Merhaba Gönül Dostlarım,
Bugün sizlerle değerli üstadım Doğan Cüceloğlu' nun gerçek bir öyküden alınmış bir yazısını paylaşıyorum. Bence bu yazıyı her yaştan tüm kesimden insanların okuması gerekir, eğitici ve öğretici yazıyı sizlerde kendi yakın eş ve dostlarınızla paylaşınız Lütfen !
Düşünün bir üniversitenin en saygın bölümünde okumuş kişiler bile bazen küçücük yerlerde çalışan kişilerin haklarına yaptıkları hatalara saygısızlık yapabiliyor.
Bu örneği neden mi verdim yıllarca dirsek çürütmüş okumuş büyük adam olmuş kişiler ile yine maddi imkansızlıklar nedeniyle okuyamamış diğer kesim diye hitap ettikleri onların gözüyle hataları ve sevapları yüzünden küçümseyebiliyor.
Halbuki onuda yetiştiren bir anne baba, okutan öğretmen bu memleketin yetiştirdiği kişiler değişik uçurumlar dengeler olsa da aynı çemberde kasnağın etrafında beraber yuvarlanıp gidiyoruz.
İşte son zamanlarda yaşadıklarımız görmek istemediklerimiz bunlar maalesef.
Bu ülkenin biz büyükleri olarak önceliğimiz vakit geç olmadan, şapkamızı önümüze koyarak düşünmeliyiz. Yol yakın iken neler yapabiliriz.
Bu düşününce içerisinde bazı şeyleri değiştirebileceğimize ve belkide başarabileceğimize öncelikli olarak kendimiz inanmalıyız.
İbrahim Birol
Önce Kendinizi Sevin sonra da Sevdiklerinizin ve sahip olduklarınızın değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun... En iyi dileklerimle. Esen kalın..
Değerler Boşluğu…
(Gerçek bir öyküdür – İsimler değiştirilmiştir.)
Bir şirketin hukuk bölümünde çalışan Avukat Perihan Hanım sabah ofise gelir gelmez bölümün asistanına şöyle diyor:
“Dün yaptığım alışverişte kasiyer 160 liralık elbiseyi yazmayı unutmuş; güzelim elbise bana bedavaya geldi!”
Oldukça neşeli bir kız olan asistan,
“Yaşasın! Çak bir beş!” diyerek Avukat Perihan Hanım’ın sevincine katılır.
Açık ofiste yan bölmede oturan Avukat Yeşim Hanım konuşulanları duymakta ve duyduğu şeylerden rahatsız olmaktadır.
Sesini çıkarmaz…
Perihan Hanım, Yeşim’in hiçbir şey söylememesine anlam verememektedir.
“Yeşim Hanım duydunuz mu, 160 liralık elbise bana bedavaya geldi!” der.
“Duydum!”
“Beni kutlamayacak mısın?”
“Hayır!”
“Neden?”
“Senin elbisenin bedelini kasiyer kız ödeyecek. Onun durumunu hiç düşünmeyişini anlayamıyorum!”
“Bana ne. Hata yapan cezasını çeker. Dikkatli olsaydı!”
“Her insan ara sıra hata yapar; sen de böyle bir hata yapabilirdin; bu senin de başına gelebilirdi.”
“Ben böyle bir hata yaparsam, hatamın cezasını çekerim. Şimdi ben kazançlı durumdayım; hata yapan kızı kurtarmak için bu kazancımdan niçin vazgeçeyim?”
“Bu elbiseyi içine sindirerek giyebilecek misin?”
“Tabii, neden giymeyeyim? Herkes hatasının cezasını ödemeli. Bundan ders alsın; daha dikkatli davranmayı öğrensin.”
“İçin rahatsa, benim söyleyecek sözüm yok.”
***
Evet, bu gerçek bir öykü.
Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben ne düşündüğümü söyleyeyim;
ama önce altını çizecek birkaç gerçek var:
1- Perihan Hanım, Türkiye’de doğmuş büyümüş, annesi, babası vatandaşımız olan, bu ülkenin okullarında, bu ülkenin öğretmenleri tarafından eğitilmiş, bu ülkenin bir devlet üniversitesinde bu ülkenin hukuk profesörleri tarafından eğitilmiş, hukuk diploması almış bir kadın insan.
2- Bölüm sekreteri de üniversite mezunu bir kadın insan. Onun annesi, babası, öğretmeni, üniversitesi, profesörleri de bu ülkenin insanları.
Ve çok muhtemelen Perihan Hanım, bölüm sekreteri, onların anne ve babaları, onları yetiştiren öğretmenler, profesörler eşlerine, dostlarına bayram mesajları yazıyorlardır. Paylaştığımız bir inancın önemli bir gününü idrak ettiğimiz için birbirimizi kutluyoruz.
Yukarıda yazdığım gerçeklerden sonra ne düşündüğümü söyleyeyim:
DEĞERLER BOŞLUĞU YAŞAYAN BİR TOPLUMUZ.
Ailede, eğitimde, iş hayatında, meslek yaşamında, siyasal hayatta DEĞERLER BOŞLUĞU yaşıyoruz:
Hakkaniyet, güven, empati yokluğu yaşıyoruz. Bu değerlerin yokluğundan ortaya çıkan boşluğu bencillik, güvensizlik, kaygı ve öfke dolduruyor.
