7 Nisan 2017 Cuma

DOĞDULAR, YAŞADILAR VE ÖLDÜLER



kral_vezrler



 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
Merhaba Değerli Dostlar
 
 
Bugün kaleme almak istediğim aynen Shakespeare yaklaşımı kadar net ya da saçma veya haklı bulacağınız bir konu.
Doğmakla ölmek arasında var olması gereken ’’olmak’’ acaba her birimiz için aynı önemi taşıyor mu?
Yaşadığımız süreçte olmak için ne kadar çabalıyız ya da çabada mıyız?
 
İşte geldik gidiyoruz anlayışıyla yaşamak hayata eklediğimiz bir şeylerin olmayışından gelen belki bir kalkandır, ancak bizi koruyan olmayan daha ötesi bizi kapatan üzerimizi örten doğduğumuz kadar kalmamızı sağlayan bir slogan diye düşünüyorum.
 
Evet hepimiz işte geldik ve gideceğiz ne başlama noktası ne bitiş çizgisi değişmiyor bu bir gerçek ama o aradaki mesafeyi nasıl yürüdüğümüz çok önemli.
 
Yaşamak gerçek bir sanat anlayış farklılıklarımız düşüncelerimiz kültürlerimiz dinimiz dilimiz her şeyimiz farklı bile olsa doğmakla hayatı renklendirme görevini üstlenerek geliriz.
 
Bilmediğimiz geleceğe duyduğumuz heyecanla üretmek daha iyisine gitmek keşfetmek icat etmek beyin gücümüzü tetikleyen, var olandan daha fazlasını talep etmekle yaldızlanan farklı bir hayata yoldur.
 
Öğrendiklerimizi öğretmek nakletmek daha çok öğrenmek ‘’olmak’’ adına yapılacak işlerden en güzelleridir.
 
Yaşamak nefes almak yemek içmek uyumak ağlamak gülmek kısaca hayatın bize sunduklarıyla idare etmek doğmakla ölmek arasındaki zamanı düzden kullanmaktan öteye gitmeyen bize katmayan bizim katmadığımız hayat şeklidir.
Oysa insanın doğmakla başlayan bir tekamül süreci vardır anlattıklarını pür dikkat dinlediğimiz insanlar, yazdıklarını nefessiz okuduğumuz yazarlar geçmişte söyledikleri sözlerden ibret aldığımız ders çıkarttığımız bilgeler hayata ekleyenlerdir.
 İnsan ne kadardır, neleri yapabilir ne kadarı elinden gelir ne kadar düşünebilir?
 Bunu anlamanın tek yolu kendimizi tasarlamamızdan geçer, hayal ettiklerimiz düşündüklerimiz imkansız olmaz inanmak ile olmak arasında derin bir bağ vardır…
 
 Varoluş başlangıçtır, insana sunulan hayat ve dünya keşfedilmesi gereken saklı bahçe gibi bir çok şifrelerle gizlenmiş sürprizli eğlenceli öğretici en önemlisi insana armağan edilmesidir.
 Kainat içinde olan her şey insanadır, o halde bunları fark ederek yaşamak anlamak anlatmak böyle bir misyonu yüklenmek de insanidir.
 
Düşünce gücümüzle fiziksel enerjimizi birleştirerek imkansızları başarabiliriz, en olmaz denilen en mümkünsüz görünen olayları insan çözer başka hiçbir varlıkta böyle bir özellik yoktur.
 
O halde doğmak dünyada yer alan başka canlılara da verilen bir hak bizleri onlardan farklı kılansa ‘’olmak’ ’tır.
 
Hayatı değersiz olan insan olmaz hayatı değersiz kılan insan olur, adam sendecilik bananecilik bugün var yarın yokum anlayışı ile örtüşen yaşamı en basite indiren anlayış, içine aldığı insanı da sadece doğmak hakkına sahip olmuş ama ‘’olmak’’ güzelliğine erişememiş kılar.
 
Yaşamı anlayarak yaşamak manalandırmak bezemek arttırmak kendi kendimize verdiğimiz değerli armağandır, bu anlamda zenginleşen bilgilerimiz artarak fayda sağlar çünkü artık paylaşırız paylaşacak bilgilerimiz vardır çok olmak az olmaktan kurtulmanın düz yoludur.
 
Tecrübelerle tescillenen hayat deneyerek yanılarak ama ille de öğrenerek yaşamışlığın hazzı eminim ki çok farklıdır.
 
Hayatımız boyunca yaptığımız hatalar yanlışlar eksiler olur hiç birimiz ben hata yapmadan ömrümü tamamladım diyemez bu mümkün değil, ancak yapılan hatalardan öğrenmek bir sonraki zamana bilen olarak girmek pişmektir.
 
Tıpkı Yunus Emre gibi hamdım piştim yandım diyebilmek için yaşamın her safhasında öğrenecek, öğrenirken belki canımızı acıtacak bizi örseleyecek olayları pişmek için yaşandığını düşünerek adımlayacağız bu tavrımız bize  ‘olmak’ yolunda kolaylık sağlayacaktır.
 
Dünyada olmak bir varoluş gerçeğidir ‘’olmak’’ sa. insanın tekamülüdür…

Önce Kendinizi Sevin ve sonra da Sevdiklerinizin değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun...En iyi dileklerimle. Esen kalın...

Doğdular, Yaşadılar ve Öldüler

Bir zamanlar doğuda çok akıllı ve bilgili bir hükümdar varmış. Bu hükümdar, yeryüzünde yaşayan insanlara ilişkin her şeyi bilmek istiyormuş.
Vezirlerini yanına çağırmış ve:
deve kervanı resim ile ilgili görsel sonucu– Bana dünyadaki tüm ulusların tarihini yazın, geçmişte ve şimdi nasıl yaşadıklarını, hangi savaşlara katıldıklarını ve çeşitli ülkelerde gelişmiş iş ve sanat kollarını anlatın!” diye buyurmuş. Ve onlara beş yıl süre tanımış.
Vezirler önünde saygıyla eğilmişler.
Sonra krallıktaki akıllı adamların en akıllılarını bir araya toplamışlar ve hükümdarlarının dileğini iletmişler. Beş yıl sonra vezirler sarayda tekrar toplanmışlar.
– Büyük hükümdarım, dileğiniz yerine getirildi! Dışarıya bakarsanız isteğinizin karşılandığını görürsünüz… demişler.
Hükümdar hayretle gözlerini açmış. Sarayın önünde sonu ufukta kaybolan bir deve kervanı duruyormuş. Her devenin sırtında iki dev heybe ve her heybenin içinde de, marokenle güzelce kaplanmış on büyük cilt varmış.
– Bu nedir? diye sormuş hükümdar.
– Bu dünya tarihidir, diye yanıtlamış vezirler.
– Buyruğunuz üstüne bilge kişiler beş yıl durmadan çalıştılar!
– Benimle alay mı ediyorsunuz? diye kükremiş kral.
– Ömrüm bunların onda birini bile okumaya yetmez! Söyleyin kısa bir tarih yazsınlar. Ama tüm önemli olayları içersin. Ve onlara bir yıl daha süre vermiş.
deve kervanı resim ile ilgili görsel sonucu
Bir yıl geçmiş ve yine kervan sarayın önünde durmuş. Bu kez yalnızca on deve boyundaymış ve her devenin sırtında iki heybe, bunların içinde de on cilt kitap varmış.
Kral çok öfkelenmiş.
– Bugüne kadar tüm ulusların yaşadığı yalnızca en önemli olayları yazmalarını söyleyin onlara. Ne kadar süre isterler?
Akıllı adamların en akıllısı öne çıkmış ve:
– Yarın efendim. İsteğinize yarın kavuşacaksınız, demiş.
– Yarın? diye yinelemiş hükümdar şaşkınlıkla.
küçük kutu resimleri ile ilgili görsel sonucu– Çok iyi. Ama beni aldatıyorsanız başınızı yitireceksiniz!
Sonunda mavi gökyüzünde güneş yükselmiş, uyku çiçekleri tüm büyüleyicilikleriyle açmışlar ve hükümdar bilge kişiyi yanına çağırtmış.
Yaşlı bilge elinde ufacık bir tahta kutuyla içeri girmiş.
– Ey ulu hükümdarım, tüm insanlık tarihinde yaşanmış en önemli olayları burada bulacaksınız, demiş kısık bir sesle.
Kral kutuyu açmış. Kadife bir yastık üstünde küçük bir parça parşömen duruyormuş. Ve orada tek bir cümle yazılıymış:
– “Doğdular, yaşadılar ve öldüler”

Alıntı : secmehikayeler.com

https://youtu.be/5Vzto0bvO28


doğdular yaşadılar ve öldüler ile ilgili video
 
Günün Sözü : " Hedeflerin arasında hayat denen bir şey vardır. Yaşanması gereken."

İbrahim Birol,  http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
7 Nisan, 2017, Antalya

türkiye simgesi resim ile ilgili görsel sonucu



 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder