde amaçları
doğrultusunda, sadece çalışmaya adar kendisini.
Gelin görün ki;
kadının asla erkekle eşit olamayacağı, akıl veremeyeceği, toplumda önde
olamayacağı tezleriyle; ilk hedef gösterilenlerden birisi olur kısa
sürede.
Galeyana gelen
halkın önünde bilgisi ve zarafetiyle kendisini savunmak istese de yapamaz.
Bazı Hristiyan
grupları tarafından erdem ve iffetin sembolü olarak kabul edilen Hypatia; ne
acıdır ki bir kısım çete tarafından dinsizlikle suçlanır. Akabinde de evinin
önünden kaçırılır. Ardından da düzenlenen tüyler ürpertici ölüm fermanı;
toplumun önünde, öfkeli bir grup tarafından adım adım
gerçekleştirilir.
Böylece ışıldayan bir zekayı kaybeder dünya.
Ona ait her şey yok edildiği için; günümüze ulaşan eseri yok maalesef.
Gencecik yaşında hayatı elinden alınmasaydı kim bilir insanlığa daha neler kazandıracaktı?
Gök cisimlerinin sınıflandırılmasında, hidrometre' nin bulunmasında, sıvıların yoğunluk derecesinin belirlenmesinde ve daha birçok konuda etkili dokunuşları olduğunu ise hepimiz biliyoruz.
Gencecik yaşında hayatı elinden alınmasaydı kim bilir insanlığa daha neler kazandıracaktı?
Onun anısına; 1893 yılında ismiyle sahnelenen bir oyun ve 2009 yılında İspanya’da çekilen ‘Agora’ isimli bir film var.
Hypatia hayatı, hayattaki duruşu, zekası, çalışkanlığı ve eserleriyle unutulmaz kadınlar arasındaki yerini çoktan almış.
Hypatia hayatı, hayattaki duruşu, zekası, çalışkanlığı ve eserleriyle unutulmaz kadınlar arasındaki yerini çoktan almış.
Sizce de öyle değil mi?
Bilime ve kadınlığa
katkılarından dolayı bize düşen ise, kocaman bir alkış olsun istedim; şimdi bu
satırlar vasıtasıyla.
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ
11.10.2016
Kaynaklar:
https://tr.wikipedia.org.
30 Nisan, 2017, Antalya