***
“Beni kutlamayacak mısın?” sorusuna “Hayır” diyebilen dostumu tebrik ediyorum. İnsanın kendine olan tanıklığının önemini keşfetmiş biri.
Bütün mesele bu! İnsanın kendine olan tanıklığının önemini keşfetmek. Bu tanıklığın önemini keşfedince “doğru seçimi” yaparsın. Seni kendi gözünde onurlu ve haysiyetli yapacak olan “doğru seçimi” yapıp yapmadığının farkında olursun.
Bir ülkenin hukuk mezunu, avukatlık yapan bir insan kadın 160 liralık bir elbiseye kendi onurunu, haysiyetini satan bir seçim yaptığının farkına varamıyorsa, bu ülkenin ana babaları olarak, öğretmenleri, profesörleri, siyasetçileri olarak değerlerimiz ve önceliklerimiz üzerinde derin derin düşünmemiz gerek.
Doğan Cüceloğlu
Günün Sözü :
İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
22 Ağustos,2017, Antalya
Oldukça neşeli bir kız olan asistan,
“Yaşasın! Çak bir beş!” diyerek Avukat Perihan Hanım’ın sevincine katılır.
Açık ofiste yan bölmede oturan Avukat Yeşim Hanım konuşulanları duymakta ve duyduğu şeylerden rahatsız olmaktadır.
Sesini çıkarmaz…
Perihan Hanım, Yeşim’in hiçbir şey söylememesine anlam verememektedir.
“Yeşim Hanım duydunuz mu, 160 liralık elbise bana bedavaya geldi!” der.
“Duydum!”
“Beni kutlamayacak mısın?”
“Hayır!”
“Neden?”
“Senin elbisenin bedelini kasiyer kız ödeyecek. Onun durumunu hiç düşünmeyişini anlayamıyorum!”
“Bana ne. Hata yapan cezasını çeker. Dikkatli olsaydı!”
“Her insan ara sıra hata yapar; sen de böyle bir hata yapabilirdin; bu senin de başına gelebilirdi.”
“Ben böyle bir hata yaparsam, hatamın cezasını çekerim. Şimdi ben kazançlı durumdayım; hata yapan kızı kurtarmak için bu kazancımdan niçin vazgeçeyim?”
“Bu elbiseyi içine sindirerek giyebilecek misin?”
“Tabii, neden giymeyeyim? Herkes hatasının cezasını ödemeli. Bundan ders alsın; daha dikkatli davranmayı öğrensin.”
“İçin rahatsa, benim söyleyecek sözüm yok.”
***
Evet, bu gerçek bir öykü.
Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ben ne düşündüğümü söyleyeyim;
ama önce altını çizecek birkaç gerçek var:
1- Perihan Hanım, Türkiye’de doğmuş büyümüş, annesi, babası vatandaşımız olan, bu ülkenin okullarında, bu ülkenin öğretmenleri tarafından eğitilmiş, bu ülkenin bir devlet üniversitesinde bu ülkenin hukuk profesörleri tarafından eğitilmiş, hukuk diploması almış bir kadın insan.
2- Bölüm sekreteri de üniversite mezunu bir kadın insan. Onun annesi, babası, öğretmeni, üniversitesi, profesörleri de bu ülkenin insanları.
Ve çok muhtemelen Perihan Hanım, bölüm sekreteri, onların anne ve babaları, onları yetiştiren öğretmenler, profesörler eşlerine, dostlarına bayram mesajları yazıyorlardır. Paylaştığımız bir inancın önemli bir gününü idrak ettiğimiz için birbirimizi kutluyoruz.
Yukarıda yazdığım gerçeklerden sonra ne düşündüğümü söyleyeyim:
DEĞERLER BOŞLUĞU YAŞAYAN BİR TOPLUMUZ.
Ailede, eğitimde, iş hayatında, meslek yaşamında, siyasal hayatta DEĞERLER BOŞLUĞU yaşıyoruz:
Hakkaniyet, güven, empati yokluğu yaşıyoruz. Bu değerlerin yokluğundan ortaya çıkan boşluğu bencillik, güvensizlik, kaygı ve öfke dolduruyor.
***
“Beni kutlamayacak mısın?” sorusuna “Hayır” diyebilen dostumu tebrik ediyorum. İnsanın kendine olan tanıklığının önemini keşfetmiş biri.
Bütün mesele bu! İnsanın kendine olan tanıklığının önemini keşfetmek. Bu tanıklığın önemini keşfedince “doğru seçimi” yaparsın. Seni kendi gözünde onurlu ve haysiyetli yapacak olan “doğru seçimi” yapıp yapmadığının farkında olursun.
Bir ülkenin hukuk mezunu, avukatlık yapan bir insan kadın 160 liralık bir elbiseye kendi onurunu, haysiyetini satan bir seçim yaptığının farkına varamıyorsa, bu ülkenin ana babaları olarak, öğretmenleri, profesörleri, siyasetçileri olarak değerlerimiz ve önceliklerimiz üzerinde derin derin düşünmemiz gerek.
Doğan Cüceloğlu
Günün Sözü :
İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
22 Ağustos,2017, Antalya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder