Merhaba Gönül Dostlarım,
Ramazan tadında geçen sohbet şeklindeki yazılarıma kısa bir süre ara vererek, bugün bir başka Belgin Eryavuz yazısını sizlerle paylaşmak istiyorum. " Dünyanın En Mutlusu" olan insanı bizlerle tanıştırmak isteyen değerli yazarımızın, eğitici ve yeni yazılarıyla Bloğumuza ayrı bir değer ve renk katmasından dolayı kendisine sonsuz teşekkürlerimizi yolluyorum...
" Bildiğiniz gibi mutluluk insanın en doğal ve en temel arzusu sevgili dostlar. Hepimiz her gün bir şeyler yapıyor, bir şeyler için koşturuyor, çaba sarf ediyoruz. Bunların altında yatan ve aslında ulaşmayı hedeflediğimiz tek şey ise mutlu olma arzusu gibi görünüyor. Peki bu arzuyu gerçekleştirmiş nâdir insanlar yok mu? İşte karşınızda yapılan bilimsel çalışmalarla dünyanın en mutlu insanı olduğu kanıtlanan Matthieu Ricard!
Matthieu Ricard aslında Fransız bir genetik bilimci. Ancak yaklaşık 40 yıl önce ülkesini terk ederek Hindistan'a yerleşti.
Bilimsel çalışmalarını ve Paris'in entelektüel yaşamını bırakarak mutluluğunun peşine düşen Ricard, Budizm üzerine çalışmak için ani bir kararla Hindistan'a yerleşti. Bugün ise Himalayalar'da yaşıyor ve Dalai Lama'nın çok yakın bir arkadaşı."
Alıntı
DÜNYANIN EN MUTLUSU
Yaşamdan aldığımız
keyif ne kadar çoksa o kadar mutluyuz.
Bu anlamda hepimizin asıl amacı mutluluğu bulmak ve onu sürekli hale getirmek.
Bu anlamda hepimizin asıl amacı mutluluğu bulmak ve onu sürekli hale getirmek.
Ama nasıl?
Kısacık anlara
saklı mutluluğu bile doğru dürüst fark edemezken, bu anlamlı duyguyu kalıcı hale
getirmemiz mümkün mü dersiniz?
Bu sorunun cevabı
için; Harvard Üniversitesi’nde senelerdir olumlu psikoloji dersleri veren
Psikolog Shawn Achor’ a kulak verelim.
Bize göre mutlu ya
da mutsuz olmamızın sebebi dış dünyada gerçekleşenler gibi görünür her zaman.
Buna bağlı olarak da hep birilerini ya da etrafımızda oluşan olayları suçlar
dururuz.
Oysaki Shawn Achor,
uzun vadeli mutluluğun %90 gibi yüksek bir oranının dış dünya tarafından değil,
beynimizin dünyaya bakış açısı tarafından belirlendiğini söylüyor.
Orana dikkatinizi
çekerim.
Yüzde
doksan!
Yani dışarıda ne olursa olsun, özümüzdeki iyimserlik ve tüm olumlu duygular her şeye bedel.
Üstelik bu durum
sosyal hayatımıza, iş ve aile yaşantımıza, etrafımızdaki kişilere kadar her şeye
mutlak bir şekilde yansıyor.
Tesadüf eseri bu
yazımı yazarken, bir süredir keyifle okumakta olduğum Mary Stuart biyografisinde
karşıma çıkan ve not aldığım iki cümlenin tam da yeri bana göre. Stefan Zweig
şöyle diyor ünlü İskoçya kraliçesinin yaşamını
anlatırken;
‘’Dış dünyanın
rastlantısal olayları, insan yazgısına hiçbir zaman anlam ve biçim vermemiştir.
İnsan hayatını biçimlendiren ya da mahveden şey, doğuştan beri içinde var olan,
ona özgü yasalardır.’’
İşte bu satırlar da
yukarıda paylaştığım ve bizi etkileyen yüzde doksanlık oranı kanıtlar gibi
adeta. Öyle değil mi?
O halde dış
dünyamızda yaşanan zorlayıcı koşulların, strese sebep olan olayların ruhumuzu
etkilemesini önlemenin tek yolu; özümüze özen göstermekten
geçiyor.
Tabiri yerindeyse
ona gözümüz gibi bakmalıyız.
Doğarken miras
olarak aldığımız çocuk sevincini korumak bizi öfkeden de, kırgınlıklardan da,
hayal kırıklıklarından da koruyacak tek güç çünkü. Bunun için sakin ve dingin
kalmanın yollarını bulmalıyız. Ruhumuzu dinlendirdikçe, o çocuk sevincinin
haykırışlarını daha kolay duyacağız buna emin olalım. Bu da bizi günlük
yaşantımızda mutluluğa taşıyacak.
Beynimizdeki hormon değerlerine bağlı olarak yapılan ölçümlerle mutluluk değerini ölçüyor artık bilim adamları. Yapılan deneylerle bizlerin mutluluğu nasıl arttırabileceğimizin de yollarını araştırıyorlar bir yandan.
İşte bu deneylerden
şaşırtıcı sonuçlarla çıkan çok özel birisi var bugün bu yazımda.
Tanıştırayım.
Matthieu
Ricard.
Kendisi dünyanın EN
MUTLU İNSANI. Ne kadar güzel bir
tanımlama değil mi?
Acaba ne yapmış,
nasıl davranmış da bu payeyi hak etmiş?
Sizler de benim
gibi merak ediyorsanız, gelin satır aralarında buluşalım. (devamı 2/3’
de)
Sevgiyle
kalın.
Belgin
ERYAVUZ, 19.04.2017
Günün Sözü:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder