Bu Blog; bilgilerin, fikirlerin, duygu ve düşüncelerin paylaşıldığı, öğrenmenin ve gelişmenin yollarının arandığı bir ortam yaratmak ve böyle bir amaca hizmet etmek isteyen bir " Gönül Dostunuz" tarafından hazırlanmıştır. Dünle beraber gitti, düne ait ne varsa, bugün yeni günde, yeni bir şeyler söylememiz, paylaşmamız ve yapmamız lazım... Paylaştıkça değer kazanan tek şey, Bilgidir. Saygılarımla...
21 Ağustos 2017 Pazartesi
HAYIRLI EVLAT OLABİLMEK...
Merhaba Gönül Dostlarım,
Eğitici ve bilgilendirici yazılarıma devam ediyorum. Dün bir annenin serzenişlerini, yaşlandığında kendisine nasıl muamele edilmesini, kendi düşüncesiyle dile getiren çok güzel bir yazıyı sizlerle paylaşmıştım.
Fakat yazımda sadece annelerden bahsetmek bende bir burukluk yarattı, yazımda babalardan hiç bahsetmemiş olmak aile fertlerimizden bir diğer önemli ve vazgeçilmez kişisi olan babalarımıza haksızlık etmiş olmamak adına babalarımıza ithafen aşağıdaki bir başka güzel yazıyı sizlerle paylaşmak istedim.
İşte iyi evlat olmanın incelikleri...
Anne - Babası hayatta olanlar için, onların kıymetini bilin, İnatçılığı hemen bırakın... Anne ve babanızın düşüncelerine saygı gösterin, uzlaşmacı olun... Onları değiştirmeye sakın çalışmayın...
-Onlara zaman ayırın-Evlat sıcaklığını hissettirin-Kardeşlerinizi kıskanmayın-Sabırlı olun-Esnek davranın-Her zaman olumlu düşünün.
Anne- Babaları hayatta olanlara Allah 'tan sağlıklı, mutlu ve huzurlu uzun ömürler dilerim.
Anne ve babası ebedi aleme intikal etmiş olanlara Allah'tan rahmet, mekanları cennet ve ruhları şad olsun..
İbrahim Birol.
Önce Kendinizi Sevin sonra da Sevdiklerinizin ve sahip olduklarınızın değerini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun... En iyi dileklerimle. Esen kalın..
Hayırlı evlat olabilmek…
Kuzu etinden imal edilmiş yaprak döneri çok severmiş…
Bir gün canı yaprak döneri çok çekmiş.
Babasının isteğini fark eden oğlu, almış babasını ve güzel bir lokantaya götürmüş…
Baba, yemeği önce kendisi yemek istemiş… Ancak yaşlılığın verdiği zayıflık sonucu elleri titrediği için lokmayı ağzına götürmek istediği her seferinde üzerine dökmüş, yağı sakalına damlamış…
Lokantadaki insanların bakışları da pürdikkat onların üzerindeymiş…
Aşağılayıcı bakışlar, alaycı tavırlar, surat ekşitmelerle arada bir yaşlı babaya bakıyorlarmış.
Bir süre sonra oğlu sabır ve itina ile lokmaları babasının ağzına koymaya başlamış…
Nihayet yemek bitmiş ve oğlu babasını alıp lavaboya götürmüş, elini, yüzünü iyice yıkamış, üstünü, başını silip temizlemiş, saçını, sakalını düzeltip taramış, gözlüklerini silip gözüne takmış, ardından da koluna girip dışarı çıkarmış…
Lokantada bulunanların hakaretamiz bakışları hâlâ onların üzerinde…
Hiçbir bakışı umursamayan çocuğun ise yüzünde hep tebessüm varmış, babası çok sevdiği yemekten yiyip lezzet aldığı için…
Yemek parasını ödeyip çıkıyorlardı ki, arkalardan yaşlı bir amca seslenmiş:
– Hey evlat, burada bir şey bıraktığını unutmadın mı?
Az düşündükten sonra çocuk cevap vermiş:
– Hayır, masada bir şey bıraktığımı sanmıyorum!
Yaşlı amca:
– Hayır evlat, yanılıyorsun. Sen burada çok değerli bir şey bırakıp gidiyorsun!
Şaşkınlık içinde:
– Ne bırakmışım ki amca?
– Sen burada, her evlat için bir ders ve her baba için bir umut bırakıp da gidiyorsun!…
Tam bir sessizlik hâkim olmuştu salona… Herkes yaptığından, düşündüğünden utanç duyuyordu…
Unutmuşlardı bir an, her sıkıntıda babalarına sığındıklarını:
– Baba! Şunu istiyorum.
– Baba! Bana şunu al.
– Baba! Şu okulda, şu üniversitede okumak istiyorum, şu kadar harç gerekiyor.
– Baba! Okul masrafları için şu kadar para lazım.
– Baba! Falan şehre gezmeye gitmek istiyorum, para ver.
– Baba! Doğum günümde bana ne aldın?
– Baba!…
– Baba!…
Ama bir defa olsun dememişlerdi sanki:
– Yanımdasın ya baba, benim için her şeye değer ve yeter!…
– Babam! Senin yanında olmak benim için bir dünyadır…
Hep sahip olmak istediklerimizden söylenip durduk, yokluklarımızdan sitem edip şikâyetçi olduk…
Ama belki de hiç sormadık ona:
– Baba! Senin benden bir isteğin var mı?
Çoğumuza sormuşlardır kesin çocukluğumuzda,
“Anneni mi çok seviyorsun, babanı mı?” diye.
İlk başta “Her ikisini.” desek de az ısrar sonucu utanarak, sıkılarak kısık sesle, “Annemi.” diyorduk; buna rağmen baba içindeki acıyı bize hissettirmeden tebessüm ediyordu. Kim bilir, belki de herkesin yanında utanıyordu…
Ama bir gün gelir de kayıp giderse elinden, aile fertlerinin güzel yaşaması için ne tür zahmetlere katlandığını işte o zaman anlarsın…
Kaynak : sosyaldunya.com
İbrahim Birol, http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
21 Ağustos, 2017, Antalya
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
-
Merhaba Gönül Dostlarım, Yazıma başlamadan evvel " Hayallerine Pedalla" başlığı ile iki gündür sizlerle paylaştığım yazıla...
-
Değerli Dostlar, Son günlerde yazılarımızda Biyolojik yaş veya Kronik yaş sözleri aklınızı karıştırmış olabilir. Atalarımı...
-
Merhaba Gönül Dostlarım, Bu yazımda hepimizin bildiği bir şarkının nağmelerinde takılı kalan hüzünlü bir hikayeyi sizlerle paylaşac...
-
Merhaba Gönül Dostlarım, Adam ile erkeği ayırmak..... 1. Evet her adam erkektir ama ne yazık ki her erkek adam değildir.. Çünkü adam olmak...
-
Film ve Animasyon Merhaba Gönül Dostlarım, Umudunu Kaybetme Filmine Konu Olan Chris Gardner’in Gerçek Hikayesi ABD’li ünlü iş a...
-
Merhaba Gönül Dostlarım, 10 Kasım Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ü anma gününe sayılı günler kald...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder