17 Mayıs 2016 Salı

YOKSUL BALIKÇI İLE ŞEYHİ






balıkçı resimleri ile ilgili görsel sonucu















Merhaba değerli Dostlar,

Bugün yine farklı bir hikaye ile karşınızdayım. Bu tür hikayeler ve öykülerin sizlerin daha fazla dikkatinizi çektiğinden şimdi  emin oldum. Blog içinde yapılan istatistikler Derviş veya Bilge içerikli yazıların sizler tarafından çok beğeni ve görüntüleme topladığı ve daha çok okunduğu bir gerçek. Ben de sizlerin istekleri doğrultusunda bu tür  yazılara elimden geldiğince, Bloğum da yer vermeğe çalışacağım.

Her şeyin gönlünüzce olması, dileklerimle. Esen kalın.


  İbn Arabî hazretleri Mekke’ye seyahat edecekti ve yolu Tunus’tan geçecekti. Ona, Tunus’ta kutsal bir adamın yaşadığı ve geçerken onu ziyaret etmesi söylendi. Bu kutsal kişi, kumsalda bir çamur kulübede yaşayan bir balıkçıydı ve günde üç balıktan fazla yakalamaz, ve bu balıkların gövdelerini fakir ve açlara dağıttıktan sonra, kendisi kafalarını kaynatır yerdi. Yıllardır her gün bunu böyle yapıyordu.
Kendisini dünyadan tamamen soyutlamış bir kişiydi ve Arabî hazretleri onun bu disiplininden çok etkilenmişti. Bu yüzden bu balıkçıyla konuştu ve balıkçı ona sordu:

    -“Nereye gidiyorsun?”

    -“Kahire’den geçecek misin?”
balıkçı köyü resim ile ilgili görsel sonucu
     İbn Arabî başını sallayarak evet dedi. Ve balıkçı:

     -“Benim şeyhim oradadır. Onu lütfen ziyaret edip benim için kendisinden tavsiyede bulunmasını ister misin, çünkü bunca yıldır bu sekilde mütevazi bir şekilde yaşayıp dua etmeme rağmen ruhsal hayatımda her hangi bir ilerleme gösteremedim. Lütfen ondan benim için tavsiyede bulunmasını isteyin”. diyerek yolcu etti misafirini.

     İbn Arabî, ona bunu yapacağına dair söz verdi ve Kahire’ye vardığında şehirdeki insanlara bu şeyhin nerde yaşadığını sordu. Onlar da:

      -"Şu tepenin üzerindeki koca sarayı görüyor musun? O işte orda yaşar” dediler.

     Sonra bu tepedeki güzel saraya gitti , kapısını çaldı ve çok güzel karşılandı. Onu büyük, lüks bir bekleme odasına getirdiler, yemesi için yiyecek verdiler, ve rahat olmasını sağladılar. Fakat şeyh kralı ziyaret etmeye gitmişti. Ve sûfiler normal olarak kralları ya da yüksek pozisyondaki insanları ziyaret etmezler. Yasaktır, çünkü onlar Allah ile arada ek bir perde, dünyaya bir ek bağlantı olurlar.

     İbn Arabî bu lüks odada şeyhi beklerken, pencereden dışarıya baktı ve bir alayın yaklaştığını gördü. Şeyh güzel bir Arap atı sürüyordu ve büyük bir türban, elmas yüzükler, kürk bir kaban giyiyordu ve bütün bir alay muhafız askerleri de yanında kendisine eşlik ediyordu, ve büyük bir sükse ile saraya vardı. Fakat çok iyi bir insandı, ve geldi İbn Arabî’yi sıcak bir şekilde selamladı, ve oturarak konuşmaya başladılar. Konuşmanın bir anında, İbn Arabî :

şato resmi ile ilgili görsel sonucu     -“Sizin Tunus’ta bir öğrenciniz var” dedi. ve Şeyh:

    -“Evet biliyorum”.

      İbn Arabî :

     -"O sizden ruhanî yaşantısı için tavsiyede bulunmanızı istedi” dedi.

     -Şeyh :

      -” Eğer bu dünyaya çok bağlı ise, hiç bir yere gelemeyecektir” dedi.
    
    Bu İbn Arabî’ye çok şaşırtıcı geldi, fakat geriye dönüşte Tunus’ta durakladı. Oradaki balıkçıya gitti, ve balıkçı derhal sordu:

     -”Şeyhimi gördün mü?”.

     İbn Arabî:        

    -“Evet, şeyhini gördüm” diye cevap verdi.

     Balıkçı : “Ne dedi “ diye sordu.

     İbn Arabî rahatsız bir şekilde:

     -“Şeyhiniz biliyorsunuz ki büyük lüks bir yerde yaşıyor” dedi.
     Balıkçı cevapladı :

     -”Evet biliyorum. Ne dedi?”.

     Öyle deyince İbn Arabî ona :

     -”Bu dünyaya bağlı olduğun müddetçe, asla bir yere gelemeyeceğini söyledi.”

     Ve balıkçı ağladı ve ağlamaya devam ederek :

     -”Haklı” dedi. "Her gün , bu üç balığın vücutlarını insanlara verdiğim zaman, kalbim de onlarla beraber gidiyor. Her gün, keşke sadece kafaları yerine bütün bir balık yeseydim derim. Oysa şeyhim büyük bir lüks içinde yaşar, fakat onun hakkında hiç bir şeye itibar etmez. O onlara sahip olmuş yahut olmamış onun için hiç önemli değildir kendisine hiç dokunmaz bile” dedi.


Muhiddin İbn-Arâbi
Fütuhatı-ı Mekiyye

Günün Sözü :
"En mükemmel insan, kendisinden sonrakilere güzel eserler bırakandır" A. Rufai


İbrahim Birol,  http://ibrahimbirol.blogspot.com.tr/
Mayıs 14, 2016, Antalya











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder