Merhaba Gönül Dostlarım,
12 Mart İstiklal Marşımızın 100. Yılı Kutlu olsun!!!
Bugünkü ' Edebiyat Köşesi ' yazımızı İstiklal Marşı'mızın şairi Mehmet Akif Ersoy' un hayatından bazı kesitler alarak başlamak istiyorum.
Türk ozanı (İstanbul, 1873-İstanbul, 1936) Hayatı birçok sıkıntıyla geçti. Devlete hizmet etmek için ülke ülke gezen Ersoy, vatan ve millet sevgisini kağıda en iyi döken şairlerimizden biridir. 1920’ de işgal altındaki Anadolu’ya geçip, bağımsızlığını kazanacak bir Türkiye aracılığıyla İslam birliğinin kurulacağı umuduna kapıldı. Burdur milletvekili olarak meclise girdi. Ümmet birliğinden çok ulus birliğine değer vererek yazdığı İstiklal Marşı şiirinin, 1921’ de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ nde ulusal marş olması kabul görüldü. 1923’ ten başlayarak, her yıl kış aylarını geçirmek için gittiği Mısır’ a 1926’ da kesin olarak yerleşti. Karaciğerinden hastalanarak, 1936’ da yurda döndükten bir kaç ay sonra öldü. Kendisini bu ölüm yıldönümünde Rahmet , sonsuz Saygı ve Hürmetle Yad ediyoruz.
Yazımın sonuna bu kısa Anekdot' u ayrıca eklemek istiyorum' İstiklal Marşımız 571 Heceden ( Hz. Muhammedin (S.V) Doğum Yılı) ve 1453 Harften ( İstanbul' un Fethi tarihi) oluşmuş olduğunu biliyor muydunuz ?
Ayrıca , şair, yazar, gazeteci, araştırmacı, tiyatro oyuncusu. Şükrü Sunay Akın' ın aşağıdaki yazısını sizlerle paylaşıyorum.
Yıl 1962.. Cağaloğlu' ndaki bir köşe yazarının odasına üstü başı bakımsız, kirli sakallı biri girer. Adını söyledikten sonra yazardan kendisine yardım etmesini ister. Köşe yazarı, karşısındakinin içler acısı durumundan büyük üzüntü duyar. Cüzdanını çıkararak istediği kadar alması için adama uzatır. O da uygun bir miktar para alarak iki büklüm gözden kaybolur. Birkaç ay sonra tek sütunluk bir gazete haberi köşe yazarının gözüne çarpar.. Haberde, İstanbul sokaklarında, bir çöp bidonunun yanında bulunan bir cesetten söz edilmektedir. Fotoğrafa dikkatle bakar, bu, para istemek için kendisine gelen adamdan başkası değildir.. Emin Ersoy' dur.. Mehmet Akif Ersoy' un oğlu Emin Ersoy !... Yıl 1985... Üsküdar Belediyesi, emekli maaşıyla geçinmeye çalışırken hastalanan, zor ve bakımsız günlerin ardından gözlerini hayata kapayan bir adamın cenazesi ortada kalmasın diye tüm masrafları karşılar.. O unutulan insan, Tahir Ersoy' dur.. Mehmet Akif Ersoy' un torunu !.. Yıl 1991.. Beyoğlu'nda bir evin kiracıları, kirayı ödeyemedikleri için sokağa atılırlar.. Onlar, Mehmet Akif Ersoy' un kızı ve torunlarıdır !.. İşte sizlere, "İstiklal Marşı" için devletin verdiği para ödülünü almayan, ticarete alet olmasın diye de, "İstiklal Marşı" nı kitabına almayan Mehmet Akif Ersoy' un Türk milletine emanet ettiği çocuklarının yaşamlarından kahredici bir kesit..
Türk ozanı (İstanbul, 1873-İstanbul, 1936) Hayatı birçok sıkıntıyla geçti. Devlete hizmet etmek için ülke ülke gezen Ersoy, vatan ve millet sevgisini kağıda en iyi döken şairlerimizden biridir. 1920’ de işgal altındaki Anadolu’ya geçip, bağımsızlığını kazanacak bir Türkiye aracılığıyla İslam birliğinin kurulacağı umuduna kapıldı. Burdur milletvekili olarak meclise girdi. Ümmet birliğinden çok ulus birliğine değer vererek yazdığı İstiklal Marşı şiirinin, 1921’ de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ nde ulusal marş olması kabul görüldü. 1923’ ten başlayarak, her yıl kış aylarını geçirmek için gittiği Mısır’ a 1926’ da kesin olarak yerleşti. Karaciğerinden hastalanarak, 1936’ da yurda döndükten bir kaç ay sonra öldü. Kendisini bu ölüm yıldönümünde Rahmet , sonsuz Saygı ve Hürmetle Yad ediyoruz.
Yazımın sonuna bu kısa Anekdot' u ayrıca eklemek istiyorum' İstiklal Marşımız 571 Heceden ( Hz. Muhammedin (S.V) Doğum Yılı) ve 1453 Harften ( İstanbul' un Fethi tarihi) oluşmuş olduğunu biliyor muydunuz ?
Ayrıca , şair, yazar, gazeteci, araştırmacı, tiyatro oyuncusu. Şükrü Sunay Akın' ın aşağıdaki yazısını sizlerle paylaşıyorum.
Mehmet Akif, kötü giden Osmanlı'da halkı birliğe davet etmek ve orduya manevi destek vermek gibi konularda Beyazıt (2 Şubat 1913), Fatih (7 Şubat 1913), ve Süleymaniye (14 Şubat 1913) Camilerinde vaazlar verir, halka hitap eder.
Fatih Camii' ndeki vaazında şöyle seslenir:“Dökülen kanlar, yakılan canlar, pay-ı mal edilen ırzlar, ayaklar altına alınan namuslar, düşman ayağı ile çiğnenen yurtlar, sefaletlerin en müthişi içinde ölümü bekleyen dullar, yetimler, kadınlar o kadar çok, o kadar çok ki binde birini düşünecek biri için çıldırmamak kabil değil.”
Mehmet Akif, Ankara'ya gelişinin ardından, Burdur'da istifa eden bir milletvekilin yerine, Mustafa Kemal Paşa'nın isteği ile 5 Haziran 1920 tarihinde milletvekili seçilir.İstiklal Marşı için yarışmanın açıldığı günlerde Mehmet Akif görevli olarak Kastamonu'da çalışmaktadır. İstiklal Marşı için bir yarışma ve ödül olması fikrinden hoşlanmayan şair, müsabakaya katılmak istemez. Mehmet Akif'in yarışmaya neden katılmak istemediğini, dostu Karesi Milletvekili Hasan Basri Bey şöyle anlatır:
Mehmet Akif, kendisinin İstiklal Marşı' nı para için yazdığının düşünülmesinden endişe etmektedir. Hâlbuki ciddi maddi sıkıntı içerisindedir. Durumunu ve ödül konusundaki hassasiyetini Eşref Edip şöyle anlatır:
“İstiklal Marşı için tahsis edilen beş yüz lira mükâfatı, üstadın kabul etmemesi o zaman çok kimseye tuhaf gelmişti. Bahusus, o sırada sıkıntısı da vardı. Bu ikramiyeden bahsedenlere çok kızardı. Baytar Şefik de bir gün bu sebepten üstattan azar işitti. Üstat, Ankara'da ceketle gezerdi. Paltosu yoktu. Çok soğuk günlerde Şefik'in 35 muşambasını istişare ederek giyerdi. Bir gün Şefik, 'Akif Bey mükâfatı reddetmeyip bir muşamba yahut bir palto alsaydın daha iyi olmaz mıydı?' deyince üstat hiddetlendi. Bunu söylediği için tam iki ay Şefik'le konuşmadı."
Fatih Camii' ndeki vaazında şöyle seslenir:“Dökülen kanlar, yakılan canlar, pay-ı mal edilen ırzlar, ayaklar altına alınan namuslar, düşman ayağı ile çiğnenen yurtlar, sefaletlerin en müthişi içinde ölümü bekleyen dullar, yetimler, kadınlar o kadar çok, o kadar çok ki binde birini düşünecek biri için çıldırmamak kabil değil.”
Mehmet Akif, Ankara'ya gelişinin ardından, Burdur'da istifa eden bir milletvekilin yerine, Mustafa Kemal Paşa'nın isteği ile 5 Haziran 1920 tarihinde milletvekili seçilir.İstiklal Marşı için yarışmanın açıldığı günlerde Mehmet Akif görevli olarak Kastamonu'da çalışmaktadır. İstiklal Marşı için bir yarışma ve ödül olması fikrinden hoşlanmayan şair, müsabakaya katılmak istemez. Mehmet Akif'in yarışmaya neden katılmak istemediğini, dostu Karesi Milletvekili Hasan Basri Bey şöyle anlatır:
Mehmet Akif, kendisinin İstiklal Marşı' nı para için yazdığının düşünülmesinden endişe etmektedir. Hâlbuki ciddi maddi sıkıntı içerisindedir. Durumunu ve ödül konusundaki hassasiyetini Eşref Edip şöyle anlatır:
27 Aralık 1936 tarihinde İstanbul'da, Beyoğlu'ndaki Mısır Apartmanı' nda hayatını kaybetti. Edirnekapı Mezarlığı'na gömüldü. Mezarı iki yıl sonra, üniversiteli gençler tarafından yaptırıldı; 1960'ta yol inşaatı nedeniyle kabri Edirnekapı Şehitliği'ne nakledildi.
Mehmet Akif'e 1 Haziran 1936 tarihi itibarı ile 478 lira 20 kuruş emekli maaşı bağlanmıştır. Bu maaş 1936 yılı Ekim ayından itibaren ödenmeye başlanmış, toplu olarak 2976 lira almıştır. Emekli cüzdanının son sayfasında ise “600 lira borç” ibaresi yazılıdır. Bu borç düştükten sonra ise kalan kısım ailesine verilmiş ve Mehmet Akif bundan iki ay sonra vefat etmiştir.
Alıntı yazı derlemedir.
Mehmet Akif'e 1 Haziran 1936 tarihi itibarı ile 478 lira 20 kuruş emekli maaşı bağlanmıştır. Bu maaş 1936 yılı Ekim ayından itibaren ödenmeye başlanmış, toplu olarak 2976 lira almıştır. Emekli cüzdanının son sayfasında ise “600 lira borç” ibaresi yazılıdır. Bu borç düştükten sonra ise kalan kısım ailesine verilmiş ve Mehmet Akif bundan iki ay sonra vefat etmiştir.
Alıntı yazı derlemedir.
Önce Kendinizi Sevin, sonra da Sevdiklerinizin, sahip olduklarınızın ve size değer verenlerin kıymetini bilin ki, Mutluluğunuz daim olsun... En iyi dileklerimle. Esen kalın...
Unutmayın ki, sizin şikayet ettiğiniz yaşamınız, belkide başkasının hayali olabilir.
Yıl 1962.. Cağaloğlu' ndaki bir köşe yazarının odasına üstü başı bakımsız, kirli sakallı biri girer. Adını söyledikten sonra yazardan kendisine yardım etmesini ister. Köşe yazarı, karşısındakinin içler acısı durumundan büyük üzüntü duyar. Cüzdanını çıkararak istediği kadar alması için adama uzatır. O da uygun bir miktar para alarak iki büklüm gözden kaybolur. Birkaç ay sonra tek sütunluk bir gazete haberi köşe yazarının gözüne çarpar.. Haberde, İstanbul sokaklarında, bir çöp bidonunun yanında bulunan bir cesetten söz edilmektedir. Fotoğrafa dikkatle bakar, bu, para istemek için kendisine gelen adamdan başkası değildir.. Emin Ersoy' dur.. Mehmet Akif Ersoy' un oğlu Emin Ersoy !... Yıl 1985... Üsküdar Belediyesi, emekli maaşıyla geçinmeye çalışırken hastalanan, zor ve bakımsız günlerin ardından gözlerini hayata kapayan bir adamın cenazesi ortada kalmasın diye tüm masrafları karşılar.. O unutulan insan, Tahir Ersoy' dur.. Mehmet Akif Ersoy' un torunu !.. Yıl 1991.. Beyoğlu'nda bir evin kiracıları, kirayı ödeyemedikleri için sokağa atılırlar.. Onlar, Mehmet Akif Ersoy' un kızı ve torunlarıdır !.. İşte sizlere, "İstiklal Marşı" için devletin verdiği para ödülünü almayan, ticarete alet olmasın diye de, "İstiklal Marşı" nı kitabına almayan Mehmet Akif Ersoy' un Türk milletine emanet ettiği çocuklarının yaşamlarından kahredici bir kesit..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder